YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Suçun icra hareketlerinde doğrudan kullanıldığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmayan ve suç teşkil etmeyen eşyaların sahibine iadesine karar verilmesi gerektiği hk.

Karar Özeti

3- Adli emanete alınan eşyalardan suçta kullanılanların TCK'nın 54/1. madde ve fıkrası gereğince müsaderesine, suçun icra hareketlerinde doğrudan kullanıldığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmayan, bizatihi üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması ya da alım ve satımı suç teşkil etmeyen eşyaların sahibine iadesine, delil değeri olanların ise dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi gerekirken, adli emanete alınan eşyalardan hangilerinin hangi nedenle delil değeri olduğu, bunlardan hangilerinin hangi şekilde suçta kullanıldıkları hususlarında hiçbir açıklamaya yer verilmeksizin, adli emanete alınan eşyaların dosyada delil olarak saklanmasına ve zoralımına ilişkin yazılı şekilde gerekçesiz karar verilmesi,

Karar

YARGITAY

 

12. CEZA DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2020/1342

 

Karar Numarası: 2022/675

 

Karar Tarihi: 26.01.2022

 

Görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

 

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sübuta, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

 

1- Kütahya İl Emniyet Müdürlüğüne 11.09.2011 tarihinde gönderilen elektronik ileti ile sanığın ortağı ve yöneticisi olduğu inşaat firmasına ait iş yerinin tuvaletine gizli kamera düzeneği yerleştirildiğine dair ihbarda bulunulması sonucu başlatılan adli soruşturma kapsamında sanığa ait çalışma ofisindeki siyah büro çantası içerisinden ele geçirirlen 3 adet CD’nin çözümüne ilişkin 21.09.2011 tarihli “CD İnceleme Tutanağı” ile 30.09.2011 tarihli bilirkişi raporuna ve kovuşturma evresindeki mağdurların beyanlarına göre; mağdur kadın G.G’nin 24.06.2011, 25.06.2011 ve 30.06.2011 tarihlerinde iş yeri tuvaletinde çekilmiş görüntülerinin tespit edilmesi, mağdur G.Ç’ye ait ise herhangi bir görüntünün tespit edilmemesi karşısında, 30.06.2011 olan suçun işlendiği tarihin, gerekçeli karar başlığına, “21/09/2011” olarak yazılması suretiyle CMK’nın 232/2-c madde, fıkra ve bendine uyulmaması,

 

2- Sanığın, köpükle gizlediği hareket sensörü görünümlü kamera düzeneği ile sahibi olduğu iş yerinde çalışan mağdur kadınların iş yeri tuvaletindeki görüntülerini kaydetmesi nedeniyle 21.09.2011 tarihinde zincirleme şekilde görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia ve kabul edildiği olayda;

 

TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde, kişilerin özel hayatının gizliliği ihlal edildiği takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası, aynı madde ve fıkranın ikinci cümlesinde, gizliliğin görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle gerçekleşmesi halinde, bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası öngörülmüş iken, suç tarihinden sonra, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikle TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesindeki ceza miktarı bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş, aynı madde ve fıkranın ikinci cümlesi gereğince, gizliliğin görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle gerçekleşmesi halinde verilecek cezanın bir kat artırılacağı düzenlenmiş olup, TCK'nın 7/2. madde ve fıkrası gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun kararın gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, temel cezanın asgari hadden tayin edildiği açıklandıktan sonra, TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi gereğince hükmolunan 1 yıl hapis cezasının aynı madde ve fıkranın 2. cümlesi gereğince bir kat artırılması suretiyle suç tarihi itibariyle sanık lehine olan düzenleme nazara alınmaksızın sanığın 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek sanığa fazla ceza hükmedilmesi,

 

3- Adli emanete alınan eşyalardan suçta kullanılanların TCK'nın 54/1. madde ve fıkrası gereğince müsaderesine, suçun icra hareketlerinde doğrudan kullanıldığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmayan, bizatihi üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması ya da alım ve satımı suç teşkil etmeyen eşyaların sahibine iadesine, delil değeri olanların ise dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi gerekirken, adli emanete alınan eşyalardan hangilerinin hangi nedenle delil değeri olduğu, bunlardan hangilerinin hangi şekilde suçta kullanıldıkları hususlarında hiçbir açıklamaya yer verilmeksizin, adli emanete alınan eşyaların dosyada delil olarak saklanmasına ve zoralımına ilişkin yazılı şekilde gerekçesiz karar verilmesi,

 

4- Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna ilişkin olduğu, görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu için temel ceza miktarının TCK'nın 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde “bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 esas-2020/33 karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 esas-2021/4 karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;

 

Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

 

Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının infazda gözetilerek saklı tutulmasına, 26.01.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 112 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor