YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Satış vaadi sözleşmesi ile uzun yıllar önce alınan ve zilyetliklerinde bulunan taşınmazın maliklerince yapılan satışının iptali istemi hk.

Karar Özeti

Somut olaya gelince; dava konusu 992 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 06/08/1981 tarihinde, 951 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 28/07/1981 tarihinde, 1013 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 24/08/1981 tarihinde ve 942 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 31/08/1981 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davanın dayanağı olan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ise kadastro tespitinden sonraki bir tarih olan 27/12/1985 tarihinde imzalandığı ve dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin, Kdz. Ereğli Tapulama Mahkemesinin 1984/37 Esas, 1984/72 Esas, 1984/82 Esas sayılı dava dosyalarında görülen kadastro tespitine itiraz davaları sonucunda 01/08/1986 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

Hal böyle olunca; az önce sözü edildiği üzere tespit 1981 yılında yapıldığından ve dayanılan satış vaadi sözleşmesi ise bu tarihten sonraki bir tarihi taşıdığından olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı yoktur.

Bu nedenle mahkemece; işin esasına girilerek, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm delilleri toplanıp birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine dair yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan gerekçeyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Karar

YARGITAY

 

7. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2021/4613

 

Karar Numarası: 2022/5506

 

Karar Tarihi: 26.09.2022

 

7. Hukuk Dairesi

 

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30/07/2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

 

K A R A R

 

Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

 

Davacı vekili; dava dışı ...,... ile Kdz. Ereğli 1. Noterliği'nin 27/12/1985 tarihli ‘Düzenleme Şeklinde Satış Vaadi Sözleşmesi ve ... Vekaletnamesi’ni imzaladıklarını, sözleşme uyarınca satış vaadi borçlularının dava konusu 992, 951, 1013 ve 942 parsel sayılı taşınmazlarda bulunan hak ve hisselerini davacıya devrettiklerini, satış bedelinin peşinen ödendiğini, taşınmazın zilyetliğinin sözleşme imzalandığı tarihten beri davacıda olduğunu, ancak ...,...,... mirasçılarının, 13/07/2015 tarihinde dava konusu taşınmazlardaki paylarını tapuda davalı ...'a devrettiklerini, davalı ...'ın dava konusu taşınmazların davacıya ait olduğunu ve fiilen kullanımında olduğunu bildiğini, davalı ...’ın babası ile davacının husumetli olduğunu ve aralarında devam eden ceza davalarının bulunduğunu, bütün bu nedenlerle yerinde gerekli inceleme yapılarak davalı adına kayıtlı olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı vekili; dava konusu edilen taşınmazların bulunduğu yerde kadastronun 1986 yılında geçtiğini ve tutanakların kesinleştiğini, kadastro tespit tutanaklarına süresi içinde itiraz etmeyen, 10 yıllık süre içinde de Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açmayan davacının 29 yıl sonra Kadastro öncesi hukuki sebeplere dayalı olarak taşınmazı kendisinden önceki hak sahiplerinden satın alan davalıya dava açmasının kabul edilemez olduğunu, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece; tapu iptal ve tescil talepli davanın, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

 

Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

 

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Hak düşürücü süre kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden dikkate alınması ve davanın süre geçtikten sonra açıldığının belirlenmesi halinde esasa girilmeyerek davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

 

Somut olaya gelince; dava konusu 992 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 06/08/1981 tarihinde, 951 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 28/07/1981 tarihinde, 1013 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 24/08/1981 tarihinde ve 942 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 31/08/1981 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davanın dayanağı olan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ise kadastro tespitinden sonraki bir tarih olan 27/12/1985 tarihinde imzalandığı ve dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin, Kdz. Ereğli Tapulama Mahkemesinin 1984/37 Esas, 1984/72 Esas, 1984/82 Esas sayılı dava dosyalarında görülen kadastro tespitine itiraz davaları sonucunda 01/08/1986 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

 

Hal böyle olunca; az önce sözü edildiği üzere tespit 1981 yılında yapıldığından ve dayanılan satış vaadi sözleşmesi ise bu tarihten sonraki bir tarihi taşıdığından olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı yoktur.

 

Bu nedenle mahkemece; işin esasına girilerek, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm delilleri toplanıp birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine dair yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan gerekçeyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davacıya iadesine, 26/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 205 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor