Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde, davacı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında yazılı kısmî süreli hizmet akdi düzenlenmediği, yazılı akit olmadığından eylemli olarak saat ücreti karşılığının ödenmiş olmasının saat ücreti ile çalışıldığını kanıtlamayacağı, günde 6 saat çalışan davacının ek ders ücreti ile çalışmadığının ortada olduğu belirtilerek davacının tam süreli iş sözleşmesine göre çalıştığı varsayılarak hüküm kurulduğu görülmektedir. Mahkemece, dosyada eksik olan sözleşmeler, ek ders ücret bordroları, davacının günlük ve haftalık girdiği ders saatlerini gösteren puantaj kayıtları celp edilerek ve kayıtlardaki çelişkiler giderilerek, tespite konu dönemde hangi aylar kaç saat çalıştığı tespit edilmeli ve yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, ücretli öğretmen statüsünde ki davacının prim ödeme gün sayıları hesaplanırken, toplam aylık çalışma saatleri, 1 gün = 7,5 saat esası üzerinden aylık çalışma gün sayısına dönüştürülerek, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/9203
Karar Numarası: 2022/11578
Karar Tarihi: 03.10.2022
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davacı, ücretli öğretmen olarak tam gün esası ile çalıştığını ancak çalıştığı dönem içerisinde çalışmalarının Kuruma eksik olarak bildirildiğini ileri sürerek Kuruma bildirilmeyen eksik günlerinin tespiti isteminde bulunmuştur.
İnceleme konusu dosyada, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; ilgili İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden ihtilaflı dönemin tamamını kapsayan davacı ile imzalanan bir kısım sözleşmeler, ek ders ücret bordroları, davacının günlük ve haftalık girdiği ders saatlerini gösteren puantaj kayıtları dosya arasına alınmış, davacının ücretinin aylık olarak her ay girdiği ders saatine göre değişen bir ücret şeklinde aldığı belirlenerek davacının ücretle öğretmen olarak çalıştığının netleştirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın 5510 sayılı Kanun’un 4/I-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, geçiş hükümlerini içeren aynı Kanunun Geçici 7’nci maddesi hükmünde “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü gözetildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığın dayandığı mevzuat hükümleri 506 sayılı Kanunu’nun 79’uncu maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 4/2-f, 80/1-j, 86/9. maddeleri ile 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri olup ücretli öğretmenlerin çalışma esasları ve çalışmaları sırasında tabi olacakları statü, bu mevzuat kapsamında düzenlenmiştir.
5510 sayılı Yasanın usta öğretici ve uzman olarak çalışanların prim ödeme gün sayısını düzenleyen 80/j maddesine göre ise; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanların prim ödeme gün sayısı 30 günü aşmamak kaydıyla, bir takvim ayı içerisinde hak kazandıkları brüt ek ders ücreti toplam tutarının, prime esas günlük kazanç alt sınırına bölünmesi sonucu bulunur. Bu şekilde yapılacak hesaplamalarda tam sayıdan sonraki küsuratlar ise dikkate alınmayacaktır.
4857 sayılı Kanunun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. 13. madde hükmü, anılan mevzuattaki düzenlemelere egemen olan ilkelerle birlikte ele alındığında, ücretli öğretmenlerin çalışma ilişkilerinde, “tam süreli iş sözleşmesi” olarak nitelendirilmeye olanak verecek bir bağımlılığın bulunmadığı, bunların, öngörülen ve önceden belirlenen süre içerisinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıkları belirgindir. Davacının, çalışma esasları ile çalışması sırasında tabi olacağı statü yukarıda sıralanan mevzuat çerçevesinde ayrıntılı bir düzenlemeye tabi tutulmuş olup; anılan düzenlemelere egemen ilkeler ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 13’üncü maddesinde yer alan “İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir.” hükmü de gözetildiğinde; çalışma ilişkisinde, “tam süreli iş sözleşmesi” olarak nitelenmeye olanak verecek bir bağımlılık ilişkisinin bulunmadığı, ücretli öğretmenlerin öngörülen ve önceden belirlenen süre dâhilinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıklarını göstermektedir.
Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde, davacı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında yazılı kısmî süreli hizmet akdi düzenlenmediği, yazılı akit olmadığından eylemli olarak saat ücreti karşılığının ödenmiş olmasının saat ücreti ile çalışıldığını kanıtlamayacağı, günde 6 saat çalışan davacının ek ders ücreti ile çalışmadığının ortada olduğu belirtilerek davacının tam süreli iş sözleşmesine göre çalıştığı varsayılarak hüküm kurulduğu görülmektedir. Mahkemece, dosyada eksik olan sözleşmeler, ek ders ücret bordroları, davacının günlük ve haftalık girdiği ders saatlerini gösteren puantaj kayıtları celp edilerek ve kayıtlardaki çelişkiler giderilerek, tespite konu dönemde hangi aylar kaç saat çalıştığı tespit edilmeli ve yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, ücretli öğretmen statüsünde ki davacının prim ödeme gün sayıları hesaplanırken, toplam aylık çalışma saatleri, 1 gün = 7,5 saat esası üzerinden aylık çalışma gün sayısına dönüştürülerek, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nce, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, Milli Eğitim Bakanlığı ve fer’i müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nce verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 3/10/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.