Ayrıca davacı yüklenici ortak girişim tacir olup, 6102 sayılı TTK'nın 19/2. maddesi gereğince taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm yoksa diğer taraf için de ticari iş sayılmaktadır. 3095 sayılı Kanun'un 2/2. maddesi gereğince dava konusu alacağın avans faizi ile istenebilmesi mümkün olup, mahkemece asıl ve birleşen davada kabul edilen alacağın taleple bağlı kalınarak ticari reeskont faizi ile tahsili yerine yasal faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın belirtilen hususlar nedeni ile bozulması gerekmiştir.
6. Hukuk Dairesi 2021/5093 E. , 2021/2111 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm asıl ve birleşen davada davalı DSİ Genel Müdürlüğü 12. Bölge Müdürlüğü vekilince duruşmalı, asıl ve birleşen davada davacı .... İnş. Tur. Müh. Ltd. Şti. vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl ve birleşen davada davalı vekili Avukat.... ile asıl davada davacı-birleşen davada davacılar vekili Avukat .....'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesinin davacı yüklenici tarafından haklı sebebe dayanılarak feshedilmesi nedeniyle kâr mahrumiyeti ve sözleşme masraflarından doğan zararların tahsiline karar verilmesi isteminden ibaret olup, mahkemece bozma ilamına uyulmak sureti ile yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleşen davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre yerinde bulunmayan davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Menfi zarar uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanunu'nun 108. ( 6098 sayılı TBK'nın 125/son) maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Menfi zarar kavramına, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar, sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla (gönderilen şeyin kaybolması gibi) uğranılan zarar, sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar, başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar ve dava masrafları, noter masrafı, karar pulu, KİK payı, gerçekleştirilen imalat bedeli, personel gideri vb kalemler örnek olarak verilebilir.
Hükmüne uyulan Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 2016/5887 Esas, 2018/1691 Karar sayılı bozma ilamında davacının sözleşmenin feshinde haklı olduğu belirtilerek yüklenici kâr kaybı ve müspet zararını talep edemez ise de, sözleşme nedeniyle yaptığı noter masrafı, karar pulu, All risk sigorta masrafı, Kamu İhale Kurumu payı ve teminat mektubu komisyon bedelleri, sözleşme gereği davalı idareye bildirilen teknik personelin masrafları vs. gibi giderlerini, menfi zarar kapsamında davalıdan isteyebileceğinden, bunların miktarıyla ilgili bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak ve taleple bağlı kalınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği” belirtilerek karar bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporu esas alınarak davacının talep edebileceği menfi zararlar hesaplatılmış ise de , 2013 yılında yapılan SSK işveren payı ve KİK ve personel giderleri hesaplanırken 30/12/2013 tarihli DSİ 12. Bölge hakediş ödemesi olarak 5.656,46 TL mahsup edilmiştir. “Hakediş bedeli” yapılan iş karşılığı ödenen bedel olup, yukarıda açıklandığı üzere menfi zarar kapsamında mahsubu hatalı olmuştur.
Ayrıca davacı yüklenici ortak girişim tacir olup, 6102 sayılı TTK'nın 19/2. maddesi gereğince taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm yoksa diğer taraf için de ticari iş sayılmaktadır. 3095 sayılı Kanun'un 2/2. maddesi gereğince dava konusu alacağın avans faizi ile istenebilmesi mümkün olup, mahkemece asıl ve birleşen davada kabul edilen alacağın taleple bağlı kalınarak ticari reeskont faizi ile tahsili yerine yasal faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın belirtilen hususlar nedeni ile bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine , 2. bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile kararın temyiz eden asıl ve birleşen dosya davacısı lehine BOZULMASINA, 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekil ile temsil olunan davacıya verilmesine, davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacılardan peşin alınan harcın istek halinde iadesine,
karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 08.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.