YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Genel kurul kararı ile kamu zararına neden olundu ise, kurul üyelerinin de zarardan sorumlu oldukları hk.

Karar Özeti

Genel kurul kararı ile kamu zararına neden olundu ise, kurul üyelerinin de zarardan sorumlu oldukları hk.

Karar

 

Kamu İdaresi Türü          Belediyeler ve Bağlı İdareler     

 

Yılı         2017    

 

Dairesi  7           

 

Dosya No           45003  

 

Tutanak No        47859  

 

Tutanak Tarihi   1.7.2020            

 

Kararın Konusu Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar        

 

 

Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü memur personeline ikramiye ödenmesi:

 

81 sayılı İlamın 3. maddesiyle; memur personele mevzuatta yer almamasına rağmen 2017 yılı içerisinde iki maaş tutarında ikramiye ödemesinde bulunulduğu gerekçesiyle … TL’nin tazminine ilişkin hüküm tesis edilmiştir.

 

Sorumlular (Ödeme Emri Belgesi Üzerinde İmzası Bulunan-Harcama Yetkilisi sıfatıyla temyiz talep eden Memur … ve 73 arkadaşı) (aynı ilam maddesinden sorumlu diğer sorumluların kendi gündem sıralarında görüşülen tüm temyiz dosyalarında da tamamen aynı olmak üzere), ortaklaşa gönderdikleri temyiz dilekçesinde özetle;

 

SORGUDA (VE SONRASINDA İLAMDA) YER VERİLMİŞ OLAN TESPİTİN, KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİNİN HATALI YORUMLANMASI NETİCESİNDE ELDE EDİLDİĞİNİ:

 

Bilindiği ve sorgu kâğıdında (sonrasında İlamda) da yer verildiği üzere, 2560 sayılı İSKİ Kanununun Genel Kurulun Görevleri başlıklı 6 ncı maddesinin (d) bendinde yer alan “yılda iki maaşı geçmemek üzere verilecek ikramiyelerin miktar ve zamanını belirlemek” ibaresinin 11/10/2011 tarihli ve 666 sayılı KHK’nın 1 inci maddesi ile yürürlükten kaldırıldığını, daha sonra 666 sayılı KHK ile bu bentte yapılan düzenlemenin 10/10/2013 tarihli ve 28791 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 27/12/2017 tarihli ve 2011/39 Esas 2012/05 sayılı Kararı ile iptal edildiğini, Anayasanın 153 üncü maddesinde:

 

“Anayasa Mahkemesinin kararlan kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

 

Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

 

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

 

İptal kararları geriye yürümez.

 

Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve vargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

 

Denilmekte olduğunu, bu konuya ilişkin sorgu (sonrasında ilam) metninde; herhangi bir kanun hükmüne ilişkin yeni bir düzenleme içeren bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı ile ortadan kaldırıldığında eski düzenlemenin yeniden yürürlüğe girmesi mümkün olmadığından, yani Anayasa Mahkemesinin 666 sayılı KHK'yı iptal etmiş olmasının söz konusu eski hükmü kendiliğinden tekrar yürürlüğe sokmayacağından ve bu konu ile ilgili T.B.M.M’ de yeni bir kanun düzenlemesi yapılmadığından; yapılan işlemlerin hukuki dayanağı olmadığı hususlarından bahsedildiğini, oluşan söz konusu bu durum ile ilgili olarak, bilindiği üzere; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesinin; iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğunun aşikâr olduğunu, aynı şekilde, hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlarım değişik iptal kararlarında gerekçe gösterildiğini, zaten Anayasada, kazanılmış haklar, hukuksal güvenliği ve istikrarı ortadan kaldırıcı ya da toplumun adalet anlayışını zedeleyici sonuçlar doğmasından kaygı duyulması nedeniyle, iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin kabul edildiğini, bu noktada hükmün Anayasa’daki geriye yürümezlik ilkesinin lâfzı yorumunun değil amaçsal yorumunun dikkate alınması gerektiğini, zira Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının geriye yürümemesi ile amaçlananın; kanunun uygulanması ile elde edilen kazanılmış hakların korunması ve hukuk güvenliğinin zedelenmemesi olduğunu, diğer bir ifadeyle, iptal kararlarının geçmişe yürümemesi ile bireylerin devlete olan güveninin; böylece, kazanılmış hakların korunmasının amaçlandığını, Anayasanın 153 üncü maddesindeki; “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanmasının hukuk devleti ilkesinin ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da açık bir şekilde ters düşeceğini, bu noktada, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının geriye yürümemesinin temel gerekçesinin kazanılmış hakların korunması ile hukuki güvenlik ve istikrar ilkesi olmakla birlikte bu gerekçelerle, yasama organına bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden, onlara telafisi imkânsız zararlar veren yasalar yapmasına imkân tanımasının önüne geçilebildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.02.2005 tarihli ve 2005/21-66 Esas ve 2005/93 Sayılı Kararında;

 

“… Türk Anayasal sistemimle benimsenen iptal kararının geriye yürümezliği kuralının getiriliş amacı. Devlete nüven duygularını sarsmamak Devlet yaşamında kargaşaya neden olmamak, toplum huzurunun sarsılmamasını savlamak olarak özetlenebilir. Bu hükmün Anayasa'da yer almasının nedeni, 1961 Anayasasının 150. maddesinin gerekçesinde “içtimai huzur mülahazasına” dayandırılmıştır. Esasen bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde, tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların (kazanılmış haklar) korunması hukuk devletinin gereğidir. O nedenle hukuksal ve maddi alanda etkisini göstermiş hukuk kuralları uyarınca tamamlanmış ve sonuçlarını doğurmuş bulunan kazanılmış haklara Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün geriye yürümeyeceğinin (ceza mahkûmiyetlerinde durum farklıdır) kabulü kaçınılmazdır.

 

Kazanılmış hakları Hukuk Devleti kavramı temelini oluşturan en önemli unsurlardandır.

 

Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa'nın 2. maddesinde açıklanan "Türkiye Cumhuriyeti Sosyal bir Hukuk Devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.”

 

Denildiğini, yine, Danıştay 1. Daire 2004/8 E.N, 2004/11 K.N. da ise;

 

“… Öte yandan, Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı üzere Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği kuralı, kazanılmış hakların korunmasını amaçlamaktadır. Bu kuralın yalnız söze bağlı kalınarak yorumlanması, hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar verebilecek ve itiraz yoluyla yapılacak denetimin de amacına ters düşecektir.”

 

Denildiğini, buradan anlaşılanın; eğer bu konuyla ilgili TBMM tarafından aradan geçen bu zaman içerisinde yeni bir kanuni düzenleme yapılmış olsaydı; bu durumda kamu zararının oluşmayacağı hususu olduğunu, ancak, burada unutulmaması gerekenin; söz konusu iptal kararı ile oluşan boşluğa ilişkin olarak TBMM’de yapılacak yasal düzenlemede madde metninde geçen “yılda iki maaşı geçmemek üzere verilecek ikramiyelerin miktar ve zamanını belirlemek” ibaresi yerine yine Anayasa Mahkemesinin kazanılmış hakların korunması ilkesi göz önüne alındığında benzer bir ifadenin yer alacağı hususu olduğunu, yani TBMM'de yapılacak yeni yasal düzenlemede kazanılmış hakların aksine bir hüküm tahsis edilemeyeceğinin izahtan vareste olduğunu, devlet memurluğunun, statü hukuku esasına dayanan nesnel ve genel kuralların olduğu bir alan olduğunu, doğmuş hakkı tanımanın kazanılmış hakka saygı göstermek olduğunu, sadece iç hukukta değil, uluslararası hukukta da benimsenen “kazanılmış hakların korunması”nın, mevcut hukuksal durumun, benimsenmiş yapının, edinilmiş statünün, elde edilmiş mali ve sosyal hakların geçerliliğini sürdürmesini zorunlu kıldığını, hukuk devletinin en önemli unsuru olan hukuk güvenliğinin, hukuk düzeni yanında, bütün devlet faaliyetlerinin az çok öngörülebilir olmasını gerektirdiğini, hukuki güvenliğin, sadece kişilerin devlet faaliyetlerine güvenini değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuata göre edinilmiş mali ve sosyal hakların süreceğine duyulan güveni de içerdiğini, genel olarak halkın, özelde ise kamu çalışanlarının devlete olan güveninin korunmasının, ancak hukuk güvenliğinin sağlanmasıyla mümkün olduğunu, kamu personelinin hukuksal olarak edinilmiş mali ve sosyal haklarını tek taraflı olarak ortadan kaldıran ve donduran düzenlemelerin Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine bu yönden de aykırı olduğunu, kaldı ki; yürürlükteki yasalara göre edinilmiş mali ve sosyal hakların, kamu görevlileri açısından mülkiyet hakkının kapsamı içinde olduğunu, kamu görevlisinin, statü hukukunun gereği olarak bir sonraki ay veya ayları ya da yılları maaşının, şimdiki maaşından az olmayacağı konusunda Anayasasında hukuk devleti ilkesine yer vermiş ve bu ilkeye değiştirilemezlik atfetmiş bir Devlette kazanılmış mali ve sosyal haklarının elinden alınmayacağının haklı beklentisi içinde olduğunu, Anayasanın 91 inci maddesinin birinci fıkrasında, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel hakların, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği kuralına yer verildiğini, kamu görevlilerinin Anayasanın ikinci kısmının ikinci bölümünün 35 inci maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı kapsamında olan, mali ve sosyal haklarının kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesinin, Anayasanın 91 inci maddesinin birinci fıkrasındaki kurala, bu açıdan da aykırı olduğunu, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin iptali istenen maddelerinde Devlet memurlarının mali ve sosyal haklarına ilişkin düzenlemeler yapılarak Anayasaya aykırı bir şekilde kazanılmış haklarının ellerinden alındığını, bu durumun, bu dosya kapsamındaki gibi telafisi olmayan parasal zarar ve ziyanlara neden olduğunu, öte yandan, anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılmasının, hukuk devleti olmanın en önemli gerekleri arasında sayıldığını, Anayasaya aykırılıkların sürdürülmesinin, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceğini, hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından; bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağını, ayrıca, bahse konu zimmetin personel tarafından Kuruma ödenmesi sonrasında personel tarafından İdareye karşı dava açılması halinde, davaya Danıştay’da ya da Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru neticesinde 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili maddesinin iptalinde olduğu üzere dava personel lehine sonuçlanabileceğinden Kurum tarafından, hem personel tarafından kuruma ödenen zimmet tutarlarının faiziyle iadesi hem de milyonları bulan dava masrafı (avukat vb.) ödenmesi gündeme geleceğinden Kurumun zarara uğratılma ihtimalinin de yüksek olduğunu ifade etmek suretiyle bu temyiz nedenlerinin kabulü ile tazmin hükmünün kaldırılması hususunu bilgilerimize arz etmişlerdir

 

Başsavcılık mütalaasında özetle; temyiz dilekçesinde; sorumluların, sorgu ve Daire yargılaması aşamasında ileri sürdükleri gerekçeleri tekrar ileri sürmek suretiyle yapılan ödemenin mevzuata uygun olmasından ötürü kamu zararı oluşmadığını iddia ettikleri ve bu meyanda ilam hükmünün bozulmasını talep ettikleri ifade edildikten sonra; İlamda; 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Ek 5 inci maddesine göre, bu Kanunun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanacağının ifade edildiği, ilgili Kanun'un “Genel Kurulun Görevleri” başlıklı 6 ncı maddesinin (d) bendinde yer alan “yılda iki maaşı geçmemek üzere verilecek ikramiyelerin miktar ve zamanını belirlemek” ibaresinin 11.10.2011 tarihli ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’nin 1 inci maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı, daha sonra 666 sayılı KHK ile bu bentte yapılan düzenlemenin, 10.10.2013 tarihli ve 28791 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 27.12.2012 tarihli ve 2011/139 Esas, 2012/205 sayılı Kararı ile iptal edildiği, söz konusu iptal kararı üzerine 07.11.2016 tarihinde … Genel Kurulu tarafından, “2560 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin (d) bendinde 666 sayılı sayılı KHK ile yapılan düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin kararı ile iptal edilmesi nedeniyle, İdarede çalışan memurlara 2011 yılı Ocak ve Temmuz aylarında maaşları kadar ikramiye verilmesi kararı alındığı, Anayasanın “Anayasa Mahkemesi Kararları” başlıklı 153 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının; “Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.” hükmünü; beşinci fıkrasının ise; “İptal kararları geriye yürümez. ” hükmünü düzenlemekte olduğu, yukarı alınan Anayasa hükmü bağlamında bakıldığında; Anayasa Mahkemesi’nin herhangi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin bir veya birkaç maddesini ya da tümünü Anayasa’ya aykırılık gerekçesi ile iptal etmesi halinde, iptal edilen hüküm veya hükümlerin yürürlükte bulunduğu dönemde menfi olarak etkilenen gerçek ve tüzel kişilerin, Mahkeme’nin iptal kararı üzerine geçmişe dönük hak talebinde bulunamayacakları; diğer bir deyişle, herhangi bir kanun hükmüne ilişkin yeni bir düzenleme içeren bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı ile ortadan kaldırıldığında eski düzenlemenin kendiliğinden yeniden yürürlüğe girmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin “yılda iki maaşı geçmemek üzere verilecek ikramiyelerin miktar ve zamanını belirlemek” hükmünü kaldıran 666 sayılı KHK düzenlemesini iptal etmiş olması, söz konusu hükmü kendiliğinden tekrar yürürlüğe sokmayacağından, yürürlükte bulunmayan ilgili hüküm uyarınca ahizlere ikramiye ödemesinde bulunulmasının mümkün olmadığı şeklinde gerekçelendirilen kamu zararının, oy birliğiyle sorumlularına ödettirilmesi kararı karşısında; sorumlular tarafından ileri sürülen itiraz gerekçelerinin İlamın bozulmasını gerektirecek yasal dayanağının bulunmadığının değerlendirildiği; bu nedenlerle, tazmin hükmünün bozulmasını ya da hükmün kaldırılmasını gerektirecek mahiyette yeni bir bilgi ve belge sunulmadığından, temyiz talebinin reddedilerek, yasa ve yönteme uygun düzenlenmiş bulunan söz konusu hükmün tasdikine karar verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.

 

Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra,

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

 

5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun 22 nci maddesinin son fıkrası açısından değerlendirme:

 

İSKİ Yönetim Kurulunun 12.05.2015 tarihli toplantısıyla, 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunun Personel İstihdamı başlıklı 22 nci maddesinin son fıkrasında yer alan; “Sözleşmeli ve işçi statüsünde çalışanlar hariç belediye memurlarına, başarı durumlarına göre toplam memur sayısının % 10'unu ve Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayının (30.000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere hastalık ve yıllık izinleri dahil olmak üzere, çalıştıkları sürelerle orantılı olarak encümen kararıyla yılda en fazla iki kez ikramiye ödenebilir. (2013 yılında imzalanan Toplu Sözleşme ile, 30.000 gösterge rakamının 2014 ve 2015 yılları için 36.000 olarak uygulanması kararlaştırılmış olmakla birlikte)” hükmüne istinaden görevli memur personele ikramiye ödenmesi kararlaştırılmış olup, … Genel Müdürlüğünce (…) de bu Karardan hareketle ikramiye ödemesi gerçekleştirilmiştir.

 

Nitekim … Genel Müdürlüğü (…), 2560 Sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna tabi olarak kurulmuştur. Bu Kanunun “Kuruluş” başlıklı 1 inci maddesinin son fıkrasında; “İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluştur. İSKİ personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabidir.” denilmektedir. Bu suretle …’nin müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş olduğu anlaşılmaktadır.

 

657 sayılı Kanuna ekli IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinde, müstakil genel müdürlüklerde görevli daire başkanları için öngörülen makam ve buna bağlı görev tazminatının ödenmesinde, … ve … Genel Müdürlüklerinin müstakil genel müdürlükler sayılıp sayılamayacağına ilişkin Sayıştay Genel Kurulunun 01.12.2011 tarihli ve 5333/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında özetle; “2560 sayılı Kanunda geçen “bağlı kuruluş” tanımının bu genel müdürlüklerin müstakil genel müdürlük niteliğini ortadan kaldırmadığı, bu bağlılığın hizmet ve görev alanı yönünden bir bağlılık olduğu, 2560 Sayılı Kanunun 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında, su kaynaklarının korunmasına ilişkin görevlerin Büyükşehir Belediye sınırları dışında da olsa bu genel müdürlüklerce yürütüleceğinin belirtildiği, bir genel müdürlüğün bütçesi müstakilse ve bu genel müdürlük kamu tüzel kişiliğine de sahipse, bu genel müdürlüğün, başka bir otoritenin izin, onay ve denetimine tabi olmadan karar alma ve uygulama yetkisine sahip bulunduğunun açık olduğu, 2560 Sayılı Kanunda yer alan, Belediye Meclisinin İSKİ Genel Kurulu olması ve Büyükşehir Belediye Başkanın İSKİ Yönetim Kurulu Başkanı olmasına ilişkin hükümlerin, bu belediye organlarına ikinci görev olarak verilmesi şeklinde değerlendirmek gerektiği ve bu hükümlere istinaden İSKİ’nin müstakil bir genel müdürlük olmadığını ileri sürmenin doğru olmayacağı, sonuç olarak İçme Suyu ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüklerinin müstakil Genel Müdürlükler olduğu” belirtilmiştir.

 

Bu itibarla, … personelinin, müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluşun personel rejimine tabi olduğu ve kendi mevzuat hükümleri ile bağlı olduğu anlaşıldığından; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunun 22 inci maddesinin son fıkrası hükümleri kıyasen uygulanarak ikramiye ödemesinin yapılmasında mevzuata uyarlılık olmadığı açıktır.

 

Diğer taraftan, Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında; “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” hükmü yer almaktadır.

 

Anayasanın söz konusu hükmü uyarınca, herhangi bir kamu hizmetini ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerine, ifa ettikleri hizmet karşılığı bir ödeme yapılmasının kanuna ya da kanunun açıkça verdiği bir izne bağlı olarak ikincil mevzuata dayanması zorunludur. Buna göre hukuki dayanağı olmadan, devlet memurlarına ve diğer kamu görevlilerine idarelerce herhangi bir ödeme yapılması veya menfaat sağlanması mümkün değildir. Bu doğrultuda … personeline Büyükşehir Belediye Kanununda belediye personeli için tanınmış bir hakkın kıyasen uygulanarak verilmesi mevzuata bu yönden de aykırılık teşkil edecektir.

 

KHK ile yürürlükten kaldırılan 2560 sayılı İSKİ Kanununun 6 ncı maddesi açısından değerlendirme:

 

2560 sayılı İSKİ Kanununun “Genel Kurulun Görevleri” başlıklı 6 ncı maddesinin (d) bendinde 2012 yılı öncesi var olan “yılda iki maaşı geçmemek üzere verilecek ikramiyelerin miktar ve zamanını belirlemek” hükmü, 11.10.2011 tarihli ve 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 14.01.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.

 

Söz konusu düzenleme, Anayasa Mahkemesine iptal davası konusu olmuş ve Mahkeme oybirliği ile işi esastan görüşüp 10/10/2013 tarihli ve 28791 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 27/12/2012 tarihli ve E.: 2011/139, K.: 2012/205 sayılı Kararı ile iptal etmiştir.

 

Söz konusu iptal kararı üzerine 07.11.2016 tarihinde … Genel Kurulu tarafından, “2560 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin (d) bendinde 666 sayılı sayılı KHK ile yapılan düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile iptal edilmesi nedeniyle, İdarede çalışan memurlara 2017 yılı Ocak ve Temmuz aylarında maaşları kadar ikramiye verilmesi” kararı alınmıştır.

 

Anayasanın 153 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında; “Kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, (aşağıda görüleceği üzere) 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 66 ncı maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. İptal edilen kararda farklı bir yürürlük tarihi belirtilmemiş ve yukarıda belirtildiği üzere iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihte madde yürürlükten kaldırılmış ancak eski karar resen yürürlüğe girmemiştir.

 

30.03.2011 tarih 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun “Mahkeme Kararları” başlıklı 66 ncı maddesinde:

 

“(1) Mahkeme kararları kesindir. Mahkeme kararları Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.

 

(2) İptal kararları geriye yürümez.

 

(3) Mahkemece iptaline karar verilen kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü veya bunların belirli madde veya hükümleri, iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Mahkeme gerekli gördüğü hallerde, Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabilir.

 

(4) Mahkeme, bir kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

 

(5) Mahkeme kararları gerekçeli olarak yazılır. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

 

(6) Karar taslaklarının hazırlanması ve görüşülmesine ilişkin esaslar İçtüzükte gösterilir.

 

(7) Kararlar, inceleme veya yargılamaya katılan başkan ve üyeler tarafından imzalanır. Muhalif kalanlar, kararda muhalefet nedenlerini İçtüzükte belirtilecek süre içinde yazılı olarak teslim ederler. Kararlar ilgililere bu şekliyle tebliğ olunur.

 

(8) İptal ve itiraz başvuruları sonucu verilen gerekçeli kararlar Resmi Gazetede hemen yayımlanır.”

 

Hükümlerine yer verilmiştir.

 

Mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Anayasa Mahkemesi’nin herhangi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin bir veya birkaç maddesini ya da tümünü Anayasa’ya aykırılık gerekçesi ile iptal etmesi halinde, iptal edilen hüküm veya hükümlerin yürürlükte bulunduğu dönemde menfi olarak etkilenen gerçek ve tüzel kişiler, Mahkeme’nin iptal kararı üzerine geçmişe dönük hak talebinde bulunamayacaklardır. Ayrıca sorumlularca ısrarla “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin temyize konu olayda kazanılmış hak olarak görülen ikramiye ödemesi gibi ödemelere istisna getirdiği” iddia edilmekte ise de, böyle bir istisnaya ilişkin herhangi bir kanuni dayanak da bulunmamaktadır.

 

Diğer bir deyişle, herhangi bir kanun hükmüne ilişkin yeni bir düzenleme içeren bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı ile ortadan kaldırıldığında; eski düzenlemenin kendiliğinden yeniden yürürlüğe girmesi mümkün değildir.

 

Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin “yılda iki maaşı geçmemek üzere verilecek ikramiyelerin miktar ve zamanını belirlemek” hükmünü kaldıran 666 sayılı KHK düzenlemesini iptal etmiş olması, söz konusu hükmü kendiliğinden tekrar yürürlüğe sokmayacağından, yürürlükte bulunmayan ilgili hüküm uyarınca ahizlere ikramiye ödemesinde bulunulması mümkün değildir.

 

Son olarak, ödeme emri belgelerini imzalayan Harcama Yetkilileri ve Gerçekleştirme Görevlilerinin yanı sıra 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Harcama yetkisi ve yetkilisi” başlıklı 31 inci maddesindeki “kurul veya komite kararıyla yapılan harcamalarda, harcama yetkisinden doğan sorumluluğun bu kurullara ait olacağı” hükmü karşısında ikramiyelerin ödenmesi yönündeki harcama talimatı mahiyetindeki Genel Kurul Kararını alan Genel Kurul üyelerini de sorumluluğuna dâhil eden tazmin hükmünde sorumluluk yönünden de bir hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.

 

Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, temyiz dilekçesindeki iddiaların reddedilerek 81 sayılı İlamın 3. maddesiyle verilen … TL’nin tazminine ilişkin hükmün TASDİKİNE, oy birliğiyle,

 

Karar verildiği 01.07.2020 tarih ve 47859 sayılı tutanakta yazılı olmakla iş bu ilam tanzim kılındı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Bu sayfa 132 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor