YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Sayıştay dairelerince verilen tazmin tutarı, temyiz kurulunda artırılabilir mi?

Karar Özeti

Sorumlular tarafından temyiz dilekçesinde belirtilen bir husus: yargılamada aleyhe bozma yasağı ilkesi var iken dayanağı olmaksızın ve sebebi ve hesabı belirtilmeksizin sorumlu tutulan miktarın artırılmasının anlaşılamadığıdır.

 

161 sayılı ilamda 2011 yılı için hesaplanan kamu zararı tutarı … TL’dir. 229 sayılı ilamda toplam kamu zararı tutarı … TL olarak yer almakta iken, 229 sayılı ilamın sorumlular tarafından temyizi üzerine Temyiz Kurulu tarafından 43940 tutanak sayılı ilamla verilen bozma kararı karşısında düzenlenen 254 sayılı Ek İlamda kamu zararı … TL’dir.

 

Somut olaya bakıldığında; 161 sayılı İlamın kamu zararı tablosunda tüm ahizler için ödenmesi gereken üst tutarların doğru gösterge sayıları esas alınarak belirlendiği, 229 sayılı ilamda yer alan kamu zararı tablosunun ise hatalı olduğu, bu ilamda yer alan kamu zararı tablosunun altı ve yedinci satırlarında yer verilen memur ahizler için “ödenmesi gereken tutar”ın 6.000 gösterge rakamı üzerinden hesaplanması gerekirken, sehven 10.000 gösterge rakamı üzerinden hesaplanarak, kamu zararının gerçekte olduğundan daha az tespit edildiği görülmektedir. 229 sayılı ilama karşı sorumlular tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda verilen 43940 tutanak numaralı Temyiz Kurulu bozma kararında kamu zararının hesaplanmasındaki hatanın açıkça belirtildiği, bu bozma kararı üzerine düzenlenen 254 sayılı Ek İlamda ise, 229 sayılı ilamın kamu zararı tablosunda ödenmesi gereken tutara esas gösterge rakamlarındaki hatanın düzeltildiği, bu durumun da 229 sayılı ilamda … TL olan kamu zararı tutarının 254 sayılı Ek İlamda … TL’ye çıkmasını sonuç verdiği görülmektedir.

 

Bununla birlikte, aleyhe bozma yasağı ilkesi, ve tüm diğer ilkeler, kapsamında her somut olayın değerlendirilmesi kendi özelliklerine göre olacaktır.

 

Buna göre, 254 sayılı Ek İlama konu uygulamada, kamu çalışanı durumundaki hukuk birim amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara ödenen avukatlık vekalet ücretlerinin yıllık üst tutarlarının hukuk birim amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlar personel için 10.000 ve memur personel için 6.000 gösterge rakamlarının memur maaş katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak olması; bunun mevzuatta açıkça ve hiçbir yorum gerektirmeyecek şekilde düzenlenmiş olması; vekalet ücreti dağıtımının kamu kurumları tarafından her yıl yapılan rutin bir iş olması; bu konuda Sayıştay kararları arasında yorum farkı bulunmaması; 161 sayılı Sayıştay İlamında kamu zararı tablosunda memur personel için öngörülen tavan tutar doğru belirtilmiş iken 229 sayılı Sayıştay İlamında kamu zararının düşük görülmesinin nedeninin kamu zararı tablosunda memur personel için öngörülen tavan tutarın hatayla avukat personel için öngörülen tavan tutar olarak alındığının açıkça ve kolayca anlaşılır olması nedenleriyle, kamu kurumlarında 657 sayılı Kanun ve 659 sayılı KHK kapsamında avukatlık vekalet ücretlerinin dağıtımında ödenebilecek üst tutarların 254 sayılı Ek İlamda sorumlu tutulmuş olan personel tarafından zaten bilindiği veya bilinmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu hususun bilinmesi, sorumlu tutulan personelin görev, yetki ve sorumlulukları ile ilgili olarak kendilerinden beklenen objektif özen yükümlülüğünün gereğidir.

 

Dolayısıyla, ilama konu uygulamada oluşan kamu zararı tutarı 254 sayılı Ek İlamda yer aldığı üzere … TL’dir.

Karar

 

 

Kamu İdaresi Türü          Belediyeler ve Bağlı İdareler      

 

Yılı         2011    

 

Dairesi  5           

 

Dosya No           45096  

 

Tutanak No        48090  

 

Tutanak Tarihi   8.7.2020            

 

Kararın Konusu Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar       

 

 

KONU: Avukatlık vekalet ücreti

 

254 sayılı Ek İlamla, Belediye hukuk servisinde çalışan avukat ve diğer personele yapılan vekâlet ücreti dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesi 3 üncü fıkrasında belirtilen üst sınırlara uyulmaması dolayısıyla oluşan … TL kamu zararının tahsiline ilişkin hüküm tesis edilmiştir.

 

İlamda gerçekleştirme görevlisi sıfatıyla sorumlu tutulan …(Hukuk İşleri Müdürü) ve … (Memur) tarafından ayrı ayrı gönderilen aynı içerikli temyiz dilekçesinde özetle:

 

İlam hükmünün usule aykırı verildiği ve yasaya aykırı olduğu, yetki aşımı sebebiyle bozulması gerektiği,

 

1- 19.4.2019 tarihinde tarafına tebliğ edilen Sayıştay ek ilamı ile, 3.1.2018 tarih ve 43940 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararı gereğince uzman denetçi Serdar Özen tarafından düzenlenen 18.6.2018 tarihli ek rapor ile savcı ve üye düşünceleri ile yargılama yapıldığının belirtildiği,

 

1.1- Öncelikle ilama ek yapılan ek ilamı gerektiren raporun kendisine tebliğ edilmek ve savunma hakkının kullandırılması gerekmekte olduğu, bu ek raporun sebebinin kendisi tarafından anlaşılamamış olduğu, Sayıştay Kanununda ve dolayısıyla yargılama usulünde ek ilam düzenlemesi yolunda bir usul bulunmadığı,

 

Ek ilamın içeriğine bakıldığında mali hizmetler müdürlüğü sorumlu ve yetkilisinin talebi ve temyizi olmadığı halde ek ilam usulü ile bu kişilerin sorumluluklarının olmadığı yönünde karar verildiğinin görüldüğü, Bu durumun, yasaya ve hukuka aykırı usul nedeniyle yargılamanın tarafsızlığını ve saygınlığını sorgular duruma getirdiği,

 

9 yıldır aynı konuda, yani vekalet ücreti olan ve emanet hesabında bulunan bir meblağ hakkında, ısrarla kamu zararı olduğu yani belediye bütçesine ait olduğu gerekçesi ile tarafına atfedilen zararın tazminine yönelik karar ve ilam çıkarıldığı, Mevzuatı defalarca tekrar etmiş olmakla temyiz layihasına atıf yapmakla yetinmekte olduğu,

 

Ek ilamın kanuni dayanağı bulunmadığı, 5018 sayılı kanunun 61. Maddesinin gerekçe gösterilerek "muhasebe yetkilisinin ödeme emri ve eki belgelerin üzerindeki sorumluluğunun sınırlı olarak sayıldığı muhasebe birimimin sorumluluğunu doğuracak herhangi bir eksikliğin olmadığı” gerekçesi ile sorumluluğunun kaldırılması kararının anlaşılamadığı, Zira temyiz başvurusuna konu dahi edilmemiş bir hususta re’sen ek ilam ile sorumluluğun kaldırılmasına gerekçe oluşturulduğu, zira "muhasebe yetkililerinin mevzuatta düzenlenen belgeler dışında belge arayamaz." düzenlemesinin belgelerin doğruluğunu ve ödeme usul ve esaslarına uygun olup olmadığın araştırma yetkisini kaldırmayacağının izahtan vareste olduğu, aksi düşüncenin muhasebe yetkililerinin uzman kişilerden oluşmasını gerektirmeyeceği ve şeklen evrak inceleme yapılacağını düşünmenin 5018 sayılı kamu mali yasasının usul ve esasıyla bağdaşmadığı,

 

Sayıştay yargılamasına aykırı usul ile oluşturulmuş ek ilam ile muhasebe sorumlularının sorumluluğunun kaldırılmasının, eksik olduğu belirtilen tablonun ahiz bölümünde belirtilmeyen zararın sorumlularının hesap açıklaması (savunması) yapılmaksızın hukuk işleri müdürlüsünde çalışan memur personelin isminin eklenmesi ile tamamlanmaya çalışılmasının izahının bulunmadığı, Zira memur personelin limit sınırlaması olmadığı,

 

2- Diğer bir husus: kamu zararı kavramının olayda mümkün olmayacağının mevzuat ile izah edilmesine rağmen kamu zararı kavramının zorlama bir usul ile şeklen genişletilmeye çalışılmasının, yargılamada aleyhe bozma yasağı ilkesi var iken dayanağı olmaksızın ve sebebi ve hesabı belirtilmeksizin sorumlu tutulan miktarın artırılmasının da anlaşılamadığı, Esas itibari ile ortada bir kamu zararı olmadığının vurgusu yapılarak savunma ve temyiz dilekçelerinin sunulduğu, Tekrar değerlendirilmek üzere belirtilmektedir ki: ilama konu edilen meblağın avukatlık ücreti olup, yıllık limit aşımı miktarının kamu zararı teşkil etmediği, Avukata ait olan bir meblağın avukata ödenmesinin kamu zararı olamayacağı,

 

Verilen hükmün tamamen şekli olarak kamu kaynağı tanımlamasına dayandırıldığı, ”hesaplarda bulunan para ifadesinin emanet hesapları da kapsadığı, öyleyse bunun kamu kaynağı olduğu” çıkarımına dayandığı, Bu çıkarımın hesabın mahiyetine bakılmaksızın şekilci bir yorum olup yanlış hükme sebebiyet verdiği, Bu şekilde hüküm verilmesi halinde mevzuata bakmak değerlendirmek ve yapılan savunmalara değinmemenin normal hale geldiği,

 

Oysa hesabın mahiyetine ve mevzuata göre karar beklemenin hukukun gereği olduğu, Avukata ait meblağın kamu zararı olarak tazminine karar vermenin ağır bir itham olup ayrıca şahsiyet haklarını da ihlal mahiyetinde olduğu, limit aşımının bir sonraki yılda mahsup edilerek düzeltilen bir usul olduğu, Nitekim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında bu şekilde uygulandığı,

 

Ayrıca limit aşımı hususunu takip edecek birimin de temyiz başvurusu olmaksızın sorumluluğu kaldırılan muhasebe yetkilileri olduğu, Belediye bütçesine ait olmayan bir meblağın 9 yıl sonra faizi ile birlikte tazminine karar verilmesinin hukuk ve yargılama usulü adına tekrar değerlendirilmesinin zorunlu olduğu,

 

Kaldı ki 1136 sayılı avukatlık kanunda 2001 yılında yapılan 4667 sayılı yasa ile 164-4 maddesinde yapılan ekleme ile vekalet ücretinin avukata ait olduğu bunun takas mahsup ve haczedilemeyeceği şeklindeki hükmünün de 657 sayılı yasadan sonra yürürlüğe giren özel yasa mahiyetinde olduğu, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasının reddedildiği hususlarının da ayrıca hukuken değerlendirilmesi gereken diğer hususlar olduğu, Tüm bu açık hükümlere rağmen ve kamu zararının hukuki bir dayanağı da bulunmadığı halde ek ilam ile aleyhe tazmin miktarının artırılmasının yasal ve adil bir tarafı bulunmadığı,

 

3- Hak sahibinin, dava dosyasında emeği geçen Belediye avukatları olduğu, Yıllara sari olduğu düşünülürse, yıllık limit uygulaması sebebiyle belki bir yıl sonra emeği olmayan avukatlara da dağıtılabileceği, Ancak her halükarda avukatlara ait olduğu,

 

Kamunun menfaatini korumakla yükümlü olan avukatların bu görev sebebiyle kanunun kendisine takdir ettiği ücretin kamu zararı haline gelmesinin anlaşılamadığı, Soyut şekilde “limit aşıldı öyleyse kamu zararı var" şeklindeki bir mantık ve Sayıştay’ın daha önceki yıllarda vermiş olduğu kararların ile ön yargılı bir hükümle hakkaniyete ve hukuka aykırı hükme sebebiyet verdiği,

 

Üstelik kamu zararı tanımına da uymadığı, Sayıştay’ın karar ve görüşlerinde ve 5018 sayılı yasada açıkça yalnızca usule aykırılığın kamu zararı doğurmayacağının belirtildiği,

 

Tazmin hükmünün neticesine bakıldığında yıllık limit miktarı aşılırsa bu aşılan miktarın belediyenin geliri olduğu neticesinin çıkacağı,

 

Bu kısmın belediyenin geliri olmadığı, Avukata ait ücret olduğu aşikar olan meblağın belediye kasasına aktarılmaması gerektiği,

 

Kamu menfaatini koruma düşüncesi ile hukuka aykırı olarak kamu görevlisi aleyhine tazmin hükmü çıkarmanın yüksek yargı organı olan Sayıştay’ın hukuk devleti ilkesine aykırı bir kararı olacağı ve kamu vicdanının yara alacağı,

 

Kamu zararı kavramı ile ilgili Sayıştay dergisinde: “Kamu mali yönetimini oluşturan mali karar, işlem veya eylemlerin mevzuata aykırılığı her zaman kamu zararı boyutu taşımamaktadır. Mali karar, işlem veya eylemlerin yapılma esas ve usulleri ilgili mevzuatla düzenlenmektedir. Bazı durumlarda söz konusu esas ve usullere aykırılık şeklinde mevzuata aykırı uygulamalar yapılmaktadır. 5018 sayılı Kanun bağlamında ortaya çıkan söz konusu aykırılıklar usul hukuku yönünden bir sorun oluşturmakla birlikte kamu kaynağında bir artışa engel olunmadığı veya eksilmeye neden olunmadığı takdirde kamu zararından bahsedilmeyecektir .(Sayıştay dergisi sayı 82)” şeklinde ifade yer aldığı, Diğer bir deyişle mevzuata aykırı herhangi bir uygulamanın tespit edilmiş olmasının yeterli olmadığının, önemli olanın mevzuata aykırı uygulama nedeniyle devletin zarara uğrayıp uğramadığının tespiti edilmesinin gerekli ve zorunlu olduğu,

 

Avukata ait bir meblağın avukata ödenmesinin 2011 yılı mevzuatına göre nasıl kamu zararı oluşturduğunun ilam hükmünde gerekçelendirilememiş olduğu,

 

İfade edilerek, Usul ve yasaya aykırı olarak sorgu ile başlayan yargı sürecine dosya kapsamında bakıldığında hukuki hatalar bulunduğu, 9 yılı doldurmuş ve tekrar ek ilam ile resen mali hizmetler müdürlüğü sorumluluğunun kaldırılması yolunda hüküm verilmesine sebebiyet verilmesi, tazmin ahizlerinin limit sınırlamasına dahil olmayan memurlara da teşmil ettirilmesi ile tarafsızlığında şüphe uyandırılmış olması sebebiyle dosyanın Denetçi …’den alınarak bir başka denetçiye tahmil edilmesi ve 254 sayılı Ek İlamla verilen tazmin hükmünün kaldırılmasına karar verilmesi arz ve talep edilmiştir.

 

İlamda gerçekleştirme görevlisi sıfatıyla sorumlu tutulan … tarafından gönderilen temyiz dilekçesinde ayrıca: Belediye hukuk işleri müdürlüğünde sadece memur olarak görev yaptığı, konu ile ilgili ödeme emri düzenlemediği, dolayısıyla sorumluluğunun bulunmadığı ifade edilmiştir.

 

Başsavcılık mütalaasında;

 

Gerçekleştirme görevlileri … ve … tarafından yapılan temyiz başvuruları üzerine ayrı ayrı verilen aynı nitelikteki Başsavcılık mütalaasında:

 

Sorumluların dilekçelerinde yer alan hususlar özetlendikten sonra,

 

“… Sayıştay Temyiz Kurulunun 03/01/2018 tarihli ve 43940 Tutanak numaralı kararında. Yargılamaya Esas Raporda yer alan Kamu Zararı Hesap Tablosu, İlam hükmüne geçerken hukuka uygun olduğu gerekçesiyle (Kanunun ilgili maddesinin, vekalet ücretine müstehak olan avukatların çalıştıkları günler ile orantılı olarak ücret alabileceklerine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemesi, yalnızca her bir avukata dağıtılacak vekalet ücreti için bir üst sınır getirilmiş olması nedeniyle Denetçi Raporunda vekalet ücreti ödemesinde gün hesabı yapılarak ortaya konan kamu zararının, yıllık limit temel alınarak tam yıl üzerinden yapılması esasının benimsenmesi) düşülen kısım hariç Tablonun Ahiz bölümünün son üç sırasının sehven eksik aktarıldığı, ahizlerin unvanlarına bağlı olarak (avukat ya da hukuk servisinde çalışan diğer personel) alabilecekleri yıllık limitin buna uygun düzenlenmediği, dolayısıyla da toplam kamu zararı ve buna bağlı olarak da tazmine esas olacak miktarın hatalı hesaplandığı görülmektedir. Bu nedenlerle tazmin hükmünün her türlü tereddütten uzak bir şekilde yeniden hesaplanması gerekmektedir.” gerekçesiyle 229 sayılı İlamın 1 inci maddesiyle verilen tazmin hükmünün BOZULARAK, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere DAİRESİNE TEVDİİNE oy çokluğu ile karar verilmiştir.

 

Temyiz Kurulu Kararından da anlaşılacağı üzere 229 sayılı İlamın 1 inci maddesiyle verilen tazmin hükmünün bozulma gerekçesi; Kamu Zararı Heap Tablosunun “Ahiz” bölümü son üç sırasının sehven eksik aktarılması, ahizlerin unvanlarına bağlı olarak avukat ya da hukuk servisinde çalışan diğer personel olmaları durumunda alabilecekleri yıllık limitin buna uygun düzenlenmemesi, dolayısıyla da toplam kamu zararı ve buna bağlı olarak tazmine esas olacak miktarın hatalı hesaplanması olarak gösterilmiştir.

 

Dosya kapsamının tetkikinden konunun safahatını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür;

 

- … Belediyesi 2011 yılı hesabına ilişkin düzenlenen Yargılamaya Esas Raporda; 2011 yılı vekâlet ücretlerinin dağıtımında mevzuatta belirlenen limitlere uyulmaması sonucunda oluşan … TL kamu zararının nedenlerinin izahı ve tahsilâtın sağlanması için yapılan işlemlerin bildirilmesi istenilmiş; savunmaların yetersiz görülmesi üzerine, … TL kamu zararının … (Mal. Hiz. Müd.), Gerçekleştirme Görevlileri … (Memur) … (İşçi) ve Av. … (Hukuk İşleri Müd.) adına ortaklaşa ve zincirleme tazmin hükmolunması önerilmiş, Kamu Zararı Hesap Tablosunun ahizlere ilişkin ilk 5 sırasında avukatlara, 6 ve 7 nci sırasında da hukuk hizmetlerinde çalışan diğer personele yer verilmiştir.

 

- Hesabın yargılanması sonucu 229 numaralı İlamın 1 inci maddesi ile; vekalet ücretinin gün hesabı ile değil yıllık limit esas alınarak hesaplanması gerektiğinden bahisle, mevzuatına uygun olduğu anlaşılan … TL ile ilgili olarak ilişilecek husus bulunmadığına, Kanunun belirlediği limitin üzerinde vekalet ücreti ödenmesi suretiyle oluşan … TL kamu zararının; Muhasebe Yetkilisi (Mali Hizmetler Müdürü) … ile Gerçekleştirme Görevlileri (İşçi) …, (Hukuk İşleri Müdürü) Av. … ve (Memur) …’e, müştereken ve müteselsilen 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleriyle ödettirilmesine karar verilmiştir. Ancak, Kamu Zararı Hesap Tablosunun ahizlere ilişkin ilk 4 sırasında avukatlara yer verilmişken, 5, 6 ve 7 nci sıralar isim ve unvanlar yazılmaksızın boş bırakılmış; 2011 yılına ilşkin vekalet ücreti üst limiti bu üç sıra için avukatlara ait üst limit dikkate alınarak yazılmıştır. Oysa yukarıda da değinildiği üzere 5 inci sıra avukata ait iken 6 ve 7 nci sıralar diğer personeli ilgilendirmektedir.

 

- Sorumlunun temyiz dilekçesinde; “Kamu zararı tablosunda 4 avukat olmasına rağmen 7 kalem kamu zararı çıkarılmasının cevabının verilmediği, bu 3 kalem zararın kime ait olduğu,” sorusunun cevabına esas olmak üzere Savcılığımızın 01/12/2017 tarihli ve35080 sayılı yazısında; Temyize konu İlamdaki “Kamu Zararı Hesap Tablosu” nun 5, 6 ve 7 sıra numaralarına adı ve soyadı yazılmayan ahizlerin sırasıyla; Av. …, … ve … olması gerektiği; Tablonun “2011 Yılı Limit” ve “2011 Yılı Ödenmesi Gereken” sütunları 6 ve 7 sıra numaralarındaki tutarların tamamının … TL olarak yazıldığı, oysa, … ve …’ ın avukat olmayıp, Belediye Hukuk Servisinde çalışan personel olmaları nedeniyle Tabloya avukatlar için yazılan … TL yerine … TL yazılması gerektiği; Tablonun “2011 Yılı Ödenen Toplam” sütununda farklılık olmadığı dikkate alındığında Tablonun “2011 Yılı Limit Üzerinde Ödenen Tutar (Kamu Zararı)” sütunu 6 ve 7 nci her iki sırasının … TL yerine … TL olması gerektiği; buna göre de kamu zararı toplam tutarının ilamda yer aldığı şekliyle … TL değil, … TL olması gerektiği belirtilmiştir.

 

- Konuya ilişkin düzenlenen Ek Raporda, Temyiz Kurulu Kararı doğrultusunda kamu zararı … TL olarak tekrar hesaplanmıştır.

 

- Dairenin 09/04/2019 tarihli ve 254 numaralı Ek İlamı ile; Belediye Hukuk Servisinde çalışan avukat ve diğer personele yapılan vekâlet ücreti dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesi üçüncü fıkrasında belirtilen limitlerin uygulanmaması suretiyle … TL kamu zararına sebebiyet verildiği konusunda; (Mali Hizmetler Müdürü) … ve (İşçi) …’ün sorumluluklarının bulunmadığına, … TL kamu zararının Harcama Yetkilisi (Hukuk İşleri Müdürü) … ve Gerçekleştirme Görevlisi (Memur) …’e müştereken ve müteselsilen, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine karar verilmiştir.

 

Sorumlu, ilama ek yapılan ek ilamı gerektiren raporun tarafına tebliğ edilmesi ve savunma hakkının kullandırılmasının gerekmekte olduğunu, bu ek rapor sebebinin anlaşılamadığını belirterek, Sayıştay Kanununda ve dolayısıyla yargılama usulünde ek ilam düzenlemesi yolunda bir usul bulunmadığını iddia etmektedir.

 

17/12/2011 tarihli ve 28145 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ve 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 32, 35, 37 ve 80 inci maddelerine dayanılarak hazırlanan Sayıştay Denetim Yönetmeliğinin “Ek raporların düzenlenmesi” başlıklı 48 inci maddesi;

 

“ (1) Rapora konu kamu zararının yargılanması sonuçlanana değin daha önce raporda yer alan konularda değişiklik yapılmasını öngören veya raporda yer almadığı halde sonradan ilişikli görülerek rapora alınması gerekli görülen ya da yargılama yapılırken hüküm dışı bırakılan hususlar hakkında, asıl raporu düzenleyen ekip başkanı tarafından ek rapor, ekteki Standart Form kullanılarak düzenlenir.

 

(2) Ek raporların düzenlenmesinde:

 

a) Yargılamaya esas rapor düzenlenmesine ilişkin genel esaslar göz önünde bulundurulur.

 

b) Standart Formda raporun “Ek” olduğu belirtilir.

 

c) Hüküm dışı bırakılan konunun asıl raporun hangi maddelerine ilişkin olduğu açıklanır.

 

ç) Ek raporların yazılması ve Başkanlığa sunulmasında, Yönetmeliğin 46 ncı maddesi hükmü uygulanır.

 

(3) Ek raporlarda yer alan konulara ilişkin belgeler, ilgili hesap veya esas rapor dosyası ekleri arasından çıkartılarak bu raporlara eklenir.” hükmüne amirdir.

 

Temyiz Kurulunun bozma kararı üzerine, yukarıda yer verilen hüküm gereğince Dairece ek rapor düzenlettirilmiş; sorumlunun “Kamu zararı tablosunda 4 avukat olmasına rağmen 7 kalem kamu zararı çıkarılmasının cevabının verilmediği, bu 3 kalem zararın kime ait olduğu,” sorusu, eksik olan isimlerin ikmal ettirilmesi ve hesap hatasının düzeltilmesiyle tereddüte meydan vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduğundan sorumluya tekrar sorgu gönderilmesine gerek duyulmamıştır.

 

Öte taraftan, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen Resmî Gazetede yayımlanan ve 6085 sayılı Kanunun 80 inci maddesine dayanılarak hazırlanan Sayıştay Dairelerinin Çalışma Usul ve Esaslarının 17 ve 27 nci maddeleri ek ilamlara ilişkin düzenlemelere de yer vermektedir. Bu durum karşısında ek ilam düzenlemesi yolunda bir usul bulunmadığını iddia etmek dayanaktan yoksundur.

 

Temyiz Kurulunun 23/11/2016 tarihli ve 42359 Tutanak numaralı Kararında “...Belirtilen hükme göre; Temyiz Kurulu temyiz olunan hükmü bozarsa dosya yeniden karara bağlanmak üzere o kararı veren Daireye gönderilir. Daire bozma kararına uyar veya eski kararında direnir. Daire, Temyiz Kurulunca verilen bozma kararına uyarsa artık bu kararla bağlıdır. Bozma kararı üzerine yargılamaya devam edilerek yeniden bir karar verilir. Daire, Temyiz Kurulunun bozma kararına uymayarak eski kararında da ısrar edebilir, bu karar da temyiz edilebilir. Temyiz Kurulunca “Bozma” kararı verilmesi halinde temyize konu karar ortadan kalkmış olacağından Daire, hem usul hem esas açısından yeni bir karar alabilecektir.” denildiğinden 5. Dairenin Ek İlamında muhasebe yetkilisi ve muhasebe işlerinde görevli personel hakkında sorumluluğun kaldırılmasının hukuka aykırı bir yönü bulunmamaktadır.

 

Sorumlu, kamu zararı kavramının zorlama bir usul ile şeklen genişletilmeye çalışılmasının, bir yargılamada aleyhe bozma yasağı ilkesi var iken dayanağı olmaksızın ve sebebi ve hesabı belirtilmeksizin miktar artırılmasının da anlaşılamadığını ifade etmekte ise de; kamu zararının artması, yukarıda değinildiği gibi Yargılamaya Esas Rapordaki verilerin, ilamda sehven noksan gösterilmesinden kaynaklanmış olup, yapılan eksiklik mevzuata uygun şekilde düzeltilmiştir. Ayrıca, 6085 sayılı Kanunun 61 inci maddesinde “Bu Kanunda yargılama usulüne ve kanun yollarına ilişkin hüküm bulunmayan hallerde 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda konuya dair açık bir düzenleme bulunmamakta olup, Sayıştay kararlarında da sorumlunun açıklamalarını destekler karara rastlanılmamıştır.

 

Diğer taraftan; sorumlunun dilekçesindeki diğer iddiaları, gerek hesap yargılaması, gerekse temyiz aşamasındaki iddia ve açıklamalarıyla benzer olup, Daire İlamlarında ve Temyiz Kurulu kararında mevzuat dayanakları ile karşılanmış bulunmaktadır.

 

Bu nedenlerle; sorumlunun tazmin hükmünün kaldırılmasına yönelik talebinin reddedilerek ilam hükmünün tasdik edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

 

Arz ederim.”

 

Denilmektedir.

 

Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra,

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

 

… Belediyesi 2012 yılı hesabına ilişkin Yargılamaya Esas Raporun Dairede yargılanması sonucu 14.05.2014 tarih ve 161 sayılı İlamın 2 nci maddesi ile verilen tazmin hükmüne karşı, Sayıştay Başsavcılığının temyiz başvurusu üzerine 30.06.2015 tarih ve 40717 tutanak sayılı Temyiz Kurulu İlamı ile tazmin hükmünün bozularak dosyanın Dairesine tevdiine karar verilmiştir.

 

40717 tutanak sayılı Temyiz Kurulu İlamı gereğince, Denetçi tarafından düzenlenen Ek Raporun Dairede yargılanması sonucu 30.06.2016 tarih ve 427 sayılı İlamın 2 nci maddesiyle konu ile ilgili olarak 2010 ve 2011 yılları hesaplarına ilişkin ayrı ayrı sorgu ve rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.

 

229 sayılı İlamın 1 inci maddesiyle; Belediye Hukuk Servisinde çalışan avukat ve diğer personele 2011 yılı içinde yapılan vekâlet ücreti dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesi 3 üncü fıkrasında belirtilen limitlerin uygulanmaması suretiyle oluşan … TL’nin sorumlulara müştereken ve müteselsilen ödettirilmesine karar verilmişti.

 

Harcama Yetkilisi (Hukuk İşleri Müdürü) …’in temyiz başvurusu üzerine Sayıştay Temyiz Kurulunun 03.01.2018 tarih ve 43940 tutanak sayılı İlamında: “Yargılamaya Esas Raporda yer alan Kamu Zararı Hesap Tablosu, İlam hükmüne geçerken hukuka uygun olduğu gerekçesiyle alabilecekleri yıllık limitin buna uygun düzenlenmediği, dolayısıyla da toplam kamu zararı ve buna bağlı olarak da tazmine esas olacak miktarın hatalı hesaplandığı görülmektedir. Bu nedenlerle tazmin hükmünün her türlü tereddütten uzak bir şekilde yeniden hesaplanması için ilam hükmünün Bozularak dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Dairesine Tevdiine” karar verilmiştir.

 

Temyiz Kurulunun 43940 tutanak sayılı bozma kararı üzerine, Ek Rapor düzenlenerek Daireye havale edilmiştir.

 

254 sayılı Ek İlamda tazmin hükmü, Belediye hukuk servisinde çalışan avukat ve diğer personele yapılan vekâlet ücreti dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesi 3 üncü fıkrasında belirtilen üst sınırların aşılması suretiyle … kamu zararı oluştuğu gerekçesiyle verilmiştir.

 

Sorumluluk yönünden inceleme

 

254 sayılı Ek İlamda sorumluluğa iştirakı bulunan … tarafından ”hukuk işleri müdürlüğünde memur olarak görev yaptığı ve vekalet ücreti dağıtımına esas ödeme emri belgesi (muhasebe işlem fişi) düzenlemediği” iddiasıyla sorumluluk itirazında bulunulmuştur.

 

İlama konu kamu zararına esas muhasebe işlem fişleri ve ekleri incelendiğinde; …’ün muhasebe işlem fişleri üzerinde imzası bulunmamakla birlikte, muhasebe işlem fişlerinin ekinde bulunan ve hukuk işleri müdürlüğü tarafından hazırlanarak avukatlık vekalet ücretlerinin dağıtımında esas alınan belgelerde bu belgeleri hazırlayan kişi olarak imzasının bulunduğu görülmektedir.

 

Dolayısıyla, hukuk işleri müdürlüğünde görevli memur …’ün vekalet ücretlerinin fazla ödenmiş olması sonucu oluşan kamu zararında gerçekleştirme görevlisi olarak sorumluluğa iştirakı bulunmaktadır.

 

Esasa ilişkin inceleme

 

İlama konu uygulamayla ilgili olarak ilişikli tutulan 2664, 4340, 6369 sayılı muhasebe işlem fişleri ve bilgi amaçlı olarak eklenmiş olan 605, 1617 sayılı muhasebe işlem fişlerinin tamamının tarihi 659 sayılı Kanun hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girme tarihi olan 02.11.2011 tarihinin öncesine aittir. Dolayısıyla, vekalet ücretlerinin dağıtılmasında esas alınan mevzuat hükmü 657 sayılı Kanunun 146 ncı maddesinin üçüncü fıkrasıdır.

 

5393 sayılı Belediye Kanununun 82 nci maddesinde yer alan “Belediye lehine sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı taraftan tahsil olunan vekâlet ücretlerinin; avukatlara (49 uncu maddeye göre çalıştırılanlar dâhil) ve hukuk servisinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti Vekâlet Hakkında Kanun hükümleri kıyas yolu ile uygulanır" hükmü ile ilgili olarak; 1389 sayılı Kanun 10.02.1929 tarihinde yürürlüğe girmiş ve mahiyeti itibariyle, avukatlara ödenecek vekalet ücreti ile ilgili bir sınırlama getirmemiştir. 23.07.1965 tarihinde yürürlüğe giren Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesinin ilk halinde, “10.02.1929 tarih ve 1389 sayılı Devlet dâvalarını intaç eden avukat ve saireye verilecek ücreti vekâlet hakkındaki kanun hükümleri saklıdır" denilmiş, 20.03.1997 tarih ve 570 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesiyle ise 657 sayılı Kanun kapsamındaki avukatlara ödenecek vekalet ücretine ilişkin yıllık limitler (146 ncı maddenin 3 üncü fıkrası) getirilmiştir. 657 sayılı Kanunun 146 ncı maddesi tarih itibariyle 1389 sayılı Kanundan daha sonra yürürlüğe girdiğinden ve 1389 sayılı Kanun genel hükümler içermekte iken; 146 ncı madde Devlet Memuru olan avukatlara ödenecek vekalet ücretine ilişkin özel hükümler içerdiğinden, Belediye Hukuk İşleri Müdürlüğünde görevli avukatlara ödenecek vekalet ücreti hesabında temel alınması gereken mevzuat hükümleri 657 sayılı Kanunun 146 ncı maddesinde yer alan hükümlerdir.

 

657 sayılı Kanunun 26.09.2011 tarih ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilga edilen üçüncü fıkrası hükmü, 254 sayılı Ek İlamın konusu olan ödemelerin gerçekleştirildiği tarihlerde henüz ilga edilmemişti. Yani vekalet ücretlerinin dağıtımında esas alınan muhasebe işlem fişlerinin tamamı 659 sayılı KHK’nın yürürlük tarihi olan 02.11.2011 tarihinden önceye aittir. Bahsi geçen üçüncü fıkra:

 

“(Değişik fıkra: 14/01/1988 - KHK - 311/1 md.) Ancak, 02/01/1961 tarihli ve 196 sayılı Kanunun 2 nci maddesi, 07/06/1926 tarihli ve 904 sayılı Kanuna 30/01/1957 tarihli ve 6893 sayılı Kanunla eklenen ek 5 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları, 19/07/1972 tarihli ve 1615 sayılı Kanunun 161 inci maddesi, 13/01/1943 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun değişik 14 üncü maddesi ve 02/02/1929 tarihli ve 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. (Değişik cümle 20/03/1997-KHK - 570/8 md.) Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutarı, hukuk müşavirleri ve avukatlar için 10000, diğerleri için 6000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarının oniki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye ve Gümrük Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında, yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır” hükmünü içermektedir.

 

Bununla birlikte, 659 sayılı KHK’nın yürürlük maddesine göre, bu KHK Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi olan 02.11.2011 tarihinde yürürlüğe girer. Dolayısıyla, avukatlık vekalet ücretleri ile ilgili olarak 02.11.2011 tarihi itibarıyla 659 sayılı KHK’nın “Davalardaki temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” kenar başlıklı 14 üncü madde hükümleri esas alınacaktır:

 

“(1) Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.

 

(2) İdareler lehine karara bağlanan ve tahsil olunan vekalet ücretleri, hukuk biriminin bağlı olduğu idarenin merkez teşkilatında bir emanet hesabında toplanarak idare hukuk biriminde fiilen görev yapan personele aşağıdaki usul ve sınırlar dahilinde ödenir. a) Vekalet ücretinin; dava ve icra dosyasını takip eden hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü veya avukata %55’i, dağıtımın yapıldığı yıl içerisinde altı aydan fazla süreyle hukuk biriminde fiilen görev yapmış olmak şartıyla, hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara %40’ı (…)* eşit olarak ödenir.

 

b) Ödenecek vekalet ücretinin yıllık tutarı; hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü, avukatlar için (10.000) gösterge (…)* rakamının, memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarının oniki katını geçemez.

 

c) Yapılacak dağıtım sonunda arta kalan tutar, hukuk biriminde görev yapan ve (b) bendindeki tutarları dolduramayan hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara ödenir. Bu dağıtım sonunda arta kalan tutar üçüncü bütçe yılı sonunda ilgili idarenin bütçesine gelir kaydedilir.

 

(3) Hizmet satın alınan avukatlara yapılacak ödemeler bu madde kapsamı dışındadır.

 

*: 11/10/2011 tarihli ve 666 sayılı KHK’nın 1 inci maddesiyle bu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “, hukuk biriminde görev yapan diğer personele %5’i” ibaresi ile aynı fıkranın (b) bendinde yer alan “, diğerleri için (6.000) gösterge” ibaresi yürürlükten kaldırılmış olup, daha sonra 11/10/2011 tarihli ve 666 sayılı KHK ile bu maddede yapılan düzenlemeler; 10/10/2013 tarihli ve 28791 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 27/12/2012 tarihli ve E.: 2011/139, K.: 2012/205 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.”

 

659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14 üncü maddesinin (c) fıkrasında; “Yapılacak dağıtım sonunda arta kalan tutar, hukuk biriminde görev yapan ve (b) bendindeki tutarları dolduramayan hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara ödenir. Bu dağıtım sonunda arta kalan tutar üçüncü bütçe yılı sonunda ilgili idarenin bütçesine gelir kaydedilir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre, dağıtımı yapılan avukat vekalet ücretlerinden arta kalan kısmının takip eden üçüncü yıldan sonra kamu idaresine gelir kaydedilmesi düzenlenmiştir.

 

5018 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin i-bendinde “kamu geliri: Kanunlarına dayanılarak toplanan vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay veya benzeri gelirler, faiz, zam ve ceza gelirleri, taşınır ve taşınmazlardan elde edilen her türlü gelirler ile hizmet karşılığı elde edilen gelirler, borçlanma araçlarının primli satışı suretiyle elde edilen gelirler, sosyal güvenlik primi kesintileri, alınan bağış ve yardımlar ile diğer gelirleri, … ifade eder” denilmektedir. Aynı maddenin g-bendinde ise: “Kamu kaynakları: Borçlanma suretiyle elde edilen imkânlar dahil kamuya ait gelirler, taşınır ve taşınmazlar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar ile her türlü değerleri, … ifade eder” denilmektedir.

 

5018 sayılı Kanunun “kamu zararı” kenar başlıklı 71 inci maddesinde: “Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır” denilmekte, aynı maddenin ikinci fıkrasının g bendinde kamu zararının belirlenmesinde esas alınan durumlardan biri olarak mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması belirtilmektedir.

 

254 sayılı Ek İlama konu uygulamada vekalet ücretlerinin dağıtımının yapıldığı 2011 yılı içerisinde 657 sayılı Kanunun 146 ncı maddesi üçüncü fıkrası hükmünde belirtilen üst sınırın üzerinde dağıtım yapılması sonucu, 02.11.2011 tarihi itibarıyla yürürlükte olan 659 sayılı KHK ve 5018 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen hükümleri gereği kamu kaynağında artışa engel olunması suretiyle kamu zararına sebep olunduğu anlaşılmıştır.

 

254 sayılı Ek İlamın aleyhe bozma yasağı ilkesi kapsamında değerlendirilmesi:

 

Sorumlular tarafından temyiz dilekçesinde belirtilen bir husus: yargılamada aleyhe bozma yasağı ilkesi var iken dayanağı olmaksızın ve sebebi ve hesabı belirtilmeksizin sorumlu tutulan miktarın artırılmasının anlaşılamadığıdır.

 

161 sayılı ilamda 2011 yılı için hesaplanan kamu zararı tutarı … TL’dir. 229 sayılı ilamda toplam kamu zararı tutarı … TL olarak yer almakta iken, 229 sayılı ilamın sorumlular tarafından temyizi üzerine Temyiz Kurulu tarafından 43940 tutanak sayılı ilamla verilen bozma kararı karşısında düzenlenen 254 sayılı Ek İlamda kamu zararı … TL’dir.

 

Somut olaya bakıldığında; 161 sayılı İlamın kamu zararı tablosunda tüm ahizler için ödenmesi gereken üst tutarların doğru gösterge sayıları esas alınarak belirlendiği, 229 sayılı ilamda yer alan kamu zararı tablosunun ise hatalı olduğu, bu ilamda yer alan kamu zararı tablosunun altı ve yedinci satırlarında yer verilen memur ahizler için “ödenmesi gereken tutar”ın 6.000 gösterge rakamı üzerinden hesaplanması gerekirken, sehven 10.000 gösterge rakamı üzerinden hesaplanarak, kamu zararının gerçekte olduğundan daha az tespit edildiği görülmektedir. 229 sayılı ilama karşı sorumlular tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda verilen 43940 tutanak numaralı Temyiz Kurulu bozma kararında kamu zararının hesaplanmasındaki hatanın açıkça belirtildiği, bu bozma kararı üzerine düzenlenen 254 sayılı Ek İlamda ise, 229 sayılı ilamın kamu zararı tablosunda ödenmesi gereken tutara esas gösterge rakamlarındaki hatanın düzeltildiği, bu durumun da 229 sayılı ilamda … TL olan kamu zararı tutarının 254 sayılı Ek İlamda … TL’ye çıkmasını sonuç verdiği görülmektedir.

 

Bununla birlikte, aleyhe bozma yasağı ilkesi, ve tüm diğer ilkeler, kapsamında her somut olayın değerlendirilmesi kendi özelliklerine göre olacaktır.

 

Buna göre, 254 sayılı Ek İlama konu uygulamada, kamu çalışanı durumundaki hukuk birim amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara ödenen avukatlık vekalet ücretlerinin yıllık üst tutarlarının hukuk birim amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlar personel için 10.000 ve memur personel için 6.000 gösterge rakamlarının memur maaş katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak olması; bunun mevzuatta açıkça ve hiçbir yorum gerektirmeyecek şekilde düzenlenmiş olması; vekalet ücreti dağıtımının kamu kurumları tarafından her yıl yapılan rutin bir iş olması; bu konuda Sayıştay kararları arasında yorum farkı bulunmaması; 161 sayılı Sayıştay İlamında kamu zararı tablosunda memur personel için öngörülen tavan tutar doğru belirtilmiş iken 229 sayılı Sayıştay İlamında kamu zararının düşük görülmesinin nedeninin kamu zararı tablosunda memur personel için öngörülen tavan tutarın hatayla avukat personel için öngörülen tavan tutar olarak alındığının açıkça ve kolayca anlaşılır olması nedenleriyle, kamu kurumlarında 657 sayılı Kanun ve 659 sayılı KHK kapsamında avukatlık vekalet ücretlerinin dağıtımında ödenebilecek üst tutarların 254 sayılı Ek İlamda sorumlu tutulmuş olan personel tarafından zaten bilindiği veya bilinmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu hususun bilinmesi, sorumlu tutulan personelin görev, yetki ve sorumlulukları ile ilgili olarak kendilerinden beklenen objektif özen yükümlülüğünün gereğidir.

 

Dolayısıyla, ilama konu uygulamada oluşan kamu zararı tutarı 254 sayılı Ek İlamda yer aldığı üzere … TL’dir.

 

Bu itibarla, 254 sayılı Ek İlamla … TL’lik kamu zararının tahsiline yönelik verilen hükmün TASDİKİNE, (Üye …’nün aşağıda yazılı karşı oy gerekçesine karşı) oyçokluğuyla,

 

Karar verildiği 08.07.2020 tarih ve 48090 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.

 

(Karşı oy gerekçesi

 

Üye …’nün karşı oy gerekçesi

 

… Belediyesi Hukuk Servisinde çalışan avukat ve diğer personele yapılan vekâlet ücreti dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesi 3 üncü fıkrasında belirtilen limitlerin uygulanmaması suretiyle … TL’nin tazminine ilişkin hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Ancak daire 18.4.2017 tarih ve 229 sayılı ilamı incelendiğinde esasen aynı gerekçelerle denetçi tarafından … lira için tazmin hükmü verilmesinin talep edildiği, yapılan yargılama sonunda vekalet ücretinin gün hesabı ile değil yıllık limit esas alınarak hesaplanması gerektiği gerekçesiyle bu tutarın … lirası için ilişilecek husus bulunmadığına karar verildiği, sadece … lirası için tazmin hükmü verildiği anlaşılmaktadır. Dairenin, vekalet ücretinin gün hesabı ile değil yıllık limit esas alınarak hesaplanması gerektiği gerekçesiyle … liralık kısım için verdiği mevzuata uygunluk kararını, savcının da sorumluların da temyiz etmediği, ancak sadece yıllık limiti aşan ödeme kısmı yönünden sorumluların temyiz ettiği görülmektedir. Taraflar, yıllık limiti aşmayan kısmı temyiz etmediğine göre, bu hususun kesinleştiğini kabul etmek gerekir. Bu nedenle, ilama konu olan olayda, Temyiz Kurulunun kararı bozması üzerine (3.1.2018/43940 TKK) dairenin, yıllık limitin aşılmamış olması durumunu tekrar incelememesi gerekir. Aksinin kabulü ile yani daha önce ilişiksiz bulunan yıllık limitin aşılıp aşılamayacağı hususunun tekrar incelemesi yapılarak farklı bir karar vermek kesin hüküm kuralına aykırılık teşkil eder.

 

6085 sayılı Sayıştay Kanununun 61’inci maddesinde “Bu Kanunda yargılama usulüne ve kanun yollarına ilişkin hüküm bulunmayan hallerde 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır” denilmektedir. 6100 sayılı Kanunun 447’nci maddesinde de “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” Denilmektedir.

 

6085 sayılı Sayıştay Kanununun atıf yaptığı 6100 sayılı HMK’da açık bir düzenleme bulunmamasına rağmen, taraflardan yalnız birinin müracaatı üzerine bozulan hükmün ilk derece mahkemesinde yeniden hükme bağlanması esnasında, bozulan hükümde tayin edilen yaptırımdan daha ağır bir yaptırıma hükmedilememesi ilkesi hukuk literatüründe de kabul gören bir yaklaşımdır. Ancak Sayıştay 5. Dairesince Temyiz Kurulu kararı sonrası yapılan yargılama neticesinde düzenlenen 11.10.2018 tarih ve 254 sayılı Ek İlam ile daha önce ilişilecek bir husus bulunmadığına karar verilen … TL’nin de tazmin tutarına eklendiği görülmektedir. Her ne kadar 6085 sayılı Kanunda bu tür bir düzenleme bulunmasa da ‘aleyhe hüküm verme yasağı’na uyulmaması Sayıştay yargısına olan güveni sarsabilir.

 

Sonuç olarak, yıllık limit sınırları içinde kalan … liralık ödeme ile ilgili daire kararı daha önce temyiz edilmemiş ve temyiz süresi geçmiş olması nedeniyle kesinleştiğinden, kesin hükmün bağlayıcılığı kuralı gereği, bu kısımla ilgili olarak yeniden inceleme yapılmaması, sadece henüz kesinleşmemiş olup temyize konu olan, Daire kararında yıllık limit aşılarak yapılan ödemeden kaynaklandığı belirtilen … liralık kısım için yargılama yapılması gerekir.

 

Bu tutar için yapılan savunmalara bakıldığında, vekalet ücretinin avukatlara ait olduğu, kamu kaynağı niteliğinde olmadığı dolayısıyla bu ödeme nedeniyle kamu kaynağında bir azalma da olamayacağı üzerinde durulduğu görülmektedir.

 

Anayasa Mahkemesinin (E.S : 2010/97, K.S : 2011/173, Tarih: 22.12.2011) kararında da belirtildiği üzere, itiraz konusu kural kapsamında bulunan avukatlar, 657 sayılı Kanunun 36. maddesinin (V) numaralı bendindeki avukatlık hizmetleri sınıfında yer alan, avukatlık ruhsatına sahip, baroya kayıtlı ve kurumlarını yargı mercilerinde temsil yetkisine haiz olan, idare ile bir sözleşme yapmadan, statü hukukuna göre memur kadrosunda görev yapan ve ücretini bağlı bulunduğu yasalara göre alan devlet memuru statüsündedir. Avukatlık hizmetleri sınıfında yer alan ve görevleri kamu hukuku kurallarına göre yasayla belirlenen memurlar temsil yetkisini kanundan, serbest faaliyette bulunan avukatlar ise temsil yetkilerini bir akit olan vekaletnameden almaktadırlar. Dava ile kamu avukatı arasında hukuksal ilişki, kamu hukuku kapsamında olup davaları vekil sıfatıyla izleme görevi, kamu avukatının yasayla verilmiş asli görevleri arasındadır. Kamu avukatları dava takibi olmaksızın aylık ücretlerini almaktadır. Bu nedenle, kamu davalarında ortaya çıkan vekalet ücretinin yasayla farklı usullere tabi tutulması ve sınırlandırılması doğaldır. Bir an için limit dışı hesapta biriken vekalet ücreti olduğu halde, kurum avukatlarının tamamının emeklilik veya başka nedenle kurumdan ayrıldığını, kurumun da avukat istihdam etmediğini düşünelim. Böyle bir durumda hesaptaki paraları (limit üstü vekalet ücretlerini) kamu kaynağı kabul etmediğimiz taktirde avukatlara ödemek gerekir. Oysa 5018 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde kamu gelirleri yanında, “hesaplarda bulunan paralar” da kamu kaynağı olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle yıllık limit aşılarak yapılan ödemeden kaynaklandığı anlaşılan … liralık kısım için onama kararı verilmesi gerekmekle birlikte yukarıda belirtilen nedenlerle bozma kararı verilmesi uygun olur.)

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Bu sayfa 258 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor