YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Olası Kast - Bilinçli Taksir Ayrımı (Stj. Av. MUSTAFA KOÇ)

Özeti

                                                                        

 

1.Giriş

 

TCK'nın 21. Maddesinde manevi unsur olarak kast düzenlemektedir. Aynı kanunun 22. maddesinde ise bir diğer manevi unsur olarak taksir düzenlenmiştir. Bu değerlendirmemizde kast ve taksirin genel anlamıyla tanımını yaptıktan sonra olası kast ve bilinçli taksir ayrımını inceleyeceğiz.

 

2.Doğrudan Kast- Olası Kast

 

TCK'nın 21. maddesinde düzenlendiği üzere suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kasten bir suçun işlenebilmesi için suçun kanuni tanımındaki unsurların kişi tarafından bilerek ve aynı zamanda isteyerek gerçekleştirilmesi gerekir.

 

Unutulmamalıdır ki kast kişi ile işlediği suçun maddi unsurları arasındaki psikolojik bağ ifade etmektedir. Kastın varlığı için zorunlu olan az önce de bahsettiğimiz gibi suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Suç tanımında yer almasına karşın fiilin ifade ettiği haksızlık üzerinde etkili olmayan koşulların gerçekleştiğinin bilinmemesi kastın varlığı açısından önem taşımamaktadır.

 

TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında ise doğrudan kasttan farklı olarak olası kast tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi halinde olası kast vardır denilerek, olası kastın tanımı yapılmıştır.  Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere fail, gerçekleştireceği fiil ile suçun meydana gelebileceğini kabullenmektedir.[1]. diğer taraftan, TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında da ise, suçun olası kast ile işlenmesi halinde temel cezada indirim yapılacağı düzenlenmiştir. 

Önemle belirtmek gerekir ki kasten işlenebilen suçlar kural olarak hem doğrudan hem de olası kastla işlenebilmektedir. Diğer taraftan,  suçun tanımında bilerek ifadesine yer verilmiş ise, bu suçların sadece doğrudan kastla işlenebilecektir. Örnek vermek gerekirse, iftira suçunda, failin suçsuz olduğunu bilerek kişiye suç isnat etmesi gerektiğinden, bu suçun olası kastla işlenmesi mümkün olmayıp,  ancak doğrudan kastla işlenebilecektir.

 

3.Basit (Bilinçsiz) Taksir – Bilinçli Taksir

 

 

TCK'nın 22. maddesinde bir diğer manevi unsur olan taksir düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, taksirle işlenen fiiller ancak kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılabilecektir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise taksir tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülemeyerek gerçekleştirilmesi taksir olarak ifade edilmiştir. Olası kast ile çoğu zaman karıştırılan bilinçli taksir ise aynı maddenin üçüncü fıkrasında tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır, denilmiş ve bu halde taksirli suça ilişkin cezanın arttırıma tabi olacağı belirtilmiştir.

 

Önemle belirtmek gerekir ki Türk Ceza Hukuku sisteminde suçlar kural olarak kasten işlenebilmektedir. Ancak, istisna olarak, Kanunda açıkca  taksirle işlenebileceği belirtilen fiiller, suç olarak tanımlanmaktadır. Taksirli suçların belirgin özelliği icrai veya ihmali şekilde olabilen iradi hareketlerin varlığı ve kanuni tanımda yer alan unsurlardan birinin öngörülmemiş olmasıdır. Fakat, bu öngörmenin gerekli dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla ortaya çıkması gerekmektedir. Burada dikkat ve özen yükümlülüğünün belirlenmesinde objektif esastan hareket edilir. 

 

Dikkat ve özen yükümlülüğüne örnek olarak sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, inşaat faaliyetleri ve trafik düzeniyle ilgili kurallar örnek olarak gösterilebilir. Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran temel husus, fiilin neticesinin fail tarafından öngörülmüş ve fakat istenmemiş olmasıdır. Daha açık ifade edilecek olursa basit taksirde fail neticeyi öngörmemiş ve istememiştir, ancak bilinçli taksirde fail, fiilin neticesini öngörmesine rağmen istememiş olmalıdır.

 

4.Değerlendirme ve Sonuç 

 

Olası kast ve bilinçli taksir arasındaki benzerlik her iki halde de failin gerçekleşmesi mümkün olan neticenin öngörüsüne sahip bulunmasıdır. Kişinin işlediği fiilin bazı neticelerinin oluşumuna muhtemelen sebebiyet vereceğini öngörmesi durumunda bilinçli taksirinin oluştuğunu söylerken, gerçekleşmesi kesin kabul edilen neticelere ilişkin bir kabullenme söz konusu olduğunda ise olası kasttan bahsederiz.

 

Konuya ilişkin tekrar belirtmek gerekir ki, olası kastla hareket eden kişi de fiilin gerçekleşmesini arzu etmemektedir. Yine,  Kişi, olası kastta olduğu gibi bilinçli taksirde de neticenin meydana gelmesinin mümkün olduğunun bilincindedir. Ancak, olası kastta neticenin gerçekleşeceği düşüncesinde veya sadece bundan şüphe duyması ile birlikte bu riski göze alıp bunu kabullenmekte iken, bilinçli taksir[2]de içinde bulunduğu şartlar doğrultusunda neticenin muhakkak gerçekleşmeyeceği düşüncesi ile hareket etmektedir.

 

 

KAYNAKÇA

 

ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,16.Bası,Ankara ,Eylül ,2020.

 

 


[1] Ceza Genel Kurulu’nun 2011/1-54 E. ,  2011/120 K. Sayılı kararına göre; “Sanığın, şehir merkezinde, iki caddenin kesiştiği yerde bulunan çayevinin önünde tabanca ile iki el havaya ateş ettiği ve maktulün de, sanığın tabancasından çıkan merminin isabeti sonucu öldüğü hususunda bir kuşku bulunmamasına karşın, sanığın; maktulü doğrudan hedef aldığına ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır.

 

Buna göre atış mesafesi, kullanılan silahın niteliği, elverişliliği ve etki alanı, tanık anlatımları ve dosyadaki kanıtlar gözönünde bulundurulduğunda; tartıştığı diğer sanığı korkutarak olay yerinden kaçırmak gayesiyle hareket eden ve kimseyi özelikle hedef almayan sanığın, doğrudan öldürme veya yaralama kastı ile hareket etmediği, ancak elindeki elverişli silahla ve silahın etki alanı içerisinde kendisinin de oturduğu ve maktulün öldüğü apartman da dâhil olmak üzere çok sayıda yüksek katlı ev bulunan şehir merkezinde havaya doğru iki el ateş etmesi sonucunda, mermilerden birinin herhangi birisine isabet edebileceğini öngördüğü, buna rağmen ateş etmek suretiyle öngördüğü neticeyi göze aldığı ve kabullendiği, bunun sonucunda da maktulün ölümüne neden olduğu olayda, eyleminin, “olası kastla öldürme” suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir.”denilmek sureti ile, kalabalık bir ortamda tabanca ile yere paralel bir şekilde birkaç el ateş eden bir kimsenin olası kastla hareket ettiğinin kabul edilmesi gerekir.

 

[2] Ceza Genel Kurulu 2011/9-499 E.  ,  2012/271 K. Sayılı kararına göre; “Kırşehir İl merkezinde çift yönlü olarak kullanılan ve yasal hız sınırının 50 km. olduğu eğimli caddede aracıyla aşağıya doğru 95-100 km. hızla seyreden, bu sırada kendi beyanına göre karşıdan gelen bir aracın hatalı sollamaya kalkışması üzerine onu selektör yaparak uyaran ancak hızını azaltmayan, 2001 doğumlu olup olay tarihinde 5 yaşındaki ölen İlayda’yı evinin önünde yolun kenarında oynar vaziyette iken (yine kendi beyanına göre) 40 m. mesafeden gören, buna rağmen hızını azaltmadan yoluna devam eden, evli ve 3 çocuğu bulunan sanık, yolun kenarında oynayan çocuğun yola çıkabileceğini ve çarparak onun ölümüne neden olabileceğini öngörmüş, ancak şoförlük yeteneklerine, şansına ve çocuğun yola çıkmayabileceği olasılığına güvenmek suretiyle sonucun gerçekleşmeyeceği yönünde yanlış bir kanı ile hareket etmiştir. Buna karşılık, istemediği, ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek olan objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmamış, bu bağlamda şehir içindeki evlerinin önünde yol kenarında oynayan ölenin yola çıkabileceğini öngörmesine karşın hızını azaltmamıştır. Bu nedenle, meydana gelen ölüm olayında sanığın bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bunun yanında, suçun “basit taksirle mi”, yoksa “bilinçli taksirle mi” işlendiğinin belirlenmesi açısından, olayda ölenin de kusurlu olup olmamasının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Zira kusurun var olup olmadığının veya derecesinin tespiti, hakim tarafından manevi unsur saptandıktan sonra, temel cezanın belirlenmesi aşamasında yapılması gereken bir işlemdir.”

                                  

 


 

                                                           

 

 

 


Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor