YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Şantaj suçunu düzenleyen 107. Maddenin 2. Fıkrasında yaptırım yönünden aynı maddenin birinci fıkrasına atıfta bulunulduğundan sanık hakkında ceza belirlenirken uygulanan kanun maddesinde bu durumun gösterilmesi gerektiği hk.

Karar Özeti

Sanığın sübutu kabul edilen şantaj suçunun yasal unsurlarının tarif edildiği TCK'nın 107/2. madde ve fıkrasının, yaptırım yönünden aynı maddenin birinci fıkrasına atıfta bulunmasından dolayı sanık hakkında temel ceza belirlenirken, uygulanan kanun maddesinin, “TCK'nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 107/1. madde ve fıkrası” şeklinde gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle CMK'nın 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının “(II) 1-a-” biçiminde gösterilen bölümündeki “5237 sayılı Yasanın 107/2. maddesi” ibarelerinin, “5237 sayılı TCK'nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 107/1. madde ve fıkrası” ibareleri ile değiştirilmesi suretiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Karar

YARGITAY

 

12. CEZA DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2021/2365

 

Karar Numarası: 2022/5852

 

Karar Tarihi: 21.09.2022

 

Şantaj ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

 

Yerel mahkemece 09.06.2016 tarihinde verilen mahkumiyet kararının temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.02.2021 tarihli tebliğnamesi ile Yargıtay 4. Ceza Dairesine ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09.03.2021 tarihli görevsizlik kararıyla Dairemize gönderilen dosyanın incelenmesinde:

 

A) Şantaj suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

 

Dosya kapsamına göre, sanık ...’ün, temyiz dışı arkadaşı ... ile birlikte hareket ederek, “...” profili ile iletişim kurup, kameralı sohbet esnasında soyunmaya ikna ettikleri mağdur ...’in özel görüntülerini kaydettikten sonra, mağdura, talep ettikleri miktardaki parayı göndermediği takdirde, şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki özel görüntülerini, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlayacakları tehditleriyle şantajda bulundukları ve mağdurun banka havalesi yoluyla 07.12.2010 tarihinde 751 TL, aynı tarihte 753 TL ve 08.12.2010 tarihinde 301 TL göndermesini sağlayarak istedikleri maddi menfaati temin ettikleri iddia ve kabulüne konu olayda;

 

Sanığın, mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle mağduru tehdit ederek veya ona cebir kullanarak mağdurdan para talebinde bulunması söz konusu olmadığından, sanığa isnat edilen şantaj eyleminin TCK'nın 148. maddesinde tanımlanan yağma suçunu oluşturmayacağının anlaşılması karşısında, sanığın üzerine atılı TCK’nın 107/2. madde ve fıkrasındaki şantaj suçunun sübut bulduğuna ve eylemin hukuki nitelendirmesine yönelik yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş; tebliğnamedeki; “…eylemin yağma suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli... Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması…” nedenine dayalı olarak hükmün bozulmasını öneren görüşe iştirak edilmemiştir.

 

Temel ceza belirlenirken, TCK'nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle aynı Kanunun 3/1. madde ve fıkrası uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerektiği gözetilmeden, suçun işleniş biçimi ve sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı dikkate alınarak, alt sınır aşılıp hak ve nasafete uygun bir ceza hükmedilmesi yerine, asgari hadden ceza tayini; ayrıca, bir suç işleme kararının icrası kapsamında mağdura karşı aynı suçu birden fazla işleyen sanık hakkında TCK'nın 43/1. madde ve fıkrasında düzenlenen zincirleme suç hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni olarak kabul edilmemiştir.

 

T.C. Anayasa Mahkemesinin TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan ve hükümden önce 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan iptal kararına yanlış anlam verilerek, TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki hak yoksunluklarının uygulanmaması isabetsizliğinin, infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

 

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın adil bir karar verilmediğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

 

Sanığın sübutu kabul edilen şantaj suçunun yasal unsurlarının tarif edildiği TCK'nın 107/2. madde ve fıkrasının, yaptırım yönünden aynı maddenin birinci fıkrasına atıfta bulunmasından dolayı sanık hakkında temel ceza belirlenirken, uygulanan kanun maddesinin, “TCK'nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 107/1. madde ve fıkrası” şeklinde gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle CMK'nın 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,

 

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının “(II) 1-a-” biçiminde gösterilen bölümündeki “5237 sayılı Yasanın 107/2. maddesi” ibarelerinin, “5237 sayılı TCK'nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 107/1. madde ve fıkrası” ibareleri ile değiştirilmesi suretiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

 

B) Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;

 

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın adil bir karar verilmediğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

 

1- Sanığın, mağdurun özel hayatına ilişkin görüntülerini, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde açtığı sahte hesap üzerinden, 22.12.2010 tarihinde yayımlayarak, üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, sanık hakkında, suç tarihinden sonra, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerekirken, sanığa yüklenen suçun belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden işlendiği kabul edilmesine rağmen 6352 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasını göz ardı eden gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

 

2- Kabul ve uygulamaya göre de:

 

a) Temel ceza belirlenirken, TCK'nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. madde ve fıkrası uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, asgari hadden ceza tayini,

 

b) TCK'nın 6/1-g. madde, fıkra ve bendinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağının belirtilmesi karşısında, mağdurun özel hayatına ilişkin görüntülerini, facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden belirsiz sayıda kişinin görgüsüne sunan sanık hakkında, hükmedilen temel cezada, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK'nın 134/2-2. madde, fıkra ve cümlesi gereğince, yarı oranında artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, anılan maddenin uygulanmaması suretiyle sanığa eksik ceza tayini,

 

c) T.C. Anayasa Mahkemesinin TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan ve hükümden önce 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan iptal kararına yanlış anlam verilerek, TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki hak yoksunluklarının uygulanmaması,

 

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının infazda gözetilerek saklı tutulmasına, 21.09.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 128 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor