YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Dolgu sonucu oluşan taşınmazın özel mülkiyete konu olması halinde, kıyı kenar çizgisi ve taşınmaz alanının nasıl tespit edilmesi gerektiği açıklayıcı Kr.

Karar Özeti

Dolgu sonucu oluşan taşınmazın  özel mülkiyete konu olması halinde, kıyı kenar çizgisi ve taşınmaz alanının  nasıl tespit edilmesi gerektiği açıklayıcı Kr.

Karar

 

1. Hukuk Dairesi         2022/3643 E.  ,  2022/5310 K.

 

 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

 

 

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde müdahil davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

 

I. DAVA

 

1. Davacı ... dava dilekçesinde özetle; dava konusu 97 parsel sayılı taşınmaz ile dava dışı taşınmazların davalı ile müşterek murisleri olan babaları ... ...’den geldiğini, kadastro tespiti sırasında taşınmazlarda davalı lehine fazla hisse tespit edildiğini ileri sürerek, taşınmazlardaki davalı hisselerinin, veraset ilamı ve vereseler aralarındaki anlaşma uyarınca düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.

 

2. Davacı 13/09/1990 günlü duruşmada, davacı olduğu tüm parsellere ilişkin davasından vazgeçtiğini beyan etmiştir.

 

II. CEVAP

 

1. Davalı ... tarafından davaya cevap verilmemiş; davalı bilahare duruşmadaki beyanında, davacı ile kardeş olduklarını, davacının taşınmazlarda yasal miras payını aldığını beyan etmiştir.

 

2. Dahili davalılar ... ve diğerleri tarafından davaya cevap verilmemiş; bir kısım dahili davalı duruşmadaki beyanında, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

 

III. MÜDAHALE

 

Hazine temsilcisi 14/11/1989 havale tarihli müdahale dilekçesinde özetle; dava konusu 97 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına kayıtlı 09/07/1944 tarih, 9 sıra numaralı tapu kaydının kapsamında kaldığını, kadastro tespitinin söz konusu tapu kaydı dikkate alınmaksızın yapıldığını, dava konusu taşınmazın tespitine esas tapu kaydının, taşınmazın sınırından geçen karayolunun istimlak sahası içerisinde kalan kısmı kapsamına aldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi istemiyle davaya katılmıştır.

 

IV. KADASTRO MAHKEMESİ KARARI

 

Perşembe Kadastro Mahkemesinin 27/04/1995 tarihli, 1989/29 Esas, 1995/80 Karar sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde olduğu, bu yerin doldurulmakla elde edildiği, dolgu tarihinden tespit tarihine kadar yeterli zilyetlik süresinin bulunmadığı gerekçesiyle;

 

Müdahil davacı Hazinenin davasının kısmen kabulüne, dava konusu 97 parsel sayılı taşınmazın, teknik bilirkişinin 30/03/1995 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümünün ayrı bir parsel numarası ile Hazine adına tesciline, taşınmazın geriye kalan ve aynı raporda (B) harfi ile gösterilen bölümünün ise Komisyon kararı uyarınca tesciline karar verilmiştir.

 

V. TEMYİZ

 

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

 

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde müdahil davacı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

 

2. Bozma Kararı

 

Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 26/12/1995 tarih, 1995/4930 Esas, 1995/14870 Karar sayılı kararıyla; “Müdahil davacı Hazinenin temyiz talebinin, dava konusu konusu taşınmazın, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik olduğu, Mahkemece dava ve temyize konu taşınmaz bölümünün, davalı tarafın dayandığı tespite dayanak tapu kaydının kapsamında kaldığı gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli bulunmadığı, taşınmazın sınırından geçen Samsun-Ordu Devlet karayolu ile ilgili kamulaştırma evrakının getirtilip dosya arasına alınmadığı, taşınmazın batı sınırında bulunan deniz sınırı ile ilgili olarak 3621 sayılı Yasa uyarınca kıyı kanar şeridi araştırması yapılmadığı, taşınmazın sınırında bulunan 98 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tespit tutanak ve dayanaklarının getirtilip uygulanmadığı belirtilerek, Mahkemece söz konusu belgelerin dosya arasına alınması, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde kıyı kenar çizgisi çalışması yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmışsa ilgili evrakın dosya arasına alınması, yapılmamışsa bu hususta idareye başvurması için davalı tarafa süre verilmesi ve sonucunun beklenmesi, bundan sonra yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, tarafsız, yerel ve uzman bilirkişiler huzuruyla mahallinde keşif yapılması, kamulaştırma ve kıyı kenar çizgisine ilişkin haritaların zemine uygulanması, davalı tarafın dayandığı tapu kaydının yöntemince uygulanması, uzman bilirkişiden keşfi ve uygulamayı takibe elverişli rapor alınması, bundan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

 

3. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar

 

Yargıtay bozma kararına karşı süresi içerisinde davalılar vekili tarafından karar düzeltme başvurusunda bulunulmuştur.

 

4. Bozma Kararı

 

Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 07/06/1996 tarih, 1996/1536 Esas, 1996/5763 Karar sayılı kararıyla; “Davacı ...’ın, dava konusu taşınmazda payı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, yargılama sırasında davasından feragat ettiği, Hazinenin ise tapu kaydına dayanarak, taşınmazın tamamına yönelik olarak davaya katıldığı, paya yönelik olarak açılan davalarda davaya katılma talebinin dava açan kişinin payı ile sınırlı olabileceği, eldeki davada Hazinenin katılma isteği paya yönelik olmadığına göre, katılanın davaya katılması ve davasına Kadastro Mahkemesinde bakılmasının mümkün olmadığı, bu durumda Hazinenin davasının görev yönüyle reddine, dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği, Mahkemece görev konusu dikkate alınmaksızın işin esasının incelenmesinin isabetsizliğine” değinilmek suretiyle, önceki bozma kararı ortadan kaldırılarak, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

 

5. Kadastro Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

 

Perşembe Kadastro Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 20/02/1997 tarihli, 1997/7 Esas, 1997/6 Karar sayılı kararla; hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ve yetkili Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, dava konusu 97 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanak aslı ve eklerinin kesinleştirilmek üzere Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir.

 

6. Asliye Hukuk Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

 

Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 02/03/2016 tarihli, 1997/307 Esas, 2016/69 Karar sayılı kararla; Mahkemece yapılan yazışmalar uyarınca, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde Valilikçe kıyı kenar çizgisi tespiti yapıldığı, ancak Bakanlıkça onaylanmadığı, Mahkemece kıyı kenar çizgisi tespiti yapılması için bir çok kez keşif yapıldığı, hükme esas alınan 14/01/2008 tarihli jeolog bilirkişi raporuna göre, dava konusu taşınmazın keşfen saptanan kıyı kenar çizgisinin dışında kaldığının tespit edildiği, yine taraflarca tapu kayıtlarına dayanıldığı, söz konusu kayıtların mahallinde yapılan keşiflerde yöntemince uygulandığı ve tarafların dayandığı tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı kapsadığının anlaşıldığı, ancak davalı tarafın dayandığı tapu kaydının daha eski tarihli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

7. Temyiz Yoluna Başvuranlar

 

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde müdahil davacı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

 

8. Temyiz Nedenleri

 

Müdahil davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Hazinenin dayandığı tapu kaydı dava konusu taşınmaza uymasına rağmen davalı tarafın dayandığı tapu kaydının taşınmaza uymadığını, kaldı ki taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, bu hususun bilirkişilerden aldırılan raporlarla da sabit olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

 

9. Gerekçe

 

9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

 

Kadastro sonucunda Ordu ili, Perşembe ilçesi, Medreseönü Mahallesi çalışma alanında bulunan 97 parsel sayılı 412,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, irsen intikal, harici satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ve müşterekleri adına tespit edilmiştir.

 

Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

 

9.2. İlgili Hukuk

 

9.2.1. T.C. Anayasası'nın 43. maddesi; “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

 

Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

 

Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.”

 

9.2.2. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesi; “Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir:

 

Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

 

Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır,

 

Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

 

Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.

 

Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.

 

Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir.

 

Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir.

 

Sahil şeritlerinin derinliği, 4 üncü maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir.

 

Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir.

 

Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.” hükümlerini içermektedir.

 

9.2.3. 28/11/1997 tarihli, 1996/5 Esas, 1997/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine işaret edilmiştir.

 

9.3. Değerlendirme

 

Dava konusu 97 parsel sayılı taşınmazın tarafların dayandığı tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı ancak müdahil davacı Hazinenin dayandığı tapu kaydının daha sonraki tarihli olduğu ve Tapu Komisyonu tarafından oluşturulduğu anlaşılmakla, müdahil davacı ... vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine,

 

Müdahil davacı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece, dava konusu taşınmazın keşfen saptanan kıyı kenar çizgisinin dışında kaldığı kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, bu hususta yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece mahallinde 01/03/1994 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ... beyanında, taşınmazın bulunduğu yerin çukur olduğunu, Belediyenin 7-8 sene önce burayı doldurup düzelttiğini; tespit bilirkişisi İsmail Şahin ve müdahil davacı tanığı ... ... beyanlarında, 1980 yılından sonra Belediye tarafından taşınmazın deniz tarafının duvarla çevrildiğini; 30/01/2001 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ... beyanında, dava konusu yerin eskiden deniz seviyesinde olduğunu, hatta dalga olduğu zaman deniz sularının taşınmazdaki mağazaları ve evleri dahi vurduğunu, bu yer belediyelik olunca 10-15 yıl önce DSİ tarafından taşınmazın deniz tarafına duvar yapıldığını, Belediye tarafından bu yerin doldurulduğunu; müdahil davacı tanığı ... beyanında, denizin zeminde gösterdiği yere kadar vurduğunu, taşınmazda davalıların dedeleri ve babalarından kalma binalarının bulunduğunu, binaların altında kayıkhane, üstünde kahvehane, önünde ise bir kaç adet ağaç bulunduğunu, deniz bu yere vurduğunda ağaçların da su altında kaldığını, hatta dalga olduğu zaman motorları zarar görmesin diye bu yerden motorlarını aldıklarını, dalga olduğu zaman suyun binaları geçtiğini, taşınmazın dolgu yapılmadan önce deniz seviyesinde olduğunu; davalı tanığı ... ... beyanında, dalga olduğu zaman denizin zeminde heyete gösterdiği yere kadar geldiğini; davalı tanığı ... ise beyanında, denizin taşınmazı aldığını hatırlamadığını, denizin önceden de halihazırdaki seviyesinde olduğunu ancak deniz dalgalı olduğu zamanlarda biraz daha ileriye geldiğini ifade etmişlerdir.

 

Mahallinde yapılan keşifler sonrası jeolog bilirkişilerden aldırılan 29/03/1995, 12/04/2001 ve 28/01/2008 havale (14/01/2008 düzenleme) tarihli bilirkişi raporları incelendiğinde; kıyı kenar çizgilerinin yerlerinin birbirinden farklı yerlerde belirlendiği anlaşılmıştır. Yine, Mahkemece hükme esas alınan 28/01/2008 havale tarihli jeolog bilirkişi kurulu raporu incelendiğinde; keşfen saptanan kıyı kenar çizgisinin, idare tarafından belirlenmiş olan kıyı kenar çizgisinden farklı yerde olduğu, söz konusu rapora göre, dava konusu taşınmazın, idare tarafından belirlenmiş olan kıyı kenar çizgisine göre deniz tarafında kaldığı, keşfen saptanan kıyı kenar çizgisinin ise tamamen dışında kaldığı, söz konusu rapor hazırlanırken bilirkişiler tarafından zeminde gözlem çukuru açıldığı ancak bu çukurun dava konusu taşınmazda veya taşınmazın yakınında açılmak yerine idare tarafından belirlenmiş olan kıyı kenar çizgisine yakın bir yerde açıldığı, jeolog bilirkişi kurulu tarafından aksi kanaat bildiren önceki tarihli jeolog bilirkişi raporlarının da söz konusu raporda irdelenmediği anlaşıldığından, Mahkemece yapılan kıyı-kenar araştırmasının ve bu yönde düzenlenen bilirkişi raporlarının hüküm vermeye elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, Mahkemece diğer jeolog bilirkişi raporları yerine, 14/01/2008 düzenleme, 28/01/2008 havale tarihli jeolog bilirkişi kurulu raporuna ne sebeple itibar edildiği de hükmün gerekçesinde tartışılmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm verilemez.

 

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için üç kişilik jeolog mühendisi bilirkişi kurulu ve teknik bilirkişi aracılığı ile mahallinde yeniden keşif yapılmalı, dava konusu taşınmazın muhtelif yerlerine yeterli derinlikte gözlem çukuru açtırılarak zemin incelemesi yaptırılmalı, bilimsel veriler değerlendirilmek suretiyle kıyı-kenar çizgisinin nereden geçtiği ve taşınmazın niteliğinin ne olduğu açıklığa kavuşturulmalı, teknik bilirkişiden keşfi ve uygulamayı izlemeye elverişli rapor aldırılmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

 

VI. SONUÇ:

 

Açıklanan nedenlerle, müdahil davacı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 144 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor