YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Eşe ait taşınmazların, vekaletname ile arkadaş ve tanıdıklara devredilmesi halinde, vekaletin kötüye kullanıldığı ve satışların muvazaalı olduğu gerekçesi ile taşınmazların iadesine karar verilebilir mi?

Karar Özeti

 

3.1. Bölge Adliye Mahkemesinin 16/04/2021 tarihli ve 2018/2703 E., 2021/548 K. sayılı kararıyla; kesinleşen ceza mahkemesi kararıyla davalı ...’ın davacı ve eski eşini resmi evrakta sahtecilik suretiyle dolandırdığının sabit olduğu, aynı davalının davacıdan aldığı vekaletname ile taşınmazı tanıdıkları ve arkadaşlarının babasına devrettikten sonra taşınmaz üzerine tasarrufta bulunduğu, taşınmazın kira bedellerini tahsil ettiği, taşınmazda ara malikler ile nihai malik olan davalı ...’in bir tasarrufunun bulunmadığı, satışın davacının talimatıyla yapılmadığı ve satış bedelinin davacıya ödenmediği, ara malikler ve davalıların birbirlerini tanıyan ve ticari alışverişleri olan şahıslar olup el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının a bendi uyarınca kesin olarak karar verilmiştir.

Karar

1. Hukuk Dairesi         2022/5056 E.  ,  2022/6354 K.

 

 

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

 

İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

 

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

 

I. DAVA

 

Davacı vekili dava dilekçesinde; 36544 ada 4 parseldeki 17 numaralı bağımsız bölümün maliki olduğunu, taşınmazın müteahhitliğini eski eşi ... ile davalı ...’ın yaptığını, ancak daha sonra ortaklıklarının husumetli bir şekilde son bulduğunu, davalı ...’ın kendisini arayarak aralarındaki güvene binaen gayrimenkul satışı için vekaletname göndermesini talep ettiğini, bunun üzerine gönderilen vekaletnameyi kullanarak maliki olduğu bağımsız bölümü vekalet görevini kötüye kullanarak önce dava dışı... adlı şahsa sattığını, bu şahsın ise kısa süre sonra davalı ...’ın ortağı... ...’in babası olan ...’e devrettiğini,...’nın ise taşınmazı yine...’ın arkadaşı olan davalı ...’e devrettiğini, bu maliklerin tamamının satışların muvazaalı olduğu hususunda bilgi sahibi olduğunu, kendisine taşınmaz satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL tazminatın davalı ...’dan satış tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsilini talep etmiştir.

 

II. CEVAP

 

Davalılar davaya süresi içerisinde cevap vermemiş, yargılama sırasında davanın reddini savunmuşlardır.

 

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

 

İlk Derece Mahkemesinin 29/12/2017 tarihli ve 2014/967 E., 2017/537 K. sayılı kararıyla; davaya konu taşınmazın davacıya 24/09/2012 tarihli işlemle arsa sahiplerine vekaleten eski eşi ... tarafından devredildiği, ancak ...’nun 06/05/2011 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan tüm haklarını...’a devrettiği, aynı tarihte ... ve... arasında kat karşılığı bina inşa etmek üzere adi ortaklık kurulduğu, bu tarihten sonra taşınmazın ortaklığın malı kabul edileceği, davacıya yapılan satışın yetkisiz vekil tarafından yapılmış olması nedeniyle davacının tapusunun sebepten yoksun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

IV. İSTİNAF

 

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

 

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

 

2.İstinaf Nedenleri

 

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava dilekçesindeki iddiaları da tekrarlayarak taşınmazın davacı adına kayıtlı olduğunu bilen davalının herhangi bir tapu iptali ve tescil davası açmadığını, eldeki davanın vekalet görevinin kötüye kullanılmasına ilişkin olduğunu, davacının bu gayrimenkulün yapımı sırasında kendisine ait olup ipotek ettirdiği başka bir gayrimenkulün banka aracılığıyla satıldığını, davalının ceza yargılamasında ceza aldığını, satış işlemlerinin kısa aralıklarla yapılması ve kira ilişkileri değerlendirilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

 

3. Gerekçe ve Sonuç

 

3.1. Bölge Adliye Mahkemesinin 16/04/2021 tarihli ve 2018/2703 E., 2021/548 K. sayılı kararıyla; kesinleşen ceza mahkemesi kararıyla davalı ...’ın davacı ve eski eşini resmi evrakta sahtecilik suretiyle dolandırdığının sabit olduğu, aynı davalının davacıdan aldığı vekaletname ile taşınmazı tanıdıkları ve arkadaşlarının babasına devrettikten sonra taşınmaz üzerine tasarrufta bulunduğu, taşınmazın kira bedellerini tahsil ettiği, taşınmazda ara malikler ile nihai malik olan davalı ...’in bir tasarrufunun bulunmadığı, satışın davacının talimatıyla yapılmadığı ve satış bedelinin davacıya ödenmediği, ara malikler ve davalıların birbirlerini tanıyan ve ticari alışverişleri olan şahıslar olup el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının a bendi uyarınca kesin olarak karar verilmiştir.

 

3.2. Karara karşı davalı ... vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuş, temyiz dilekçesinde özetle, davaya konu taşınmaz değerinin temyiz kesinlik sınırının üzerinde olduğunu, yargılama sırasında eksik harcın tamamlanmadığı Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile de tespit edilmesine rağmen dosyanın eksik harcın tamamlanması için ilk derece mahkemesine gönderilmediğini ve kararın kesin olarak verildiğini, oysa harcın tamamlanması halinde temyiz kanun yolunun açık olacağını belirtmiş, esasa ilişkin olarak dava konusu vakıaları kronolojik olarak açıkladıktan sonra davacının eski eşi ...’nun adi ortaklık ilişkisine rağmen aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle dava konusu 17 numaralı ve dava dışı 1 numaralı bağımsız bölümleri davacı ve kayınvalidesine sattığını, inşaatın devamı için davaya konu taşınmazın satılması hususunda davacı ile anlaşmaya varıldığını, vekaletle yapılan bu satışın kaybedilen bir hakkın geri kazanılması niteliğinde olduğunu, davacının dava dışı bir taşınmazını ipotek ettirdiği hususunun yargılama sırasında ileri sürülmediğini, ceza yargılamasının eldeki davadaki uyuşmazlıkla ilişkili olmadığını ileri sürerek, kesin kararın kaldırılmasını, davacı tarafa eksik harcın ikmali için süre verilmesini ve akabinde dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtaya gönderilmesini talep etmiştir.

 

3.3. Davalı vekilinin temyiz talebi hakkında Bölge Adliye Mahkemesinin 30/09/2021 tarihli ek kararıyla; HMK’nın 366/1. maddesi yollamasıyla 346/1. maddesi uyarınca kesinlik nedeniyle davalının temiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

 

V. TEMYİZ

 

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

 

1.1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 

1.2. Dairenin 19.01.2022 tarihli ve 2021/9542 E., 2022/418 K. sayılı kararı ile gayrimenkulün aynına ilişkin davalarda dava değerinin taşınmazın keşfen belirlenen değeri olduğu, eldeki davada dava değerinin temyiz kesinlik sınırının üzerinde olduğu, karara karşı temyiz yolunun açık olduğu gözetilmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince temyiz talebinin reddine ilişkin olarak tesis edilen ek kararın isabetsiz olduğu, ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının, temyiz yoluna başvurmayan davalı ...’a tebliğ edilmediği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin 30/09/2021 tarihli ve 2018/2703 E., 2021/548 K. sayılı ek kararının kaldırılmasına ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı ...’a tebliği için dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir.

 

1.3. Dairece verilen geri çevirme kararı üzerine bu kez Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 

2. Temyiz Nedenleri

 

2.1. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesindeki hususları tekrarlayarak kararın bozulmasını talep etmiştir.

 

2.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle, Bölge Adliye Mahkemesince kararın kesin olarak verildiğini ve diğer davalı ...’ın temyiz talebinin reddedildiğini, buna ilişkin kararlarının müvekkiline tebliğine rağmen ek kararın kaldırılmasına ve temyiz yolunun açık olduğuna ilişkin Yargıtay kararının tebliğ edilmediğini, bu nedenle verilen Daire kararından 07/06/2022 tarihinde haberdar olduklarını, kesin karar verilmiş olması nedeniyle hükmün infaz edildiğini, kararın henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle tapunun ara kararla tekrar müvekkili adına tescil edilmesi aksi takdirde tapu siciline şerh koyulması gerektiğini, müvekkilinin davalı ... ve dava dışı ... ile ticari ilişkileri nedeniyle tanıştığını, davaya konu taşınmazın demir işçiliğinin davalı... tarafından yapıldığını, Fettah’ın bu hizmeti karşılığında taşınmazı satın aldığını ve kardeşi... adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin de...’a Anamur’daki farklı bir inşaat için mal sattığını, buna dair faturaların dosyada bulunduğunu, bu şekilde daire trampası yapılmasının yaygın olduğunu, hem müteahhit olan hem de emlakçılık yapan...’ın taşınmazı diğer malikler adına kiraya verdiğini, müvekkilinin de kiranın aynı koşullarda devamını istediğini, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, diğer ara maliklerin davalı gösterilmemesinin de hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

 

3. Gerekçe

 

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

 

Dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.

 

3.2. İlgili Hukuk

 

3.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

 

3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

 

3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

 

3.2.4. TMK'nın 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK'nın 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." düzenlemeleri yer almaktadır.

 

3.2.5. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin 2018/36896 Başvuru nolu kararı da bu yöndedir.

 

3.2.6. Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi ise, “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. (Örn: 1.H.D. 2020/3743E, 2021/4867K )

 

3.2.7. Harçlar Kanunu'nun uygulanması (kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle) hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.

 

3.3. Değerlendirme

 

3.3.1. Hemen belirtmek gerekir ki, Bölge Adliye Mahkemesince verilen 16/04/2021 tarihli ve 2018/2703 E., 2021/548 K. sayılı karar ve 30/09/2021 tarihli ek kararı davalı ... vekiline 20/03/2022 ve 19/03/2022 tarihlerinde tebliğ edilmiş, davalı ... vekili tarafından temyiz süresi geçirilerek 07/06/2022 tarihinde temyiz dilekçesi sunulmuş ise de 16/04/2021 Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin olarak verildiği, 30/09/2021 tarihli ek kararı ile de diğer davalının temyiz talebinin reddine karar verildiği, eldeki davada temyiz yolunun açık olduğuna ve ek kararın isabetsiz olduğuna dair Dairenin 19.01.2022 tarihli ve 2021/9542 E., 2022/418 K. sayılı kararının da davalı ... vekiline tebliğ edilmediği anlaşıldığından davalının temyiz talebinin süresinde olduğunun kabulünün gerektiği, aksi yöndeki bir kabulün adil yargılanma hakkı ile bağdaşmayacağı değerlendirilmiştir.

 

3.3.2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) numaralı paragraflarında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre (IV/3.1.) numaralı paragrafta gösterilen gerekçe ile işin esası hakkında yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

 

3.3.3. Ne var ki, yukarıda yer verilen Kanun hükümlerine göre taşınmazın aynına ilişkin davalarda dava değerinin taşınmaz değeri olduğunun kabulü zorunlu olup Mahkemece 95.000,00 TL olarak belirlenen bu değer üzerinden harca hükmedilmesi gerekirken dava dilekçesinde yer verilen 50.000,00 TL değer üzerinden hüküm kurulması isabetsiz ise de bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.

 

VI. SONUÇ:

 

Açıklanan nedenlerle; Bölge Adliye Mahkemesinin esas hakkındaki 16/04/2021 tarihli ve 2018/2703 E., 2021/548 K. sayılı hükmünün 3. bendinin “c” fıkrasında yer alan “Alınması gerekli 3.415,50 TL harçtan peşin alınan 853,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.561,60 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,” ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine “Alınması gerekli 6.489,45 TL harçtan peşin alınan 853,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.635,55 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,” cümlesinin yazılmasına, kararın bu haliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harçların istek halinde iadesine, 03/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 218 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor