5.4.TMK'nın 676. maddesinde ve 3402 sayılı Kanunun 15/3. maddesinde düzenlenen paylaşma sözleşmesine göre “Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapılacak paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesi ile mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.” Öncelikle, şu ifade edilmelidir ki, taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için miras bırakanın ölümünden sonra bütün mirasçıların veya temsilcilerinin iradelerinin birleşmesi asıldır. Bir başka ifadeyle, tüm mirasçıların veya temsilcilerinin bir araya gelerek taşınmazları paylaşıp her birinin kendi payına düşeni aldığı ve diğer mirasçıların paylarına düşenler bakımından da karşılıklı olarak vazgeçtikleri açık ve kesin şekilde belirlenmedikçe taksimin sabit olduğu kabul edilemez. İşte bunun içindir ki, gerek Türk Medeni Kanununun 676/2. maddesi hükmünde ve gerekse 10.12.1952 tarihli ve 2/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında taksim sözleşmesinin tüm mirasçıların katılımı ve yazılı olması taksimin geçerliliği için yeterli kabul edilmiştir
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/2018
Karar Numarası: 2022/5332
Karar Tarihi: 20.09.2022
7. Hukuk Dairesi
DAVALILAR : ... vd.
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine 13/06/2014 gününde verilen dilekçe ile miras taksim sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil istenmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/02/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
1.DAVA
1.1.Davacı vekili, 23.09.1982 tarihinde ölen tarafların mirasbırakanı ...’nin mirasına ilişkin mirasçılarının sözlü olarak yaptıkları 17.12.1992 tarihli miras taksim sözleşmesine göre ... Köyünde bulunan 1601 parselin davacıya bırakıldığını belirterek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkilinin adına tescilini talep etmiştir.
2.CEVAP
2.1.Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuş; diğer davalılar davayı kabul etmiştir.
3. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
3.1.Davanın kabulüne dair verilen kararın, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4. TEMYİZ
4.1.Davacı vekili, kararı temyiz etmiştir.
4.2.Temyiz Nedenleri
4.2.2.Davacı vekili, miras taksim sözleşmesinin taşınmazın tapu kaydının olmadığı dönemde yapıldığını, davalı ...’nin de miras taksim sözleşmesi yapıldığını kabul ettiğini, mirasbırakanın diğer taşınmazlarının da bölüşüldüğünü, hükümle tapuda iptaline karar verilen pay oranının hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
5.YARGITAY KARARI
5.1.Dava, Türk Medeni Kanununun 676. maddesinde düzenlenen mirasçılar arasında miras taksim sözleşmesinden kaynaklı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
5.2.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin 2. fıkrası gereğince; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
5.3.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 1601 parselin 02.05.1950 tarihli ve 530 sıra, 37 cilt, 7 sahife numaralı dayanak tapu kaydına istinaden 22.06.1988 tarihinde ...,...,... adına tespit edildiği, tespite karşı kadastro mahkemesinde dava açıldığı ve tapu kaydının hükmen 05.10.1998 tarihinde oluştuğu anlaşılmıştır.
5.4.TMK'nın 676. maddesinde ve 3402 sayılı Kanunun 15/3. maddesinde düzenlenen paylaşma sözleşmesine göre “Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapılacak paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesi ile mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.” Öncelikle, şu ifade edilmelidir ki, taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için miras bırakanın ölümünden sonra bütün mirasçıların veya temsilcilerinin iradelerinin birleşmesi asıldır. Bir başka ifadeyle, tüm mirasçıların veya temsilcilerinin bir araya gelerek taşınmazları paylaşıp her birinin kendi payına düşeni aldığı ve diğer mirasçıların paylarına düşenler bakımından da karşılıklı olarak vazgeçtikleri açık ve kesin şekilde belirlenmedikçe taksimin sabit olduğu kabul edilemez. İşte bunun içindir ki, gerek Türk Medeni Kanununun 676/2. maddesi hükmünde ve gerekse 10.12.1952 tarihli ve 2/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında taksim sözleşmesinin tüm mirasçıların katılımı ve yazılı olması taksimin geçerliliği için yeterli kabul edilmiştir
5.5.Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelince; taraflar arasında yazılı bir taksim sözleşmesi bulunmadığı ve davalı ...’nin dava konusu taşınmazın davacıya bırakıldığı iddiasını kabul etmediği sabittir. Dava konusu taşınmaz dayanak tapu kaydına istinaden tespit gördüğünden yani taşınmazın öncesi de tapulu olduğundan ve taraflar arasında yazılı miras taksim sözleşmesi bulunmadığı dikkate alınarak, davalı ...’nin hem kendi hissesi hem de annesi ...’den gelen hissesi yönünden davanın reddine karar verilmiş olması yerindedir.
5.6.Ancak mahkemece kurulan hükümde payın, paydadan büyük bir değerde olması ve gerekçede belirtilen orana hangi hesap yöntemi ile varıldığının denetime elverişli bir şekilde açıklanmaması nedenleriyle davalıların 127/96 oranındaki hissesinin iptal edilmiş olması infazda tereddüt yaratacak niteliktedir. HMK’nın 297. maddesi gereği yargılamayı yapan mahkemece, taraflarca dile getirilen taleplerin her biri hakkında, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar hakkında, tereddüt uyandırmayacak şekilde, infazı kabil bir hüküm kurulması gerekmektedir. Bunun amacı, hükmün infaz edilecek kısmı sonuç kısmı olacağından sonuç kısmının infaz ve uygulamaya elverişli olarak yazılmasını sağlamaktır. Bir başka deyişle kararın infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup, infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm tesisi zorunludur. Hükme esas alınarak iptaline karar verilecek hisse oranının doğru ve ayrıntılı bir yöntemle hesaplanarak açıklanması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.09.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.