IV. GEREKÇE
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar somut olay değerlendirildiğinde; sanığın aşamalardaki istikrarlı savunmalarında suçlamayı reddetmesi, mağdurlar tarafından suç tarihinde herhangi bir tutanak tutulmaması, olay yerine yakın kamera görüntülerinden net bir görüntünün elde edilememesi, sanığın şikâyeti üzerine soruşturma başlatılması, mağdurların aynı dosyada sanık olarak yargılanmaları, soruşturma ve kovuşturma sırasında dinlenen tanık beyanının ve mağdurların soyut beyanı dışında her türlü şüpheden uzak, yeterli ve somut delilin de dosyada bulunmadığı, bu nedenle sanık hakkında atılı suçtan "Şüpheden sanık yararlanır." ilkesi uyarınca beraat hükmü kurulması gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/28242
Karar Numarası: 2023/886
Karar Tarihi: 08.02.2023
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu ... (Kapatılan) ... Asliye Ceza Mahkemesinin kararı ile sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 265 inci maddesinin birinci fıkrası, 43 ve 53 üncü maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına, cezanın mükerirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz isteği; olay sırasında yanında olan ve dinlenmesini talep ettiği tanık ...'nin beyanlarına başvurulmaması ve kendisini olay tarihinde yaralayan mağdurların soyut beyanı dışında delil bulunmadığı, bu nedenle mahkumiyet hükmünün bozulmasına, ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Sanığın seyyar satıcılık yaptığı, olay tarihinde tezgahı açtığı, ... Belediyesi Zabıta Müdürlüğünde zabıta memuru ve belediye zabıta destek personeli olan mağdurların sanığa tezgahını kaldırmasını söyledikleri, sanığın kaldırmayacağını söylemesi üzerine mağdurlar tarafından tezgahın toplanılarak, malzemelerin belediye aracına yüklenmek istenildiği sırada sanığın kendisine ait arabaya yönelerek "Arabada silah var getirin silahı mı." diyerek zabıta görevlilerini tehdit ettiğinin iddia edildiği olayda;
1. Sanık suçlamayı reddetmektedir.
2. Sanığın temyiz dilekçesinde ismini belirttiği ...'nin tanık olarak dinlenilmesine yönelik aşamalarda bir beyanda bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Sanığın, olay sırasında mağdurlar tarafından yaralandığını belirterek şikayetçi olduğu, bunun üzerine soruşturmanın başlatıldığı ve sanığa ait adli muayene raporunun düzenlendiği tespit edilmiştir.
4. Olay yerine yakın ... İstasyonu'na ait kamera görüntülerine ilişkin bilirkişi raporunun düzenlendiği, raporda "Kargaşanın olduğu ancak ayrıntıların tam olarak görülemediğini." belirtilmiştir.
5. Mağdurlar tarafından tutanak tutulmadığı tespit edilmiştir.
6. Aynı dosyada, sanığa yönelik "Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu" işlediklerinden bahisle mağdurların sanık olarak yargılandıkları, haklarında 5271 sayılı Kanun 223 üncü maddesinin (e) fıkrası uyarınca beraat hükümlerinin kurulduğu tespit edilmiştir.
7. Yerel Mahkemece, "...mağdur sanık ...'un, tezgahını kaldırmasını isteyen diğer mağdur sanıklara karşı direndiği, eşyalarını toplamayacağını, çalışacağını, devlet yok mu, polis yok mu, arabada silah var, silahımı getirin diyerek aracına yönelip bağırdığı, sabit olan bu şekildeki eylemi tehdit değil, görevli memura yönelik görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu, hakkında açılan tehdit suçunun bu suçun unsuru olduğu ve mağdur sanığın belirtilen şekilde atılı eylemi işlediği mağdur sanıkların aşamalardaki ifade ve savunmaları, tanzim edilen tutanaklar, görev yazısı ve yukarıda belirtilen dosyada mübrez delillerden sübut bulmuş olmakla..." şeklindeki gerekçeyle sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
IV. GEREKÇE
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar somut olay değerlendirildiğinde; sanığın aşamalardaki istikrarlı savunmalarında suçlamayı reddetmesi, mağdurlar tarafından suç tarihinde herhangi bir tutanak tutulmaması, olay yerine yakın kamera görüntülerinden net bir görüntünün elde edilememesi, sanığın şikâyeti üzerine soruşturma başlatılması, mağdurların aynı dosyada sanık olarak yargılanmaları, soruşturma ve kovuşturma sırasında dinlenen tanık beyanının ve mağdurların soyut beyanı dışında her türlü şüpheden uzak, yeterli ve somut delilin de dosyada bulunmadığı, bu nedenle sanık hakkında atılı suçtan "Şüpheden sanık yararlanır." ilkesi uyarınca beraat hükmü kurulması gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Yerel Mahkemenin kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
08.02.2023 tarihinde karar verildi.