Davada uyuşmazlık konusu ise, sosyal güvenlik hakkının kaçınılamaz vazgeçilemez niteliği karşısında: hak sahiplerinin borçlanma bedelinin iadesini isteme haklan bulunup bulunmadığı noktasındadır. Anılan düzenlemenin lafzına bakıldığında, borçlanmayı bizzat yapan sigortalı veya hak sahiplerinin borçlanmadan vazgeçebileceklerinin öngörüldüğü, ancak, borçlanmayı bizzat yapmayan hak sahipleri yönünden ise; borçlanmadan vazgeçmenin sadece aylık bağlanma koşullarının yerine getirilememesi hali ile sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Gelecekte aylık bağlama koşulunun oluşma ihtimali bulunuyor ise; aynı kapsamda değerlendirilerek, borçlanmadan vazgeçmenin mümkün olmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/9270
Karar Numarası: 2022/13131
Karar Tarihi: 26.10.2022
Dava, Kurum işlemi iptali ve istirdat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Dilan Nur Tüfekci tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacılar vekili, davacılar murisi Lamia Yalçın’ın 28.05.2015 tarihinde 3600 gün karşılığı borçlanma talebinde bulunduğu 49.905,00-TL borçlanma bedelini 27.08.2015 tarihinde kuruma yatırdığını, murisin tahsis talebinde bulunmaksızın 06.09.2015 tarihinde vefat ettiği, davacıların borçlanma bedelini kendilerine ödenmesini istediğini, ancak kurumun talebi reddettiğini belirterek, dava konusu 48.905,00-TL borçlanma bedelinin davacılara ödenmesini talep ve dava etmiştir.
II- CEVAP
Davalı Kurum vekili; sigortalı tarafından ödenen borçlanma tutarını vefatından sonra hak sahiplerine iadesinin mümkün olmadığını belirterek; davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine dair karar verilmiştir.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, 3201 sayılı Yasanın 4. maddesinde belirtildiği gibi müvekkilinin borçlanmadan sonradan vazgeçilebilecekleri gibi ayrıca aylık bağlama şartlarının yerine getirilmemesi halinde de borçlanmanın iadesini isteyebileceklerini, kanun maddesinin iki seçeneği ayrı ayrı iade gerekçesi olarak belirttiğini belirterek kararın kaldırılmasını, talep etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
Ankara 41. İş Mahkemesinin 2017/281 E., 2019/431 K., sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne; davacıların murisi Lamia Yalçın tarafından, 3201 Yasa uyarınca yurtdışı hizmet süresi borçlanması karşılığı olarak davalı Kuruma ödenmiş olan 48.905,00 TL'nin, miras payları oranında davacılara ödenmesi gerektiğinin tespitine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLER
Davalı vekili, kararın hukuka aykırı olduğunu belirtmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Dava, davacıların murisinin yaptığı 3201 borçlanma bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı, 3201 sayılı Kanun'un 4.maddesidir. 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunun 79. maddesi ile değiştirilen anılan düzenlemede, "...Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartlan yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıklan ödemeler, faizsiz olarak iade edilir." düzenlemesi öngörülmüştür.
Dosya kapsamına göre, davacıların murisi olan sigortalının, 28.05.2015 tarihinde yurt dışında geçen hizmetlerini 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanma talebinde bulunduğu, Kurum tarafından, 48.902, 40 Tl ‘yi ödemesi gerektiğinin bildirilmesi üzerine, süresinde ödeme yaparak , yurt dışında geçen hizmetini borçlandığı anlaşılmaktadır. Sigortalının, borçlanmayı yaptıktan sonra, 06.09.2015 tarihinde vefatı üzerine, yasal mirasçı olan davacıların, borçlanma bedelinin iadesi istemiyle başvurusu üzerine, Kurum tarafından istem reddedilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, sigortalılık hakkı, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hak olup, kişilerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir.
Davada uyuşmazlık konusu ise, sosyal güvenlik hakkının kaçınılamaz vazgeçilemez niteliği karşısında: hak sahiplerinin borçlanma bedelinin iadesini isteme haklan bulunup bulunmadığı noktasındadır. Anılan düzenlemenin lafzına bakıldığında, borçlanmayı bizzat yapan sigortalı veya hak sahiplerinin borçlanmadan vazgeçebileceklerinin öngörüldüğü, ancak, borçlanmayı bizzat yapmayan hak sahipleri yönünden ise; borçlanmadan vazgeçmenin sadece aylık bağlanma koşullarının yerine getirilememesi hali ile sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Gelecekte aylık bağlama koşulunun oluşma ihtimali bulunuyor ise; aynı kapsamda değerlendirilerek, borçlanmadan vazgeçmenin mümkün olmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre, 3201 sayılı Kanun 4. maddesi gereğince , iade koşulları belirtilmiş olup sigortalının mirasçıları tarafından borçlanma bedelinin iadesine yönelik talebin , borçlanma karşılığında aylık bağlama koşullarının yerine getirilmesinin mümkün olması nedeni ile davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
Bu kapsamda, Bölge Adliye Mahkemesince, belirtilen maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/2. maddesi gereğince BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.10.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.