YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Adi ortaklıkların nasıl tasfiye edileceği hakkında açıklayıcı örnek Kr.

Karar

3. Hukuk Dairesi             2021/6796 E. , 2021/10534 K.

 

 

MAHKEMESİ: İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ İLK DERECE MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

 

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında, bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi neticesinde; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekilince duruşma talepli temyiz edilmesi üzerine; duruşma talebi miktar yönünden reddedilerek, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

Y A R G I T A Y K A R A R I

 

Davacı; ağabeyleri olan dava dışı ..., ... ve davalı ... ile beraber 6-7 yıl birlikte çalıştıktan sonra ayrıldıklarını, ayrıldıktan sonra abisi ... ve diğer abisi davalı ... ile beraber ortak yeni bir işyeri kurmaya karar verdiklerini, 20/03/2017 tarihinde Bayrampaşa'da ... Kardeşler Otomat ve ... Özel Civata ve ... Atölyesi adı altında adi ortaklığa konu firmayı kurduklarını, firmanın davalı ... adına kurulduğunu, gerekli vergi ve tescil işlemlerinin davalı adına yapıldığını, davacının büyük abisi ... ile olan ortaklıktan ayrılırken aldığı 15.000 TL bedelli çeki davalıya verdiğini, kendisinin %25, abisi ...'ın %25, davalının ise %50 hisse sahibi olduğu kararlaştırılarak firmayı çalıştırmaya başladıklarını, davalının büyük abi olması nedeniyle kendisinin ve diğer abisi ...'ın sadece harçlık şeklinde ödemeler aldığını, amaçlarının işyerini büyütmek olduğunu, kazanılan gelir ile abisi ...'a bir daire alındığını, 2009 yılında ortak kazanımlardan ... plakalı bir aracın da davalı üzerine alındığını, davalının Bağ-Kur borçlarının ödendiğini, 2012 yılında ortaklığa ait 20.000 TL'yi geçen makine ve edevatın bulunduğunu, 25.000 TL civarında müşteri çeki ve 15.000 TL nakdin bulunduğunu, davalının iş yerine tek başına sahip olmak için çeşitli bahaneler üreterek kendisini ve diğer kardeşini kovduğunu ileri sürerek; hissesine düşen adi ortaklık payı olan 75.000 TL'nin 01/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 13/03/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile diger ortak olan kardeşi ...'ın davaya dahil edilmesini, ayrıca mahkemece tasfiye memuru tayin edilmesini talep etmiştir.

 

Davalı ...; uzun süre tornacılık faaliyeti yaptığını ve SGK'lı çalıştığını, akabinde 2007 yılının mart ayında kendisine ait şahıs firmasını kurduğunu, firmanın adının ... Kardeşler Otomat-... olduğunu, firmanın şahıs firması olup, davacının iddia ettiği gibi adi ortaklık olmadığını, firma isminde geçen kardeşler ibaresinin kötü niyetli olarak adi ortaklık iddiasına konu edildiğini, firmanın kuruluşuna kimsenin katkısının söz konusu olmadığını, kardeşlerinden sadece ...'ın yanında SGK'lı olarak çalıştığını ve işten ayrılırken tüm işçilik haklarını aldığını, hem davacı hem de diğer kardeş ... aleyhine mala zarar verme ve hırsızlık suçlarından yapılan şikayet neticesinde haklarında dava açıldığını, davacının huzurdaki davayı açma nedeninin ceza davasından vazgeçmesini sağlamak olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

 

Dahili davalı ...; davalı ...'nın ortaklıktan ayrılırken verdiği evin parasını haksız olarak geri almak için açtığı İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/229 esas sayılı dosyasındaki davanın reddedildiğini, davacı ve davalıyla birlikte 6-7 yıl ortak çalıştıklarını, davacıya ortaklıktan ayrılırken ortaklık payı verilmediğini, davacının davayı açmakta haklı olduğunu, ancak alacağının abisi ... yedinde olduğunu, kendisinin de davalıdan alacaklı olduğunu beyan etmiştir.

 

İlk derece mahkemesince; davacı tarafça adi ortaklığın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı istinaf yoluna başvurmuştur.

 

Bölge adliye mahkemesince; davada incelenen ve davalı ...'nın davacı, dahili davalı ...'ın davalı olduğu Bakırköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/229 Esas sayılı dosyasında taşınmaz devrinin adi ortaklık pay alacağı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, aynı davadaki tanıkların bir kısmının bu davada da dinlenildiği, taraflar kardeş olduğundan adi ortaklık konusunda tanık dinlenildiği, ancak belirtilen davanın davalı ile dahili davalı arasında konusu başka olan bir dava olduğu, tüm tarafların aynı olmaması nedeniyle bu davada kesin hüküm teşkil etmeyeceği, kaldı ki temyiz yoluna başvurulmadan kararın kesinleştiği, davaya konu iş yerinin davalının eşi Aliye adına vergi dairesinde kayıtlı olduğu, davacının yemin deliline de dayanmadığı, bu durumda davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-Dava; kardeş olan taraflar arasında var olduğu ileri sürülen adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı, davalı ağabeyleri ile aralarında torna tesfiye üzerine adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, daha sonra aralarında çıkan anlaşmazlık nedeniyle bu ortaklık ilişkisine son verdiklerini, davalı ...'nın ortaklık ilişkisi nedeniyle kendisine ödemesi gereken miktarı ödemediğini belirterek, 75.000 TL'nin davalıdan tahsilini istemiş; davalı ..., davacının iddia ettiği gibi aralarında bir ortaklık ilişkisi olmadığını, bahse konu kazanç ve malvarlıklarının kendisi tarafından edinildiğini, dahili davalı ... ise, davacı ve davalıyla birlikte 6-7 yıl ortak çalıştıklarını, davacıya ortaklıktan ayrılırken ortaklık payı verilmediğini, davacının davayı açmakta haklı olduğunu, ancak alacağının abisi ... yedinde olduğunu savunmuştur.

 

Mahkemece, her ne kadar davanın, davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; taraflar kardeş olmakla eldeki davada tanık dinletilebileceği açıktır. Dosya kapsamında bilgisine başvurulan tanık beyanları incelendiğinde ise, tanıkların taraflar arasındaki ortaklık ilişkisini doğruladıkları, nitekim bu tanıklardan tarafların babaları olan tanık Kemal, "Davacı ve davalı çocuklarım olur, davacı; davalı ve diğer çocuğum ... üçü birlikte torna tesviye işi yapıyorlardı, 6 yıldan bu yana bir yıl öncesine kadar üçü birlikte ortak olarak çalışıyorlardı, işyerinin ismi ... Kardeşler otomat idi, bir yıl öncesi ayrıldılar, şimdi ... işyerini tek başına çalıştırmaktadır, ... bu süre içerisinde ...'a düğün yaptı ve 40 Bin TL'ye daire aldı, ...'a hiçbir şey vermedi, ...'ın ...'dan alacağı hakkı vardır, bana göre tahminen...'ın ...'dan 60-70 Bin TL civarında alacağı vardır, ... ile ... kavga etmiş, ... bana haber yolladı, gelsin ...'a 60 Bin TL veririm diye söylemiş, ben gitmedim," tarafların kardeşleri olan ..., "Davacı ile davalı kardeşlerim olur, 3'ü birlikte torna tesfiye işi yapıyorlardı ortak olduklarını söylüyorlardı, tahminen 3-4 sene birlikte çalıştılar, sonra ayrılmışlar, dayımın oğlu Özdemir Kalaycı davacı ile davalıyı anlaştırmak istiyordu bana geldi sordu ben davalı ...'ın 250 Bin TL civarında mal varlığı olabilir diye tahminen söyledim, ... kardeşim ...'ın düğünü yapıp daire vermiş, ...'a 55-60 Bin TL para vermek istemiş ... kabul etmeyince ... kabul etmemiş bu dava açılmış, ... imza atmadığı için ... para vermemiş imzanın konusu ...'nın yanından ayrıldığını kabul etmesi için idi" davalı tanığı ...; "Davacı ile davalı amcamın çocukları olur, birlikte torna işi yapıyorlardı, ortaklardı, ortaklık payını bilemiyorum, resmiyette bir şey yoktu, ortaklıkta diğer kardeşleri ... da vardı, ayrılırlarken ... 'nın dairesinde oturuyordu, biz ...'ya ...'ın hissesi çoktur ama sen ...'ı bu daireden çıkarma dedik, daire ...'a verildi, ...'a da 45.000,00 TL verilecek şeklinde konuşuldu, kabul etti, 5.000,00 TL' sini nakit olarak verdi, geri kalan 40.000,00 TL' sini 1 ay içinde vadeli çek ile verilecekti, bu şekilde anlaşıldı, ondan sonrasını bilemiyorum"; beyan ettikleri anlaşılmaktadır.

 

Tarafları davalı ... ile dahili davalı ... olan ve İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2012/229 Esas sayılı itirazın iptali davasında ise; "Toplanan deliller, davacı tanığının anlatımları, tapu kaydı ve tüm dosya kapsamı ile davacı ile kardeşi olan davalının ve diğer kardeşleri ...’ın ortak ticaret yaptıkları, daha sonra ortaklığı sona erdirmeye karar vererek davacının her iki kardeşine de ortaklık payı olarak haklarını verdiği, ...’a bir arsa ile 20.000,00 TL para, davalıya ise eskiden beri oturmakta olduğu dava konusu evi verdiği, bu nedenle ayrıca taşınmazın bedelini istemekte haklı olmadığı, taşınmazın davalının adi ortaklıktaki payına karşılık kendisine verildiği" gerekçesi ile davalının davasının reddine karar verilmiş, bu karar tarafların temyiz etmemesi üzerine 09/09/2014 kesinleşmiştir.

 

Dosya kapsamında bilgisine başvurulan tanık beyanları, dahili davalı ... beyanı ve davalı ile dahili davalı arasında görülen ve kesinleşen itirazın iptali davasında da adi ortaklığın varlığının tespit edildiği dikkate alındığında, taraflar arasında şifahen kurulan bir adi ortaklık ilişkisi olduğu ancak aralarında çıkan anlaşmazlık nedeniyle bu ortaklık ilişkisinin sona erdiği, davacının davadaki talebinin taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi istemine ilişkin olduğu kuşkusuzdur.

 

Bu durumda ise; taraflar arasındaki ortaklığın tasfiyesinin mahkemece yapılması gerekmektedir. (TBK. m. 639).

 

Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.

 

Tasfiye usulünü düzenleyen TBK'nın 644. maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.

 

Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir. Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.

 

Aynı kanun'un kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.

 

Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır ( TBK m. 642).

 

Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.

 

Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.

 

Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.

 

Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.

 

İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK'nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.

 

Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.

 

Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK'nın 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.

 

Uyuşmazlığın yukarıda yapılan açıklamalar ışığında yönetici ortak olduğu anlaşılan davalı ...'dan bu durumda ilk derece mahkemesine, hesap istenmesi, ortaklığın malvarlığını açık ve net bir şekilde belirlenmesi, bundan sonra ise yukarıda maddeler halinde belirtilen yöntem ve sıra izlenmek suretiyle taraflardan tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları sorulması, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmesi, anlaşamadıkları takdirde ise tayin edilecek tasfiye görevlisi aracılığı ile ortaklığa ait malların tespit edilmesi, bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri de alınarak değerlendirme yapılması, ardından ortaklığa ait malların satılması öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesi, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanarak ortaklıktan olan alacakları düşüldükten sonra geriye bir şey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

 

İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanu'nun 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 21/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Bu sayfa 274 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor