YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Belediye personelinden nikah salonu ücreti alınmamasının, kamu zararına neden olacağı hk.

Karar Özeti

 

Sonuç olarak Bakanlar Kurulu kararı ile tanınan bir muafiyet olmadan Belediye’ye ait bir salonun ücretsiz olarak tahsisi mümkün olmadığı gibi Belediye tarafından sunulan bir hizmetten kendi personeli ve meclis üyeleri olsa dahi ücret alınmaması mümkün değildir.

 

Yapılan incelemede, ... ... Belediyesi tarafından ... Belediye Meclisinin ... tarihli ve ... kararına dayanılarak nikâh akdi yaptıran bazı kişilerden nikâh ve salon ücreti alınmamasının mevzuat hükümlerine uygun olmadığı açıktır.

Karar

 

Kamu İdaresi Türü          Belediyeler ve Bağlı İdareler     

 

Yılı         2017    

 

Dairesi  5           

 

Dosya No           45584  

 

Tutanak No        48281  

 

Tutanak Tarihi   30.9.2020         

 

Kararın Konusu Çeşitli Konuları İlgilendiren Kararlar      

 

Konu: Belediye tarafından nikah akdi yaptıran kişilerden nikah ve salon ücreti alınmaması.

 

2-183 sayılı asıl ilamın 14’üncü maddesi ile ... Belediyesince nikâh akdi yaptıran bazı kişilerden nikâh ve salon ücreti alınmaması sonucunda oluşan toplam ... TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.

 

TEMYİZ DİLEKÇESİ

 

Belediye Başkan Yardımcısı ..., Belediye Meclis Üyeleri ..., ..., ..., ..., ..., ... adına Av. ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., tarafından verilen ortak mahiyetteki temyiz dilekçesinde;

 

Kararın, belediye meclislerinin kararlarının niteliğinde hata yaptığını, Belediye Meclislerinin kararlarının "harcama talimatı" niteliğinde olmadığı yönündeki itirazın, kararda karşılanmadığını,

 

Türk idare Hukuku sisteminde "yetkisizlik" esas; "yetki"nin istisnai nitelikte olduğunu, bir başka ifade ile kanunla açıkça yetkilendirilmemiş olması halinde hiçbir kişi, makam ve/veya organ yetki kullanma hak-olanak ve inisiyatifine sahip bulunmadığını, bu cümlenin gereği ve doktrinde de oybirliği ile kabul gördüğü üzere, yetkinin "kıyas yolu" ile genişletilemeyeceği; tersine yetki sorununun *dar yorum"a tabi tutulacağı,

 

İdare Hukukunun yetkiye ilişkin bu ilkesinden söz etme nedeninin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 31. Maddesinin 3. Fıkrasında işaret edilmiş olan *(...) yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite" ifadesinin belediye meclislerini kapsamadığı, kanunun bu ifadesinde sayılanların tamamı "icra organı" niteliğinde olduğunu,

 

Belediye meclislerinin, yer yönünden yerinden yönetim ilkesinin gereği olarak; serbest seçimlerle oluşan yerel bir yasama organı olduğunu, bu itibarla da "yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite"ler tanımlamasının içerisine dahil edilebilmesinin mümkün olmaması, Belediye meclis üyelerinin almış oldukları kararlar nedeniyle harcamadan sorumlu tutulabilmeleri için belediye meclislerinin "icra yetkisi"ne sahip olmaları gerektiğini, Oysa idare hukukunda da kabul edilen temel ilkelerin de işaret etmiş olduğu gibi, belediye meclisleri "icra organı" değil, karar organları olduğunu, meclislerin kararlarına icrailik niteliğini kazandıranın ise bu kararları onaylayarak kesinleştiren ve hukuk alemine aktaran Belediye Başkanı ve onun idari teşkilatı olduğunu, bu itibarla kararları kendi başına "icrailik" niteliğine sahip bulunmayan ve icra-yürütme organı da olmayan belediye meclislerini, idare hukukuna aykırı olarak geniş bir yorumla, 5018 sayılı yasanın 31. maddesinin 3. Fıkrasında sayılan icra organları içerisine dahil etmenin açıkça hukuka aykırı olduğunu,

 

Belediye Meclislerinin, belediyelerin karar organı olduğunu, ancak Belediye Meclislerinin kararlarının kendi başına icrailik özelliğine sahip olmadığını, Meclis kararlarının belediye başkanının onayı ile kesinleşeceğini ve mülki amire gönderilmekle yürürlük kazanacağını, bu özelliği itibariyle belediye meclislerinin kararlarının hem kolektif işlem hem de karma işlem niteliğinde olduğunu, bu itibarla, belediye meclis kararlarının yol açtığı hukuki sonuçların sadece meclis üyelerinin değil ona icrailik ve yürürlük kazandıran diğer makamların da sorumluluğunu gerektirdiğini, hal böyle iken belediye meclisi kararını onaylayan belediye başkanının "kamu zararı" tespitinin hukuki sonucunun dışında tutulmasının başlı başına bozma sebebi olduğunu,

 

Kararın, Sayıştay denetiminin sınırlarını aşan mahiyette olduğunu,

 

Yargılama sırasında yaptıkları savunmada; "(...) 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasında belediyelerin de içinde bulunduğu kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik gereği yapılması gereken ticari indirimler hariç herhangi bir kişi kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanamayacağı hüküm altına alınmıştır." şeklindeki düzenlemede işaret edilen "işletmecilik gereği yapılması gereken ticari indirim" kavramının kapsamının Sayıştayın hukukilik ve mali denetim yetkisinin dışında kalmakta olduğu ileri sürülmüş olduğunu, Buna karşılık temyize konu kararda "ücretsiz kullandırmanın" işletmecilik gereği ticari indirim kapsamında değerlendirilemeyeceğinin ileri sürüldüğünü, kararda yer verilen bu hükmün dayanağını hiçbir nesnel kurala dayandırmadığını, "Ücretsiz kullandırmanın indirim sayılmayacağı* tespitinin hukuki bir karşılığı olmadığını, düzenleme içerisinde, "hangi oranda indirim yapılırsa "ticari indirim" olur da bunun ötesi "ticari indirim" olmaktan çıkar?" sorusuna verilecek hukuki bir karşılık bulunmadığını, yasa koyucunun bu hususta getirdiği yegâne ölçünün "işletmecilik gereği olduğunu, Sayıştay’ın hukukilik ve mali denetiminin, "işletmecilik gereği"ni tayin etmeyi içermediğini, çünkü bu yerindelik denetimi alanına girdiğini, Sayıştay’ın yetkileri arasında "yerindelik denetimi" bulunmadığını,

 

Kanunlar İhtilafı’nın hallinde izlenecek yolda hatalı yorum yapıldığını

 

Belediyeye ait kültür merkezlerinin Dernek ve Vakıfların taleplerine tahsis edilmesinde ücret alınmaması yolundaki karar hakkında 2464 sayılı yasanın mı yoksa 4736 sayılı Kanunun mu uygulanacağı hususunda yaşanılan "kanunlar ihtilafı" ile ilgili olarak; 5. Dairenin, bu normlar ihtilafının "önceki kanun - sonraki kanun* ayrımı çerçevesinde çözümleneceği ve yeni kanunun (yani 4736 sayılı kanunun) eski kanunun hükmünü üstü kapalı olarak yürürlükten kaldıracağı yargısına vardığını,

 

Şüphesiz ki kanunlar ihtilafında, "önceki kanun - sonraki kanun" ayrımının da ihtilafın çözüm adımlarından olduğunu, ancak ihtilafa "önceki kanun - sonraki kanun" adımının uygulanabilmesi için, kanunlar ihtilafında uygulanması gereken diğer adımların tatbik edilmiş olması ve çözüm bulunamamış olması gerektiğini, oysa doktrinde de kabul edildiği gibi ilk adımın normların sıkleti olduğunu, yani normların değerinin, normlar hiyerarşisindeki yeri olduğunu, üst basamak normunun alt basamak normuna tercih edildiğini, her iki normda aynı sıklette yani aynı basamakta ise -her ikisinin de kanun olması gibi- bu halde "özel kanun - genel kanun" adımının uygulanması gerektiğini, "Önceki kanun - sonraki kanun* adımının "özel kanun - genel kanun" adımından sonra izlenebilecek bir yol olduğunu, hal böyle olunca dava konusu olaya tatbik edilmesi mümkün iki kanundan hangisinin "özel kanun" olduğuna cevap vermek gerektiğini, 2464 sayılı Kanunun Belediye Gelirleri Kanunu olmakla, bütün kamu idarelerini ve kurumlarını ilgilendiren 4736 sayılı kanuna göre özel kanun olduğunu ve özel kanunun genel kanundan öncelikle uygulanacak kanun olduğunu, mahkemenin, yukarıda yer verilen değerlendirmesiyle de hukuka aykırı bir değerlendirme yapmış olduğunu,

 

5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu'nun, harcama yetkisi ve harcama yetkilisi başlığı altında yer alan 31 inci maddesinde, "Bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir." denildikten sonra, 3. fıkrada da "Kanunların veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin verdiği yetkiye istinaden yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite kararıyla yapılan harcamalarda, harcama yetkisinden doğan sorumluluk kurul, komite veya komisyona ait olur." ifadesine yer verildiğini, Kendisine sorumluluk izafe edilmesinin temel sebebinin de 3. fıkrada ifade edilmiş bulunan "kurul, komite veya komisyon" tanımının içerisine belediye meclisinin de gireceği yönündeki bu sübjektif yorumlamadan ileri geldiğini,

 

Belediye meclislerinin, yer yönünden yerinden yönetim ilkesinin gereği olarak; serbest seçimlerle oluşan yerel bir yasama organı olduğunu, bu itibarla da "yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komiteler tanımlamasının içerisine dahil edilebilmesinin mümkün olmadığını, Belediye meclis üyelerinin almış oldukları kararlar nedeniyle harcamadan sorumlu tutulabilmeleri için belediye meclislerinin "icra yetkisi”ne sahip olmaları gerektiğini, oysa idare hukukumuzda da kabul edilen temel ilkelerin de işaret etmiş olduğu gibi, belediye meclislerinin "icra organı" olmadığını, Belediye Meclislerinin icra organlarının belediye başkanlıkları olduğunu,

 

Öte yandan, Belediye Meclislerinin kararları -kanunda belirtilen sınırlı vesayet denetimi kapsamına giren veya konusu suç oluşturan kararlara ilişkin hususlar dışında- yargısal denetime tabi olup, bu yargısal denetimin idari yargı kolu içerisinde yerine getirilebileceğini, üstelik belediye meclislerinin kararlarına karşı yargısal yola başvurma hakkı -karardan etkilenen gerçek ve tüzel kişilerin dışında-, sadece belediye başkanlarına ve mülki idari amirlere (5393 sayılı Belediye Kanununun 23. maddesi) tanınmış olup, başkaca bir kişi, makam veya organın belediye meclis kararları üzerinde denetim yetkisi bulunmadığını,

 

Bu itibarla, belediye meclisi üyesi olarak katılmış olduğu bir karar nedeniyle harcama sürecine dahil olduğu ve yine bu nedenle kamu zararına sebebiyet verdiği "tespiti"nin idare hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğunu,

 

4736 sayılı Kanuna göre 2464 sayılı Kanun’un öncelikli kanun niteliğinde olduğunu,

 

Belediye eliyle yürütülen hizmetler karşılığında alınacak ücretlerin, 2464 sayılı Belediye Kanunu'nda da düzenlendiğini, Belediye Gelirleri Kanunu'nun 97 inci maddesinde, "Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. (...)" denildiğini, bu düzenleme içerisinde, belediyelere verilmiş olan bu yetkinin hangi sınırlar içerisinde kullanılacağı ile ilgili bir sınırlama da bulunmadığını,

 

Bu durumda, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile 4736 sayılı Kanun arasında "kanunlar ihtilafı" hali bulunmadığını, temel hukuk kurallarına göre, kanunlar ihtilafı halinde, "özel kanuna itibar edilmesi gerektiğini, 4736 sayılı kanun, mal ve hizmet üretiminde uygulanacak esaslarla ilgili olarak bütün kamu kurumları ve idareleri kapsarken; yani "genel" nitelikli bir kanun iken, 2464 sayılı kanun belediyelere ilişkin olmakla "özel" nitelikli bir kanun olduğunu, bu itibarla, 2464 sayılı kanunda sınırlayıcı bir hüküm bulunmaması karşısında Belediye Meclisinin, ücrete tabi bir hizmet nedeniyle belediye personelinden ücret alınmamasını öngörmüş olmasının kamu zararı niteliğinde sayılmaması gerektiğini,

 

Nikâh Kıyma ve Salon Ücretinin Alınmamasının Toplu İş Sözleşmelerinin de Gereği olduğunu,

 

Belediye ile belediye çalışanlarının üyesi bulundukları sendikalar arasında yapılan toplu iş sözleşmelerinin, bir kısım belediye hizmetlerinden belediye personelinin ücretsiz veya indirimli olarak yararlanmalarını öngördüğünü, sorguda işaret edilen husus da bunlardan biri olduğunu,

 

Yüksek yargı kararlarında da işaret edilmekte olduğu gibi, toplu iş sözleşmesi hükümleri, objektif hukuk kuralları ve maddi anlamda yasa hükümleri niteliğinde olduğunu, toplu iş sözleşmeleri, çalışma koşullarının taraflarca özgürce belirlenmesi nitelinde olup, emredici nitelikte olmayan yasa hükümlerini aşan düzenlemeleri ihtiva etmelerinin de hukuka uygun olduğunu,

 

Kararın Sayıştay’ın Yerleşik Kararları ile Çeliştiğini,

 

Sayıştay 5. Dairesinin ... Belediyesi 2015 yılı hesaplarına ilişkin olarak 09.3.2017 gün ve 239 sayılı kararında;

 

“ (……..)

 

"Belediye Yazı işleri Müdürlüğü bünyesinde bulunan Evlendirme Dairesinde nikah akdi yaptıran bazı kişilerden nikah ve salon ücretlerinin eksik tahsis edilmesi neticesinde ... TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak,

 

"5393 sayılı Belediye Kanununun 'Meclisin Görev ve Yetkileri' başlıklı 18. Maddesinin (f) bendinde 'Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek' belediye meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Belediyeler tarafından gerçekleştirilen nikah işlemleri, mezkur hükme paralel olarak vergi, resim, harç ve katılma payı konusu olmayan ve ilgililerin (evlenmek isteyen kişilerin) isteğine bağlı bir hizmeti ifade etmektedir. Dolayısıyla söz konusu hizmete ilişkin ücret tarifesini belirleme yetkisi Belediye Meclisinde olup, bu hizmetler için belli oranlarda indirim uygulaması da Belediye Meclisinin takdir hakkı dâhilindedir.

 

"Bu itibarla, Belediye Yazı İşleri Müdürlüğü bünyesinde bulunan Evlendirme Dairesinde nikah akdi yaptırılan bazı kişilerden nikah ve salon ücretlerinin belediye meclis kararı uyarınca eksik tahsil edilmesi hususunda kamu zararı oluşmayan... TL ile ilgili olarak ilişilecek husus bulunmadığına.

 

“ (……….)”

 

Sayıştay 5. Dairesinin 2015 yılı hesabı hakkında vermiş olduğu bu kararla sorumlu tutulduğu karar arasındaki farklılık niteliğe değil sadece niceliğe olduğunu, bu itibarla temyize konu olan kararın Sayıştay’ın yerleşik kararları ile çeliştiğini, belirterek

 

verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

 

Gerçekleştirme Görevlisi ... tarafından verilen temyiz dilekçesinde;

 

Sayıştay 5. Dairesinin bu Kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, şöyle ki;

 

1- Kamu zararından ... Belediyesi Meclis üyesi olarak görev yaptığı dönemde Belediye Meclisince alınan ... tarih ve ... sayılı Belediye Meclis kararı nedeni ile sorumlu tutulmasının usul ve yasaya uygun olmadığını,

 

Sayıştay 5. Dairesinin tazmin kararının oy birliği ile alınmış bir karar olmadığını, bu durumun Sayıştay 5. Dairesi tazmin kararını hukuki ve yasal dayanaktan çok yoruma dayandırmasından kaynaklandığını, yasal dayanak olsa idi 5. Daire tarafından oybirliği ile karar verileceğini, Sayıştay 5. Dairesi çoğunluk tazmin kararının yorum ve mevzuatı zorlama ile alınmış bir karar olup, hukuki ve yasal olmadığını, yorumla zorlanarak tazmin kararı verilmesinin mevzuata açıkça aykırı olup, hatalı bir karar olduğunu,

 

Keza, tazmin kararının bir bütünlük taşımadığı, çelişkili olduğu hakkaniyetli ve adil bir karar olmadığının, Belediye Başkanı hakkında tazmin kararı verilmemesinden, kararda belirtildiği şekli ile “kültür merkezlerinin kiralama gelirleri 5393 sayılı Kanunun 59.maddesi kapsamında sayılan gelirlerden olmadığından belediye başkanının söz konusu geliri takip zorunluluğu bulunmadığından ortaya çıkan kamu zararından sorumlu olmadığı değerlendirilmiştir” denilmesinden de açıkça anlaşıldığını, oysa belediye meclisine tazmine konu edilen belediye kültür merkezlerinden dernek ve vakıfların ücretsiz yararlanması/kiralanması yönünde karar alınmasını içeren teklifin belediye başkanı imzası ve onayı ile gelmiş olmasına rağmen teklifin kabulünden meclis üyeleri sorumlu tutulacak ancak teklifi meclise sunan ve altında imzası bulunan belediye başkanı ise sorumlu tutulmayacak bunun hukuka, hakkaniyete sığmayan bir o kadar da adil olmayan bir yaklaşım ve değerlendirme olduğunu, sırf zoraki yorumlarla meclis üyelerinin sorumlu tutulması ve yine zoraki yorumlarla belediye başkanının sorumlu olmadığından bahsedilmesinin izahı mümkün olacak bir durum olmadığını, hatalı, hukuka, hakkaniyete ve dahi yasal mevzuata açıkça aykırı tazmin kararının kaldırılması, ille de bir tazmin kararı verilecek ise belediye başkanının sorumlu tutulması gerektiğini,

 

2- Tazmin kararının oy çokluğu ile verildiğini, karşı oy kullanan Daire Başkanı Sayın ... 'nın karşı oy gerekçesinin, hukuka usul ve yasaya ve dahi hakkaniyete uygun olduğunu,

 

Sayın Başkanın karşı oy gerekçesi; "Alınan belediye meclis kararına uygun olarak kültür merkezlerinin sosyal yardım çerçevesinde dernek ve vakıflara ücretsiz kullandırılmasının yasal mevzuatına uygun olduğu değerlendirildiğinden. yapılan işlemler sonucunda kamu zararı doğmamıştır. Ancak kamu zararının tazminine karar verildiği durumda doğan kamu zararından 5393 sayılı Kanuna göre her türlü belediye gelirini takiple görevli Belediye Başkanının da sorumluluğa dahil edilmesi gerekmektedir" şeklinde olduğunu,

 

Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi belediye kültür merkezlerinin sosyal yardım çerçevesinde demek ve vakıflara ücretsiz kullandırılmasının yasal mevzuata aykırı olmadığı gibi kamu zararı doğurmadığını, keza kamu zararı doğurduğu bir an için kabul edildiğinde de bu zarardan Belediye Başkanının Belediye Kanunu hükmü gereği olarak her türlü belediye gelirlerini takiple görevli olduğundan öncelikle sorumlu olduğunu, hatalı ve yasaya açıkça aykırı tazmin kararının kaldırılması gerektiğini,

 

3- Yine Sayıştay 5. Dairesi kararı çoğunluk oylarının ve gerekse iki azınlık oylarının gerekçelerinin tamamen bir birinden ayrı olduğunu, bu hususun tazmin kararının yasal ve hukuki olmaktan ziyade yoruma bağlı değerlendirmeler olduğunu ortaya koyduğunu, kamu zararının olduğu /gerçekleştiği hususunda bir birliktelik ve kesinlik bulunmadığını, kamu zararının yoruma açık olmayacak şekilde ortaya konulmasının hukuki zorunluluk olduğu gibi sorumluların da yine yoruma ve kişisel takdire dayanmadan belgeleri ve hukuki ve yasal dayanakları ile ortaya konulmasının da yasal bir zorunluluk olduğunu, oysa tazmin kararında bu hususların ortaya konulamamış ve hatalı ve haksız bir tazmin kararı verilmiş olduğunu,

 

4- Sayıştay 5. Dairesi kararının hukuki ve mali uygunluk dışında yerindelik denetimi içerdiğini, bunun ise açıkça hukuka aykırı olduğunu, keza belediye meclis kararlarının kanunda belirtilen sınırlı vesayet denetimi kapsamına giren veya suç konusu oluşturan kararlara ilişkin hususlar dışında yargısal denetime tabi olup, bu yargısal denetimin idari yargıya tabi olduğunu, alınan meclis kararı ile ilgili her hangi bir suç duyurusu bulunmadığı gibi açılmış bir ceza davası da bulunmamakta ayrıca alınan meclis kararının iptali için idari yargıda açılmış bir iptal davası olmadığını, idarece yapılacak yerindelik denetiminin Sayıştay 5. Dairesince usule aykırı olarak yapıldığını, kaldı ki yargı yerlerince yerindelik denetimi yapılamayacağının idare hukuku ve idari yargılama mevzuatında yer aldığını, yani bir işlem veya eylemin kamu yararı açısından yerinde olup olmayacağına dair kararı idari makamların verebileceğini, yargı makamlarının ise idari işlemlerin hukuki denetimini yapacağını, hal böyleyken tamamen yerindelik denetimi ile yasal sınırlar aşılarak tazmin kararı verilmesinin hatalı olup, tazmin kararının kaldırılması gerektiğini,

 

5- Belediye Meclisinin Harcama Yetkisine Sahip Olmadığını,

 

Harcama yetkisi ve harcama yetkilisi 5018 sayılı Kamu mali Yönetim ve Kontrol Kanunu 3-k’inci maddesinde “ bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir” şeklinde belirtildiğini, bu durumda belediye meclisinin harcama yetkilisi olmadığını, tazmin kararının yasal mevzuata açıkça aykırı olduğunu,

 

6- Nikâh kıyma ve salon ücretinin alınmamasının Toplu İş Sözleşmelerinin de gereği olduğunu, Belediye ile belediye çalışanlarının üyesi bulundukları sendikalar arasında yapılan toplu iş sözleşmelerinde bir kısım belediye hizmetlerinden belediye personelinin ücretsiz veya indirimli yararlandırılmasının hüküm altına alındığını, bu kapsamda da tazmin kararının haksız ve hatalı olup kaldırılması gerektiğini,

 

7- Belediyelerin ve diğer kamu kurulularının personelinin motivasyonunu artırmak için bazı imkânlarını personeline kullandırmasının doğal ve hukuki olduğunu, bu uygulamanın çalışanların motivasyonunu yükseltmek ve kuruma karşı aidiyet duygusunu pekiştirmek amaçlı yapıldığını, bu halin çalışanların kuruma katkısını ve verimini artırıcı bir durum doğurduğunu, çalışanlara böyle bir hakkın tanınması/imkânın verilmesini kamu zararı diye nitelemenin izahı olmayan bir yaklaşım olduğunu, bu yaklaşımın sosyal devlet ilkesi ile de bağdaşmayacağını, ortada bir kamu zararı bulunmamakta aksine kamu yararı bulunmakta olduğunu, tazmin kararının hatalı olup kaldırılması gerektiğini,

 

8- ... Belediyesi tarafından nikâh akdi yaptıran bazı kişilerden nikâh ve salon ücreti alınmamasının 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu 97.inci maddesine de uygun olduğunu, harç ve katılım payı dışında ki isteğe bağlı hizmetler için düzenlenecek tarifeye göre ücret alma yetkisinin belediyelere verilmiş ve bu yetkinin kullanımı ile ilgili bir sınırlama da getirilmemiş olduğunu, ücret alınmaması veya indirim yapılmasının bu anlamda yasaya aykırılık taşımamakta olduğunu

 

Sırf yorumla kamu zararının doğduğundan bahsedilmesinin hukuka ve gerçeklere aykırı olduğunu, yapılan iş ve işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğu gibi ortada bir kamu zararı da bulunmadığını,

 

Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Ali TÜY tarafından verilen temyiz dilekçesinde;

 

Nikâh akdi için salon tahsisi işleminin, esasına "mahalli müşterek nitelikteki bir ihtiyacın karşılanması" işlemi, yasal dayanağının da 5393 sayılı Belediye Kanununun 14/a maddesi hükmü olduğunu, kaldı ki, belediyeler anılan madde ile yerine getirmek zorunda oldukları bu ödev için 07.1 1.1985 tarihli, 18921 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Evlendirme Yönetmeliği gereğince bir yer/salon ayırmak zorunda olduklarını, Yönetmeliğin "tören yerleri" başlıklı 26 ncı maddesinde yer alan "Evlenme törenlerinin ilgili makamlarca bu iş için tahsis edilmiş olan resmi salon veya yerlerde yapılması esastır.” şeklinde düzenlemenin bu yükümlülüğü zorunlu kıldığını,

 

Öte yandan: nikâhın, sosyo-kültürel bir faaliyet olup: 5393 sayılı Belediye Kanunun 60/n maddesi ile “Sosyo-kültürel, sanatsal ve bilimsel etkinlikler için yapılan giderler"in, “Belediyenin giderleri" arasında sayıldığını,

 

Açıklanan mevzuat hükümleri ve hususlarından anlaşılacağı üzere, belediyemizin nikâh akdi görevi çerçevesinde tesis ettiği idari işlemin;

 

• Öncelikle 4736 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde yazılı hizmet kapsamında olmadığından;

 

• Ayrıca, yukarıda belirtilen, ilgili mevzuatına göre “mahalli müşterek" ihtiyacın belediye gideri olarak üstlenmesi suretiyle karşılanan bir faaliyet kapsamında bulunduğundan:

 

5393 sayılı Belediye Kanunu 14 üncü maddesi kapsamında bir uygulama olduğunu, netice mezkûr madde hükmünde ifade edilen bir hizmet üretimi söz konusu olmadığından dolayı bir kamu zararı doğmasına sebebiyet verilmediğini,

 

Usulüne uygun alınmış meclis kararını uygulamaktan dolayı işlemi onaylayan gelir gerçekleştirme görevlilerinin sorumluluğu bulunmamakta olup doğan kamu zararından yalnızca kararı onaylayan meclis üyelerinin sorumlu olduğunu, kaldı ki kamu zararı oluştuğunu kabul etsek dahi, bahse konu işlemlerin dönemin Belediye başkanının direkt talimatlarıyla yapılmış olduğundan, doğacak kusur ve zararların direk ve sadece Belediye Başkanını bağladığını, belirterek

 

verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

 

BAŞSAVCILIK MÜTALAASI

 

Belediye Başkan Yardımcısı ..., Belediye Meclis Üyeleri ..., ..., ..., ..., ..., ... adına Av...., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., tarafından verilen ortak mahiyetteki temyiz dilekçesine ilişkin Başsavcılık Mütalaası’nda;

 

“... Belediyesi nikâh akdi yaptıran bazı kişilerden nikâh ve salon ücreti alınmaması sonucunda oluşan toplam ... TL kamu zararının, ilamda adı geçen sorumlulardan müştereken ve müteselsilen, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine, karar verildiği görülmektedir.

 

Temyiz dilekçesinde özetle;

 

13 sıra numaralı ilam için ileri sürmüş oldukları bozma gerekçelerinin 14 sıra no.lu ilam bakımından da geçerli olduğu, kararda belediye meclislerinin kararlarının niteliğinde hata yapıldığı,

 

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 31. Maddesinin 3. fıkrasında işaret edilmiş olan "(...) yönetim kurulu, İcra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite" ifadesi belediye meclislerini kapsamadığı, Kanunun bu ifadesinde sayılanların tamamı "icra organı" niteliğinde olduğu,

 

Belediye ile belediye çalışanlarının üyesi bulundukları sendikalar arasında yapılan toplu iş sözleşmeleri, bir kısım belediye hizmetlerinden belediye personelinin ücretsiz veya indirimli olarak yararlanmalarını öngörmekte olduğu, sorguda işaret edilen hususun da bunlardan biri olduğu,

 

Belediye meclisi üyesi olarak katılmış olduğum bir karar nedeniyle harcama sürecine dahil olduğum ve yine bu nedenle kamu zararına sebebiyet verdiğim "tespiti" idare hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğu, belirtilerek verilen tazmin kararının kaldırılması talep edilmektedir.

 

... Belediye Meclisi tarafından alınan ... tarihli ve ... sayılı kararda nikâh akitlerinden alınacak ücret ve bu ücretten muaf tutulacak kişiler belirlenmiş olup, söz konusu kararda belediye personeli ve meclis üyelerinden ücret alınmayacağının belirtildiği görülmektedir.

 

4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 nci maddesinde; ?. il özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler, ? ile bunlara bağlı iş yerleri ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik gereği yapılması gereken ticarî indirimler hariç herhangi bir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaz." hükmü yer almaktadır.

 

Mezkûr Kanunun 1 inci maddesinin diğer fıkralarında 1 inci fıkra hükmünün istisna ve muafiyetleri sayılmış, 6 ncı fıkrasında ise Bakanlar Kurulunun 1 inci fıkra hükmünden muaf tutulacak kişi veya kurumları tespit etmeye yetkili olduğu belirtilmiştir. Bazı kişi veya kurumlara indirimli veya ücretsiz sunulabilmesi ancak Bakanlar Kurulu Kararlarıyla tanınan muafiyetlerle mümkün olabilecektir.

 

Bakanlar Kurulu kararı ile tanınan bir muafiyet olmadan Belediye'ye ait bir salonun ücretsiz olarak tahsisi mümkün olmadığı, mevzuata aykırı olduğu anlaşılmakta olup, Belediye kendi personeli ve meclis üyelerine ücretsiz bir şekilde salon tahsisi yapma suretiyle belediye gelirlerinin azalması neden olmaktadır. Bu da 5018 sayılı kanunun 71 nci maddesi hükmü gereği kamu zararını oluşturduğu değerlendirilmektedir.

 

Sorumlunun ileri sürdüğü iddialar bir önceki maddede açıklandığı gibi Daire kararında da karşılanmış olup, temyiz dilekçesinde ileri sürmüş oldukları iddialara ve diğer hususlara katılınmamaktadır.

 

Bu itibarla, talebin reddedilerek Daire kararının onaylanmasına karar verilmesinin yerinde olacağı düşülmektedir.” Denilmiştir.

 

Gerçekleştirme Görevlisi ... tarafından verilen temyiz dilekçesine ilişkin Başsavcılık Mütalaasında;

 

“Temyiz dilekçesinde; " ...

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki tazmin kararma konu edilen kamu zararından ... Belediyesi Meclis üyesi olarak görev yaptığım dönemde Belediye Meclisince alınan ... tarih ve ... sayılı Belediye Meclis kararı nedeni ile sorumlu tutulmam usul ve yasaya uygun değildir.

 

Sayıştay 5. Dairesinin tazmin kararı oy birliği ile alınmış bir karar değildir. Bu durum Sayıştay 5. Dairesi tazmin kararını hukuki ve yasal dayanaktan çok yoruma dayandırmasından kaynaklanmaktadır. Yasal dayanak olsa idi 5. Daire tarafından oybirliği ile karar verilirdi. Sayıştay 5. Dairesi çoğunluk tazmin kararı yorum ve mevzuatı zorlama ile alınmış bir karar olup, hukuki ve yasal değildir. Yorumla zorlanarak tazmin kararı verilmesi mevzuata açıkça aykırı olup, hatalı bir karardır.

 

Keza, tazmin kararının bir bütünlük taşımadığı, çelişkili olduğu hakkaniyetli ve adil bir karar olmadığı Belediye Başkanı hakkında tazmin kararı verilmemesinden, kararda belirtildiği şekli ile "kültür merkezlerinin kiralama gelirleri 5393 sayılı Kanunun 59.maddesi kapsamında sayılan gelirlerden olmadığından belediye başkanının söz konusu geliri takip zorunluluğu bulunmadığından ortaya çıkan kamu zararından sorumlu olmadığı değerlendirilmiştir" denilmesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Oysa belediye meclisine tazmine konu edilen belediye kültür merkezlerinden demek ve vakıfların ücretsiz yararlanması/kiralanması yönünde karar alınmasını içeren teklif belediye başkanı imzası ve onayı ile gelmiş olmasına rağmen teklifin kabulünden meclis üyeleri sorumlu tutulacak ancak teklifi meclise sunan ve altında imzası bulunan belediye başkanı ise sorumlu tutulmayacak bu hukuka, hakkaniyete sığmayan bir o kadar da adil olmayan bir yaklaşım ve değerlendirmedir. Sırf zoraki yorumlarla meclis üyelerinin sorumlu tutulması ve yine zoraki yorumlarla belediye başkanının sorumlu olmadığından bahsedilmesi izahı mümkün olacak bir durum değildir. Hatalı, hukuka hakkaniyete ve dahi yasal mevzuata açıkça aykırı tazmin kararının kaldırılması, ille de bir tazmin kararı verilecek ise belediye başkanının sorumlu tutulması gerekir.

 

Sırf yorumla kamu zararının doğduğundan bahsedilmesi hukuka ve gerçeklere aykırıdır. Yapılan iş ve işlemler usul ve yasaya uygun olduğu gibi ortada bir kamu zararı da bulunmamaktadır. Hatalı tazmin kararının kaldırılması gerekir." denilmektedir.

 

... Belediye Meclisinin ... tarihli ve ... sayılı Kararında kültür merkezlerini kullanacaklardan alınacak ücret ve istisnaları belirlendiği, kararda dernek ve vakıflardan kültür merkezinin kullanımı için ücret alınmayacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.

 

5393 sayılı Belediye Kanunu, gerekse diğer Kanunlarda meclisin yetkileri belirlenmiş olup, meclis ancak kendine verilen yetki çerçevesinde karar alabilir. Meclis kanunla kendisine yetki verilmeyen bir konuda karar alamayacağı gibi, kanuna aykırı karar da alamaz. Kanuna aykırı karar alınması durumunda alınan karar geçersiz olacağı gibi, alınan kararın sonuçlarından karar alanlar sorumlu olacakları açıktır. Dolayısıyla mezkûr Kanun ile belediye meclisine verilen yetki sınırsız olmayıp diğer Kanunlar da yer alan düzenlemelere aykırı olarak kullanılmaması gerekmektedir.

 

4736 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde, belediyelerin de içinde bulunduğu kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik gereği yapılması gereken ticari indirimler hariç herhangi bir kişi kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun aynı maddesinin diğer fıkralarında birinci fıkra hükmünün istisna ve muafiyetleri tek tek sayılmış, altıncı fıkrasında ise Bakanlar Kurulunun birinci fıkra hükmünden muaf tutulacak kişi veya kurumları tespit etmeye yetkili olduğu belirtilmiştir.

 

Herhangi bir mal veya hizmetin bazı kişi ve kurumlara indirimli veya ücretsiz sunulabilmesi ancak Kanunda belirtilen durumlarda ve Bakanlar Kurulu Kararları ile tanınan muafiyetlerle mümkün olabilecektir. Bakanlar Kurulu değişik zamanlarda almış olduğu kararlarla çeşitli kişi ve kuruluşlara muafiyetler tanıdığı görülmektedir.

 

... Belediye Meclisinin ... tarihli ve ... kararına dayanılarak ücretsiz kiralanmasının mevzuat hükümlerine aykırı olduğu görülmekte olup, kültür merkezlerinin ücretsiz kullanımı sonucu belediye adına bir gelirden vazgeçilerek kamu zararına sebebiyet verilmiştir. Doğan kamu zararından ilgili belediye meclis kararında imzası bulunan belediye meclis üyeleri ile başvuruları onaylayan gelir gerçekleştirme görevlilerinin sorumlu olduğu düşünülmektedir.

 

Savunmada, yapılan denetimin yerindelik denetimine girdiği ve Sayıştay denetiminin konusunu oluşturmadığı ifade edilmekte olup, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun 5 nci maddesinde; "

 

b) Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler, sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlar.

 

..." hükmü yer almaktadır.

 

5393 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde; "Belediyelerde iç ve dış denetim yapılır. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, malî ve performans denetimini kapsar. İç ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır?" hükümleri mevcuttur.

 

5018 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorunda olduğu belirtilmiştir.

 

Söz konusu denetime konu olan olayda alınan kararlarla belediye gelirlerinin azalmasına neden olunmuştur.

 

5018 sayılı Kanunun 71 nci maddesinde; "

 

e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, " hükmü yer almakta olup, yapılan ücretsiz tahsis işleminin madde hükmü gereği kamu zararını oluşturduğu değerlendirilmektedir.

 

Bu itibarla, talebin reddedilerek Daire kararının onaylanmasına karar verilmesi yerinde olur.” denilmiştir.

 

Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Ali TÜY tarafından verilen temyiz dilekçesine ilişkin Başsavcılık Mütalaasında;

 

“... Belediye Meclisi tarafından nikâh akdi yaptıran kişilerden alınacak ücret tarifesine dair ... tarih ve ... sayılı Karar alınmış ve bu kararda belediye personeli veya birinci derece yakını, belediye meclis üyesi ve başkanlık makamı onayı ile ilçe sınırları dâhilinde ikamet eden ekonomik imkânsızlıklar nedeni ile mağdur olan vatandaşlardan ücret alınmayacağı belirtilmiştir. Ancak idare uygulamasında belediye meclisi kararında sayılanlardan olmadığı halde bazı kişilerden nikâh ücreti alınmadığı,

 

... Belediyesi Meclisinin ... tarihli ve ... sayılı kararında belediye personeli veya 1 inci dereceden yakını, belediye meclis üyesi ve başkanlık makamı onayı ile ilçe sınırları dâhilinde ikamet eden ekonomik imkânsızlıklar nedeni ile mağdur olan vatandaşlardan ücret alınmayacağı belirtilmiş olmasına rağmen sorguda yer alan kişilerin, hiç ücret alınmayan veya indirim uygulanan kişilerden olmadığı, bu kişilerin içerisinde belediye meclisi üyelerinin 1 inci derece akrabaları, başka kamu kurumunda çalışanlar vb. kişilerin olduğu ve söz konusu ücretler alınmadığı, anlaşılmaktadır.

 

4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 nci maddesinde; ?. il özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler, ? ile bunlara bağlı iş yerleri ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik gereği yapılması gereken ticarî indirimler hariç herhangi bir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaz." hükmü yer almaktadır.

 

Mezkûr Kanunun 1 inci maddesinin diğer fıkralarında 1 inci fıkra hükmünün istisna ve muafiyetleri sayılmış, 6 ncı fıkrasında ise Bakanlar Kurulunun 1 inci fıkra hükmünden muaf tutulacak kişi veya kurumları tespit etmeye yetkili olduğu belirtilmiştir. Bazı kişi veya kurumlara indirimli veya ücretsiz sunulabilmesi ancak Bakanlar Kurulu Kararlarıyla tanınan muafiyetlerle mümkün olabilecektir.

 

5018 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorunda olduğu belirtilmiştir.

 

Söz konusu denetime konu olan olayda alınan kararlarla belediye gelirlerinin azalmasına neden olunmuştur.

 

Bakanlar Kurulu kararı ile tanınan bir muafiyet olmadan Belediye'ye ait bir salonun ücretsiz olarak tahsisi mümkün olmadığı, mevzuata aykırı olduğu anlaşılmakta olup, Belediye kendi personeli ve meclis üyelerine ücretsiz bir şekilde salon tahsisi yapmak suretiyle belediye gelirlerinin azalmasına neden olmuştur. Bu da 5018 sayılı kanunun 71 nci maddesi hükmü gereği kamu zararını oluşturduğu değerlendirilmektedir.

 

Sorumlunun ileri sürdüğü iddialar bir önceki maddede açıklandığı gibi Daire kararında da karşılanmış olup, temyiz dilekçesinde ileri sürmüş oldukları iddialara ve diğer hususlara katılınmamaktadır.

 

Bu itibarla, talebin reddedilerek Daire kararının onaylanmasına karar verilmesinin yerinde olacağı düşülmektedir.

 

5018 sayılı Kanunun 71 nci maddesinde; "

 

e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, " hükmü yer almakta olup, yapılan ücretsiz tahsis işleminin madde hükmü gereği kamu zararını oluşturduğu değerlendirilmektedir.

 

Bu itibarla, talebin reddedilerek Daire kararının onaylanmasına karar verilmesi yerinde

 

olur.” denilmiştir.

 

Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra,

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

 

... Belediye Meclisi tarafından alınan ... tarihli ve ... sayılı kararda nikah akitlerinden alınacak ücret ve bu ücretten muaf tutulacak kişiler belirlenmiştir.

 

Söz konusu kararda belediye personeli ve meclis üyelerinden ücret alınmayacağı belirtilmiştir.

 

4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1’inci maddesinde belediyelerinde içinde bulunduğu kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik gereği yapılan ticari indirimler hariç herhangi bir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Mezkûr Kanunun 1 inci maddesinin diğer fıkralarında 1 inci fıkra hükmünün istisna ve muafiyetleri sayılmış, 6 ncı fıkrasında ise Bakanlar Kurulunun 1 inci fıkra hükmünden muaf tutulacak kişi veya kurumları tespit etmeye yetkili olduğu belirtilmiştir.

 

Görüldüğü üzere herhangi bir mal veya hizmetin bazı kişi veya kurumlara indirimli veya ücretsiz sunulabilmesi ancak Kanunda belirtilen durumlarda ve Bakanlar Kurulu Kararları tanınan muafiyetlerle mümkündür.

 

Mezkûr Kanunun yayımından sonra değişik tarihlerde muafiyet öngören birçok Bakanlar Kurulu Kararı yayımlanmıştır. Ancak bu kararlarda belediye personeline ve meclis üyelerine muafiyet tanınabileceğine, bu kişilere ücretsiz veya indirimli ücret sunulabileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır.

 

Sonuç olarak Bakanlar Kurulu kararı ile tanınan bir muafiyet olmadan Belediye’ye ait bir salonun ücretsiz olarak tahsisi mümkün olmadığı gibi Belediye tarafından sunulan bir hizmetten kendi personeli ve meclis üyeleri olsa dahi ücret alınmaması mümkün değildir.

 

Yapılan incelemede, ... ... Belediyesi tarafından ... Belediye Meclisinin ... tarihli ve ... kararına dayanılarak nikâh akdi yaptıran bazı kişilerden nikâh ve salon ücreti alınmamasının mevzuat hükümlerine uygun olmadığı açıktır.

 

Nikâh ve salon ücreti alınmaması sonucu belediye adına bir gelirden vazgeçilerek kamu zararına sebebiyet verilmiştir.

 

Bu itibarla, ... Belediyesi tarafından nikâh akdi yaptıran bazı kişilerden nikâh ve salon ücreti alınmaması sonucunda oluşan toplam ... TL kamu zararına ilişkin 183 sayılı İlamın 14’üncü maddesiyle verilen tazmin hükmünün yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda TASDİKİNE; (Üye ...’nun aşağıda yazılı ilave görüşleri ile Temyiz Kurulu ve …. Daire Başkanı ..., …. Daire Başkanı ..., Üye ..., Üye ... ve Üye ...’ın aşağıda yazılı ayrışık görüşlerine karşı) oyçokluğuyla

 

Karar verildiği 30.09.2020 tarih ve 48281 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.

 

 

 

İlave Gerekçe

 

Üye ...’nun ilave gerekçesi

 

Doğan kamu zararından ilgili belediye meclis kararında imzası bulunan belediye meclis üyeleri ile başvuruları onaylayan gelir gerçekleştirme görevlilerinin sorumlu tutulduğu görülmektedir.

 

Kamu zararının oluşumunda temel unsurun, ... Belediye Meclisinin kültür merkezlerinin ücretsiz kullanımına izin veren ... tarihli ve ... kararı olduğu görülmektedir.

 

Bu nedenle kamu zararından kararda imzası bulunan Belediye Meclis üyelerinin sorumlu tutulmalarının yerinde olduğu ancak başvuruları onaylayan gelir gerçekleştirme görevlilerinin ise usulüne göre alınmış Belediye Meclis kararını uyguladıkları dolayısıyla sorumlu tutulmamaları gerektiği değerlendirilmektedir.

 

Ayrıca 5393 sayılı Kanunun 38’inci maddesi gereğince gelirlerin takip ve tahsilinden Belediye Başkanının sorumlu olduğu dolayısıyla kültür merkezlerinin kiralama gelirlerine ilişkin kamu zararından Belediye Başkanının da sorumlu tutulması gerekmektedir.

 

Bu nedenle, 183 sayılı İlamın 14’üncü maddesinde belirtilen kamu zararında sorumlulukların yeniden değerlendirilmesi gerekir.

 

Karşı oy gerekçesi

 

Temyiz Kurulu ve …. Daire Başkanı ..., …. Daire Başkanı ..., Üye ..., Üye ... ve Üye ...’ın karşı oy gerekçesi:

 

... Belediyesi Meclisinin ... tarihli ve ... sayılı kararında belediye personeli ve belediye meclis üyelerinden ücret alınmayacağı belirtilmiştir.

 

Söz konusu ilam maddesinde, hiç ücret alınmayan veya indirim uygulanan kişilerin belediye meclisinde belirtilen kişilerden olmadığı, bu kişilerin içerisinde belediye meclisi üyelerinin 1 inci derece akrabaları, başka kamu kurumunda çalışanlar vb. kişilerden söz konusu ücretler alınmadığı, bu tespitlerin belediyenin kendi oluşturduğu ve belediye başkan yardımcısı kararı ile uygun bulunan evraklardan anlaşıldığı, ayrıca bahsedilen kişilerin ilçe sınırları dâhilinde ikamet eden ekonomik imkânsızlıklar nedeni ile mağdur olan vatandaşlardan olmayacağı ifade edilmiştir.

 

4736 Sayılı Kanunun amacına bakıldığında, mal ve hizmet üreten kamu kurumlarının kendi personeline indirim sağlamasının engellenmesi olduğu görülmektedir. Belediyelerin mahalli müşterek nitelikli ihtiyaçların karşılanması amacıyla yapmış oldukları faaliyetlerden olan nikâh hizmetinin bu kapsamda değerlendirilmemesi gerekmektedir. Ayrıca, Belediyeler tarafından, ekonomik durumu yetersiz olan vatandaşlardan nikâh ücreti alınmamasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

 

4736 sayılı Kanuna göre 2464 sayılı Kanun’un öncelikli kanun niteliğinde olduğunu,

 

Belediye eliyle yürütülen hizmetler karşılığında alınacak ücretlerin, 2464 sayılı Belediye Kanunu'nda da düzenlenmiştir.

 

Belediye Gelirleri Kanunu'nun 97 inci maddesinde, "Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. (...)" denilmektedir.

 

Bu düzenleme içerisinde, belediyelere verilmiş olan bu yetkinin hangi sınırlar içerisinde kullanılacağı ile ilgili bir sınırlama da bulunmamaktadır.

 

2464 sayılı kanunda sınırlayıcı bir hüküm bulunmaması karşısında Belediye Meclisinin, ücrete tabi bir hizmet nedeniyle belediye personelinden ücret alınmamasını öngörmüş olmasının kamu zararı niteliğinde sayılmaması gerektiği değerlendirilmektedir.

 

Nikâh Kıyma ve Salon Ücretinin Alınmamasının Toplu İş Sözleşmelerinin de gereği olduğu anlaşılmaktadır.

 

Belediye ile belediye çalışanlarının üyesi bulundukları sendikalar arasında yapılan toplu iş sözleşmelerinin, bir kısım belediye hizmetlerinden belediye personelinin ücretsiz veya indirimli olarak yararlanmalarını öngördüğü, ilamda işaret edilen hususun da bunlardan biri olduğu görülmektedir.

 

Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, yapılan uygulama kamu zararı oluşturmadığından; 183 sayılı ilamın 14’üncü maddesiyle verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA karar verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Bu sayfa 319 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor