YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Sendika üyesi çalışanlara mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödenmesi hk.

Karar Özeti

Sendika üyesi çalışanlara mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödenmesi hk.

Karar

 

 

 

 

Kamu İdaresi Türü          Belediyeler ve Bağlı İdareler     

 

Yılı         2015    

 

Dairesi  6           

 

Dosya No           43594  

 

Tutanak No        47952  

 

Tutanak Tarihi   1.7.2020            

 

Kararın Konusu Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar        

 

 

Sendika üyesi çalışanlara mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödenmesi:

 

266 sayılı İlamın 8. maddesiyle; … Belediye Başkanlığı ile … Sendikası (…) arasında imzalanan ve 01/04/2014 tarihinden itibaren geçerli olan toplu iş sözleşmesinin mevzuata aykırı hükümler içerdiği, … Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğünde çalışan … üyesi çalışanlara 2015 yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödendiği gerekçesiyle … TL’nin tazminine ilişkin hüküm tesis edilmiştir.

 

Sorumlu (Ödeme Emri Belgesi Üzerinde İmzası Bulunan-Harcama Yetkilisi sıfatıyla karar düzeltilmesi talep eden …) (yine aynı konuyu ilgilendiren diğer ilam maddeleri için de temyiz talebinde bulunan ve buna ilişkin dosyaları kendi gündem sıralarında görüşülen diğer tüm sorumluların dilekçelerinde de tamamen aynı olmak üzere), temyiz dilekçesinde özetle; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 12.10.2008 tarihli (Demir-Baykara/Türkiye Davası) kararında Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nin 8. maddesinin 2. paragrafı, devletin idare mekanizmasında görevli olan memurları, kısıtlamaya maruz kalabilecek kişiler kategorisine dâhil ederken, metni AİHS'nin 11. maddesine benzer olan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 22. maddesinde, devletin idare mekanizmasında görevli olan memurlara atıfta bulunulmaksızın, devletin, yalnızca silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarının dernek kurma özgürlüğü hakkının kullanılmasını kısıtlama yetkisi olduğunun yer aldığı; AİHM’in devlet görevlilerinin sendika kurma haklarını uluslararası seviyede teminat altına alan temel belgenin Dernek Kurma Özgürlüğüne İlişkin ILO Sözleşmesi (No. 87) olduğunu işaret ettiği ve bu sözleşmenin 2. maddesine göre ayrım yapılmaksızın bütün çalışanların kendi seçecekleri örgütleri kurma ve bunlara katılma haklarının bulunduğu; Türkiye’nin daha 1993'te 87 no'lu ILO Sözleşmesi'nin onaylanmasıyla ifade etmiş olduğu memurlara örgütlenme hakkı tanınması yönündeki iradesini 1995 yılındaki Anayasa değişikliğiyle ve 1990'ların başlarından itibaren yargı organlarının uygulamalarıyla teyit ettiğini, yargı organlarının uygulamalarının konuyla ilgili olarak Bölge İdare Mahkemesi ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin kararlarında görüldüğünü ve Türkiye’nin 2000 yılında, söz konusu hakkı tanıyan iki Birleşmiş Milletler belgesini imzaladığı; uluslararası hukukta, toplu görüşme hakkının, ILO 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Görüşme Hakkı Sözleşmesi tarafından düzenlendiğini; 1949 yılında kabul edilen ve uluslararası çalışma koşullarına ilişkin en temel hukuki belgelerden biri olan bu belgenin Türkiye tarafından 1952 yılında imzalandığını, Devlet memurlarının da 98 sayılı Sözleşmede öngörülen güvencelerden diğer çalışanların yararlandığı şekliyle yararlanmaları gerektiğini ve sonuç olarak maaş konusunun da içinde bulunduğu çalışma koşullarına ilişkin olarak toplu görüşme yapma hakkına sahip olmaları gerektiğini ifade ettiğini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 10 uncu maddesinde herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu; hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları; 11 inci maddesinde Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları oldukları; 49 uncu maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu, devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı; 55 inci maddesinde ücretin emeğin karşılığı olduğu, devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağı; 65 inci maddesinde devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği; 128 inci maddesinde devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği; ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin saklı olduğu hususlarının hükme bağlandığını, 657 sayılı Kanunun “Kişisel sorumluluk ve zarar” başlığını taşıyan 12 nci maddesinde devlet memurlarının görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorunda oldukları; devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesinin esas olduğu, zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümlerin uygulanacağı, ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararların kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararma göre ilgili memurca ödeneceği hususlarının düzenlendiğini, 6085 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde Sayıştay’ın; kamu idarelerinin mali faaliyet, karar ve işlemlerini hesap verme sorumluluğu çerçevesinde denetleyeceği ve sonuçları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru, yeterli, zamanlı bilgi ve raporlar sunacağı; genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetleyeceği, sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlayacağı, genel uygunluk bildirimini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevli olduğu; “Sayıştay’ın yetkileri” başlığını taşıyan 6 ncı maddesinde Sayıştay’ın bu Kanunla veya diğer kanunlarla yüklendiği görevlerin yerine getirilmesi sırasında kamu idareleri ve görevlileriyle doğrudan yazışmaya, gerekli gördüğü belge, defter ve kayıtları göndereceği mensupları aracılığıyla görmeye, mallar hariç dilediği yere getirtmeye, sözlü bilgi almak üzere her derece ve sınıftan ilgili memurları çağırmaya, kamu idarelerinden temsilci istemeye yetkili olduğu; denetimine giren işlemlerle ilgili her türlü bilgi ve belgeyi, kamu idareleri ile bankalar dâhil diğer gerçek ve tüzel kişilerden isteyebileceği, denetimine giren kamu idarelerinin işlemleriyle ilgili kayıtları, eşya ve malları, işleri, faaliyetleri ve hizmetleri görevlendireceği mensupları veya bilirkişiler tarafından yerinde ve işlem ve olayın her safhasında incelemeye yetkili olduğu, kamu idarelerinin hesap, işlem ve faaliyetleri ile mallarını, hesap veya faaliyet dönemine bağlı olmaksızın yılı içinde veya yıllar itibariyle denetleyebileceği gibi sektör, program, proje ve konu bazında da denetleyebileceği, denetimler sırasında gerekli görülmesi halinde, Sayıştay dışından uzman görevlendirilebileceği; “Sorumlular ve sorumluluk halleri” başlığını taşıyan 7 nci maddesinde bu Kanunun sorumlular ve sorumluluk halleri uygulamasında 5018 sayılı Kanun ve Sayıştay denetimi ile ilgili diğer kanunlarda belirtilen sorumlular ve sorumluluk hallerinin esas alınacağı, kamu zararına sebep olunan durumların bu zararın tazminine ilişkin hükme bağlama işlemi ile sonuçlandırılacağı, sorumluların mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri ile illiyet bağı kurularak oluşturulan ilamda yer alan kamu zararından tek başlarına veya birlikte tazmin ile yükümlü oldukları hususlarının düzenlendiğini, Kanunun 53 üncü maddesinde Sayıştay ilamlarının kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirileceği; ilam hükümlerinin yerine getirilmesinden, ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticilerinin sorumlu oldukları, ilamlarda gösterilen tazmin miktarının hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunacağı hususlarının düzenlendiğini, 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesinde kamu zararının; mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması olarak tanımlandığını ve kamu zararının belirlenmesinde iş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması, mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması, transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması, idare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması ve mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması durumlarının esas alınacağının hüküm altına alındığını; kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararının zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edileceğinin öngörüldüğünü; maddenin son fıkrasında da kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esasların Maliye Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğinin belirtildiğini, Maliye Bakanlığı’nın 03.02.2006 tarih ve 1419 sayılı yazısı üzerine, 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesi uyarınca “Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in yürürlüğe konulmasının Bakanlar Kurulu’nca 27/9/2006 tarihinde kararlaştırılmış olup; anılan Yönetmeliğin 19.10.2006 tarih ve 26324 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, Yönetmeliğin 5 inci maddesinde kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararının geri ödenmesi sürecine, kamu görevlileri ile birlikte ilgililerin de dahil edileceği, 6 ncı maddesinde kamu zararının belirlenmesinde yapılan iş, alman mal veya hizmet karşılığı olarak ilgili mevzuatında belirtilen ya da mevzuatında öngörülen karar, onay, sözleşme ve benzeri belgelerde belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması, ilgili mevzuatında öngörülen haller dışında, iş yaptırılmadan, mal veya hizmet alınmadan önce ödeme yapılması, transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması, ilgili mevzuatı gereğince görevlendirilen komisyon veya kişilerce rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla iş yaptırılması, mal veya hizmet alınması, kamu idarelerine ait malların kiraya verilmesi, tahsisi, yönetimi, kullanımı ve elden çıkarılması işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, görevlilere teslim edilen taşınırların zarara uğraması, idare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, kamu idaresinin yükümlülüklerinin mevzuatına uygun bir şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle kamu idaresine faiz, tazminat, gecikme zammı, para cezası gibi ek malî külfet getirilmesi ve mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılmasının esas alınacağı; 7 nci maddesinde kamu zararlarının 6 ncı maddede belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle kontrol, denetim veya inceleme, Sayıştay’ca kesin hükme bağlama ya da adlî, İdarî veya askerî yargılama sonucunda tespit edileceği; 10 uncu maddesinde kamu zararından doğan alacakların merkezde strateji geliştirme birimlerince, taşrada ise takibe yetkili birimlerce sorumluların ve ilgililerin bilinen adreslerine imzaları alınmak suretiyle veya 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edileceği, kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararı alacaklarının sorumlulara ve ilgililere tebliğ işlemlerine, 7 nci madde gereğince yapılacak değerlendirme işlemlerinin tamamlandığı tarihten itibaren beş iş günü içerisinde başlanacağı; tebliğde borcun miktarı, sebebi, doğuş tarihi, faiz başlangıç tarihi, ödeme yeri, yedi günlük itiraz süresi, itiraz mercii belirtilerek, söz konusu tutarın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ödenmesinin isteneceği; itirazın merkezde strateji geliştirme birimince, taşrada ise takibe yetkili birimin en üst yöneticisince on iş günü içerisinde sonuçlandırılacağı, itiraz ve itirazı değerlendirme süresinin bir aylık ödeme süresini etkilemeyeceği; Sayıştay denetimi sonucunda düzenlenen sorgular ihbar kabul edilerek yapılan değerlendirme sonucuna göre tahsil edilmesi gerektiği bildirilen kamu zararı alacaklarının sorumlulara ve ilgililere tebliğinde de aynı şekilde işlem yapılacağı; kesinleşen Sayıştay ilâmlarının tebliğinde 21/2/1967 tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; adlî, idarî ve askerî mahkemelerce hükme bağlanan ve taraflara tebliğ edilen kamu zararından doğan alacaklara ilişkin kararın kesinleşmesi beklenmeksizin, takip işlemlerine başlanacağı, yargılama sonucunda verilen tazmine ilişkin kararlardan kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimince takip edilmeyenlerin takip edilmek üzere temsile yetkili hukuk birimlerine intikal ettirileceği, kamu zararı alacaklarının yapılan tebligata rağmen sorumlular ve/veya ilgililerce süresinde rızaen ödenmemesi halinde ilgili alacak takip dosyasının sürenin bitiminden itibaren beş iş günü içerisinde, alacağın hükmen tahsili için, strateji geliştirme birimi veya taşradaki ilgili takip birimince kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimine gönderileceği, kamu zararına neden olan mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmalin yapıldığı malî yıla ilişkin hesap ve işlemlerin Sayıştay tarafından onanmış olmasının tespit edilen kamu zararından doğan alacağın takip ve tahsiline engel teşkil etmeyeceği hükümlerinin düzenlendiğini, Sayıştay ilamlarının tebliğ edileceği kurum ve görevlilerin, 6085 sayılı Kanunun 52 nci maddesinde sayıldığını, buna göre; “Sayıştay ilamları; sorumlulara, sorumluların bağlı olduğu kamu idarelerine, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için Maliye Bakanlığına, ilgili muhasebe birimine ve başsavcılığa tebliğ edilir.” denildiğini, anılan kanun hükmü çerçevesinde sorumluya tebligat yapılmadıkça Sayıştay ilamının kesinleşmesinden söz edilemeyeceğini, aynı şekilde Sayıştay ilamı kesinleşmeden herhangi bir faiz işlemesinin de söz konusu olamayacağından Sayıştay ilamının sorumlulara tebliğinin büyük önem taşıdığını, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, 1973/14 sayılı kararıyla idarenin yokluk, açık hata memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin geri alınmasının ise ancak hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere idari dava açma süresi içinde mümkün olduğu, bu süre geçtikten sonra geri alınamayacağının hükme bağlandığını, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 1972/6 E, 1973/2 K ve 27.01.1973 tarihli Kararında da; “Kamu hukukunun bir bölümü olan idare hukuku, ( Devletin özel kişiler gibi hareket ettiği durumlar hariç) devlet ile kişilerin ilişkilerine ait kurallar topluluğu olup, özel hukuk ise, eşit hak ve menfaatlere sahip kişiler arasındaki hukuki ilişkilere ait kurallardan ibarettir. Bu durumun tabii bir sonucu olarak, idare hukuku ilişki ve anlaşmazlıklarına, idare hukuku kuralları, özel hukuk ilişki ve anlaşmazlıklarına ise özel hukuk kurallarının uygulanması gereklidir. (...) Bir idari tasarruf iradi veya gayri iradi sebeplerle sona erebilir. İradi olarak sone erme halleri kazai yoldan iptal, tasarrufun idare tarafından geri alınması, tasarrufun kaldırılması veya düzeltilmesi şeklinde özetlenebilir. Kazai yoldan iptal ile geri alma, genel hataları ile birbirine benzeyip geriye yürürler yani ( makable şamil ) olurlar. Tasarrufun kaldırılması ve düzeltilmesi ise, kaldırma ve düzeltme tarihlerinden itibaren hüküm ifade ederler, geriye yürüme tesirleri yoktur (Bu konuda bakınız, Tan Turgut, İdari İşlemin Geri alınması 1070, Sh. 2-12) İçtihat konusu uyuşmazlıkta, özellikle memurların intibaklarında, yapılan yanlış işlemin (intibakın) düzeltilmesi söz konusu imiş gibi görünmekte ise de, burada yanlış tasarruf geri alınmış ve ayrıca, hukuka uygun yeni bir işlem (intibak) yapılmış bulunmaktadır. Nitekim, idarenin geçmişte ödenen maaş farklarını geri istemek için davalar açmış olması da, idarenin amacının, bir geri alma tasarrufunda bulunmak olduğunu göstermektedir.(...) Yukarıdan beri yapılan açıklama ve incelemelerden anlaşılacağı gibi, yanlış bir şart tasarrufun idare tarafından geri alınmasından dolayı ödenmiş fazla paraların geri istenmesi davalarında, kamu yararı ile kişisel yararı uzlaştıracak, kamu ve hukuk düzenini sarsmayacak, aksine, bunlara güven ve devamlılık sağlayacak nitelikte en adil ve hukuki bir norm olarak iptal davası süresini, genel olarak yanlış şart tasarrufu, geriye yürür şekilde geri almak için bir sınır olarak kabul etmek, bu süre geçtikten sonra tasarrufun ancak ilerisi için hüküm ifade edecek şekilde geri alınabileceği, daha doğrusu ilerisi için değiştirilebileceği, tarzında bir sonuca varmak gerektir. Belirtilen süreler geçtikten sonra idare yanlış tasarrufunu geri alsa bile, geçmişteki durumlar artık kazanılmış durum niteliğinde olacağından, yanlış işleme dayanılarak yapılmış ödemelerin sebepsiz olduğu da ileri sürülemeyecek ve geri istenmesi mümkün olmayacaktır.” tespitlerine yer verildiğini; yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla, idarenin yanlış şart tasarrufunu (özellikle yanlış intibak işlemini), ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabileceğine, bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geri alınamayacağına ve bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dâhil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiğine karar verildiğini, kamu emekçilerinin sendikal haklarının Anayasa ile güvence altına alınmış olup; bütün evrensel insan hakları ve özgürlükleri ile ilgili belgelerde de düzenlendiğini, temel insan hakları içerisinde yer alan sendikal hakların; örgütlenme özgürlüğünü, toplu sözleşme yapma hakkını ve grev hakkını kapsadığını, bu haklar içerisinde kamu çalışanları da dâhil olmak üzere bütün çalışanların toplu sözleşme yapma hakkının, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 8 temel sözleşme arasında saydığı 98 sayılı Sözleşmesinde yer almakta olduğunu, Teşkilatlanma ve Kolektif Müzakere Hakkı Prensiplerinin Uygulanmasına Müteallik 98 No’lu ILO Sözleşmesinin 08.08.1951 günlü 5834 sayılı Yasayla onaylanmasının uygun bulunduğunu ve 14.08.1951 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, 98 sayılı Sözleşmenin 4. maddesinin toplu pazarlık hakkını düzenlediğini, bu sözleşme uyarınca tüm çalışanların toplu sözleşme hakkının bulunduğunu, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesi gibi anlaşma ve sözleşmelerle kamu personelinin mali haklarının iyileştirilmesinin öngörülmüş olup; bu uluslararası sözleşmelerin Anayasanın 90 ncı maddesine göre kanunlara nazaran öncelikli uygulanması gerektiğine şüphe bulunmadığını, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarının da aynı yönde olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Toplu iş sözleşmesi hakkı” başlığını taşıyan 53 üncü maddesinde de işçi ve işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahip olduklarının ifade edildiğini ve toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağının kanunla düzenleneceğinin öngörüldüğünü, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 6 ncı maddesinde; “Yerel Yönetimlerde görevlilerin çalışma koşulları, liyakat ve yeteneğe göre yüksek nitelikli eleman istihdamına imkân verecek nitelikte olmalıdır. Bu amaçla eğitim olanakları ile ücret ve mesleki ilerleme olanakları sağlanmalıdır.” düzenlemesine yer verilmiş olup belediyelere, personeline yüksek nitelikli eleman istihdamına imkân verecek ücret olanaklarını sağlamanın bir görev olarak verildiğini, Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasının; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir, bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” hükmünü içerdiğini, yine aynı fıkrada “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.” hükmünün yer aldığını, 25/6/2001 tarih ve 24460 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4688 sayılı Kanunun “Amaç” başlıklı 1 inci maddesinde bu Kanunun amacının; kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve toplu sözleşme yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğunun hükme bağlandığını, Kanunun “Mahalli idarelerde sözleşme imzalanması” başlığını taşıyan 32 nci maddesinin; “27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15 inci maddesi hükümleri çerçevesinde sosyal denge tazminatının ödenmesine belediyelerde belediye başkanının teklifi üzerine belediye meclisince, il özel idaresinde valinin teklifi üzerine il genel meclisince karar verilmesi halinde, sözleşme döneminde verilecek sosyal denge tazminatı tutarını belirlemek üzere ilgili mahalli idarede en çok üyeye sahip sendikanın genel başkanı veya sendika yönetim kurulu tarafından yetkilendirilecek bir temsilcisi ile belediyelerde belediye başkanı, il özel idaresinde vali arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen üç ay içerisinde sözleşme yapılabilir. Bu sözleşme bu Kanunun uygulanması bakımından toplu sözleşme sayılmaz ve bu kapsamda Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz. Yapılacak sözleşme, toplu sözleşme dönemi ile sınırlı olarak uygulanır ve sözleşme süresi hiçbir şekilde izleyen mahalli idareler genel seçimi tarihini geçemez. Mahalli idareler genel seçim tarihini izleyen üç ay içerisinde de toplu sözleşme dönemiyle sınırlı olmak üzere sözleşme yapılabilir. Bu sözleşmeye dayanılarak yapılan ödemeler kazanılmış hak sayılmaz. İlgili mahalli idarenin; vadesi geçmiş vergi, sosyal güvenlik primi ile Hazine Müsteşarlığına olan borç toplamının gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin yüzde onunu aşması, ödeme süresi geçtiği halde ödenmemiş aylık ve ücret borcu bulunması veya gerçekleşen en son yıla ilişkin toplam personel giderinin, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin belediyelerde yüzde otuzunu, il özel idaresinde yüzde yirmibeşini aşması hallerinde bu madde kapsamında sözleşme yapılamaz. Sözleşmenin yapılmasından sonra bu koşulların oluşması durumunda mevcut sözleşme kendiliğinden hükümsüz kalır.” şeklinde olduğunu, 4688 sayılı Kanuna 04.04.2012 tarih ve 6289 sayılı Yasanın 30 uncu maddesi ile eklenen Geçici 14 üncü maddesi uyarınca da; 15/3/2012 tarihinden önce 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 15 inci maddesi kapsamındaki idareler ile ilgili sendikalar arasında toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme, sosyal denge sözleşmesi ve benzeri adlar altında imzalanan sözleşmelerin uygulanmasına, söz konusu sözleşmelerde öngörülen sürelerin sonuna kadar devam edilebileceği, anılan sözleşmelerin uygulanmasına devam edildiği dönem için 32 nci madde hükümleri çerçevesinde ayrıca sözleşme yapılamayacağı, söz konusu sözleşmeleri 31/12/2015 tarihinden önce sona eren veya mevcut sözleşmeleri bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra karşılıklı olarak feshedilen kapsama dahil idarelerin, sözleşmelerinin sona eriş veya fesih tarihini izleyen bir ay içinde sözleşmelerin sona erdiği veya feshedildiği tarih ile bu Kanunda öngörülen toplu sözleşme dönemi sonuna kadarki dönemle sınırlı olmak üzere üçüncü fıkra hükümleri dikkate alınmaksızın 32 nci madde hükümleri çerçevesinde sözleşme yapabileceklerinin hükme bağlandığını, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri karşısında Anayasanın 90 ıncı maddesi gereğince iç hukuk mevzuatının uluslararası sözleşme ve antlaşmalarla farklı hükümler içermesi halinde yer verilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile 87 Nolu ILO Sözleşmesi hükümlerinin esas alınması gerektiğinin açık olduğunu, bu durumda Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, bu sözleşmelere paralel iç hukukta yapılan düzenlemeler, çeşitli yargı kararları ve en son Avrupa Konseyi insan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin 21.11.2006 tarihli kararı çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğine şüphe bulunmadığını, öte yandan 4688 sayılı Kanunun Geçici 4 üncü maddesinde konusu suç teşkil etmemek ve kesinleşmiş bir yargı kararına müstenit olmamak üzere, bu kanunun yayımı tarihine kadar memur temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi akdetmeleri nedeniyle kamu görevlileri haklarında idari, malî veya adlî takibat yapılamayacağı ve başlatılan idari, mali veya adli takibatın işlemden kaldırılacağının öngörüldüğünü, Kanunun “Toplu sözleşmenin kapsamı” başlığını taşıyan 28 inci maddesinde toplu sözleşmenin kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal hakları kapsadığı; toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamayacağının düzenlendiğini, anılan maddede sayılan ve ödemelerle ilgili olarak belirtilen “mevcut mevzuat hükümlerinin dikkate alınması” hususu bu konuları düzenleyen mevzuata aynıyla uyulması anlamına gelmediği, Kanunda belirtilen üst sınırın üzerinde sözleşmeyle daha yukarıda bir tavan tutarın belirlenmesinde bir engel bulunmadığı, bu bağlamda Belediye ile Sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinin iyileştirme zammına ilişkin düzenlenen husus 4688 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde düzenlenen ödemeler kapsamında bir düzenleme olduğundan bu durumun adı geçen kanuna aykırılık teşkil etmediğinin ve bu çerçevede yapılan ödemelerin kamu zararı oluşturmadığının Sayıştay 5. Dairesinin 02.02.2016 tarih ve 148 sayılı Kararı ile de hüküm altına alındığını, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 55 inci maddesinde ücretin emeğin karşılığı olduğu, Devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağının düzenlendiğini, bu doğrultuda çalışanların adil bir ücret alabilmesi için gerektiğinde sosyal yardımlarla bu dengenin sağlanmasının görevi bizatihi Devletin sorumluluğunda olup emeğin karşılığı olan ücrette adaletin sağlanmasının sosyal yardımlarla desteklenmesinin de Anayasanın doğal ve kaçınılmaz sonucu olup, idarelere verilen bir görev ve yükümlülük olduğunu, dolayısıyla sorgu konusuna ilişkin olarak yer verilen ve yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri ile yer verilen Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay kararları çerçevesinde iddia olunan kamu zararının hukuksal dayanaktan yoksun olduğu gibi Sayıştay 5. Dairesinin 02.02.2016 tarih ve 148 sayılı Kararı çerçevesinde bu bağlamda Belediye ile Sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinin iyileştirme zammına ilişkin düzenlenen husus 4688 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde düzenlenen ödemeler kapsamında bir düzenleme olduğundan bu durumun adı geçen Kanuna aykırılık teşkil etmediğini ve bu çerçevede yapılan ödemelerin kamu zararı oluşturmadığını; yine Sayıştay Genel Kurulunun 5189/1 sayı ve 14.06.2007 tarihli Kararında da vurgulandığı üzere mevzuata aykırı karar, işlem ve eylemle zarar arasında illiyetin olması gerekirken söz konusu illiyetin de mevcudiyetinden söz edilemeyeceğini; Belediye ile (yetkili) Sendika arasında imzalanan sosyal denge sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90 ncı maddesi ile Avrupa insan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde imzalanmış bulunduğu ve bu cihetle Anayasamızın ve İHAS’nin güvencesinde akdedilmiş olduğu ve öncelikli olarak usulüne göre uygun bulunarak iç hukuk normlarından üstünlüğü Anayasamızca kabul edilen uluslararası sözleşme ve antlaşmalara istinaden yapıldığı, bu çerçevede olmak üzere iddia olunan kamu zararının mevcudiyetinden söz edilmesinin hukuken mümkün bulunmadığını belirtmek suretiyle tazmin hükmünün kaldırılmasını hususunu Kurulumuzun bilgisine arz etmiştir.

 

Bu itirazlar üzerine Temyiz Kurulunun 13.02.2019 tarihli ve 45635 tutanak (29840 ilam) sayılı Kararında özetle; “375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 15 inci maddesinde ve 4688 sayılı Kanun’un Geçici 14 üncü maddesinde, kamu görevlilerine sözleşme uyarınca verilecek sosyal denge tazminatının tavan tutarının nasıl hesaplanacağının açıkça düzenlendiği, bu emredici hükümlere aykırı sözleşme düzenlenmesi ve bu sözleşme uyarınca ödenen tazminatların hukuka uygun olduğunun savunulmasının mümkün olmadığı” belirtilerek tazmin hükmünün TASDİKİNE, oy çokluğuyla karar verilmiştir.

 

Yukarıda adı geçen sorumlu (yine aynı konu hakkındaki diğer ilam maddeleri ile ilgili verilmiş Temyiz Kurulu Kararları için de karar düzeltilmesi talebinde bulunan ve buna ilişkin dosyaları aşağıda kendi gündem sıralarında görüşülen diğer tüm sorumluların dilekçelerinde de tamamen aynı olmak üzere), bu defa karar düzeltilmesi kanun yoluna başvurarak gönderdiği dilekçede temyiz başvurusunda yapmış olduğu itirazları aynen (birebir) tekrar etmiştir.

 

(Karar düzeltilmesine ilişkin) Başsavcılık mütalaasında özetle; sorumlu savunmasında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, TC Anayasası, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 28, 32 ve Geçici 14 üncü maddesi, emsal Sayıştay Kararları ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre ödemelerin yapıldığı hususlarının iddia edildiği ve bu meyanda tazmin hükmünün kaldırılmasının talep edildiği ifade edildikten sonra; sosyal denge sözleşmesi kapsamında yapılan ödemelerin, gerek 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 32 ve Geçici 14. maddesi, gerekse 375 sayılı KHK'nin Ek 15 inci madde hükmü gereği, sözleşmeleri sona eren veya karşılıklı feshedilen idarelerin sözleşmeleri, sona erdiği ya da feshedildiği tarihi izleyen bir ay içerisinde, sona erdiği veya feshedildiği tarih ile Kanunda öngörülen toplu sözleşme dönemi sonuna kadarki dönemle sınırlı olmak üzere, Kanunun 32 nci maddesi hükümleri çerçevesinde sözleşme imzalayabileceklerinin belirtildiği, Geçici 14 üncü maddeye göre 15.03.2012 tarihinden önce idareler ve sendikalar arasında değişik adlar altında yapıla sözleşmelerin uygulanmasında, söz konusu sözleşmelerde öngörülen sürelerin sonuna kadar devam edilebileceği, 31.12.2015 tarihinden önce sözleşmenin herhangi bir sebeple sona ermesi ve yeni sözleşme düzenlenmesi (herhangi bir sebeple yeni sözleşme imzalanamaz ise eski sözleşme hükümlerine göre devam edebilir) halinde, 31.12.2015 tarihine kadar (kanun koyucu bu süreyi her yıl uzatması nedeniyle en son uzatılan tarihe kadar yapılan sözleşmeler önceki sözleşmelerin devamı niteliğinde olduğundan) sosyal denge tazminatının, sona eren ilave ödeme içermeden sözleşmede öngörülen hükümler göre, dolayısıyla önceki sözleşmede belirlenen ödeme kalemleri yıllık artış oranın da esas alınabileceğinin belirtildiğini, Belediye ile ilgili Sendika arasında 15.03.2012 tarihinden önce imzalanan ve süresi biten sözleşmede, konuları, yıllık artış oranları aynen uygulanan hükümlere göre, yeni yapılan ve önceki sözleşmelerin devamı niteliğinde olan, 2015 yılı işin geçerli sözleşmelerde (01.03.2013 tarihine kadar değil 31.12.2015 tarihine kadar ilk sözleşmede ki artışlar da hesaplandıktan sonra) tespit edilen bedelin ortalama aylık tavan tutarı olarak esas alınması, önceki sözleşmelerin devamı niteliğindeki yeni imzalanan sözleşme ile ilave hükümler getirilerek, bunlar üzerinde bir hesaplama yapılarak ödeme yapılmış ise bu miktarın kamu zararı olması gerektiğinin değerlendirildiği, buna göre, 15.03.2012 tarihinden önce imzalanan ve süresi biten sözleşmede, belirlenen, konuları yıllık artış oranları (01.03.2013 tarihine kadar değil) 31.12.2015 tarihine kadar uyarlanarak, tespit edilen bedelin üzerinde yapılan ödeme kamu zararı olması gerektiğinden, bu tutarın tespit edilerek ona göre karar verilmek üzere, karar düzeltilmesi talebinin kabul edilerek Kurul Kararının kaldırılmasına ve dosyanın Dairesine tevdiine karar verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.

 

Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra,

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

 

Sorumlu(lar) tarafından ileri sürülen iddia ve itirazların tamamının Temyiz Kurulunca verilen Kararda karşılandığı ve Kararın Kanuna aykırı bir yönünün bulunmadığı anlaşıldığından ve ayrıca Kararın düzeltilmesini icap ettiren başka bir husus da ileri sürülmediğinden; (266 sayılı İlamın 8. maddesiyle verilen … TL’lik tazmin hükmünü tasdik eden) söz konusu 13.02.2019 tarihli ve 45635 tutanak (29840 ilam) sayılı Temyiz Kurulu Kararında KARAR DÜZELTİLMESİNE MAHAL OLMADIĞINA, oy birliğiyle,

 

Karar verildiği 01.07.2020 tarih ve 47952 sayılı tutanakta yazılı olmakla iş bu ilam tanzim kılındı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Bu sayfa 145 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor