6.3.3. Somut olaya gelince, mahallinde yapılan keşifte dinlenen kişiler; davacının çekişmeli taşınmaz üzerine 1980-1985’li yıllarda davacının babası tarafından ev yapıldığı, 1987 yılından sonra da davacının bu yerde oturmaya başladığını beyan etmiş olmaları, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda ise dava konusu taşınmazın üzerinde iki katlı ev ve bahçesinin bulunduğu belirtildiği halde, Mahkemece dava konusu taşınmazın kadastro sırasında hangi nedenle tescil harici bırakıldığı duraksamasız biçimde belirlenmemiş, gerekirse dosya arasına getirtilecek tesis paftaları incelenmek suretiyle taşınmazın neden tespit dışı bırakıldığı, önceki niteliğinin ne olduğu, taşlık, kayalık, çalılık gibi imar-ihya gerektiren yerlerden mi yoksa köy içi boşluk mu olduğu hususu açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması cihetine gidilmiştir. Oysa ki çekişmeli taşınmazın önceki niteliğinin belirlenmesi, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin ekonomik amaca uygun olup olmadığı ile taşınmazda zilyetlikle iktisap koşullarının en geç hangi tarihte tamamlanması gerektiği hususunun tayini yönünden son derece önemlidir.
1. Hukuk Dairesi 2022/4014 E. , 2022/5179 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince verilen onama kararı üzerine süresi içersinde davacı vekili tarafından karar düzeltme talep edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Bodrum ilçesi, Ortakent Mahallesi çalışma alanında bulunan, hudutlarını dava dilekçesinde belirttikleri taşınmaz bölümünün kadastro sırasında köy boşluğu olarak tescil harici bırakıldığını, müvekkilinin bu yeri 50-60 yıldır önce bahçe olarak, daha sonra bir bölümüne ev yapıp, avlusuyla birlikte kullandığını ileri sürerek, taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını, aynı zamanda taşınmaz imar planı kapsamında kaldığı için zilyetlikle de iktisap edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Ortakent-Yahşi Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; park, bahçe, kapanmış yollar, meydanlar ve benzeri yerlerin belediye adına tescil edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın da bu yerlerden olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 21/02/2013 tarihli ve 2009/284 E., 2013/190 K. sayılı kararı ile, dava konusu taşınmaz bölümünün ihdasen davalı ... adına tescil edildiği ve davacı yararına taşınmazda zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar:
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde, davacı vekili tarafından temyiz talebinde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazın davacı tarafından imar-ihya edilip 70-80 yıldır kullanıldığını, zilyetlikle iktisap koşullarının müvekkili lehine taşınmaz ihdasen davalı adına tescil edilmeden önce oluştuğunu, bu yerin öncesinin yol fazlası olmayıp köy boşluğu olduğunu belirterek, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Onama Kararı
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 14/12/2022 tarihli 2022/678 E., 2022/1070 K. sayılı kararı ile mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
4. Karar Düzeltme Talebi
Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen onama kararına karşı davacı vekili süresi içerisinde karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
5. Karar Düzeltme Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesindeki taleplerini tekrar ile onama kararının kaldırılmasını, mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
1958 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında, Bodrum ilçesi/Ortakent Belediyesi çalışma alanında bulunan taşınmaz bölümü, yol olarak haritasında gösterilmiş, bilahare taşınmaz yargılama sırasında 2010 yılında, 126 ada 2 parsel numarasıyla ve 305,76 metrekare yüzölçümüyle, arsa vasıflı olarak ihdasen Ortakent-Yahşi Belediye Başkanlığı adına tescil edilmiştir.
Dava; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunun'un 14/1. maddesi “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” Hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dava konusu taşınmazın yörede yapılan kadastro sırasında tescil harici bırakılmış, ardından 2006 yılında imar planı kapsamına alınmış, 02/07/2010 tarihinde ise ihdasen 126 ada 2 parsel numarası ile Ortakentyahsi Belediyesi adına tescil edilmiştir.
6.3.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesinde; orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz malların 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edileceği, il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda ise bu hükmün uygulanmayacağı düzenlenmiştir.
Diğer bir anlatımla; anılan madde gereğince, imar-ihyaya muhtaç olan taşınmazların onaylanmış imar planı kapsamında kalması halinde onay tarihine kadar imar ihyasının tamamlanmış ve devamında 20 yıllık zilyetlik süresinin doldurulmuş olması halinde kişiler adına tesciline karar verilebileceği tartışmasızdır. Şu halde çözümlenmesi gereken husus, taşınmazın öncesinin imar ihyaya muhtaç olup olmadığı noktasında bulunmaktadır. Zira aynı madde kapsamı uyarınca, öncesinde imar ihyaya muhtaç bulunmayan yerlerin zilyetlikle tasarruf edilmeye başlanması ve sürdürülmesi halinde 20 yıllık zilyetlik süresinin imar planının onaylandığı tarihe değil eldeki davada ihdasen tapu kaydının oluştuğu tarihe göre belirlenmesi gerekecektir.
6.3.3. Somut olaya gelince, mahallinde yapılan keşifte dinlenen kişiler; davacının çekişmeli taşınmaz üzerine 1980-1985’li yıllarda davacının babası tarafından ev yapıldığı, 1987 yılından sonra da davacının bu yerde oturmaya başladığını beyan etmiş olmaları, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda ise dava konusu taşınmazın üzerinde iki katlı ev ve bahçesinin bulunduğu belirtildiği halde, Mahkemece dava konusu taşınmazın kadastro sırasında hangi nedenle tescil harici bırakıldığı duraksamasız biçimde belirlenmemiş, gerekirse dosya arasına getirtilecek tesis paftaları incelenmek suretiyle taşınmazın neden tespit dışı bırakıldığı, önceki niteliğinin ne olduğu, taşlık, kayalık, çalılık gibi imar-ihya gerektiren yerlerden mi yoksa köy içi boşluk mu olduğu hususu açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması cihetine gidilmiştir. Oysa ki çekişmeli taşınmazın önceki niteliğinin belirlenmesi, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin ekonomik amaca uygun olup olmadığı ile taşınmazda zilyetlikle iktisap koşullarının en geç hangi tarihte tamamlanması gerektiği hususunun tayini yönünden son derece önemlidir.
6.3.4. Hal böyle olunca; öncelikle taşınmazın bulunduğu bölgeye ait Harita Genel Müdürlüğünden temin edilecek stereoskopik hava fotoğraflarının dosya arasına getirtilmesinden sonra yapılacak keşifle birlikte dosya jeodezi ve fotogrametri mühendisine tevdii edilerek, hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelenmesi yaptırılmak suretiyle, taşınmazın sınırını ve niteliğini, öncesinin taşlık- çalılık gibi imar ihyaya muhtaç olan yerlerden mi yoksa boş (hali) nitelikte mi bulunduğu, zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalı, böylece taşınmazın önceki niteliği belirlendikten sonra tüm dosya kapsamı bir bütün halde değerlendirilmek ve deliller tartışılmak suretiyle çekişmeli taşınmaz öncesi imar ihya gerektiren yerlerden ise, imar planının onaylandığı tarihe kadar, taşınmazın öncesi itibariyle imar ihya gerektiren yerlerden değil ise tapunun oluşum tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, taşınmazın önceki niteliği doğru bir şekilde belirlenmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
V. SONUÇ
Anılan bu hususlar karar düzeltme isteği üzerine bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK.un 440. maddesi uyarınca kabulüne, yukarıda belirtilen gerekçelerle Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 14/12/2022 tarihli ve 2022/678 Esas, 2022/1070 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına, hükmün açıklanan nedenlerle 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 27/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında zilyet edilmeyen yerlerden olması nedeniyle tescil harici bırakıldığı, taşınmazın yoldan ihdas işlemiyle 126 ada 2 parsel olarak Belediye adına tescil edildiği, taşınmaz üzerinde davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı yolu ile mülk edinme koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Dairenin 14.02.2022 tarih ve 2022/678 Esas, 2022/1070 Karar sayılı onama kararı doğrudur. Bu karardan dönülmesini gerektirecek yasada öngörülen karar düzeltme sebepleri bulunmadığından karar düzeltme talebinin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılmıyorum.