YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Tacirler arasındaki ticari nitelikteki kira sözleşmesinden kaynaklanan fazla ödenen kira bedelinin iadesi istemine ilişkin davalarda arabuluculuk hk.

Karar Özeti

Bölge adliye mahkemesince; davanın, tacirler arasındaki ticari nitelikteki kira sözleşmesinden kaynaklanan fazla ödenen kira bedelinin iadesi istemine ilişkin olup, davanın açıldığı 25/02/2020 tarihinde 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddesinin 2. fıkrasına göre arabulucuya başvurulmadan doğrudan açıldığı, dosya kapsamında arabulucuya başvurulduğuna dair belge ve bilgi bulunmadığı halde, mahkemece davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken,

Karar

 

YARGITAY

 

3. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2022/4456

 

Karar Numarası: 2022/6115

 

Karar Tarihi: 22.06.2022

 

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen istirdat ve kiralananın teslimi davasının yapılan yargılamasında davanın esastan reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

Davacı; davalı ile 01/06/2017 tarihli alt kira sözleşmesini imzaladığını, 10/01/2020 tarihinde dava dışı belediye tarafından iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmadığından aleyhine idari yaptırım karar tutanağı tanzim edildiğini, bundan sonra ruhsat için başvuruda bulunduğunu, ancak sözleşmede kararlaştırılan adresteki dükkanın depo kısmı kendilerine teslim edildiğinden ruhsat verilemeyeceğinin bildirildiğini, davalı tarafça sözleşmeye göre teslim edilmesi gerekenden az kısmın teslim edildiğini, eksik kısmın da teslimi yönünden ihtar gönderdiği halde davalının kullanımını sürdürdüğünü ileri sürerek; kira sözleşmesine uygun olarak bodrum katı dışında yer alan ve halen davalı tarafından kullanılan alanın teslimini ve teslim edilmeyen alan dikkate alınarak fazladan ödenen kira bedellerine karşılık olmak üzere şimdilik 100TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan istirdadını talep etmiş, 18/03/2021 tarihli duruşmada davacı vekili, kiralananda kullanılan kısım tahliye edildiğinden teslim edilmeyen kısmın teslimine dair talebin konusuz kaldığını bildirmiştir.

 

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

 

İlk derece mahkemesince; sözleşmenin irade fesadı ile yapıldığına dair herhangi bir delil sunulmadığı, davacının daha önce de aynı yerde kiracı olarak bulunduğu ve tacir sıfatına haiz olduğundan taşınmazı kiralarken ve teslim alırken kiraladığı yerin niteliğini ve niceliğini basiretli tacir gibi araştırarak inceleyip, buna göre sözleşme yapması gerektiği, sözleşme koşullarının kendisini bağlayacağı, sözleşmeye göre ruhsata ilişkin sorumluluğun davacı kiracıda olduğu, kiralananın mevcut hali ile kullanıldığı ve herhangi bir ruhsat başvurusunun da yapılmadığı, bu hali ile davacının kiraladığı yerin taşınmazın bir bölümü olduğunu bilmediğini iddia edemeyeceği ve geçmişe dönük olarak kira bedellerini talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından istinaf edilmiştir.

 

Bölge adliye mahkemesince; davanın, tacirler arasındaki ticari nitelikteki kira sözleşmesinden kaynaklanan fazla ödenen kira bedelinin iadesi istemine ilişkin olup, davanın açıldığı 25/02/2020 tarihinde 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddesinin 2. fıkrasına göre arabulucuya başvurulmadan doğrudan açıldığı, dosya kapsamında arabulucuya başvurulduğuna dair belge ve bilgi bulunmadığı halde, mahkemece davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

 

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı, 36. maddesinde de herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin ise görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07/06/2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir.

 

Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06/12/2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda, aynı Kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasa uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir.

 

Somut olayda; davacı taraf dava dilekçesinde, davalıdan fazla ödenen kira bedelinin iadesi istemi yanında, kiralananın sözleşmede kararlaştırıldığı üzere teslim edilmediğinden eksik olan kısmın da teslimi talebini de ileri sürmüş, yargılama sırasında eksik kısmın teslimi talebinin kullanılan kısmın da tahliye edilmesi nedeniyle konusuz kaldığını bildirmiştir.

 

İlke olarak, her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır.

 

Bu itibarla, bölge adliye mahkemesince; davacının dava dilekçesindeki davalarının bir bütün olarak değerlendirilmesi ve işin esasına girilerek çözüme kavuşturulması gerektiği halde, uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 22/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 


Bu sayfa 218 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor