Nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden; Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 31.10.2018 tarihli ve 2016/3609 esas, 2018/7418 karar sayılı ilâmında yer alan, "... somut olay incelendiğinde; sanığın, sahte senet düzenleyerek icra takibine koymasına rağmen fiili veya resmi bir haciz işlemi yapılmadan katılanın şikayetçi olduğu ve buna göre icra hareketlerinin yarıda kaldığı dikkate alınarak, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden, tamamlanmış suçtan hüküm kurularak fazla ceza tayini.." şeklindeki ve anılan Dairenin 15.10.2018 tarihli ve 2015/12122 esas, 2018/6711 karar sayılı ilâmında yer alan, "...Sanık tarafından suça konu senedin icra takibine konu edilmiş olması ve haciz işleminin yapılmış bulunması karşısında; sanık hakkında nitelikli dolandırıcılıktan tamamlanmış suç hükümleri uygulanması gerekirken, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı düşünülüp TCK’nın 35.madde hükmü uygulanması suretiyle eksik ceza tayini..." şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, dosya kapsamına göre sanık tarafından bahse konu senede ilişkin olarak olarak müşteki ... hakkında Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2018/3730 esas sayılı dosyası üzerinden başlattığı icra takibine ilişkin olarak, müştekinin taşınmazına haciz tesisi işlemi uygulandığı Yıldırım Tapu Müdürlüğü'nün 14.06.2019 tarihli ve 14915 yevmiye sayılı yazısından anlaşılmakla, anılan Yargıtay ilâmlarında da belirtildiği üzere atılı suçun tamamlandığı nazara alındığında, sanık hakkında tamamlanmış nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, teşebbüs hükümlerinin uygulanmasında, isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2021/37432
Karar Numarası: 2021/12265
Karar Tarihi: 13.12.2021
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 14.06.2021 tarih ve 2021/1842 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06.07.2021 tarih ve KYB-2021/84256 sayılı ihbarname ile;
Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun158/1-d, 35/2, 209/2 yollamasıyla 210/1 delaletiyle 204/1, 62/1 (2 kez) ve 52/2. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis, 20,00 Türk lirası adli para ve 1 yıl 8 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair Bursa 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.09.2020 tarihli ve 2019/329 esas, 2020/238 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Bursa 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.10.2020 tarihli ve 2020/131 değişik iş sayılı kararının "Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümde, hüküm kısmında sanığın isminin sehven Melih Durdere olarak yanlış yazılmasının mahallinde mahkemesince düzeltilebilecek maddi hata olduğu gözetilerek yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarihli ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartları oluşmadığı halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda, kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceği ve bozma kararının aleyhe sonuç doğuracağı nazara alınarak yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, sanığın dosya içerisinde bulunan adlî sicil kaydında daha önce işlemiş olduğu suç nedeniyle, Bursa (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.03.2013 tarihli ve 2011/924 esas, 2013/209 sayılı kararı ile verilen ve 04.04.2013 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kaydın bulunduğu, işbu yargılamaya konu suçun ise anılan kararın denetim süresinde 27.03.2018 tarihinde işlendiği cihetle, 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesindeki "... Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki hükme nazaran, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
Kabule göre de;
Nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden; Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 31.10.2018 tarihli ve 2016/3609 esas, 2018/7418 karar sayılı ilâmında yer alan, "... somut olay incelendiğinde; sanığın, sahte senet düzenleyerek icra takibine koymasına rağmen fiili veya resmi bir haciz işlemi yapılmadan katılanın şikayetçi olduğu ve buna göre icra hareketlerinin yarıda kaldığı dikkate alınarak, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden, tamamlanmış suçtan hüküm kurularak fazla ceza tayini.." şeklindeki ve anılan Dairenin 15.10.2018 tarihli ve 2015/12122 esas, 2018/6711 karar sayılı ilâmında yer alan, "...Sanık tarafından suça konu senedin icra takibine konu edilmiş olması ve haciz işleminin yapılmış bulunması karşısında; sanık hakkında nitelikli dolandırıcılıktan tamamlanmış suç hükümleri uygulanması gerekirken, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı düşünülüp TCK’nın 35.madde hükmü uygulanması suretiyle eksik ceza tayini..." şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, dosya kapsamına göre sanık tarafından bahse konu senede ilişkin olarak olarak müşteki ... hakkında Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2018/3730 esas sayılı dosyası üzerinden başlattığı icra takibine ilişkin olarak, müştekinin taşınmazına haciz tesisi işlemi uygulandığı Yıldırım Tapu Müdürlüğü'nün 14.06.2019 tarihli ve 14915 yevmiye sayılı yazısından anlaşılmakla, anılan Yargıtay ilâmlarında da belirtildiği üzere atılı suçun tamamlandığı nazara alındığında, sanık hakkında tamamlanmış nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, teşebbüs hükümlerinin uygulanmasında, isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümde, hüküm kısmında sanığın isminin sehven Melih Durdere olarak yanlış yazılmasının mahallinde mahkemesince düzeltilebilecek maddi hata olduğu gözetilerek yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarihli, 2014/14-102 Esas ve 2014/128 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.10.2009 tarihli, 2009/4-169 Esas ve 2009/223 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir hüküm değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar CMK'nin 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların kanun yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyeceği nazara alınarak yapılan incelemede;
Somut olayda; Bursa (kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.03.2013 tarihli 2011/924 Esas ve 2013/209 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 04.04.2013 tarihinde kesinleştiği, dosyamıza konu nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarının suç tarihinin ise 27.03.2018 olduğu gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK'nin 231/8. maddesine, 28.06.2014 tarihli 29044 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesi ile eklenen "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanması geri bırakılmasına karar verilemez." şeklindeki hükme göre; sanık hakkında yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceğinden, mercii tarafından itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuş olup,kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmekle, Bursa 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.10.2020 tarihli ve 2020/131 değişik iş sayılı kararına yönelik 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, bozma sebebine göre kabule göre ile başlayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE, 13.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.