Bölge Adliye Mahkemesince, davalının alan adının 06/11/1996, tescil tarihi ve ticaret unvanının 02/05/1989 olduğu ve tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığı, aynı sektörde faaliyet gösteren davacının davalı ticaret unvanı, alan adı tescili ve marka tescillerinden haberdar olmadığının ileri sürülemeyeceği, taraflar arasında görülen ve açılış tarihi 21/10/2005 olan İstanbul 3. FSHHM'nin 2013/177 Esas-2014/21 Karar sayılı davada, ticaret unvanı, marka tescil kayıtlarına dayandığından en geç bu dava tarihinde davalının ticaret unvanı ve marka kayıtlarından haberdar olmuş sayılacağı, 5 yıllık sessiz kalma süresinin geçtiği, davacının o davada davalı sıfatıyla yapmış olduğu savunmaların, sessiz kalınmadığını göstermeyeceği, çünkü davalının unvan, alan adı kullanımlarına ve marka tescillerine karşı çıkıldığına dair iradenin, dava açma yoluyla gösterilmesi gerektiği, bu davanın da 9 yıl sonra açılması nedeniyle sessiz kalma süresinin gerçekleştiği kanaatine varıldığı
11. Hukuk Dairesi 2021/1126 E. , 2022/6017 K.
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19.10.2017 tarih ve 2014/320 E- 2017/196 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 04.12.2020 tarih ve 2017/6794 E- 2020/2113 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili firmanın piyasada tanınmış bir şirket olduğunu, henüz davalı firma kurulmadan önce tescilsiz "data soft" markası ile fuarlara katıldığını ve Apple Mac için Windows tabanlı ticari yazılımlar geliştirdiğini, müvekkili davacının yazılımlarının Türkiye'de ve yurt dışında kullanıldığını, müvekkili firmanın ortaklarının 17.04.1986 tarihinde Data Soft Bilgisayar Hizmetleri ve Ticaret Kollektif Şirketini kurduklarını, davalı firmanın ise 27.02.1989 tarihinde kurulduğunu, müvekkilinin firma logosunu kuruluşundan bu yana ticari iş ve evraklarda kullandığını, müvekkilinin "Data Soft" ibaresi üzerinde üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu, davalı tarafından müvekkili aleyhine İstanbul 3.FSHHM'nin 2013/177 Esas sayılı dosyası ile haksız rekabetin tespiti ve men'i, Datasoft ibaresinin müvekkil şirketin ticari unvanından terkini ile maddi ve manevi tazminata ilişkin olarak dava ikame edildiğini, ancak davanın müvekkilinin lehine sonuçlanarak kesinleştiğini belirterek, davacının tescilsiz markası olan "data-soft" markasının davalı tarafça TPE nezdinde marka olarak tescil ettirildiğinden markaların hükümsüzlüğüne ve iptaline, davalının haksız rekabetinin tespitine, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının ticari iş evrakında yer alan "DATA-SOFT" ibaresi ve benzeri olan işaret, logo, tanıtım vasıtaları, ticari iş evrakının toplatılmasına, el konulmasına ve imhasına, davalının kullandığı www.datasoft.com.tr alan adının davacıya devrine, kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle ülke genelinde yayın yapan tirajı en yüksek 3 gazetede onbeşer gün arayla üçer defa yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin küçük ve orta ölçekli işletmeler için ticari entegre yazılımlar ile muhasebe büroları için sektörel yazılımların üretimi konusunda faaliyet gösterdiğini, TPMK nezdinde pek çok tescilli markası bulunduğunu, müvekkili firmanın ticaret sicil unvanının tescilinden bu yana 25 yılı aşkın süre geçtiğini, davacı şirketin bu kadar zaman sonra bu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, 2005 yılında kendileri tarafından açılan davadan 10 yıl sonra bu davanın açıldığını, davacının kötü niyetli olduğunu, sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğunu, marka hükümsüzlüğü davasının da 5 yıllık sürede açılmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, haksız rekabetin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ticari sicile davalı şirketten daha önce 27/02/1989 tarihinde kaydedildiği ve ticari unvanında "DATASOFT" ibaresini çekirdek unsur olarak kullanmaya başladığı tespit edilmişse de, davalının aynı ibareyi içeren ticaret unvanı ile çok kısa bir süre sonra 02/05/1989 tarihinde tescilini yaptırmasına rağmen davacının dava tarihine kadar bu konuda herhangi bir itirazda bulunmadığı, dava açmadığı, aynı sektörde faaliyet göstermeleri nedeniyle davacının davalıdan haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kaldı ki en geç davalının davacı aleyhine aynı konuda İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde açtığı davanın açılış tarihi olan 21/10/2005 tarihinde davalı şirketten ve ticaret sicilinden haberdar oldukları, bu tarihin üzerinden de yaklaşık 9 yıl geçtikten sonra dava açtığı, alan adı, ticaret unvanı ve marka hükümsüzlüğü ile markaya tecavüzün tespiti yönünden dava tarihi ile davalı adına tescilli markanın tescil başvuru tarihi arasında 10 yılı aşkın süre geçtiği, 556 sayılı KHK’nin 42/1-a maddesine göre tanınmış markalarla ilgili hükümsüzlük davası 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup kötüniyet halinde her zaman dava açılmasının mümkün olduğu, söz konusu hakların tescil olunup davalı tarafça kullanıldığı tarihten dava tarihine kadar uzunca bir sürenin geçirilmiş olduğu ve bu süre içerisinde davacı tarafın da Türkiye’de aynı alanda faaliyetleri bulunmasına rağmen herhangi bir niza çıkartılmayarak sessiz kalındığı dikkate alındığında, her ne kadar kötüniyet halinde dava açma hakkı belirli bir süreye tabi değilse de somut uyuşmazlıkta davalının bu kullanımdan doğan haklarına zarar gelmeyeceği düşüncesiyle uyuşmazlık konusu marka, ticaret unvanı ve internet alan adına yatırım, emek ve sermaye koymak suretiyle belli bir ekonomik değere ulaştırıldığı göz önüne alınarak, bu aşamadan sonra davacının üstün hakkına dayalı olarak eldeki davayı açmasının MK.'nun 2. maddesi anlamında dava açma hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, kaldı ki; davacının "DATASOFT" markasını davalının marka tescillerinden daha önce tanınır ve bilinir hale getirdiği, yani "DATASOFT" markası üzerinde öncelik hakkının bulunduğu ve davalının marka tescillerini kötü niyetli olarak yaptırdığı da davacı tarafça kanıtlanamadığı, bu durumda davalıya ait markaların hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceği, www.datasoft.com.tr alan adının davalı tarafından davacıdan daha önceki tarihte alındığı, önce gelen alır kuralı gereğince alan adının davacıya devrine karar verilemeyeceği, davalının uzun yıllar önce aldığı ve tescilli ticari unvanına da yer verdiği alan adını kullanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, davalının tescilli markalarını ve tescilli ticari unvanını kullanmasının da davacının haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalının alan adının 06/11/1996, tescil tarihi ve ticaret unvanının 02/05/1989 olduğu ve tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığı, aynı sektörde faaliyet gösteren davacının davalı ticaret unvanı, alan adı tescili ve marka tescillerinden haberdar olmadığının ileri sürülemeyeceği, taraflar arasında görülen ve açılış tarihi 21/10/2005 olan İstanbul 3. FSHHM'nin 2013/177 Esas-2014/21 Karar sayılı davada, ticaret unvanı, marka tescil kayıtlarına dayandığından en geç bu dava tarihinde davalının ticaret unvanı ve marka kayıtlarından haberdar olmuş sayılacağı, 5 yıllık sessiz kalma süresinin geçtiği, davacının o davada davalı sıfatıyla yapmış olduğu savunmaların, sessiz kalınmadığını göstermeyeceği, çünkü davalının unvan, alan adı kullanımlarına ve marka tescillerine karşı çıkıldığına dair iradenin, dava açma yoluyla gösterilmesi gerektiği, bu davanın da 9 yıl sonra açılması nedeniyle sessiz kalma süresinin gerçekleştiği kanaatine varıldığı, kötüniye iddiasına yönelik davalının 09. sınıfta "datasoft" markalarının en eskisinin 1993 tescil tarihli olduğu, davacının 1993 tarihinde "Datasoft" tescilsiz markasını tanınmış hale getirdiğini, davalının bu markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlamak, rezerv marka olarak saklamak, şantaj yapmak amacıyla tescil ettirildiğini ispatlayamadığı, Vergi Dairesine sunulan eski tarihli dilekçelerin tanınmışlığı ispat yönünden yeterli olmadığı, davalının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı ve sessiz kalmak suretiyle dava açma hakkının kaybedildiğine dair mahkemenin gerekçesi ve sonuç itibarıyla davanın reddi kararı yerinde olduğu ancak ilk derece mahkemesinin davacının marka üzerindeki tescilsiz hak sahipliğine dair gerekçesi düzeltilmesi gerektiği gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.