III. OLAY VE OLGULAR
Sanığın, katılan sıfatına haiz olduğu ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/623 Esas, 2015/346 Karar sayılı dosyasında verilen karara yönelik temyiz talebini içeren dilekçede davada görevli hakim, savcı, Yargıtay üyeleri, adli tıp görevlileri ve dosyanın tüm safahatında görev yapmış kamu görevlilerini kastederek terör örgütüne mensup olduklarına ilişkin asılsız suçlamalarda bulunmak suretiyle hakaret suçunun işlediğinden bahisle açılan kamu davasında Yerel Mahkemece; sanığın müştekilerin haysiyet, namus ve toplum içindeki itibarına, diğer fertler nezdindeki saygınlığına zarar vermek ve müştekileri küçük düşürme kastı ile söz konusu hakaret içeren sözleri ifade ettiği kabul edilerek mahkûmiyet kararı verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1. 5237 sayılı Kanun'un 128 inci maddesinde düzenlenen ve Anayasa'nın 36 ncı maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olamayacaktır.
Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; iddia ve savunma hakkının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. Bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmelerin, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçu oluşabilir.
İddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olarak bulunulan somut isnatların yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilişkili olması lazımdır ancak, uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olması aranmamalıdır. Uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığının varlığından bahsedilemez.
İncelenen somut olayda; sanığın temyiz dilekçesinde yer alan ve davaya konu edilen ifadelerin bir bütün halinde 5237 sayılı Kanun'un 128 inci maddesi kapsamında “iddia ve savunma dokunulmazlığı” sınırları içinde kaldığı gözetilmeden, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/34942
Karar Numarası: 2023/2623
Karar Tarihi: 14.02.2023
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Yerel Mahkemece sanık hakkında hakaret suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 125 inci maddesinin birinci fıkrası, aynı maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendi, 43 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 52 nci maddesi uyarınca 9.120 TL adli para ile cezalandırılmasına, karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz istemi, dava konusu dilekçeyi suç duyurusunda bulunmak ve hakkını savunmak amacıyla yazdığına, mahkemece verilen mahkumiyet kararının hukuka aykırı olduğuna ve bu nedenlerle hükmün bozulmasına yöneliktir.
III. OLAY VE OLGULAR
Sanığın, katılan sıfatına haiz olduğu ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/623 Esas, 2015/346 Karar sayılı dosyasında verilen karara yönelik temyiz talebini içeren dilekçede davada görevli hakim, savcı, Yargıtay üyeleri, adli tıp görevlileri ve dosyanın tüm safahatında görev yapmış kamu görevlilerini kastederek terör örgütüne mensup olduklarına ilişkin asılsız suçlamalarda bulunmak suretiyle hakaret suçunun işlediğinden bahisle açılan kamu davasında Yerel Mahkemece; sanığın müştekilerin haysiyet, namus ve toplum içindeki itibarına, diğer fertler nezdindeki saygınlığına zarar vermek ve müştekileri küçük düşürme kastı ile söz konusu hakaret içeren sözleri ifade ettiği kabul edilerek mahkûmiyet kararı verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1. 5237 sayılı Kanun'un 128 inci maddesinde düzenlenen ve Anayasa'nın 36 ncı maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olamayacaktır.
Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; iddia ve savunma hakkının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. Bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmelerin, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçu oluşabilir.
İddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olarak bulunulan somut isnatların yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilişkili olması lazımdır ancak, uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olması aranmamalıdır. Uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığının varlığından bahsedilemez.
İncelenen somut olayda; sanığın temyiz dilekçesinde yer alan ve davaya konu edilen ifadelerin bir bütün halinde 5237 sayılı Kanun'un 128 inci maddesi kapsamında “iddia ve savunma dokunulmazlığı” sınırları içinde kaldığı gözetilmeden, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre;
2. Temel ceza belirlenirken doğrudan 5237 sayılı Kanun'un 125/3-a maddesi gereğince uygulama yapılması yerine, aynı Kanun'un 125/1 inci maddesi uyarınca ceza teşdit yapılarak belirlendikten sonra 125/3-a maddesinin uygulanması,
3. 17.10.2019 gün ve 7188 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiş olup, bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 5271 sayılı Kanun'a 7188 sayılı Kanun'la eklenen geçici 5 inci maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “hükme bağlanmış” ibaresinin, Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas, 2021/4 Karar sayılı kararıyla "basit yargılama usulü" yönünden Anayasa'nın 38 inci maddesine aykırı görülerek iptaline karar verilmesi karşısında, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suç yönünden; Anayasa'nın 38 inci maddesi ile 5237 sayılı Kanun'un 7 ve 5271 sayılı Kanun'un 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, Mahkemenin kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun'un 8 inci maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca cezayı aleyhe değiştirme yasağının gözetilmesine,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
14.02.2023 tarihinde karar verildi.