Bahçe ve çayır olarak kaydı yapılan yerin mera vasfında olduğu ve mera özel siciline tescilinin gerektiğine ilişkin davada, hangi hususlar incelenerek karar verileceği hk
1. Hukuk Dairesi 2022/5609 E. , 2022/6773 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında yapılan yargılama sonucunda davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine; çekişmeli taşınmazların bulunduğu Mahmudiye Köyü’nde 2001 yılında yapılan mera tahdit ve tespit çalışmaları sırasında mera olarak belirlenen taşınmazların kadastro tespitleri sırasında tarla, bahçe ve çayır vasfı ile 26 parsele bölünerek Mahmudiye Köyü Tüzelkişiliği adına tespit edilmesinin ve sonrasında yapılan imar, ifraz ve ferdileştirme işlemlerinin hatalı olduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan mera alanlarının zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek tapu iptal ve mera özel siciline tescil istemiyle dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalı, Mahmudiye Köyünde 2002 yılında revizyon kadastro çalışmaları yapıldığını, dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu çok sayıda parselin tarla, çayır ve bahçe vasfı ile Mahmudiye Köyü Tüzelkişiliği adına tespit edildiğini, yasal süresi içerisinde bu tespite herhangi bir itiraz olmadığından kesinleştiğini, daha sonra söz konusu taşınmazların Köy İhtiyar Heyetinin 03.07.2006 tarihli ve 2 numaralı kararıyla bedel karşılığında S.S. Mahmudiye Köyü Kalkınma Kooperatifine satıldığını ve 03.07.2006 tarih ve 172 yevmiye numaralı tescil işleminin yapıldığını, satışın ardından Ordu İl Genel Meclisinin 07.09.2007 tarih ve 134 sayılı kararıyla imar uygulaması yapıldığını ve yerin tamamının 912 parsele bölündüğünü, bu parsellerden birisinin tapu maliki Kooperatiften müvekkili tarafından satın alındığını, Ordu İl Genel Meclisinin 07.09.2007 tarihli kararına davacı kurum tarafından yasal 30 günlük askı ilan süresi içerisinde herhangi bir itiraz olmadığını ve idare mahkemesinde işlemin iptali talebini içerir herhangi bir dava açılmadığını, davacının eldeki davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin ise iyiniyetli 3. kişi olduğunu ve 4723 Sayılı Türk Medeni Kanunun 1023. maddesi gereğince tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak kazandığı mülkiyet hakkının korunması gerektiğini, yasal düzenlemeler ve Yargıtay içtihatları ışığında bir yerin mera vasfına haiz olabilmesi için yetkili makamca yapılmış bir tahsis ve tescil işleminin ya da kadimden beri mera amacıyla kullanılıyor olması gerektiğini, bir yerde mera kanununa göre kurulan komisyon çalışmalara başlamış ise o yerin mera kaynakları arasına alınıp alınmayacağına mera komisyonunun karar vereceğini, kadim kullanma hakkının varlığı ise komisyonun henüz göreve başlamadığı yerlerde ileri sürülebileceğini, dava konusu taşınmazın bulunduğu Mahmudiye Köyünde 2001 yılında mera tahdit ve tespit çalışmaları yapıldığını, komisyonca dava konusu taşınmazın mera kaynakları arasına alınmadığını, dava konusu taşınmazlara ait vergi kayıtlarının olduğunu, dava konusu taşınmazın bulunduğu alan incelendiğinde eskilerin evlek olarak tabir ettiği, kişilere ait taşınmazların kimi yerde taş kimi yerde topraktan setlerle bölündüğünü, bu hususun bireysel kullanımı ortaya koyduğunu, toprak yapısının tarıma elverişli olduğunu, Mahmudiye Köyünün Merasının dava konusu alana uzak mesafede yer aldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 27.05.2016 tarihli ve 2013/296 Esas, 2015/207 Karar sayılı kararıyla Ordu İli Mera Komisyonu tarafından, dava konusu taşınmazların bulunduğu Mahmudiye Köyü’nde mera/yaylak/kışlak/otlak/çayırların 4342 sayılı Mera Kanunu’na göre tespit ve tahdidi çalışmaları tamamlanarak mera komisyonunun 01.07.2011 tarih ve 2011/13 sayılı Kararı ile Mahmudiye Köyü’ne tahsis edildiği ve askıya çıkarılarak tahsis işlemlerinin kesinleştiği; çekişmeli taşınmazların başında muhtelif tarihlerde farklı ziraat bilirkişi kurulları oluşturularak yapılan keşiflerde ".....ve ......" dışındaki bütün zirai bilirkişi kurulu raporlarında çekişme konusu taşınmazların “tarım arazisi olduğu” tespitinin yapıldığı, keşifte komşu köylerden dinlenen mahalli bilirkişi ve davalı tanıklarının dava konusu taşınmazların “tarım arazisi vasfında” olduğunu beyan ettikleri, dava konusu yerde mera komisyon çalışmalarına başlandığı halde çekişmeli taşınmazların komisyonca mera kaynakları arasına alınmamış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde, delillerin takdiri ve olaya uygulamasında hataya düşüldüğünü belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m.33). İddianın ileri sürülüş şekli, dosya kapsamına göre dava, çekişmeli taşınmazların kadastro öncesinde mera olarak sınırlandırılmış olması nedenine dayalı Hazine tarafından açılan tapu iptali ile tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.’’ hükmünü havidir. Olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve taşınmazın zilyedi adına tespitine ilişkin temel koşullar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz, aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi adına tespit ve tescil edilecektir.
3.2.2 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesine göre, orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.
3.2.3. Zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması ve kullanılması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).
3.2.4. Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyedi lehine taşınmazın tespiti koşullarına ilişkin yapılan açıklamaların yanında, 3402 sayılı Kanun'un "Hazine adına tespit" başlıklı 18. maddesinde;
"Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.
Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" hükmüne yer verilmiştir.
3.2.5. 3402 sayılı Kanun'un 18. maddesinden önce gelen 13, 14 ve 17. maddelerinde mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kanun'un önceki maddelerinde özel veya tüzel kişiler adına taşınmaz malların tespit ve tescil şartlarına yer verilmişken, Kanun'un 18/1. fıkrası ile bunların dışında kalan ve tescile tabi olan malların Hazine adına tespit ve tescil edileceği, diğer bir deyişle özel ve tüzel kişiler lehine iktisap şartları oluşmayan malların Hazineye ait olması esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise kamunun yararlanmasına mahsus orta malları ile hizmet mallarının (3402 sayılı Kanun'un m. 16/1), ormanların (6831 sayılı Orman Kanunu m. 1 vd), devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da (TMK'nın m.715) kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca devlete kalan yerlerin olağanüstü zamanaşımı zilyetliği yolu ile kazanılamayacakları açıkça ifade edilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Kadastro sonucu Mesudiye İlçesi Mahmudiye Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 2; 102 ada 1; 104 ada 1; 105 ada 1;106 ada 16-21 ve 110 ada 1 parsel sayılı sırasıyla 2850,31; 5209,61; 470,86; 3311,11; 9442,34; 49880,30 ve 23017,73 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar; kadimden beri köy tüzelkişiliğinin zilyetliğinde olduğu ve köy halkı tarafından çayır olarak kullanıldığı; Ordu İl tarım Müdürlüğü tarafından yapılan mera sınırlandırma haritasında mera dışı bırakıldıkları gerekçesiyle çayır vasfıyla; 101 ada 1; 103 ada 1; 106 ada 1-11-20; 107 ada 1 ve 109 ada 1 parsel sayılı sırasıyla 28367,48; 8680,90; 68757,76; 29007,52; 73464,52; 25733,97 ve 61888,73 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar esasen köy tüzel kişiliğinin zilyet ve tasarrufunda iken köy halkından şahıslarca zeminde sınırlar oluşturulmak suretiyle özü değiştirilerek tarla haline getirildikten sonra bu yerlerin terk edildiği, mera sınırlandırma haritasında da mera dışı bırakıldıkları gerekçesiyle tarla vasfıyla; 106 ada 4-5-6-7-8-9-10-12-14-15 ve 18 parsel sayılı sırasıyla 2609,38; 1915,32;917,38;809,80; 888,26; 1559,24;1837,61;1505,07;3933,46; 2817,04 ve 12035,95 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar ise beyanlar hanesinde işgalcileri belirtilmek suretiyle; köyün kadim çayırı iken beyanlar hanesinde yazılı şahıslarca özü değiştirilerek tarla haline getirildiği ve mera sınırlandırma haritasında da mera dışı bırakıldıkları gerekçesiyle bahçe vasfıyla(toplam 26 adet kadastro parseli) Mahmudiye köyü tüzelkişiliği adına tespit ve tescil edildikten sonra 2006 yılında S.S. Mahmudiye Konut Yapı Koop.ne kayden satılmış; bilahare imara tabi tutulmuş ve Ordu İl genel Meclisi’nin 7.9.2007 tarih ve 2007/134 sayılı kararı ile bu imar planları onaylanarak 30 günlük askı sonucunda kesinleşerek yürürlüğe girmiş ve akabinde 101 ada 1-2; 102 ada 1-103 ada 1-104 ada 1-105 ada 1-106 ada 1-107 ada 1 ;108 ada 1;109 ada 1 ve 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar ihdas, tevhit ve ifraz işlemleri sonucunda iş bu davaya konu 159 ada 2 parsel sayılı 316,31 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ferdileştirme nedeniyle davalı ... adına 13.11.2008 tarihinde kayden tescil edilmiştir.
3.3.2. Mahkemece, Ordu İli Mera Komisyonu tarafından, dava konusu taşınmazların bulunduğu Mahmudiye Köyü’nde mera/yaylak/kışlak/otlak/çayırların 4342 sayılı Mera Kanunu’na göre tespit ve tahdit çalışmaları tamamlanarak mera komisyonunun 01.07.2011 tarih ve 2011/13 sayılı Kararı ile, Mahmudiye Köyü’ne tahsis edildiği ve askıya çıkarılarak tahsis işlemlerinin kesinleştiği, çekişmeli taşınmazlar başında muhtelif tarihlerde farklı ziraat bilirkişi kurulları oluşturularak yapılan keşiflerde "Metin Deveci, Lütfü Bekdemir ve Atnan Uğur" dışındaki bütün zirai bilirkişi kurulu raporlarında, çekişme konusu taşınmazların “tarım arazisi olduğu” tespitinin yapıldığı, keşifte komşu köylerden dinlenen mahalli bilirkişi ve davalı tanıklarının, dava konusu taşınmazların “tarım arazisi vasfında” olduğunu beyan ettikleri, dava konusu yerde mera komisyon çalışmalarına başlandığı halde, çekişmeli taşınmazların komisyonca mera kaynakları arasına alınmamış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği belirtilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmadığı gibi, keşif zaptı ve bilirkişi raporlarının dosyada olmadığı anlaşılmıştır.
3.3.3. Davacı Hazine, yukarıda da değinildiği üzere, 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında kadim köy merasının, 26 adet kadastro parseline bölünerek bahçe, tarla ve çayır vasıflarıyla Mahmudiye Köyü Tüzel kişiliği adına tespit ve tescil edildiği ve akabinde satış, ihdas, tevhit ve ifraz görerek dava konusu imar parsellerinin oluştuğu iddiasıyla dava açmıştır. Nitekim, aynı gün temyiz incelemesi yapılan iş bu dosya ile diğer dosyalarda yer alan fen bilirkişi raporları ile dosya içindeki diğer bilgi ve belgelerden, imar ile oluşan komşu parsellerin de aynı iddia ile dava konusu olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere kadastro; sınırları arazi ve harita üzerinde belirtilerek, taşınmaz malların çapa bağlanması işlemi olup, dava da kadastro öncesi nedene dayalı olduğuna göre, arazi bütünlüğünün değerlendirilmesi açısından aynı kadastro parselinin haritası (çapı) içerisinde kalan imar parsellerine ait dava dosyalarının keşiflerinin birlikte yapılması, fen ve ziraatçi bilirkişi kurulu tarafından, öncelikle kadastral parsel bazında; daha sonra ise davaya konu imar parseli bazında rapor düzenlenmesi gerekirken arazi bütünlüğü gözetilmeksizin her bir dosyada, imar parselleri hakkında ayrı ayrı değerlendirme yapılmış olması usul ve amaca uygun olmamıştır.
3.3.4. Öte yandan, davacı Hazine dava dilekçesinde, Mahmudiye Köyü Tüzel Kişiliği tarafından, mera olduğu iddiasıyla tapu iptali talepli olarak Gölsan A.Ş aleyhine açılan dava sonucunda, Mesudiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.04.2001 tarih ve 1985/84 Esas, 2001/166 Karar sayılı kararı ile davalının tapu kaydının 20.000 metrekarelik bölümünün mera olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiği, bu hükme konu yerin çekişme konusu alanın hemen bitişiğinde bulunduğu, ancak kadastro çalışmaları sırasında bu mahkeme kararı da dikkate alınmayarak, bu yerin köy tüzelkişiliği adına tarla, çayır ve bahçe vasfıyla tespit ve tescil edildiğini de ileri sürmüştür. Nitekim; Mahkemece, Mahmudiye Köyü’nde çekişmeli taşınmazlarla ilgili mera çalışması yapılıp yapılmadığına ilişkin olarak İl Mera Komisyonu’ na yazılan 24.10.2011 tarihli müzekkereye Ordu İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nce verilen 11.1.2012 tarihli cevapta “1985/84 sayılı dava dosyasında kadimden beri mera olduğu gerekçesiyle açılan tapu iptal davasına konu yerin mera olarak tahdit edilmesi gerekirken; Mesudiye Kadastro Müdürlüğü tarafından Mahmudiye Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit ve tescil edildiği ve bu yerlerin 1985/84 Esas sayılı dosyada dava açan Mahmudiye Köyü Tüzel Kişiliği tarafından S.S. Mahmudiye Yapı Kooperatifi' ne satışı yapılan yerler olduğu” bildirildiği halde, bu husus da göz ardı edilmiştir. Söz konusu dava dosyasının (1985/84) tarafları ile eldeki dava dosyasının tarafları farklı ise de, söz konusu davaya konu yerin öncesinin mer’a olduğunu belirleyen tapu iptali kararının, temyiz incelemesi yapılan bu dosyalarda taşınmazın hukuki niteliği yönünden “güçlü delil” oluşturacağı kuşkusuz olup, davacı tarafça delil olarak bildirilen bu dosyanın hükmüne esas 15.12.2000 tarihli teknik bilirkişi krokisinde gösterilen mera alanının, iş bu dosyalarda yer alan taşınmazlar ile ilgisi, bu taşınmazlara kısmen yahut tamamen isabet edip etmediği, isabet etmiyor ise taşınmazlara göre konumunun ne olduğu hususlarının da değerlendirilmesi gerekirken söz konusu dosya değerlendirilmemiştir.
Yine gelen müzekkere cevaplarından, mahkeme gerekçesinin aksine, 2011/13 sayılı mera komisyonu tahsis kararının mera özel siciline tescil ettirilemediği ve daha sonra İl Mera Komisyonu tarafından 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 15. maddesi kapsamında tahsis çalışmalarının yenilendiği anlaşıldığına göre, mahkemenin bu taşınmazın mera kaynakları arasına alınmadığına ilişkin gerekçesi de, değil tespit tarihi, dava tarihi itibariyle dahi kesinleşmiş bir mera tahsis kararının bulunmaması nedeniyle isabetsizdir.
Ayrıca; aynı gün temyiz incelemesi yapılan bir kısım dosyalarda taşınmazın fiili durumu dikkate alınarak orman bilirkişisi refakate alınmak suretiyle keşif yapıldığı (2020/2715, 2605, 2619, 2622, 2623, 2663, 2676, 2700, 2683, 2615, 2724, 2596, 2618, 2723, 2639 ve 2018/1544 gibi) ve keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporlarında, çekişmeli taşınmazların bulunduğu Mahmudiye Köyü’nde 3402 sayılı Kanuna göre 155 nolu orman kadastro komisyonu tarafından orman kadastrosu yapıldığı ve hakkında rapor düzenlenen taşınmazların orman sınırları dışında kaldığı, bir kısmının 3116, 4785, 5858 ve 6831 sayılı Yasalar karşısındaki durumlarına göre “Orman Sayılan”, bir kısmının ise “Orman Sayılmayan” yerlerden olduğu, amenajman haritalarında taşınmazın “Me” rumuzlu mera alanı içerisinde kaldığı belirlendiği halde mahkemece bu husus üzerinde de durulmadığı gibi; temyiz incelemesi sırasında geri çevirme kararlarına istinaden dosyalar arasına gönderilen Orman İşletme Şefliği’nin 29.5.2020 tarihli müzekkere cevaplarında, “Mahmudiye Mahallesi’nde Orman Kadastro Çalışması yapılmadığı, ancak 07.02.2009 tarihinde yapılan Kadastro çalışmaları olduğunun” bildirilmiş olması karşısında söz konusu çalışma alanında orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı da tam olarak anlaşılamamış ve bu hususta tereddüt hasıl olmuştur.
Yine iş bu dosyada yapılan keşifte beyanına başvurulan mahalli bilirkişi ve tanıklar, çekişme konusu alanın mera olmadığını beyan etmekle birlikte, köyün merası ile dava konusu yerlerin bitişik durumda olduğunu, mera ile arasında herhangi bir sınır olmadığını da beyan etmişler ve iş bu dosyada refakate alınan 3 ziraat mühendisi bilirkişiden ikisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmazın mera vasfına haiz olmayan marjinal tarım arazisi vasfında olduğu bildirilmiş, diğer ziraat mühendisi bilirkişinin düzenlediği raporda ise, çekişmeli taşınmazın mera vasfında olduğu bildirmiş olup, bu haliyle raporlar arasında çelişki doğduğu halde bu çelişki yöntemince giderilmeksizin ve rapor içerikleri de neredeyse tamamen zıt unsurlar içerdiği halde (sınırları belirgin/belirgin değil; tarımsal amaçlı işlenmemiş topraklarda bulunması gerekli kök, kök kalıntısı, zengin ölü örtü ve humus bakiyesi gibi teknik bulgular mevcut/mevcut değil gibi), başka taşınmazlar hakkında düzenlenen ziraatçi bilirkişi kurulu raporlarına atıf yapılmak suretiyle, taşınmazın mera vasfında olmadığı ve mera kaynakları arasına alınmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi de isabetli olmamıştır.
3.3.5. Hal böyle olunca; Anayasa’nın 141 ve 6100 sayılı HMK’nın usul ekonomisi ilkesi başlığını taşıyan 30. maddesinde yer alan “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür” hükmü ve 6100 sayılı HMK’nın “Davaların birleştirilmesi”ne ilişkin 166. maddesi dikkate alınarak, yargılamanın makul sürede ve sağlıklı bir şekilde yürütülüp sonuçlandırılabilmesi için, öncelikle Hazine tarafından aynı nedene dayanılarak açılan tüm davalar birleştirilmeli; bundan sonra, çekişmeli taşınmazların geldiği kadastro parsellerinin tümünü bir arada gösterir kadastro paftasının onaylı örneği ile ilk tesis tarihi itibariyle kadastro tutanakları ve dayanak kayıtları ile komşu parsellerin (Mahmudiye Köyü’nde yer alan ve krokide görülen komşu tüm parseller ile özellikle kuzeyden bitişik Gölköy İlçe sınırı içerisinde yer alan 811 ada 1; 812 ada 1; 813 ada 1 ve varsa tespit edilecek diğer komşu parsellerin) tespit tutanak ve dayanak kayıtları (tespite esas tapu kaydı, vergi kaydı,mahkeme ilamları vs.) ile varsa orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ve taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ile en eski tarihli memleket haritası ve temin edilebilen en eski tarihli hava fotoğrafları ile kadastro tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait 3 ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, daha önceki keşiflere katılan bilirkişiler dışında ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu (öğretim görevlisi statüsünde); 3 kişilik orman bilirkişi (öğretim görevlisi statüsünde) kurulu, 3 kişilik harita ve fotogrametri uzmanı bilirkişi kurulu ile fen bilirkişisi ve bölgeyi bilen ve komşu köylerden seçilecek mahalli birkişiler ve taraf tanıklarının katılımıyla keşif yapılmalı; yapılacak bu keşifte dinlenilecek tanık ve mahalli bilirkişilerden, öncelikle Mahmudiye Köyü’nün merasının neresi olduğu sorulup teknik bilirkişiden gösterilen alanların harita üzerinde işaretlenmesi istenmeli; bundan sonra davaya konu taşınmazların öncesinin ne olduğu, geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığı, çekişmeli kadastral parsellerle önceki keşiflerde bitişik olduğu mahalli bilirkişi ve tanıklarca bildirilen mera alanları arasında ayırıcı nitelikte unsur bulunup bulunmadığı, taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı sorulmalı, uzman harita mühendisi ve fen bilirkişisinden Mesudiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.04.2001 tarih ve 1985/84 Esas, 2001/166 Karar sayılı dosyasında hükme esas alınan 15.12.2000 tarihli teknik bilirkişi krokisi ile çekişmeli taşınmazların kadastro paftası ölçekleri eşitlenmek suretiyle çakıştırılarak, iş bu dosyalarda yer alan taşınmazlar ile ilgisini, bu taşınmazlara kısmen yahut tamamen isabet edip etmediğini ve isabet etmiyor ise taşınmazlara göre konumunu gösterir kroki düzenlettirilmeli, düzenlettirilecek bu krokide, her bir dava konusu parsel ile haklarında aynı nedenle dava açılıp da temyiz incelemesinden geçerek yahut temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen imar parselleri de farklı renklerde işaretlenerek gösterilmesi istenmeli; hava fotoğrafı ve memleket haritası ile kadastro paftası ölçeği harita çizim programları aracılığıyla eşitlenerek çekişmeli taşınmazların konumu çevre parsellerle birlikte harita üzerinde gösterilmeli, bundan sonra hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak; çekişme konusu taşınmazların öncesinin ne olduğunun ve iddia edildiği üzere üzerlerinde tarımsal amaçlı kullanım olup olmadığının ve mevcut ise ne şekilde kullanıldığının belirlenmesine çalışılmalı; davacı Hazinenin mera iddiasıyla açmış olduğu davanın, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tüm yerleri (özellikle somut olayda, taşınmazın 3 hududunun neredeyse tamamen; bir hududunun da kısmen orman vasıflı taşınmazlarla çevrili olduğu dikkate alınarak, orman vasfında sayılan yahut orman boşluğu olan yerleri de) kapsamına alacağı dikkate alınarak; orman bilirkişi kurulundan, yörede keşinleşmiş orman tahdidi bulunup bulunmadığını, mevcut ise çekişme konusu taşınmazların orman tahdidine göre konumunu gösteren rapor alınmalı; şayet taşınmazlar kesinleşen orman tahdidi dışında kalıyor ise bu tarz yerlerin 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca artık orman sayılan yerlerden olmayacağı açık ise de, aynı Kanun’un 17/2 maddesi hükmüne göre orman içi boşluk niteliğinde bir yer olup olmadığının da (bu tarz boşluklar orman sayılmasa da orman bütünlüğünü bozması nedeniyle zilyetlikle kazanılamayacak yerler olması nedeniyle) raporda değerlendirilmesi istenilmeli; orman tahdidi yoksa, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları, varsa ortofoto haritaları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları, ortofoto haritaları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, bilhassa hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazların o tarihlerdeki nitelikleri, üzerlerinde varsa ağaçların yaşı, cinsi, adedi, kapalılık durumu ve kullanım durumu, imar ve ihya varsa tamamlanma tarihi, üzerinde sürdürülen zilyetlik varsa niteliği ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği hususlarının açıklandığı, yalnız büro incelemesine değil uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınarak taşınmazların hukuki durumları (orman vasfını haiz olup olmadıkları) tayin ve tespit edilmeli; ziraatçi bilirkişi kuruluna, çekişmeli taşınmazların niteliğini belirten, mera parseli/parselleri ile arasında doğal ya da yapay ayrıcı unsur bulunup bulunmadığını, meradan açma olup olmadıklarını irdeleyen, kullanım durumlarını ve zilyetlik sürelerini kesin olarak belirleyen rapor düzenlettirilmeli ve rapora taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş komşu taşınmazlar ve mera parseli/parselleri ile arasındaki sınırları gösterecek şekilde renkli fotoğrafların eklenmesi istenilmeli; tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri varsa yakın taşınmaz tutanak ve dayanaklarıyla bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanacak söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli ve ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
V. SONUÇ
Mahkemece, belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; 6100 sayılı HMK'nın, "hükmün kapsamı" başlığını taşıyan 297. maddesinin 1. fıkrası (b) bendine aykırı biçimde, davalının adresinin ve TC kimlik numarasının karar başlığında gösterilmemiş olması da isabetsiz olup, davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.