Bu açıklamalara göre, kurulması ve sonuçları açısından vakıf evladı ile galle fazlasına müstehak vakıf evladı kavramları birbirinden farklı kavramlar olup, vakfedenin soyundan geldiğini yöntemine uygun olarak ispat edenlerin dava konusu vakfın evladı oldukları, galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti yönünden ise, galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda, vakfeden ile soybağının kurulması yanında vakfiyede galle fazlası için öngörülen şartların da davacı yönünden gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Yine vakfın galle fazlasından faydalanabilmek için, 13.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 Sayılı Kanun’un 208. maddesi ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7. maddesi ve 27.09.2008 tarihinde yürürlüğe giren Vakıflar Yönetmeliği’nin 53. maddesi uyarınca; galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararı aranmaktadır.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/3518
Karar Numarası: 2021/5139
Karar Tarihi: 16.06.2021
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava dilekçesinde, davacı ... hakkında daha önce vakfeden ... Hanım’ın oğlu ve eşi tarafından kurulan vakıflara evlat olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı mevcut olduğundan, davacının ... Hanım Bin-i El ... Vakfı'nın da galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istenmiştir.
Davalı vekili, davacının vakfı kuran kişiyle soybağını kanıtlaması ve vakfiye şartlarını taşıması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk karar, davalı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince, davacının vakıf evladı olduğunun tespiti yönünden bir isabetsizlik olmadığı, ancak vakfiyede galle fazlasının kız erkek ayrımı yapılmadan eşit olarak batın şartı ile evlada bırakıldığı anlaşıldığından davacının ön batında bulunup bulunmadığı saptanmadan davanın kabulüne karar verilmiş olması gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece bozmadan sonra ıslah olamayacağı gerekçesi ile davanın reddine dair verdiği ikinci karar ise davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 24.06.2019 tarih ve 2019/3497 Esas, 2019/6368 Karar sayılı ilamı ile; davacı vekilinin sair temyiz itirazları reddedilmiş ancak vakıf evladı olduğunun tespiti yönünden hem bozma öncesi talebinin bulunması hem de çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince dava dilekçesinde galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti karşısında evlat olduğunun tespitini istemek ıslah sayılmayacağından ve dosya kapsamından davacının, dava konusu vakfın kurucusu olan ... Hanım’ın oğlu olduğu tespit edilen ... tarafından kurulan ... İbn-i El ... Vakfı’nın kesinleşmiş mahkeme kararı ile evladı olduğu anlaşıldığından, evlat olduğunun tespiti talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davacı ...'in dava konusu vakfın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş ise de gereği tam yerine getirilmemiştir.
Yargıtayın bozma kararlarına karşı direnme hakkı yasalarımıza göre mahkemeye verilmiş olup, Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra gereklerinin yerine getirilmesi ve bozma ilamında yazılı hususları karşılayacak şekilde hüküm kurulması zorunludur.
Dava, davacının mazbut vakıf olan ... Hanım Bin-i El ... Vakfı'nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlananın ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır.
Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soy bağı olan ya da soy bağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir.
Galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada öncelikle vakfeden ile soybağının ispatlanması, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekir. Yani bu tür davalarda incelenecek ilk husus; davacılar ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacılar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması olacaktır.
Bu açıklamalara göre, kurulması ve sonuçları açısından vakıf evladı ile galle fazlasına müstehak vakıf evladı kavramları birbirinden farklı kavramlar olup, vakfedenin soyundan geldiğini yöntemine uygun olarak ispat edenlerin dava konusu vakfın evladı oldukları, galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti yönünden ise, galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda, vakfeden ile soybağının kurulması yanında vakfiyede galle fazlası için öngörülen şartların da davacı yönünden gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Yine vakfın galle fazlasından faydalanabilmek için, 13.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 Sayılı Kanun’un 208. maddesi ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7. maddesi ve 27.09.2008 tarihinde yürürlüğe giren Vakıflar Yönetmeliği’nin 53. maddesi uyarınca; galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararı aranmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak bozma ilamına uyulmakla davanın tarafları için lehte ve aleyhte usuli kazanılmış hak doğar. Her ne kadar usuli kazanılmış hak usul hukukunda açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararlarıyla usuli kazanılmış hakkın varlığı uygulamada kabul edilmiştir. (04.02.1959 gün ve 13/5 YİBK ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK). Bu hak mahkemelerce ve Yargıtay'ca ihlal edilemeyeceği gibi uyulan bozma ilamı çerçevesinde karar verilmesi zorunludur.
Anayasa Mahkemesi de, usulü kazanılmış hak kavramına ilişkin olarak, Yargıtay içtihadının kararlı ve yerleşik bir biçimde uygulandığını, bu içtihadın öngörülebilir, belirli ve ulaşılabilir olduğunda ise kuşku bulunmadığını vurgulamıştır (Halil Kadri Buldanlıoğlu ve Necip Buldanlıoğlu, B. No: 2015/10533, 4.4.2018, § 58).
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, Dairemizin 24.06.2019 tarih ve 2019/3497 Esas, 2019/6368 Karar sayılı bozma ilamında açıkça, davacının vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesi yönünde bozma yapılmış olmasına ve Mahkemece de bu yöndeki bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamının dışına çıkılarak davacının galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Vakıflar Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.