YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Üretim sonucu ortay çıkan atık suların arıtma tesisi bulunduğu halde çevreye salındığı iddiasına ilişkin kamu davasında, hangi hususların incelenmesi gerektiği hk.

Karar Özeti

Somut olayda ; sanığın sorumlu yetkili temsilcisi olduğu tesiste, üretim sonucu ortaya çıkan atıkları ve atık suları; atık su arıtma tesisi bulunduğu halde, bu tesisi kullanmayıp, arıtılmadan alıcı ortama bırakarak çevrenin kaste kirletilmesi suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmıştır.

Yerel Mahkemece; dosya dahilinde keşif işlemi icra edilmemiş, bilirkişi raporu temin edilmemiştir. Ayrıca sanığın tespit tarihi ile önceki günlerde yoğun yağış olduğu ve bu nedenle taşmanın meydana geldiği savunmasına yönelik yağış raporu temin edilmemiştir.

Öncelikle, atığın alıcı ortamlardan hangisine bırakıldığı belirlenmesi gerekir. Atığın alıcı ortama bırakılması halinde de alıcı ortamın kirlenmesi ya da kirlenme ihtimali kanıtlanmalıdır. Dosyada, yapılan denetim kapsamında, alıcı ortam açıkça belirtilmemiştir.

Bu suretle, sanığa yüklenen suçun oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, mahallinde keşif yapılmak suretiyle öncelikle alıcı ortam açıkça tespit edildikten sonra, üniversitelerin ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme, su ürünleri, çevre ve kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete dosya tevdii edilerek, suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan yönetmelikler ve ekleri ile birebir ilişki kurmak suretiyle ve Yargıtay denetimine imkân sağlayacak nitelikte bilirkişi raporu alınması gerekir. Daha sonra rapor içeriğine göre sanığın, yüklenen eylemden kast ya da taksir şeklindeki kusurluluk türlerinden hangisinden sorumlu olduğu tartışılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekir. Bu sebeplerle, sanık hakkında yetersiz gerekçe ve eksik kovuşturma ile mahkumiyet kararı verilmesi yerinde görülmemiştir.

Karar

YARGITAY

 

4. CEZA DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2020/33124

 

Karar Numarası: 2023/2624

 

Karar Tarihi: 14.02.2023

 

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun'un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun'un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir sebeplerin bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

 

I. HUKUKÎ SÜREÇ

 

... Asliye Ceza Mahkemesinin 17.11.2015 tarihli 2015/2 Esas, 2015/737 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında çevrenin kasten kirletilmesi suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 181 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci, 50 nci ve 52 nci maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

 

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

 

Sanık müdafiinin temyiz isteminin; sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı, dava konusu suyun yoğun yağmur suyu nedeni ile taşan su olduğu ve bu suyun çevreyi kirletme etkisinin olmadığı ancak mahkemece bu hususta bir araştırma yapılmadığı, analiz raporlarının tebliğ edilmediği, eksik inceleme nedeni ile hüküm kurulduğu bu nedenlerle ve re'sen tespit edilecek nedenlerle hükmün bozulmasına yönelik olduğu belirlenmiştir.

 

III. OLAY VE OLGULAR

 

Sanığın sorumlu yetkili temsilcisi olduğu tesiste, üretim sonucu ortaya çıkan atıkları ve atık suları; atık su arıtma tesisi bulunduğu halde, bu tesisi kullanmayıp, arıtılmadan alıcı ortama bırakarak çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması talebi ile açılan kamu davasında Yerel Mahkemece Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 30.10.2014 tarihli denetleme tutanağı, 06.11.2014 tarihli idari yaptırım tutanağı, Ticaret Sicil Müdürlüğünün 10.11.2014 tarihli yazısı, denetleme tutanağını doğrulayan tutanak tanıkları ... ve ...'nin beyanları ile sanığın mahkumiyeti yönünde hüküm kurulmuştur.

 

IV. GEREKÇE

 

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; bozma sebepleri dışındaki temyiz istemleri ile vesair nedenler yerinde görülmemiştir.

 

Ancak,

 

1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3 maddesinin (a) bendinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184 üncü maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.

 

Türk Ceza Kanunu'nun 181 inci maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.

 

“Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

 

“Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.

 

Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”

 

Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2 inci maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.

 

Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181 inci maddesinin birinci fıkrasında, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182 nci maddesinin birinci fıkrası ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun sekizinci maddesinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.

 

Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali 5237 sayılı Kanun'un 181 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin dördüncü fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.

 

Somut olayda ; sanığın sorumlu yetkili temsilcisi olduğu tesiste, üretim sonucu ortaya çıkan atıkları ve atık suları; atık su arıtma tesisi bulunduğu halde, bu tesisi kullanmayıp, arıtılmadan alıcı ortama bırakarak çevrenin kaste kirletilmesi suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmıştır.

 

Yerel Mahkemece; dosya dahilinde keşif işlemi icra edilmemiş, bilirkişi raporu temin edilmemiştir. Ayrıca sanığın tespit tarihi ile önceki günlerde yoğun yağış olduğu ve bu nedenle taşmanın meydana geldiği savunmasına yönelik yağış raporu temin edilmemiştir.

 

Öncelikle, atığın alıcı ortamlardan hangisine bırakıldığı belirlenmesi gerekir. Atığın alıcı ortama bırakılması halinde de alıcı ortamın kirlenmesi ya da kirlenme ihtimali kanıtlanmalıdır. Dosyada, yapılan denetim kapsamında, alıcı ortam açıkça belirtilmemiştir.

 

Bu suretle, sanığa yüklenen suçun oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, mahallinde keşif yapılmak suretiyle öncelikle alıcı ortam açıkça tespit edildikten sonra, üniversitelerin ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme, su ürünleri, çevre ve kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete dosya tevdii edilerek, suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan yönetmelikler ve ekleri ile birebir ilişki kurmak suretiyle ve Yargıtay denetimine imkân sağlayacak nitelikte bilirkişi raporu alınması gerekir. Daha sonra rapor içeriğine göre sanığın, yüklenen eylemden kast ya da taksir şeklindeki kusurluluk türlerinden hangisinden sorumlu olduğu tartışılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekir. Bu sebeplerle, sanık hakkında yetersiz gerekçe ve eksik kovuşturma ile mahkumiyet kararı verilmesi yerinde görülmemiştir.

 

Kabule göre de;

 

2. 17.10.2019 gün ve 7188 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiş olup, bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 5271 sayılı Kanuna 7188 sayılı Kanunla eklenen geçici 5 inci maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “hükme bağlanmış” ibaresinin, Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas, 2021/4 Karar sayılı kararıyla "basit yargılama usulü" yönünden Anayasa'nın 38 inci maddesine aykırı görülerek iptaline karar verilmesi karşısında, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suç yönünden; Anayasa'nın 38 inci maddesi ile 5237 sayılı Kanunun 7 ve 5271 sayılı Kanunun 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

 

V. KARAR

 

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin kararına yönelik sanık müdafisinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

 

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

 

14.02.2023 tarihinde karar verildi.


Bu sayfa 114 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor