1) TCK'nin 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması, TCK'nin 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.2014 tarihli 2013/9-542 Esas ve 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere; 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunun oluşabilmesi için, bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi gerekecektir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; kolluk görevlileri devriye görevini ifa ettikleri sırada, daha önceden trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan işlem yapılan ve sanığın annesi ... adına kayıtlı olduğu bilinen ... plaka sayılı aracın park halinde görülmesi üzerine yanına gidildiği, araç içinde bulunan şahsa kimliği sorulduğunda üzerinde nüfus cüzdanının olmadığını belirterek isminin ... olduğunu söylediği, şahsın haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararları bulunan sanık ... veya kardeşleri olabileceği değerlendirilerek gözaltına alındığı, yakalama tutanağı ve genel adli muayene raporunun ... adına düzenlendiği, gerçek ... ile telefon görüşmesi yapıldıktan sonra sanığın isminin ... olduğunu söylediği olayda, sanığın ... adını kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediğine dair bir delil ve bu suçtan başlatılan herhangi bir soruşturma bulunmadığı anlaşılmakla, TCK’nin 268. maddesindeki başkasının kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan hüküm kurulması,
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2021/36800
Karar Numarası: 2021/11726
Karar Tarihi: 07.12.2021
1) TCK'nin 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması, TCK'nin 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.2014 tarihli 2013/9-542 Esas ve 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere; 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunun oluşabilmesi için, bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi gerekecektir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; kolluk görevlileri devriye görevini ifa ettikleri sırada, daha önceden trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan işlem yapılan ve sanığın annesi ... adına kayıtlı olduğu bilinen ... plaka sayılı aracın park halinde görülmesi üzerine yanına gidildiği, araç içinde bulunan şahsa kimliği sorulduğunda üzerinde nüfus cüzdanının olmadığını belirterek isminin ... olduğunu söylediği, şahsın haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararları bulunan sanık ... veya kardeşleri olabileceği değerlendirilerek gözaltına alındığı, yakalama tutanağı ve genel adli muayene raporunun ... adına düzenlendiği, gerçek ... ile telefon görüşmesi yapıldıktan sonra sanığın isminin ... olduğunu söylediği olayda, sanığın ... adını kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediğine dair bir delil ve bu suçtan başlatılan herhangi bir soruşturma bulunmadığı anlaşılmakla, TCK’nin 268. maddesindeki başkasının kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan hüküm kurulması,
2) Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nin 58. maddesinin uygulanmaması,
3) Kasıtlı suçtan hapis cezası ile mahkumiyetin kanuni sonucu olarak uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında TCK'nin 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı,
4) Hükümden sonra16.03.2021 tarih ve 31425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli 2020/81 Esas ve 2021/4 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun'un 31.maddesiyle eklenen geçici 5.maddesinin (d) bendinde yer alan "hükme bağlanmış" ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olması karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, aleyhe temyiz olmadığından tekerrür hükümlerinin uygulanması bakımından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 07.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.