YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Mahkemece takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kıstaslar nelerdir?

Karar Özeti

2. Yukarıda zikredilen hükmün ikinci fıkrası, Mahkemece takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kıstasları, bir diğer ifadeyle takdirin şekillenmesinde rol alacak kriterleri belirler. Buna göre;

"Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir."

3. İlgili düzenleme incelendiğinde;

a) Failin geçmişi; failin suç işleme eğiliminin olup olmadığını,

b) Sosyal ilişkileri; failin düzenli bir sosyo-ekonomik statüsünün bulunup bulunmadığını,

c) Fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları; fiilden sonraki davranışları ile hakkındaki soruşturmayı sürüncemede ya da neticesiz bırakma çabası içinde olup olmadığını ve yargılama sürecinde suçun ortaya çıkmasına yardımcı olup olmadığını,

d) Cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri; yargılama neticesinde hükmolunacak sonuç ceza miktarının, cezanın caydırıcılığı yönünden fail üzerinde herhangi bir etkisinin bulunup bulunmayacağını,

İfade eder.

Karar

YARGITAY

 

1. CEZA DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2022/10824

 

Karar Numarası: 2023/189

 

Karar Tarihi: 31.01.2023

 

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

 

I. HUKUKÎ SÜREÇ

 

1. ... 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 26.03.2021 tarihli ve 2019/11 Esas, 2021/102 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81 inci maddesinin birinci fıkrası, 35 inci maddesinin ikinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

 

2. ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 24.09.2021 tarihli ve 2021/1727 Esas, 2021/2009 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

 

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

 

Sanık müdafiinin temyiz sebepleri;

 

1.Eksik inceleme ile karar verildiğine,

 

2. Sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine,

 

3. Eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğuna,

 

4. Meşru savunma hâlinin mevcut olduğuna ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine,

 

5. 5237 sayılı Kanun'un 62 inci maddesinin uygulanması gerektiğine,

 

İlişkindir.

 

III. OLAY VE OLGULAR

 

Temyizin kapsamına göre;

 

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

 

1. Müşteki ve sanığın kız kardeşi olan A.B'nin daha önceden evlenmek için konuştukları ancak evlenmedikleri, sanık ve müşteki arasında bu sebepten husumet bulunduğu, müştekinin olay günü saat 23:00 sıralarında evin önünde motorsikletin üzerinde oturduğu esnada sanığın arkadan gelerek müştekinin sol memesinin 4 cm altına bıçakla vurduğu, motorsikletle birlikte müştekinin de yere düştüğü, sanıkla müşteki arasında arbede yaşandığı, sanığın bıçağı vurmak için tekrar salladığı ancak müştekinin eliyle engel olduğu bu esnada müştekinin elinin de kesildiği, arbede esnasında sanığın "kardeşimi rezil ettin, ölümün benim elimden olacak şerefsiz" dediği, çevreden gelen kişilerin de etkisiyle sanığın olay yerinden kaçarak uzaklaştığı, müştekinin olay sonrası alınan Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 17.09.2018 tarihli doktor raporu içeriğine göre yaralanmasının hayati tehlike geçirmesine neden olacak mahiyette bulunmadığı, ancak basit tıbbi müdahale ile iyileşmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.

 

Suç vasfı yönünden; sanık savunmasında kız kardeşiyle barışması için müştekiyi korkutmak istediğini, müştekinin bacağına vurarak yaralamak istediğini ancak müşteki eğilince göğsüne geldiğini, müştekiyi yaralamak istediğini, bıçağın küçük olduğunu ifade ettiği, sanığın ikrarı, müşteki beyanları, olay tutanakları ve doktor raporu birlikte değerlendirildiğinde sanığın bıçağı vurduğu bölge, ilk bıçak darbesinden sonra sanığın eylemini devam ettirmeye çalışması, müştekinin direnmesi ve çevreden insanların gelmesi üzerine sanığın eylemini sonlandırması dikkate alındığında sanığın kasten öldürmeye teşebbüs suçunu işlediği kabul edilmiştir.

 

2. Sanık savunması, müşteki beyanı dava dosyasında mevcuttur.

 

3. Sanığın eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak; S.B.Ü. Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından tanzim olunan, 17.09.2018 tarihli;

 

" Göğüs sol meme başı 4 cm altı ön aksiller hatta 1 cm'lik düzgün kenarlı kesi saptandığı, kesinin cilt cilt altı kas kesisi şeklinde değerlendirildiği ... iç organ hasarı, ile büyük damar ve sinir yaralanması oluşturmaması nedeniyle kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu"

 

Görüşünü içerir adlî muayene raporu dava dosyasında mevcuttur.

 

4. Çevrede yapılan araştırmada olayda kullanılan bıçağın aramalara rağmen bulunamadığına ve olay yerini gören herhangi bir güvenlik kamerasının olmadığına, olayın tanık yada tanıklarına rastlanmadığına dair 09.08.2018 ve 19.09.2018 tarihli kolluk araştırma tutanakları dava dosyasına eklenmiştir.

 

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

 

İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

 

IV. GEREKÇE

 

A. Eksik İnceleme Yönünden

 

Sanığın üzerine atılı suçlamayı ikrara yönelik savunması, müşteki beyanı ve bu beyanla uyumlu müşteki hakkında tanzim olunan adlî muayene raporları, 09.08.2018 ve 19.09.2018 tarihli kolluk araştırma tutanakları karşısında Mahkemece sübuta yönelik gerekli araştırma ve incelemelerin yapıldığı, dava dosyasının tekemmül ettirildiği ve kararın objektif bulgulara dayandırıldığı belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

 

B. Beraat Kararı Verilmesi Gerektiği Yönünden

 

Sanığın üzerine atılı suçlamayı ikrar etmesi, müşteki beyanları ile sanığın eylemi neticesinde müştekide meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak tanzim olunan adlî muayene raporları karşısında sanığın eyleminin sabit olduğu belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

 

C. Suç Vasfı Yönünden

 

Müşteki ile sanığın kız kardeşinin bir süre birlikte yaşadıkları ancak olay tarihinden 4-5 ay önce ayrılmaları nedeniyle sanığın müştekiye husumet beslemesi, sanığın müştekinin vücudunda hedef aldığı tüm bölgelerin hayatî bölgelerde olması, suçta kullanılan bıçağın öldürme suçunu işlemeye elverişli olması, sanığın eylemine engel hâl nedeniyle son vermesi ve ölüm neticesinin meydana gelmesini önlemeye yönelik herhangi bir davranışta bulunmaması ve müştekinin olay ve olgular başlığı altında (A-3) paragrafında ayrıntıları belirtilen raporda ifade edildiği üzere sol göğüs bölgesinden aldığı yaralanma ile hayati tehlike geçirdiği anlaşılmakla sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

 

D. Meşru Savunma Yönünden

 

Sanığın 14.09.2018 tarihli " ...Evime yakın olan mahallede yürüyordum. Motorsiklet üzerinde Mehmet Şükrü isimli şahsın oturduğunu gördüm...Yanımda taşıdığım ekmek bıçağını çıkarıp şahsa doğru salladım..." şeklindeki kolluk ifadesi ile kovuşturma aşamasında 12.06.2019 tarihli duruşmada tespit olunan "...Müştekiyi gördüğüm yere gittim, bir tane soktum..."şeklindeki müştekinin beyanları ile uyumlu, olayın başlangıç ve gelişimine ilişkin anlatımı karşısında müşteki tarafından sanığa yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırının bulunmadığı, bu itibarla somut olayda meşru savunmadan söz edilemeyeceği belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

 

E. Takdiri İndirim Yönünden

 

1. Cezanın hafifletilmesi sonucunu doğuran takdirî indirim nedenleri kanunî dayanağını, 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinden almaktadır. Mezkûr hükmün birinci fıkrasına göre;

 

"Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir."

 

Şeklinde kaleme alınmıştır.

 

2. Yukarıda zikredilen hükmün ikinci fıkrası, Mahkemece takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kıstasları, bir diğer ifadeyle takdirin şekillenmesinde rol alacak kriterleri belirler. Buna göre;

 

"Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir."

 

3. İlgili düzenleme incelendiğinde;

 

a) Failin geçmişi; failin suç işleme eğiliminin olup olmadığını,

 

b) Sosyal ilişkileri; failin düzenli bir sosyo-ekonomik statüsünün bulunup bulunmadığını,

 

c) Fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları; fiilden sonraki davranışları ile hakkındaki soruşturmayı sürüncemede ya da neticesiz bırakma çabası içinde olup olmadığını ve yargılama sürecinde suçun ortaya çıkmasına yardımcı olup olmadığını,

 

d) Cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri; yargılama neticesinde hükmolunacak sonuç ceza miktarının, cezanın caydırıcılığı yönünden fail üzerinde herhangi bir etkisinin bulunup bulunmayacağını,

 

İfade eder.

 

4. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 11.07.1976 tarihli ve 15643 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda açıkça vurgulandığı üzere, 765 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesini hüküm altına alan kanun koyucu, hâkime takdirî indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek ve önceden öngörülme olanağı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini kısıtlamaktan özenle kaçınmış ve bu tavrını 5237 sayılı Kanun'da da devam ettirmiştir. Nitekim, 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında takdirî indirim nedenleri sıralandıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdirî indirim nedenlerinin ilgili maddede sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar" uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil, yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı Kanun'un, takdirî indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 31.01.2012 tarihli ve 2011/4-277 Esas, 2012-4 Karar sayılı kararı) O hâlde takdiri indirim nedeni uygulama/uygulamama yetkisi Mahkemenin takdirindedir. Ancak bu takdir yetkisi, sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdirî indirim nedeninin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine ve ilgili kanun hükümlerine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında şüphe bulunmamaktadır.

 

5. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun'un 34 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Kanunî ve yeterli olmayan, dava dosyası içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi, kararın, kanunî bir gerekçeye dayanmaması nedeniyle hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfîliğe yol açacaktır.

 

6. Buna göre öncelikle, kurulan hükümde takdirî indirim nedeninin uygulanmamasının, hukuk kurallarını zedeleyen, Kanun'un maksat ve amacına aykırı düşen, vicdanları rahatsız eden bir yanının olup olmadığı, diğer bir anlatımla takdirî indirim nedeninin uygulanmama sebebinin ‘makul’ ve ‘makbul’ olup olmadığı yürürlükteki mevzuat hükmüne göre irdelenmeli akabinde ise takdirî indirim nedeninin uygulanmama sebebinin, kanunî bir gerekçeye dayanıp dayanmadığı saptanmalıdır.

 

7. Bu tespitler kapsamında somut olay incelendiğinde; sanığın kişiliğinin tespiti amacıyla dikkate almaya değer olan adlî sicil kaydının gerek dava dosyasında bulunan sureti gerekse Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi kayıtlarından güncel suretinin incelenmesi neticesinde, yargılama konusu suçtan önce verilmiş kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı yine yargılama konusu suçtan önce işlenip sonradan kesinleşmiş kasten öldürmeye teşebbüs suçundan verilmiş mahkumiyet kararı ile yargılama konusu suçtan sonra verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğu tespit edilmiştir. Sanık hakkında takdirî indirim nedeninin uygulanmama sebebi Mahkemece denetimine imkân tanınan, "cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri" şeklindeki kanunî bir gerekçeye dayandırılmış olup sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrasının uygulanmamasında hukuka aykırılık bulunmamıştır.

 

F. Haksız Tahrik Yönünden

 

1. Haksız tahrik kurumunun, 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında;

 

“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

 

Şeklindeki düzenleme ile ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.

 

2. Bu durumda haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade eder. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.

 

3. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları (Örn: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 21.12.2021 tarihli ve 2021/1-262 Esas, 2021/660 Karar sayılı kararı; 09.12.2021 tarihli ve 2020/1-266 Esas, 2021/621 Karar sayılı kararı; 24.09.2020 tarihli ve 2020/1-5 Esas, 2020/376 Karar sayılı kararı; 17.10.2019 tarihli ve 2019/1-20 Esas, 2019/607 Karar sayılı kararı; 20.03.2018 tarihli ve 2016/1-625 Esas, 2018/109 Karar sayılı kararı) ile öğretide de kabul gören görüşler incelendiğinde, doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;

 

a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,

 

b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,

 

c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,

 

d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.

 

4. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanun’da, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer verilen “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmedileceği, süreli hapis cezalarında ise maddede gösterilen iki sınır (¼ - ¾) arasında belirlenen oranda cezadan makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

5. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediğinin belirlenmesi önemlidir. Mağdurdan gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.

 

6. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; sanığın aşamalardaki savunması ve müştekinin beyanlarına göre; müşteki ile sanığın 2001 doğumlu olup ... olmayan kız kardeşi A.B'nin, olay tarihinden önce birlikte kaçarak üç ay kadar beraber yaşadıkları ancak müştekinin evlenmemesi nedeniyle olay tarihinden 4-5 ay önce ayrıldıkları, bu nedenle sanığın müştekiye husumet beslediği, müştekinin olay gecesi saat 23:00 sıralarında mahallede motorsikletin üzerinde oturduğunu gören sanığın yanında taşıdığı bıçakla arkadan gelerek müştekinin sol memesinin 4 cm altına bıçakla vurduğu, motorsikletle birlikte müştekinin de yere düştüğü, sanıkla müşteki arasında arbede yaşandığı, sanığın bıçağı vurmak için tekrar salladığı ancak müştekinin eliyle engel olduğu, çevreden gelen kişilerin de etkisiyle sanığın olay yerinden kaçarak uzaklaştığı olayda, müştekiden kaynaklanan haksızlık içeren davranışların ulaştığı boyut dikkate alınarak sanık yönünden 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen "haksız tahrik" hükmünün asgari oranda (1/4) uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuştur.

 

V. KARAR

 

Gerekçe başlığı altında (F) bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 24.09.2021 tarihli ve 2021/1727 Esas, 2021/2009 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy çokluğuyla BOZULMASINA,

 

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca ... 12. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

 

31.01.2023 tarihinde karar verildi.

 

(M)

 

MUHALEFET ŞERHİ

 

Sanık hakkında asgari oranda haksız tahrik uygulanması gerektiği gerekçesiyle sayın çoğunluk tarafından verilen bozma kararına, sanık hakkında haksız tahrik indirimin koşullarının bulunmadığı düşüncesiyle katılmamaktayım.

 

Mağdur ile sanığın on yedi yaşındaki kız kardeşi A. B.’nin karşılıklı rıza ile üç ay kadar birlikte yaşayıp olay tarihinden dört ay kadar önce ayrıldıkları, bu sürecin iki tarafın özgür iradelerine dayalı rızalarıyla gerçekleştiği, tarafların ayrılmalarının ise olaydan en az dört ay önce olduğu anlaşılmaktadır.

 

Sanık hakkında TCK’nin 29 uncu maddesinde yazılı haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı, bu fiil mağdur tarafından gerçekleştirilmeli, bu fiil nedeniyle sanık öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, sanık bu ruhsal durumunun tepkisi olarak suç işlemelidir. Olayımızda mağdur hakkında ... olmayanla cinsel ilişkide bulunmak suçundan soruşturma ve yargılama yapıldığına ilişkin dosyada bilgi ve belge bulunmamakta dolayısıyla ilişkinin rızaya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Mağdurun gayrıresmi şekilde birlikte yaşadığı sanığın kız kardeşinden ayrılmasının sanığa yönelik haksızlık teşkil eden bir fiil oluşturmadığı zira birlikte yaşama ve ayrılık kararlarının tarafların serbest iradeleriyle verdikleri karar olduğu dosya içeriğinden belirlenmiştir. Sanık suçu mağdurdan kaynaklanan haksız bir fiil nedeniyle işlemediği gibi, eylemin tarafların ayrılmasından dört ay sonra ika edilmesi karşısında artık sanıkta oluşan öfke veya şiddetli elemden bahsedilemeyeceği nazara alındığında haksız tahrik hükümlerini uygulamamasında bir isabetsizlik bulunmadığından kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun TCK’nin 29. maddesi gereğince sanık lehine asgari oranda haksız tahrik uygulanmasına ilişkin bozma kararına katılmamaktayım.

 

Muhalif Üye

...


Bu sayfa 121 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor