YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle (7 yıl) başvurucuya, manevi tazminat ödenmesi gerektiği hk. (AYM)

Karar Özeti

78. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yedi yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

Karar

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SELMA ARICAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7841)

 

 

Karar Tarihi: 21/5/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR 

 

Başkan                       : Burhan ÜSTÜN

Üyeler                        : Serruh KALELİ

                                      Nuri NECİPOĞLU

                                      Hicabi DURSUN

                                      Erdal TERCAN

Raportör                    : Selami ER

Başvurucu                 Selma ARICAN

 

I.      BAŞVURUNUN KONUSU

  1. Başvurucu, kamulaştırılan taşınmazıyla ilgili kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası sonucunda belirlenen kamulaştırma bedelinin, taşınmazın bulunduğu mevki değerlerinin oldukça altında belirlenmesi, hatta kıymet takdir komisyonunca belirlenen ve idarenin kendisine vermeyi kabul ettiği tutarın altıda biri oranında olacak şekilde tespit edilmesi ve yargılamanın 7 yıl sürmesi nedenleriyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, tazminat talebinde bulunmuştur.

II.    BAŞVURU SÜRECİ

  1. Başvuru, 1/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
  2. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 6/12/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
  3. Bölüm tarafından 23/1/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına, başvuru dosyasının bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
  4. Adalet Bakanlığının 13/2/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
  5. …….

 

 

b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali İddiası

  1. Başvurucu, 2006 yılında tarafına ait taşınmazla ilgili olarak açılan hukuk davasının yedi yılı aşan bir süre sonunda kesinleşmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
  2. Sözleşmenin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
  3. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
  4.  Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir (Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49). Başvuru konusu olayda, asliye hukuk mahkemesi nezdinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescile ilişkin bir davanın söz konusu olduğu görülmekle6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur.
  5. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 5/4/2006 tarihidir.
  6. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucunun karar düzeltme talebi hakkında verilen Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin E.2013/6934, K.2013/9376 sayılı karar tarihi olan 30/5/2013 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
  7. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde,  dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir.( Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).
  8. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun bir adet taşınmaza ilişkin kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil talebi olduğu, 5/4/2006 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinde İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararın temyiz incelemesi neticesinde bozulduğu, bozma kararını takiben mahkemenin E.2010/215 sırasına kaydı yapılan davanın yargılaması sonucunda verilen kararın temyiz edildiği, taraflarında iki kişinin yer aldığı davanın 30/5/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
  9. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin asliye hukuk mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 23).
  10. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiş olup (Güher Ergün ve diğerleri, §§ 54-64), davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yedi yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
  11. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden

  1. Başvurucu, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında, bozma kararı sonrasında kabul edilen kamulaştırma bedelinin, taşınmazın değerinin oldukça altında, hatta idarenin kıymet takdir komisyonunca belirlenen tutarın da oldukça altında bir bedel olarak tespit edilmesiyle ihlal edilen mülkiyet hakkı nedeniyle bilirkişiler tarafından tespit edilen 11,237,00 TL bedelin maddi tazminat olarak kendisine ödenmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca yaklaşık 7 yıl süren ve yargılama nedeniyle ihlal edilen makul sürede yargılanma hakkı nedeniyle kendisine manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
  2. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

       “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

  1. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, başvurucunun kamulaştırılan taşınmaz parçası karşılığı 2942 sayılı Kanunun 11. maddesinde ve Yargıtay kararlarında öngörülen bedel tespiti usulü katı bir şekilde uygulanarak başvurucunun iddia ettiği ve İdarenin yargılama öncesi uzlaşma aşamasında ödemeyi kabul ettiği değerin oldukça altında bir bedelin başvurucuya ödenmesinden ve taşınmazın tam karşılığını ya da gerçek değerini araştırılarak idarece elde edilmek istenen kamu yararı ile başvurucun mülkiyet hakkı arasında makul bir orantı kurulmamış olmasından kaynaklandığından, başvurucunun mülkiyet hakkı ile ilgili davada kamulaştırmadan beklenen kamu yararı arasındaki denge gözetilerek meydana gelen mağduriyeti telafi edecek şekilde yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için  başvurucuya yeniden yargılama başvurusu yapma imkânı verilmesi amacıyla dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
  2. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yedi yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
  3. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir. 
  1. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

  1. Başvurunun, KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
  2. Başvurucunun,

                   1.  Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının,

  1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının,

İHLAL EDİLDİĞİNE,  

  1. Mülkiyet hakkıyla ilgili ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
  2. Başvurucuya makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin reddine,
  3. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
  4. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

21/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.


Bu sayfa 358 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor