YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Kira borcunun tespiti için bilirkişiye başvurulacak olsa bile, tutar davacı tarafından tespit ediliyor ise, belirsiz alacak davası açılamayacağı hk

Karar Özeti

 

Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.

...

Somut olayda; davacının alacak talebi, kira sözleşmesi kapsamında ödenmeyen kira alacağı olduğundan ve icra dosyasında talep edilen miktarla belirli hale getirildiğinden, belirlenebilir nitelikte olduğu tartışmasızdır. Hal böyle olunca, mahkemenin belirsiz alacak davası açılamayacağı yönündeki gerekçesinde isabetsizlik yok ise de; başlangıçta fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla asgari bir bedelle (11.000 TL) dava açılıp harcının ödendiği, daha sonra talebin ıslah ile itirazın iptaline çevrilerek icra takibindeki alacak üzerinden eksik olan harcın tamamlanmak suretiyle karşı tarafın haberdar edildiği, bu durumda dava değerinin tamamlandığı kabul edilip dava ve usul ekonomisi de gözetilerek işin esasının bu doğrultuda incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

 

Karar

 

YARGITAY

 

3. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2022/1240

 

Karar Numarası: 2022/2308

 

Karar Tarihi: 15.03.2022

 

İLK DERECE

 

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak ve tahliye davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılanistinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile düzeltilerek yeniden davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

Davacı; davalının 05/02/2017 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile dava konusu taşınmazda kiracı olduğunu, sözleşme ile aylık kira bedelinin 11.000 TL olduğunun ve kira bedellerinin her ayın 9. günü akşamına kadar belirtilen banka hesabına ödeneceğinin kararlaştırıldığını ancak davalının bugüne kadar hiçbir kirayı zamanında ödemediğini, 11/10/2017 tarihli ihtarname ile peşin ödenmesi gereken 2017 Ağustos, Eylül ve Ekim aylarına ilişkin kira bedellerinin 30 gün içinde ödenmesi hususunun davalıya bildirildiğini, ödeme yapılmaması nedeniyle davalı hakkında Bakırköy 10. İcra Müdürlüğünün 2017/20468 Esas sayılı dosyası ile 2017 Aralık ayı kirası da dahil olmak üzere bakiye 81.442,96 TL alacağın tahsili için tahliye talepli icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, iki haklı ihtar şartının ise gerçekleştiğini ileri sürerek; iki haklı ihtar nedeniyle davalının taşınmazdan tahliyesine, şimdilik 11.000 TL kira alacağının fazlaya dair talep hakları saklı kalmak ve bilirkişi raporu ile hesaplanacak miktara HMK 107. madde uyarınca talep sonucunu arttırmak üzere, aylık %10 gecikme faiziyle birlikte tahsiline, davalı kira sözleşmesindeki imzasına itiraz ettiğinden İİK 269/b.5 maddesi uyarınca para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı; talep edilen aylık kira bedeli ile faizi kabul etmediğini, kira borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

 

İlk derece mahkemesince; itirazın iptali isteminin belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı gerekçesiyle usulden reddine, tahliye talebinin ise iki haklı ihtar şartının gerçekleşmiş olması nedeniyle kabulü ile davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.

 

Bölge adliye mahkemesince; itirazın iptali davasının belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı, bu nedenle itirazın iptali talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu ancak iki haklı ihtar nedeniyle tahliye talebi açısından, davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davacının açmış olduğu itirazın iptali ve kiralananın tahliyesi davalarının reddine karar verilmiş; karar, davacı vekilince itirazın iptali isteminin reddine ilişkin kurulan hükme yönelik temyiz edilmiştir.

 

Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.

 

Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklının, hukuki ilişki ile asgari bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi belirsiz alacak davası ile mümkündür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.

 

Alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Taraflar arasında alacak miktarı konusunda uyuşmazlık bulunması ya da tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir.

 

Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkâna sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağın belirlenmesi objektif olarak mümkün, ancak alacağını kanunun öngördüğü şekilde ispatı (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkarabilir.

 

Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.

 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde, kısmi dava alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir kimsenin kısmi bir dava açıp açmadığı ancak dava dilekçesinden, davacının talep sonucundan anlaşılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesine gerek yoktur, alacağın yalnız bir kesiminin dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir. Özellikle davacının “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak” veya “şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmi dava niteliğindedir. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür. (Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E. 2003/271 K. sayılı kararı; 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E. 2019/576 K. sayılı kararı; 2019/22-223 E. 2019/491 K. sayılı kararı; Dairemizin 2015/12282 E. 2015/20563 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.)

 

Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir.

 

Somut olayda; davacının alacak talebi, kira sözleşmesi kapsamında ödenmeyen kira alacağı olduğundan ve icra dosyasında talep edilen miktarla belirli hale getirildiğinden, belirlenebilir nitelikte olduğu tartışmasızdır. Hal böyle olunca, mahkemenin belirsiz alacak davası açılamayacağı yönündeki gerekçesinde isabetsizlik yok ise de; başlangıçta fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla asgari bir bedelle (11.000 TL) dava açılıp harcının ödendiği, daha sonra talebin ıslah ile itirazın iptaline çevrilerek icra takibindeki alacak üzerinden eksik olan harcın tamamlanmak suretiyle karşı tarafın haberdar edildiği, bu durumda dava değerinin tamamlandığı kabul edilip dava ve usul ekonomisi de gözetilerek işin esasının bu doğrultuda incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 15/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Bu sayfa 352 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor