Ancak;
Suç tarihinde ... 7. İcra Müdürlüğünde icra müdür yardımcısı olarak görev yapan ve iddiaya konu icra ve iflas dosyalarında ödeme yapma yetkisi bulunan sanığın anılan dosyalarda alacaklı sıfatı bulunmayan ... Grup Sağlık Hizmetleri isimli şirketi UYAP sistemi üzerinden bu dosyalara taraf olarak ekledikten sonra şirket hesabına para göndermek amacıyla yine sistem üzerinden elektronik imza ile imzalanan reddiyat makbuzları düzenlemek şeklindeki eyleminin ilk derece mahkemesince 5070 sayılı Kanun’un 3/b ve 5. maddeleri dikkate alınarak kül halinde kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçunu oluşturduğunun kabulüyle hakkında verilen mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29/09/2020 tarihli ve 2017/11-1122 Esas, 2020/381 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı TCK’nın 244/2. maddesindeki “Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindeki hüküm karşısında sanığın eyleminin bilişim sistemine veri yerleştirme suçunu oluşturduğu, bu maddedeki düzenlemenin elektronik belgelerde yapılacak sahtecilik eylemlerine ilişkin özel norm niteliğinde olduğu ve özel normun önceliği ilkesi gereğince de sanık hakkında genel normun değil özel normun uygulanması gerektiği, sanığın eyleminin TCK'nın 244/2. maddesindeki bilişim sistemine veri yerleştirme suçunu oluşturduğu, bu suçun da nitelikli zimmet suçunun hile unsuru olması nedeniyle ayrıca cezalandırılamayacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçundan verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi,
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/4824
Karar Numarası: 2022/12296
Karar Tarihi: 19.10.2022
KATILANLAR : Hazine, ...
2-... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 02/03/2022 tarihli ve 2022/267 Esas, 2022/315 sayılı Kararı ile; istinaf başvurularının esastan reddi.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin hükümler, temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararların niteliği ve temyiz sebeplerine göre incelendi;
Sanık ... müdafin duruşmalı inceleme istemi, temyiz dilekçesinin içeriğine ve dosya kapsamına göre uygun görülmediğinden, 5271 sayılı CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin sanıklar ... ve ... yönünden duruşmasız, müdafin duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşılan sanık ... yönünden ise duruşmalı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık ... hakkında zincirleme şekilde nitelikli zimmet ile sanık ... hakkında zincirleme şekilde nitelikli zimmete yardım etme suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararların temyiz incelemesinde;
Sanık ... hakkında zincirleme şekilde nitelikli zimmete yardım etme suçundan ceza tayin edilirken TCK’nın 247/1-2. maddelerinin tatbiki sonucu verilen hapis cezasından 39/2-c maddesi ile yapılan indirim sonrası bulunan cezanın 6 yıl 9 ay hapis cezası olduğu ve 39/1. maddede belirtilen 8 yılı aşmadığı, aynı Kanun’un 61. maddesinde öngörülen sıralamaya göre 39. maddenin zincirleme suç hükümlerini içeren 43. maddeden önce uygulanması gerektiği gözetildiğinde; sanık hakkında TCK’nın 247/1-2, 39, 43 ve 62. maddelerinin bu sıra dahilinde uygulanması gerektiği nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle aynı Kanun'un 61/5. maddesine aykırı davranılarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma, yapılan yargılama göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan sanıklar hakkında ilk derece mahkemesince kurulan mahkumiyet hükümlerine karşı istinaf başvurularının esastan reddine dair kararlar usul ve kanuna uygun olduğundan 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik sanıklar müdafilerin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile eleştirilen husus dışında sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin ONANMASINA,
Sanık ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Suç tarihinde ... 7. İcra Müdürlüğünde icra müdür yardımcısı olarak görev yapan ve iddiaya konu icra ve iflas dosyalarında ödeme yapma yetkisi bulunan sanığın anılan dosyalarda alacaklı sıfatı bulunmayan ... Grup Sağlık Hizmetleri isimli şirketi UYAP sistemi üzerinden bu dosyalara taraf olarak ekledikten sonra şirket hesabına para göndermek amacıyla yine sistem üzerinden elektronik imza ile imzalanan reddiyat makbuzları düzenlemek şeklindeki eyleminin ilk derece mahkemesince 5070 sayılı Kanun’un 3/b ve 5. maddeleri dikkate alınarak kül halinde kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçunu oluşturduğunun kabulüyle hakkında verilen mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29/09/2020 tarihli ve 2017/11-1122 Esas, 2020/381 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı TCK’nın 244/2. maddesindeki “Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindeki hüküm karşısında sanığın eyleminin bilişim sistemine veri yerleştirme suçunu oluşturduğu, bu maddedeki düzenlemenin elektronik belgelerde yapılacak sahtecilik eylemlerine ilişkin özel norm niteliğinde olduğu ve özel normun önceliği ilkesi gereğince de sanık hakkında genel normun değil özel normun uygulanması gerektiği, sanığın eyleminin TCK'nın 244/2. maddesindeki bilişim sistemine veri yerleştirme suçunu oluşturduğu, bu suçun da nitelikli zimmet suçunun hile unsuru olması nedeniyle ayrıca cezalandırılamayacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçundan verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi,
Sanık ... hakkında zincirleme şekilde nitelikli zimmete yardım etme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın temyiz incelemesinde ise;
Sanık ...’ın aşamalardaki savunmalarında; ...'ın banka hesabına gelen paraların icra dairesine ait olduğunu bilmediğini, bu paraların peyder pey ödendiğini ve iddia isimli şans oyunu borcuna ilişkin gönderildiğini, ayrıca kazandığı paraların yine aynı şekilde ... tarafından kendi hesabına aktarıldığını fakat bunları da internet sitesi üzerinden iddia oynayarak kaybettiğini bildirmesi, bu beyanlarla uyumlu banka hesap hareketleri, bilirkişi raporları, ...’ın işlettiği iddia bayiinde borç para karşılığı iddia oynattığı kişilerin borcuna ilişkin tuttuğu defterlerdeki kayıtların incelenmesi sonucu kollukça düzenlenen tutanaklar ve sanığın tüm aşamalarda değişmeyen zimmet olayından haberdar olmadığı, ...’ın borcunu son zamanlarda ödemediği, bu nedenle kendisine ulaşmaya çalıştığı yönündeki savunmasını doğrular nitelikteki mesaj kayıtları dikkate alındığında sanığın hesabına gönderilen paranın icra dairesine ait olduğunu bilmediği ve suç kastıyla hareket etmediği gözetilerek hakkında atılı suçtan beraat kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 61. maddesinde öngörülen sıralamaya göre 39. maddenin zincirleme suç hükümlerini içeren 43. maddeden önce uygulanması gerektiği, buna göre sanık hakkında uygulama yapılırken TCK’nın 247/1-2, 39, 43 ve 62. maddelerinin bu sıra dahilinde uygulanarak yardım eden olarak sanığın cezasında indirim yapıldıktan sonra cezanın 8 yılı aşması halinde aynı Kanun’un 39/1. maddesine göre indirim yapılıp ceza 8 yıla düşürülerek devamında zincirleme suç hükümleri ile takdiri indirim nedeni uygulanması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurularak eksik ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5271 sayılı CMK'nın 302/2 ve 307/5. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozmaya konu kararın niteliği de gözetilerek aynı Kanun'un 304/2-a maddesi gereğince dosyanın ... 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİNE 19/10/2022 tarihinde kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçu yönünden oy çokluğuyla, zincirleme şekilde nitelikli zimmet ve bu suça yardım etme suçları yönünden oy birliğiyle karar verildi.
Sanık ... hakkındaki kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın temyizen incelenmesi sırasında sanığın eyleminin sübuta erdiği yönündeki çoğunluk görüşüyle aynı düşüncede olunmakla beraber, eylemin hukuki niteliği konusunda sayın çoğunluk ile farklı görüşte olduğumuzdan karara bu yönüyle muhalif kalınmıştır.
Şöyle ki;
Sahtecilik suçları 5237 sayılı TCK’nın “kamu güvenine karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiş, aynı Kanun’un 204. maddesinde resmi belgede sahtecilik suçuna yer verilmiştir. Bu suçun konusu belge olmakla birlikte anılan maddede belgenin tanımı yapılmamış, bu husus doktrin ve uygulamaya bırakılmıştır.
Belge; hukuk toplumunda, sosyal hayatın devamı açısından önemli olan ve hukuk düzeninin kendisine işlevler yüklediği alametlerden birisidir. Bu durum bir değere karşılık gelmesi, bir hususu tespit etmesi ve ispat vasıtası olması yönüyle hukuk düzeninin kendisine sonuç bağladığı, toplumun da bu nedenle doğruluğuna ve geçerliliğine güven duyduğu araç olması anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla toplumsal yaşamın devamı açısından önemli bir yeri olan belgeye güvenin korunması açısından yapılan sahtecilikler “kamu güvenine karşı suçlar” başlığı altında yaptırıma tabi tutulmuştur (Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Prof. Dr. ...-Prof. Dr. ..., Adalet Yayınevi, 8. Baskı, s.833).
Doktrindeki benzer kabullere göre belge; belirli bir olayı, düşünceyi veya hukuki ilişkiyi yansıtan, dolayısıyla hukuki sonuç doğurmaya elverişli irade beyanı içeren ve düzenleyicisine aidiyeti bulunan her türlü yazılı şeydir. Madde gerekçesinde her ne kadar, belgeden söz edilen durumlarda yazılı bir kağıdın varlığı gerekli ise de; bazı durumlarda belgenin varlığını kabul için, yazının kağıt üzerinde bulunmasının gerekmediği, bir metal levha üzerine yazı yazılması halinde de belgenin varlığını kabul etmek gerektiği, bu itibarla araç plakalarının da resmi belge olduğu belirtilmiştir.
23/07/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun gerekçesinde “Günümüzde geleneksel ve alışılmış iletişim yöntemlerinden elektronik iletişim yöntemine doğru hızlı bir değişim ve gelişim yaşanmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin bu değişimi ve hızlı gelişimi, ekonomik faaliyet alanlarında ve sosyal yaşamda yeni olanaklar yaratmaktadır.
Bilgisayar ve internetin sosyal ve ekonomik yaşama girmesi, bu alandaki gelişim ve değişimi hızlandırmıştır. Özellikle elektronik imzanın çeşitli alanlarda kullanılır olması sonucu bazı düzenlemelerin yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İnternet kullanımının bir parçasını oluşturan elektronik imzanın kullanımının sağlanması için uluslararası düzeyde bu konuda çalışmalar başlatılmış ve sürdürülmektedir” ifadelerine yer verilmiştir. Bu Kanun ile birlikte elektronik imza konusunda yasal düzenleme yapılmış ve 3/b maddesinde “Elektronik imza: Başka bir elektronik veriye eklenen veya elektronik veriyle mantıksal bağlantısı bulunan ve kimlik doğrulama amacıyla kullanılan elektronik veriyi” ifade ettiği söylenmiştir.
Burada belirtmek gerekir ki; güvenli elektronik imza geleneksel usulün dışında fiziki ortamda üretilmeyen bu nedenle de el yazısı ile imza atmanın fiilen mümkün olmadığı elektronik ortamda üretilen belgenin doğruluğunu, yani belirli bir olayı, düşünceyi veya hukuki ilişkiyi yansıtan, bundan dolayı hukuki sonuç doğurmaya elverişli irade beyanı içeren elektronik ortamda sayısal olarak kodlanmış elektronik belgenin içeriğinin kabul edilip onaylanmasını sağlayan, geleneksel el yazısıyla metnin sonuna atılan imzanın aksine elektronik belgenin tamamını en küçük boşluğa kadar şifrelediğinden; metnin tamamını kapsayan, imza sahibi ile belge içeriği arasında aidiyet kuran bir araçtır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 199. maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir” şeklindeki düzenlemeyle uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli elektronik ortamdaki verilerin belge olduğu belirtilmiş, aynı Yasa’nın 205/2. maddesinde de “Usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler, senet hükmündedir” hükmüne yer verilerek usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler, senet olarak kabul edilmiştir.
Tüm bunlara göre; elektronik imza ile imzalanan elektronik belge, sahibinin imza doğrulamasıyla birlikte imza ile belge içeriği arasında elektronik kayıt sonucu oluşturulduğundan sonuç doğurmaya elverişli belge niteliğini kazanacaktır.
Bununla birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimiyle beraber elektronik imza uygulamalarının gerek kamuda gerekse ticari alanda yaygınlaşması elektronik ortamda oluşturulan belgelerde yapılan sahtecilik eylemlerinde hangi cezai müeyyidenin uygulanacağı tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Elektronik İmza Kanunu’nun 16 ve 17. maddelerinde düzenlenen cezai hükümler elektronik sahte belge düzenlenmesine ilişkin değildir. Dolayısıyla elektronik belgenin normal belge olarak kabul edilemeyeceği, TCK’nın 204 ve 207. maddelerinde yer verilen suçların bu belgeler için kullanılamayacağı görüşünde olan yazarlar vardır. Ayrıca sahte elektronik belge düzenlenmesi halinde TCK’nın 244/2. maddesinin uygulanabileceği de kimi hukukçular tarafından dile getirilmiştir. Fakat bu maddede verinin üretilmesinden değil verinin değiştirilmesinden bahsedilmiştir. Burada veri olarak tanımlanan elektronik belge niteliğine sahip olmayan elektronik verilerdir. Bundan dolayıdır ki son görüş ise elektronik belgelerdeki sahtecilik eylemine ilişkin özel bir yasal düzenleme olmadığı ve cezai müeyyidesinin bulunmadığı yönündedir.
Elektronik İmza Kanunu’nun 5/1. maddesinde yer alan “Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukukî sonucu doğurur” hükmü ve yukarıda değinilen bilgilerin tümü birlikte değerlendirildiğinde; güvenli elektronik imza, el yazısı ile imzanın gerek fonksiyonel gerekse hukuki anlamdaki fonksiyonlarını tam anlamıyla yerine getirmekte olup, ıslak imza ve güvenli elektronik imza hukuki ve fonksiyonel anlamda eşittir. Islak imza ile gerçekleştirilebilecek her türlü işlem elektronik ortamda güvenli elektronik imza ile gerçekleştirilebilecektir (5070 sayılı Kanun’un 5/2. maddesinde belirtilen sınırlama hariç). Bu şekilde imzalanmış içeriğe sahip elektronik veri, belgenin tanımındaki yazılı olmak, yazanı bilinebilir olmak ve içeriğe sahip olmak unsurlarının yanında taşınabilir olmak unsuruna da sahiptir. Elektronik imzalı bir belgeyi sadece internet ağında değil, dijital veri taşıyabilen (hafıza kartları, flash diskler, CD/DVD’ler, cep telefonları vb.) birçok donanım aracıyla taşınabildiği gibi istenilen zaman ve yerde fiziki çıktısı alınabilecek konumdadır.
6100 sayılı HMK’nın değinilen maddelerinin yanı sıra 05/07/2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa’nın 95. maddesiyle 5271 sayılı CMK’ya eklenen 38/A maddesinde de, UYAP ortamındaki elektronik adli evrakın belge niteliğinde olduğunun, hatta elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belgenin geçerli kabul edileceğinin vurgulanması, yasa koyucunun da elektronik belgede sahtecilik konusunda özel bir düzenlemeye gitmemesi karşısında TCK’daki sahtecilik suçuna ilişkin ceza maddelerinin elektronik belgede sahtecilik halinde de uygulanacağı görüşünü güçlendirmektedir.
Elektronik belgede yapılan sahtecilik eylemlerinde TCK’daki sahtecilik maddelerinin uygulanmasını engelleyen bir durum olmadığı gibi uygulanması da kıyas olarak düşünülemez, suç ve cezada kanunilik ilkesine de aykırı düşmez. Aksi düşüncede elektronik belgede yapılan sahtecilik eyleminin cezai müeyyidesinin olmadığı kabul edilmiş olacaktır (Belgelerde Sahtecilik Suçları, ..., ..., 2013, s.293-297).
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04/04/2017 tarihli ve 2017/11-46 Esas, 2017/211 Karar sayılı ilamında yer alan “E-imza sahibinin imza doğrulama verisinin ve kimlik bilgilerini birbirine bağlayan elektronik kayıt yani elektronik sertifikanın da yer almasıyla e-belge hukuken sonuç doğurmaya elverişli belge niteliğini kazanacaktır” yönündeki içtihadı ile Yargıtay 11. Ceza Dairesinin benzer bir olayda zabıt katibi olan sanığın UYAP üzerinden usulsüz reddiyat makbuzu tanzim ederek elektronik imza ile imzaladıktan sonra bu reddiyat makbuzlarının yine UYAP üzerinden mahkemeler vezne ekranına düşmesini sağlaması ve bu parayı bilahare vezneden alarak uhdesine geçirmesi şeklindeki eyleminde içerik itibarıyla sahte olarak düzenlenen reddiyat makbuzlarının kamu görevlisinin resmi belge sahteciliği suçunu oluşturacağı yönündeki 07/04/2021 tarihli ve 2019/1262 Esas, 2021/3484 Karar sayılı ilamı da bu yöndeki görüşümüzü desteklemektedir. Kaldı ki sayın çoğunluğun dayandığı Ceza Genel Kurulu kararında; elektronik imza ile imzalanmadan düzenlenen elektronik işe giriş bildirgeleri dahi resmi belge olarak kabul edilmiş ancak katılmadığımız farklı bir gerekçeyle eylemin TCK’nın 244/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; suç tarihinde ... 7. İcra Müdürlüğünde icra müdür yardımcısı olarak görev yapan ve iddiaya konu icra ve iflas dosyalarında ödeme yapma yetkisi bulunan sanığın, anılan dosyalarda alacaklı sıfatı bulunmayan ... Grup Sağlık Hizmetleri isimli şirketi UYAP sistemi üzerinden bu dosyalara taraf olarak ekledikten sonra şirket hesabına para göndermek amacıyla yine sistem üzerinden elektronik imza ile imzalanan birden çok reddiyat makbuzu düzenlemek şeklindeki eyleminin, sadece verinin değiştirilmesi ya da yerleştirilmesi olarak kabul edilemeyecek olup kamu görevlisinin güvenli elektronik imza ile imzaladığı ve nitelikli sertifikayla onaylanan bir elektronik belge oluşturma, unsurlarıyla ve doğurduğu hukuki sonuçlarıyla bir belge ortaya çıkarma hali olduğundan, reddiyat makbuzlarının belge niteliğinde bulunduğu ve sanığın bu belgeleri görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu hususları da bir bütün olarak nazara alındığında kül halinde 5237 sayılı TCK’nın 204/2. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçunu oluşturduğu, bu nitelendirmeyle ilk derece mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmü isabetli olup bu hükme yönelik yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar da usul ve yasaya uygun olduğundan onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.
19/10/2022 tarihinde verilen bu karar 02/11/2022 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet savcısı ... Kürşad Serbest olduğu halde, sanık ... ve müdafin yokluğunda tefhim olundu.