1. Hukuk Dairesi 2022/3175 E. , 2022/3921 K.
MAHKEMESİ : VAN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Van 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/01/2020 tarihli ve 2018/716 Esas, 2020/60 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından istinafı üzerine Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 05/11/2020 tarihli ve 2020/389 Esas, 2020/683 Karar sayılı kararıyla davalının istinaf başvurusunun harç yönünden kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek davanın kabulü yönünde yeniden kurulan hüküm yasal süre içerisinde davalı vekilinin duruşma istekli, davacı vekilinin adli yardım talepli temyiz ettiği; duruşma günü olarak saptanan 14/02/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, davacının adli yardım talebinin reddine karar verilerek temyiz harçlarını yatırması konusunda dosyanın geri çevrilmesi üzerine davacı vekili tarafından temyiz harçlarının yatırıldığı anlaşılmakla; dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 1730 ada 10 parsel sayılı taşınmazın tamamının tapuda adına kayıtlı iken, davalı ile aralarında düzenlenen 03/08/2016 tarihli “Gayrımenkul Ara Satış Sözleşmesidir” başlıklı belgede, anılan taşınmaz üzerinde davalı ile ½’şer paylarla ortak olduklarının belirtildiğini, taşınmazın tamamı tapuda adına kayıtlı iken 3. kişilere olan borcundan dolayı hakkında icra takibi başlatılacağı korkusuyla davalı ile 07/03/2017 tarihli adi yazılı sözleşme yaptıklarını ve taşınmazın tamamını tapuda satış yoluyla davalıya temlik ettiğini, 07/03/2017 tarihli sözleşmede de, taşınmaz üzerinde davalı ile ortak olduklarının belirtildiğini, 3. kişilere olan borcunu ödedikten sonra taşınmazın ½ payını davalıdan istediğini ancak davalının söz konusu payı devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı adına olan ½ payının tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı aşamalarda, taşınmazın gerçek sahibi olduğunu, davacı ile aralarındaki başka bir ticari ilişkiden dolayı taşınmazın kendisine verildiğini, davacının dayandığı sözleşmenin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, taşınmazı davacıdan rızaen ve bedeli mukabilinde satış yoluyla edindiğini, davacının taşınmazda ½ pay ile ortak olduğu iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; her ne kadar davacı tarafça dayanılan sözleşmelerde davalının mülkiyeti iade yükümlülüğünden açıkça söz edilmemiş ise de, davalının taraf olduğu 07/03/2017 tarihli sözleşmede taşınmaza ortak olduklarını kabul ettiği ve davalıya tapu devrinin de bu sözleşme tarihinden sonra yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Eksik incelemeyle karar verildiğini, davalının beyanlarının alınmadığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, iddia ve savunmanın, delillerin, çekişmeli vakıaların, hukuki sebeplerin kararda tartışılması gerektiğini, kararların gerekçeli olmak zorunda olduğunu, hükmün hangi hukuki nedenlere dayandırıldığının gerekçede açıklanması gerektiğini, somut olayda ise davanın hangi gerekçeyle kabul edildiğinin, sunulan sözleşmenin geçerli olup olmadığının gerekçeden anlaşılmadığını, davalının, dava konusu taşınmazın maliki olduğunu, dava tarihinden önce yapılan 07/03/2017 tarihli adi yazılı sözleşmeye göre taşınmazın ½ payının kendisine ait olduğunu iddia eden davacının bu sözleşmeden sonra taşınmazı davalıya satarak parasını aldığını, adi yazılı sözleşmeye dayalı olarak taşınmazın ½ payının iptal tesciline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı ile davalı arasındaki başka bir ticari ilişkiden dolayı taşınmazın davalıya verildiğini, davacı ile davalının başka bir taşınmazda da ortaklığı bulunduğunu, dava konusu taşınmazın davalıya verilmesi konusunda tarafların anlaştıklarını ve davalının da edimini yerine getirdiğini, 07/03/2017 tarihli sözleşmede, davalının mülkiyeti iade yükümlülüğü altına girmediğini, sadece taşınmazda her iki tarafın da ortak olduğunun belirtildiğini, davacının taşınmazı rızasıyla davalıya satıp parasını aldığını, taşınmazın satışından sonra davacının taşınmazın ½ payının kendisine ait olduğunu iddia etmesinin kötüniyeti gösterdiğini, davacının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, tanık dinlenemeyeceğini, davacının ise bu hususta yazılı bir delil sunamadığını, davacının haksız şekilde taşınmazı geri almaya çalıştığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 05/11/2020 tarihli ve 2020/389 Esas, 2020/683 Karar sayılı kararıyla; inançlı işlem iddiasının ispatlanması karşısında davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak dava konusu taşınmazın zemin ve bina değeri üzerinden harca hükmedilmesi ve alınan peşin harçların düşülmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, harç yönünden hükmün düzeltilerek davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacı vekili temyiz itirazlarında
Taraflar arasındaki sözleşmeler ile iddianın ispatlandığını, davacının sözleşmeye göre, dava konusu taşınmazın ½ ortağı olduğunun anlaşıldığını, dayanılan sözleşmelerdeki imzaya itiraz da olmadığını, davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğunu, muvazaa nedeniyle geçersiz olarak temlik yapılmış ise bunun yolsuz tescil oluşturacağını, muvazaalı sözleşmenin yazılı yapılabileceği gibi sözlü de olabileceğini, satış bedelinin ödendiğine ilişkin yazılı delil sunulmadığını, tarafların taşınmaz üzerinde ½ ortak olduklarının tanık beyanlarıyla da ispatlandığını, davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmediğini, dava konusu taşınmazın yargılama sırasında 3. bir kişiye satıldığını, HMK’nın 125. maddesinin re’sen gözetilmesi gerekirken bu hususun gözardı edildiğini, kararın bu yönden usul ve yasaya aykırı olduğunu, taşınmaz üzerine tedbir konulması gerektiğini, vekalet ücretinin de hatalı hesaplandığını, yargılama harç ve giderlerini karşılayacak durumda olmadığı için adli yardım kararı verilmesi gerektiğini belirterek, değinilen sebeplerle kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı vekili duruşma istekli temyiz itirazlarında
Davalının beyanlarına başvurulmadığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, iddia ve savunmanın, delillerin, çekişmeli vakıaların, hukuki sebeplerin kararda tartışılması gerektiğini, kararların gerekçeli olmak zorunda olduğunu, hükmün hangi hukuki nedenlere dayandırıldığının gerekçede açıklanması gerektiğini, somut olayda ise davanın hangi gerekçeyle kabul edildiğinin, sunulan sözleşmenin geçerli olup olmadığının gerekçeden anlaşılmadığını, hükmün gerekçesiz olduğunu, davalının, dava konusu taşınmazın maliki olduğunu, dava tarihinden önce yapılan 07/03/2017 tarihli adi yazılı sözleşmeye göre taşınmazın ½ payının kendisine ait olduğunu iddia eden davacının bu sözleşmeden sonra taşınmazı davalıya satarak parasını aldığını, adi yazılı sözleşmeye dayalı olarak taşınmazın ½ payının iptal tesciline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı ile davalı arasındaki başka bir ticari ilişkiden dolayı taşınmazın davalıya verildiğini, davacı ile davalının başka bir taşınmazda da ortaklığı bulunduğunu, dava konusu taşınmazın davalıya verilmesi konusunda tarafların anlaştıklarını ve davalının da edimini yerine getirdiğini, 07/03/2017 tarihli sözleşmede, davalının mülkiyeti iade yükümlülüğü altına girmediğini, sadece taşınmazda her iki tarafın da ortak olduğunun belirtildiğini, davacının taşınmazı rızasıyla davalıya satıp parasını aldığını, taşınmazın satışından sonra davacının taşınmazın ½ payının kendisine ait olduğunu iddia etmesinin kötüniyeti gösterdiğini, davacının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, tanık dinlenemeyeceğini, davacının ise bu hususta yazılı bir delil sunamadığını, davacının haksız şekilde taşınmazı geri almaya çalıştığını, davanın reddi gerekirken kabulünün doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. Sözkonusu maddede, “dava konusunun devri” kenar başlığı altında; "Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olurlar.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür." şeklinde düzenleme getirilmiştir.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
3.3.1. Somut olayda; dava konusu 1730 ada 10 parsel sayılı taşınmazın tamamı davacı ... adına kayıtlı iken, 09/03/2017 tarihinde tamamını satış yoluyla davalı ...’e temlik ettiği, davalının da taşınmazın tamamını dava tarihinden sonra 21/11/2018 tarihinde dava dışı ... ...’e satış yoluyla temlik ettiği; eldeki davada HMK’nın 125. maddesi gözetilmeksizin karar verildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. O halde, kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi zorunlu bulunan HMK’nın 125. maddesindeki yasal düzenleme nazara alınarak, davacı tarafa seçimlik hakkının hatırlatılması, bu yöndeki usuli eksikliğin giderilmesi ve sonucuna göre işlem yapılarak ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince, bu husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının değinilen yön itibarıyla kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 371/1-a maddesi uyarınca Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalıdan alınmasına, alınan peşin harçların temyiz edenlere geri verilmesine, 17/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.