Yürürlükteki 4857 sayılı İş Kanununun 8.maddesinde ise, “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” tanımlaması yapılmıştır. Belirtmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanununda “Hizmet akdi” sözcüğü terk edilmiş, yerine “İş sözleşmesi” ifadesi kullanılmıştır.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/10653
Karar Numarası: 2022/13120
Karar Tarihi: 26.10.2022
Bölge Adliye
No :
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacının davalı ...'a ait iş yerinde 11.11.2016-08.06.2017 tarihleri arasında çalıştığının tespitini talep etti.
II-CEVAP
Feri Müdahil vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince, '... Tanık beyanları irdelendiğinde, davacının davalının isçisi olarak değil de davalı ile davacının birlikte hareket ettiği, patronluk ilişkisine ilişkin dair herhangi bir tutumlarının bulunmadığını, davacının ... Sigortadan sonra dava konusu işyerinde çalıştığı beyanları bulunmaktadır. 25/12/2016 tarihli ... ... yapılan sözleşme "... ... Kapanışından Sonra Yenilenen ... ... Aracılığı İle Dava İçin İş Sözleşmesi" şeklinde olduğu, ayrıca davacının eski eşi tanık ..., daha önce kendi adına ... ... isimli bir şirket kurduğunu fakat şirketle herhangi bir alakasının bulunmadığını, kendisinin Şişecamda çalıştığını, şirketin işlerini davacının yürüttüğünü, davacı ile boşanmalarından dolayı ... ... şirketini kapattığını ifade etmiş ve tüm bu hususlar nazara alındığında aslında ... Şirketinin ... ... Şirketinin devamı niteliğinde olduğunu ispatlar niteliktedir. Aynı şekilde 06/02/2016 tarihli yine aynı dava dışı ... ... 18/12/2014 tarihli sözleşmeden bahsedilip davacıya komisyon işlemlerini istinaden "Vekil ...'e" hitaplı bir yazılı beyanda bulunduğu görülmektedir. Komşu işyeri tanıklarının dinlenmesi de bu yazılı delillerin çürütülmesinde yeterli olmayacağından dinlenmesinde yarar görülmemiştir. Davacının ... Sigortadan süregelen iş ve işlemleri ... ... vasıtasıyla devam ettirdiği ve bağımlı çalışma olgusunun bulunmadığı aşikardır. Bu delillere istinaden ispata yarar somut bir delil sunulamadığı gerekçesiyle;
Davacının ispatlanamayan davasının reddine, karar verilmiştir.
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafın, davacının çalışmasına ilişkin inkâr yönünde ortaya konulan beyanların, savcılık dosyasına verilen beyanlar ve diğer resmî makamlar huzurunda verilen beyanlar ile çeliştiğini, davalının 07/09/2017 tarihinde Yenişehir C. Savcısı huzurunda verdiği ifadesinde; davacının yanında çalıştığını açıkça ikrar etmiş olduğunu, davacının, davalının vekâlet verdiği gün çalışmaya başladığını, davacının sık sık rahatsızlanması nedeniyle son günlerde başına bir şey geleceğinden korkarak onu sigortalattığını, davanın kabulü gerektiğini istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesince;
Davacının istinaf başvurusunun HMK'nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, karar vermiştir..
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı ... ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Kanunun 79/10. maddesidir.
Anayasa’nın 12. maddesine göre; “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”. ... güvenlik hakkı, bireylerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlayan bir insan hakkıdır. Aynı zamanda “... güvenlik, ... hukuk devleti içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir”. Bu esası göz önüne alan anayasa koyucu “... ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında ... güvenlik hakkını da düzenlemiş ve 60’ncı madde ile “Herkes ... güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” hükmünü getirmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, ... güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve vazgeçilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasa'nın 7. maddesinde de bu ilke benimsenerek, ... hak ve yükümlülüklerinin 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için çalışmaya başladıkları tarihten itibaren başlayacağı, yine aynı Yasa'nın 92. maddesinde sigortalılığın zorunlu oluşu ve Yasada yer alan ... hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmak, azaltmak, vazgeçmek veya başkasına devretmek için sözleşmelere konulan hükümler geçersiz olacağı düzenlenmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülüktür.
Gerek (Mülga) 506 sayılı ... Kanunu anlamında gerekse, 5510 sayılı ... ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu anlamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır. Bunlar: a) Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet akdine dayanması, b) işin işverene ait yerde yapılması, c) çalışanın mülga 506 sayılı Kanunun 3.maddesinde, 5510 sayılı Kanunun ise 6. maddesinde belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine ve 506 sayılı Kanuna göre sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.
İşçi ve sigortalı kavramlarının tanımında hizmet sözleşmesinden hareket edilmekteyse de yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı İş Kanunu ile (Mülga) 506 sayılı Kanun'da bu sözleşmenin tanımına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 5510 sayılı Yasanın 3. maddesinde, hizmet akdinin 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade ettiği düzenlemesine yer verilmiştir.
Yürürlükteki 4857 sayılı İş Kanununun 8.maddesinde ise, “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” tanımlaması yapılmıştır. Belirtmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanununda “Hizmet akdi” sözcüğü terk edilmiş, yerine “İş sözleşmesi” ifadesi kullanılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 313/1 maddesinde, hizmet sözleşmesi; “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurları belirginken, 4857 sayılı yeni İş Kanununda, daha önce Anayasa Mahkemesi ve öğretinin de kabul ettiği gibi “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir.
Hizmet sözleşmesi her şeyden önce bir iş görme edimini zorunlu kılar. Bu sözleşmeyle sigortalıya yüklenen borç, işveren yararına bir iş görmek, hizmet sunmaktır. Ücret, BK m. 313 anlamında hizmet akdini oluşturan unsurlardandır ve bu unsurun yokluğu durumunda çalışma ya vekâlet sözleşmesine, ya da bir sözleşme ilişkisi bulunmaksızın hatır, yardım, dayanışma, arkadaşlık gibi bir nedene dayanmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 6/a, 7/a, 82/2-3. maddeleri hükümlerinde de açıkça görüleceği üzere sigortalılık niteliği için ücret zorunlu unsur değildir. Bilindiği gibi çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla sigortalı olurlar (5510 SK. m.7/a). Maddenin “çalıştırılanlar” sözüne yer verip, aksine, hizmet akdi ile çalıştırılanlar ifadesine yer vermemesi karşısında, zaman ve bağımlılık koşulu gerçekleşmiş ise, ücret koşulu gerçekleşmese de, kişi, sigortalı sayılmalıdır.
Konu, doktrinde de ele alınmış ve ücret almadan yapılan çalışmaların da ... kapsamına alınması gerektiği genel olarak kabul görmüştür. Diğer unsur olan bağımlılık ve bu kapsamda ele alınması gereken zaman unsuru, hizmet akdinin ayırt edici özellikleridir.
Bağımlılık, iş ve ... güvenlik hukuku uygulamasında temel bir ilke olup, bu unsur, hizmetini işverenin gözetimi ve yönetimi altında yapmayı ifade eder. Ne var ki, iş hukukunun dinamik yapısı, ortaya çıkan atipik iş ilişkileri, yeni istihdam modelleri, bu unsurun ele alınmasında her somut olayın niteliğinin göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bazı durumlarda, taraflar arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi bulunmasa da, işverenin iş organizasyonu içinde yer alınmaktaysa, bu unsurun varlığının kabulü gerekecektir. Önemli yön, işverenin her an denetim ve buyurma yetkisini kullanabilecek olması, çalışanın, edimi ile ilgili buyruklara uyma dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte teknik ve hukuki bir bağımlılığın bulunmasıdır. Genel anlamda bağımlı çalışma, işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda, işverence sağlanacak teknik destek ve işverenin denetim ve gözetiminde yapılan çalışmadır. İşverenin yönetim (talimat verme) hakkı karşısında işçinin talimatlara uyma (itaat) borcu yer alır. Bir işin görülmesi süreci içinde işçinin faaliyeti, çalışma şekli, yeri, zamanı ve işyerindeki davranışları düzenleyen talimatlar veren işveren onu kişisel bağımlılığı altında tutar. Bu sözleşmede varolan otorite/bağımlılık ilişkisi taraflar arasında kaçınılmaz olarak bir hukuki hiyerarşi yaratır. Bu nedenle iş akdinde bağımlılık hem işçinin kişiliğini ilgilendirmekte hem de bir hukuki bağımlılık niteliği taşımaktadır.
5510 sayılı Kanunun 'Bazı ... Kollarının Uygulanacağı Sigortalılar ' başlıklı 5. Maddesinin (B) bendinde “mesleki ve teknik ortaöğretim ile yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler”in sigortalılık durumları belirtilmiştir.
Eldeki davada; davacının davalı iş yerinden dava konusu dönem sonrası için (08.06.2017-31.07.2017 tarihleri arası) bildirimlerinin bulunması da gözetilerek; talep konusu dönem olan bildirim öncesi dönem yönünden davacı ile davalı arasındaki ilişkinin 11.11.2016 tarihli vekaletname kapsamına göre vekalet akdi mi hizmet akdi mi olduğu dava konusu dönemde tespit edilecek komşu iş yeri tanıkları da dinlenilmek suretiyle belirlenmeli; yine ... Sigortacılık ünvanlı iş yerinin kapsam ve vergi kayıtları, kurucu ve ortaklarını gösterir ticaret sicil kayıtları doya içerisine getirtilmeli, davacının şahsi sicil dosyası da getirtilerek 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı olup olmadığı hususları araştırılmalı taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdi olup olmadığı toplanan tüm deliller bir arada değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.10.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.