Öte yandan müteselsil borçlulukta, borçluların dış ilişkide alacaklıya karşı sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 163 üncü maddesinde; "Alacaklı borcun tamamının veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder." şeklinde açıklanmıştır.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2021/3518
Karar Numarası: 2022/1959
Karar Tarihi: 08.03.2022
İLK DERECE
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek davanın reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 08/03/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Davacı; davalının ile imzaladığı 16/02/2010 tarihli abonelik sözleşmesine konu taşınmazı sonrasında kiraya vermesi üzerine aboneliğin sonlandırıldığını, dava dışı kiracı ile 30/03/2011 tarihli abonelik sözleşmesinin yapıldığını, ancak davalının söz konusu taşınmazı 30/05/2014 tarihine kadar fiilen kullanmaya devam ettiğini, işbu tarihe kadar dönemsel olarak tahakkuk ettirilen elektrik tüketim bedelinin ödenmediğini, tüketim bedelinden abone ile birlikte fiili kullanıcının müştereken ve müteselsilen sorumluluklarının bulunduğunu, alacağının tahsili amacıyla fiili kullanıcı olan davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamını, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı; maliki bulunduğu taşınmaz üzerindeki mevcut boya entegre tesisini dava dışı üçüncü kişiye kiraya verdiğini, işbu tesisin yanında bulunan konfeksiyon ünitesinde ise kendisinin faaliyette bulunduğunu, kiracısı ile davacı şirket arasında yapılan 30/03/2011 tarihli yeni abonelik sözleşmesi gereği, davacı şirket ile imzalamış olduğu mevcut abonelik sözleşmesinin sonlandırıldığını, kullanımında bulunan konfeksiyon ünitesi için yapmış olduğu abonelik başvurusunun ise, tek bir parselde kayıtlı bulunan taşınmazlar yönünden birden fazla abonelik tesis edilemeyeceğinden bahisle reddedildiğini, bunun üzerine elektrik tüketimini süzme sayaç kullanılarak dava dışı kiracısına ait abonelik üzerinden gerçekleştirdiğini, her ay düzenli olarak tüketimine esas enerji bedelini kiracısına ödediğini, taşınmazın kiracı tarafından 11/11/2014 tarihinde tahliye edildiğini, aboneliği üzerine almak istediğinde önceki aboneye ait borcun ödenmesi koşuluyla talebinin kabul edileceğinin bildirildiğini, dava dışı abonenin borcundan dolayı sorumluluğuna gidilemeyeceğini savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; taraflar arasında imzalanan abonelik sözleşmesinin sonlandırıldığı, aboneliğe konu tesisin davalı tarafından kiraya verilmesi üzerine dava dışı kiracı Erensar Tekstil şirketi ile davacı arasında 30/03/2011 tarihli yeni abonelik sözleşmesinin imzalandığı, tesisin yanında bulunan konfeksiyon ünitesinin ise davalı tarafından işletildiği ve ihtiyaç duyulan elektriğin de kiracıya ait abonelik üzerinden süzme sayaç vasıtasıyla sağlandığı, davalının bu şekilde tükettiği enerji bedelini her ay dava dışı aboneye ödediği, abone adına tahakkuk ettirilen fatura bedellerinden ötürü davalı şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; dava dışı abone adına tahakkuk ettirilen faturalar nedeniyle davalı fiili kullanıcının sorumluluğuna gidilemeyeceği, kaçak elektrik kullanımı halinde fiili kullanıcının abone ile birlikte müteselsil sorumluluğunun bulunduğu, ancak somut olayda davalının kaçak elektrik kullanımına dair herhangi bir tespitin bulunmadığı; davacının takip başlatmakta kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı koşullarının da oluşmadığı, ancak ilk derece mahkemesince bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2)Abonelik sözleşmesini imzalayan abone, sözleşme sona erinceye kadar tahakkuk edecek olan tüketim bedelinden, dağıtım yapan kuruma karşı sözleşme gereği sorumludur. Hemen belirtmek gerekir ki, burada kullanımın normal ya da kaçak kullanım olmasının da sonuca etkisi bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin, sözleşmesi iptal edilmediği sürece, kullanım bedelinden dolayı fiili kullanıcı ile beraber müteselsil sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur. Fiili kullanıcının müteselsil sorumluluğu ise, kullandığı miktarla sınırlıdır.
Öte yandan müteselsil borçlulukta, borçluların dış ilişkide alacaklıya karşı sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 163 üncü maddesinde; "Alacaklı borcun tamamının veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder." şeklinde açıklanmıştır.
Somut olayda; davacı ile dava dışı Erensar Tekstil San.Tic. Ltd. Şti. arasında 30/03/2011 tarihli abonelik sözleşmesinin imzalandığı, dava dışı abonenin aynı zamanda davalının kiracısı olduğu, mülkiyeti davalıya ait tesisin 24/12/2010 tarihli sözleşme ile Erensar Tekstil San.Tic. Ltd. Şti. ne kiralandığı, ancak tesiste bulunan konfeksiyon fabrikasının fiilen kullanımının davalıya bırakıldığı, bahse konu fabrikanın elektrik ihtiyacının davaya konu abonelik üzerinden süzme sayaç kullanılarak gerçekleştirildiği, bu hususun davalının da kabulünde olduğu; işbu abonelik üzerinden yapılan elektrik tüketimine dair tahakkuk ettirilen fatura bedellerinin ödenmediği, fatura bedellerinin tahsili amacıyla fiili kullanıcı olarak davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, eldeki davanın ise takibe vaki itirazın iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davaya konu abonelik üzerinden gerçekleşen elektrik tüketimi nedeniyle tahakkuk ettirilecek fatura bedellerinden, davalı fiili kullanıcı ile birlikte dava dışı abonenin müteselsil sorumluluklarının bulunduğu, ancak davalı fiili kullanıcının sorumluluğunun kullandığı miktarla sınırlı olduğu dikkate alınarak, konfeksiyon fabrikasında süzme sayaç kullanılarak dava konusu abonelik üzerinden gerçekleşen elektrik tüketim miktarının tespiti, eş söyleyişle davacı şirketin davalıdan talep edebileceği bedelin duraksamasız belirlenmesi noktasında, gerekirse mahallinde keşif de yapılıp önceki bilirkişiler dışında seçilecek konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden, tahakkuk tarihinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümlerine göre hesaplamayı içerir, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HMK'nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 08/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.