YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Vekilin satış bedelinin mal sahibine ödendiği savunmasına rağmen, mahkemece savunma değiştirilerek bedelsiz devir yapma iradesi ile vekalet verildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin, hatalı olacağı hk.

Karar Özeti

Vekilin satışın bedelinin mal sahibine ödendiği savunmasına rağmen, mahkemenin savunmaya değiştirerek bedelsiz devir yapma iradesi ile vekalet verildiği gerekçesi ile davanın reddine karar vermesinin, hatalı olacağı hk.

Karar

 

 

1. Hukuk Dairesi         2022/2930 E.  ,  2022/3920 K.

 

 

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

 

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL

 

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istekli dava sonunda İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/03/2020 tarihli ve 2018/467 Esas, 2020/49 Karar sayılı kararıyla davalı ... yönünden davanın reddine, bedelin davalı ...’den tahsiline dair verilen kararın taraflarca istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 23/03/2021 tarihli ve 2020/1093 Esas, 2021/489 Karar sayılı kararıyla, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümden reddi yönünde yeniden kurulan hüküm davacı vekili tarafından duruşma istekli; davalılar vekili tarafından katılma yoluyla süresinde temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 14/02/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

 

I. DAVA

 

Davacı, dava konusu 502 ada 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5, 7, 9 ve 11 no.lu bağımsız bölümlerdeki 3/16’şar payının kız kardeşi ve aynı zamanda vekili olan davalı ... tarafından davalı annesi ...’a satış yoluyla temlik edildiğini, ancak herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, satış işleminin muvazaalı olduğunu, bedeller arasında fark olup, davalı ...’ın aynı anda birden fazla taşınmazı alım gücü bulunmadığını ileri sürerek, dava konusu bağımsız bölümlerde davalı ... adına kayıtlı 3/16’ şar payının tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde dava tarihi itibarıyla bedellerinin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş; davacı vekili aşamalarda, davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkin olduğunu beyan etmiş; bilahare dava değerini 234.375,00 TL olarak ıslah etmiştir.

 

II. CEVAP

 

1.1. Davalı ..., zamanaşımı süresinin geçtiğini, kayıt maliki olmadığı için husumet yöneltilemeyeceğini, davacı da dahil bütün kardeşlerinin verdikleri vekaletnameye istinaden satış işlemini gerçekleştirdiğini, çekişme konusu payları davalı annesine devrettiğini, satım bedellerini davalı annesinden aldığını ve herkese hissesini verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

 

1.2. Davalı ..., zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava konusu bağımsız bölümlerin öncesinde eşine ait iken, eşinin ölümüyle mirasçıları olarak kendisine ve çocuklarına intikal ettiğini, davacı oğlu ... ve diğer çocuklarıyla mutabık kalarak çocuklarının hisselerini satın aldığını, bunun için davalı kızı ...’nin vekil tayin edildiğini, davalı ...’nin vekaleten hareketle çekişmeli payların satışını yaptığını, satış bedelinin rayiç değere uygun olup, satış bedelini ödediğini, muvazaalı işlem bulunmadığını, davacının satış için vekaletname verdiğini ve işlemin iradesine uygun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

 

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

 

İlk Derece Mahkemesince; davanın, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkin olup, satış işleminin muvazaalı olduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı ... hakkında iptal tescil ve bedel isteği yönünden davanın reddine, vekalet ilişkisi kapsamında davalı vekilin satış bedelini davacıya ödediğini ispatlayamadığı gerekçesiyle bedelin davalı vekil ...’den tahsiline karar verilmiştir.

 

IV. İSTİNAF

 

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

 

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

 

2. İstinaf Nedenleri

 

2.1. Davacı vekili istinaf itirazlarında

 

Davalı vekil ... yönünden bedele hükmedilmesini istinaf etmediğini, Mahkemece muvazaa tespit edilmemesini istinaf ettiğini, davalı ... yönünden de muvazaa nedeniyle davanın kabulü gerektiğini, vekaleten satışın davalı ... tarafından yapıldığını, ancak satışın bedelsiz olup muvazaalı bir satış olduğunu, ancak muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddinin doğru olmadığını, davalıların anne-kız olduklarını, bedel ödenmediğinin ispatlandığını, taşınmazlarda halen davalıların oturduklarını, davalının bu kadar taşınmazı alabilecek gücü bulunmadığını, satış bedelinin düşük gösterildiğini, öncelikle iptal tescile karar verilmesi gerektiğini, aksi halde bedelden her iki davalının da sorumlu tutulması gerektiğini, davalı ... aleyhine hüküm kurulduğu halde ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek iptal tescile, olmazsa bedelin her iki davalıdan tahsiline, davalı ... lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

 

2.2. Davalılar vekili istinaf itirazlarında

 

Kararın usul ve yasaya aykırı olup, davalı vekil ... yönünden de davanın reddi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının satış işlemlerinden haberdar olduğunun tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, hükmedilen bedelin de fahiş olup, bilirkişinin değeri yüksek tespit ettiğini, davalı ... hakkındaki davanın reddine karar verildiği halde ... lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını, davalı ... yönünden de davanın reddine ve davalı ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

 

3. Gerekçe ve Sonuç

 

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 23/03/2021 tarihli ve 2020/1093 Esas, 2021/489 Karar sayılı kararıyla, davanın, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkin olup, çekişme konusu payların davalı ...’a satış yoluyla bedelsiz temlikinin davacının iradesine uygun olduğu, bu iradeye uygun olarak vekaletname verildiği, vekilin de vekil edenin iradesine uygun işlem yaptığı, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın tümden reddine karar verilmiştir.

 

V. TEMYİZ

 

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

 

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.

 

2. Temyiz Nedenleri

 

2.1. Davacı vekili duruşma istekli temyiz itirazlarında

 

Davanın tümden reddine karar verilmesinin davalıların savunmalarına aykırı olduğunu, davalı ...’ın satış bedelini ödediğini savunduğunu, temliklerin bedelsiz olduğunun tanık beyanlarıyla ispatlandığını, bedelin ödendiğinin davalı tarafça ispatlanmadığını, ödemeye ilişkin belge sunulamadığını, temliklerin bedelsiz yapılması konusunda davacının bir yetkilendirmesi de olmadığını, davalı tarafın işlemin bağış olduğu savunmasında bulunmadıklarını, Bölge Adliye Mahkemesinin yetkisini aşarak hatalı değerlendirme yaptığını, vekaletnamede bağış yetkisi bulunmadığını, tapu kayıtlarının iptal tesciline karar verilmesi gerekirken davanın tümden reddinin doğru olmadığını, satış işleminin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunu, delillerin doğru değerlendirilmediğini, davacının bağışlama iradesi bulunmadığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

 

2.2. Davalılar vekili katılma yoluyla temyiz itirazlarında

 

Davalı ...’nin İlk Derece Mahkemesi kararından sonra bedeli davacıya banka kanalıyla ödediğini ve davacının da bu ödemeyi kabul ettiğini, İlk Derece Mahkemesinin kararında hükmedilen bedel ile vekalet ücretini banka kanalıyla ödediğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasını, aksi halde davası reddedilen davalı ... lehine vekalet ücreti taktir edilmek suretiyle kararın düzeltilerek onanmasını istemiştir.

 

3. Gerekçe

 

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

 

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

 

3.2. İlgili Hukuk

 

Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

 

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

 

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

 

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1)

 

Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

 

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

 

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

 

3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi

 

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 502 ada 2 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 5, 7, 9 ve 11 no.lu bağımsız bölümlerin tamamı tarafların mirasbırakanı ... ... adına kayıtlı iken, 26/06/2013 tarihli intikal işlemiyle 1/4’er payının davalı ..., 3/16’şar payının davacı ..., davalı ... ile dava dışı kardeşleri ... ve ... adlarına tescil edildiği; davacı ... ile dava dışı kardeşleri ... ve ...’in, taşınmaz intikali ve satışı konularında davalı kardeşleri ...’yi 25/06/2013 tarihinde vekil tayin ettikleri, davalı ...’nin kendine asaleten, diğerlerine vekaleten hareketle dava konusu taşınmazlardaki paylarını 01/07/2013 tarihinde davalı anneleri ...’a satış yoluyla temlik ettiği, bu suretle davalı ...’ın dava konusu taşınmazların tamamına malik olduğu, davalı tarafın temyiz aşamasında, satış bedelinin ödendiği savunmasına ilişkin olarak Yapı Kredi Bankasına ait birtakım dekontlar sunduğu anlaşılmaktadır.

 

3.3.2. Somut olayda; davacının çekişmeli taşınmazları satış iradesinin bulunduğu; davalı kayıt maliki ...’ın taşınmazları bedeli karşılığında satın aldığını ve satış bedellerini ödediğini; davalı vekil ...’nin ise, davacının iradesine uygun olarak satış yapıldığını, satış bedelini alıp davacıya ve dava dışı diğer hissedarlara ödediğini savunduğu görülmektedir.

 

Ne var ki; Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların savunmadığı bir husus gerekçe yapılarak ve tanık beyanlarına itibar edilerek, davacının bedelsiz temlik iradesi bulunduğundan bahisle sonuca gidilmesi hatalıdır.

 

O halde; davalı vekil ... tarafından satış bedelinin ödendiği hususu yöntemince ispat edilemediğine göre, davalı ...’nin satış bedelinden sorumlu tutulması gerektiği açıktır.

 

Öte yandan; temyiz aşamasında ödeme savunmasına ilişkin birtakım banka dekontu sunulmuş olup, bu hususta da bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

 

Hal böyle olunca; davanın, davalı vekil ... yönünden bedele ilişkin olarak kabul edilmesi ve ödeme savunmasına ilişkin olarak temyiz aşamasında sunulan banka dekontlarının da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır.

 

VI. SONUÇ

 

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre davalıların katılma yoluyla temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalılardan alınmasına, alınan peşin harçların temyiz edenlere geri verilmesine, 17/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 273 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor