Tüm bu mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kamu kuruluşları ve vakıflarda geçici olarak görevlendirilen öğretim elemanlarına geliştirme ödeneği ödenmemesi gerektiği hususu açıktır.
Rapor dosyası eki belgelerin incelenmesinde ise; İlahiyat Fakültesi Yönetim Kurulunun 03.11.2015 tarihli ve 43 sayılı toplantısında Fakültede görevli öğretim üyesi …’in Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfında 1 (bir) yıl, 20.07.2016 tarihli ve 26 sayılı toplantısında öğretim üyesi …’un Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunda 1 (bir) yıl süreyle yeniden 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre görevlendirilmiş olmalarına karşın, görevlendirildikleri süreler içerisinde (Dekanlığa verdikleri dilekçelerde belirttikleri günler dışında) kendilerine geliştirme ödeneği ödenmeye devam edildiği anlaşılmaktadır.
Sorumlularca adları geçen öğretim üyelerinin, 2547/38 inci maddede öngörülen durumdan farklı olarak, üniversitede fiilen görev yapmaya devam ettikleri, kendi fakültelerinde ders verdikleri, görevlendirildikleri kurumlara sadece belli tarihlerde gittikleri, Fakülte Dekanlığına verdikleri dilekçelerde bu tarihleri bildirdikleri ve görevli bulundukları tarihlere ait geliştirme ödeneğinin ise kendilerine ödenmediği iddia edilerek kamu zararı oluşmadığı iddia edilmekte ise de; öğretim üyelerinin kendi kurumlarında bazı günler fiilen çalışmaya devam etmeleri halinde geliştirme ödeneğinin sadece çalışılan bu günler için (diğer bir ifadeyle kıst olarak) ödeneceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi mevcut düzenlemede de böyle bir ayrıma gidildiğine dair bir ibare bulunmamaktadır. Kaldı ki, geliştirme ödeneği ödenmesiyle ile ilgili hususları düzenlemekle sorumlu Bakanlar Kurulunun yukarıda anılan Kararla geliştirme ödeneğinden yararlanamayacak olanları sayarken; bunların görevlendirildikleri (gönderildikleri ya da çalıştıkları kurumdan) alacakları mali hakları gözeterek böyle bir irade gösterdiği değerlendirilmekte olup, (temyize konu olay bağlamında) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesinde görevlendirilenler de kendi kurumlarından alacakları aylık ve ödeneklerin yanı sıra, görevlendirildikleri kurumda yürüttükleri görev için birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir genel müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı geçmemek üzere ilgili bakan tarafından tespit edilecek miktarı net olarak ikinci görev aylığı şeklinde ayrıca almaktadırlar. Benzer durumlar, kendilerine çeşitli ödemler yapılan lisansüstü eğitim-öğretim için yurt dışına gönderilenler, özel kanunlarla yükseköğretim kurumları dışında görevlendirilenler ve kısmi statüde çalışanlar için de geçerlidir. Nitekim kısmi statüde çalışanlar da sadece belirli süreler için yükseköğretim kurumlarında çalışmakta olup, bu süreler karşılığında kendilerine kıst geliştirme ödeneği ödenmesi gibi bir durum da söz konusu değildir.
Sonuç itibariyle, mevzuatında öngörülmemesine rağmen, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre başka kurumda görevlendirilen öğretim elemanlarına geliştirme ödeneği ödenmesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71 inci maddesi kapsamında kamu zararına sebebiyet verdiğinden; sorumluların ortaklaşa gönderdikleri temyiz dilekçesindeki iddiaların reddedilerek 49 sayılı İlamın 5. maddesiyle verilen … TL’nin tazminine ilişkin hükmün TASDİKİNE, (Üye …, Üye, Üye … ve Üye …’ın aşağıda yazılı azınlık görüşlerine karşı) oy çokluğuyla,
6085 sayılı Kanunun 57 nci maddesi gereği bu Kararın yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Sayıştay’da karar düzeltilmesi yolu açık olmak üzere,
Kamu İdaresi Türü Yüksek Öğretim Kurumları
Yılı 2016
Dairesi 2
Dosya No 43754
Tutanak No 49728
Tutanak Tarihi 16.6.2021
Kararın Konusu Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar
“Geliştirme Ödeneği Ödenmesine Dair Karar”ın 7 nci maddesinin (b) fıkrasında bu kapsamında görevlendirilenlere geliştirme ödeneği ödenmesi:
49 sayılı İlamın 5. maddesiyle; İlahiyat Fakültesinde çalışmaktayken 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı ile Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunda görevlendirilen öğretim elemanlarına “Geliştirme Ödeneği Ödenmesine Dair Karar”ın 7 nci maddesinin (b) fıkrasında bu kapsamda görevlendirilenlere geliştirme ödeneği ödenmeyeceği belirtilmesine rağmen geliştirme ödeneği ödendiği gerekçesiyle … TL’nin tazminine ilişkin hüküm tesis edilmiştir.
Sorumlular [(Ödeme Emri Belgesi Üzerinde İmzası Bulunan) Harcama Yetkilisi sıfatıyla temyiz talep eden …, … ve … ile (Ödeme Emri Belgesi Üzerinde İmzası Bulunan) Gerçekleştirme Görevlisi sıfatıyla temyiz talep eden … ve …, ortaklaşa gönderdikleri temyiz dilekçesinde özetle; 2914 sayılı Yükseköğretim Personel kanunun 14 üncü maddesine göre çıkarılan ve 19.04.2005 tarih ve 25791 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 04.04.2005 tarihli ve 2005/8681 sayılı Bakanlar Kurulu Karar Eki “Geliştirme Ödenmesine Dair Karar”ın 2 inci maddesinde bu ödeneğin öğretim elemanlarının fiilen görev yaptıkları sürece ödeneceğinin belirtildiğini, bahse konu 38 inci maddede, görevlendirme yapılanların kuramlarında görev yapmamaları hakkında bağlayıcı bir hüküm bulunmadığından, taşra üniversitelerinde de akademik personele ihtiyaç bulunduğundan bahse konu öğretim üyelerinin haftanın iki günü görevli oldukları Kurumda çalışmakta; diğer günler ise Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki görevlerine devam etmekte olduklarını, savunma ve eklerinin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi adları geçen kişilerin üniversitede fiilen görev yapmaya devam ettiklerinin; böylece kamu yararı adına kendilerinden her iki kurumda da faydalanıldığının anlaşılmakta olduğunu, ayrıca Fakülte Dekanlığına verdikleri dilekçelerden de görevli bulundukları tarihlere ait geliştirme ödeneğinin kendilerine ödenmediğinin görüleceğini, bu durumda söz konusu öğretim üyelerinin kamu zararına yol açmadığı, taşra üniversitelerindeki öğretim açığım gidermek adına fedakârlık yaptıkları, fiilen derslerine ve görevlerine devam ettikleri aksi halde kurumların karşılıklı öğretim üyesi görevlendirme de zorlanacakları hususlarının dikkate alınmasının önem arz ettiğini, sonuç olarak, yukarıdaki gerekçelerin göz önünde bulundurularak tazmin hükmünün Temyiz Kurulunda görüşülerek bozulması veya kaldırılması gerektiğini arz etmişlerdir.
Başsavcılık mütalaasında özetle; adı geçenlerin müşterek imzalı dilekçelerinde İlamın 5. maddesine ilişkin olarak; Kanunun 38 inci maddesine göre görevlendirilen personelin görevleri süresince aslî görevlerini yapmaya devam ettikleri bu sebeple geliştirme ödeneği ödenmeye devam edildiği, bu durumun mevzuatına uygun olduğu hususlarının ileri sürüldüğü ve bu meyanda tazmin hükmünün kaldırılması talebinde bulunulduğu ifade edildikten sonra; ortaya konulanlar karşısında, adı geçenlerin temyiz taleplerinin kabulü ile ortaya konulan hususların araştırılması maksadıyla Dairesine tevdiine karar verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.
İlamda adı geçen tüm sorumlular işbu dosyayla duruşma talebinde bulunmakla beraber sorumlulardan …’ya 04.06.2021, …’ye 08.06.2021, …’e (kendisi tarafından tebligat belgesine tarih atılmamış), …’e 04.06.2021 ve …’e 04.06.2021 tarihlerinde duruşma günü bildirilmiş olmasına karşın duruşmaya katılmadıklarından, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 uncu maddesi hükmü uyarınca dosya üzerinde ve gıyaplarında,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Usul Yönünden (Ahizin Fer’i Müdahil Olarak Duruşmaya Katılma Talebi Açısından) İceleme:
Temyiz duruşmasından bir gün önce 15.06.2021 tarihinde, tazmin hükmünün ahizi sıfatıyla … tarafından verilen dilekçe ile duruşma talebinde bulunan sorumluların yanında duruşmaya katılma talebinde bulunulmuştur.
Sayıştay ilamları hakkında, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 52 nci maddenin birinci fıkrasında yazılı ilgililer temyiz isteminde bulunabileceklerdir. 52 nci maddede sayılan ilgililer ise; sorumlular, sorumluların bağlı olduğu kamu idareleri, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için Maliye Bakanlığı, ilgili muhasebe birimi ve Başsavcılıktır.
Diğer taraftan, 52 nci maddeye bakıldığında, fer’i müdahilin Daire ilamlarını temyiz edebilecekler arasında belirtilmediği de görülmektedir. Bu kavrama 17.12.2011 tarih ve 28145 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sayıştay Genel Kurulu, Temyiz Kurulu ve Daireler Kurulunun Çalışma Usul ve Esaslarının “Temyiz Kurulu toplantılarında bulunabilecek olanlar” başlıklı 27 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer verilmiş olup fıkrada; “Ahizler duruşmaya fer’i müdahil olarak katılma isteklerini bir dilekçe ile Sayıştaya bildirirler. Ahizler, Temyiz Kurulunun bu başvuruyu kabul etmesi halinde duruşmaya katılarak açıklamalarını yaparlar.” denilmiştir.
Esasen fer’i müdahale olma durumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66 ncı maddesinde düzenlenmiş olup burada “üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’i müdahil olarak davada yer alabileceği” belirtildiğinden ve 69 uncu maddenin 1 inci fıkrasına göre “müdahilin de yer aldığı asıl davada hükmün taraflar hakkında verileceği” sabit olduğundan; fer’i müdahilin davanın taraflarından biri olmadığı, davanın taraflarından birinin yanında davaya katıldığı temyiz yoluna başvurma hakkının da tarafa ait olduğu anlaşılmaktadır. HUMK’un 66 ncı maddesinde yer alan müdahilin katıldığı tarafla birlikte hareket edeceği düzenlemesi karşısında; fer’i müdahilin yanında katıldığı tarafın temyiz talebinde bulunmaması halinde tek başına temyiz talebine hakkı bulunmayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde, Sayıştay Dairelerince verilen kararlara karşı Temyiz Kurulu nezdinde temyize yetkili olanlar 6085 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin (2) nolu fıkrasının atıfta bulunduğu 52 nci maddesinde belirtilen daire ve makamlar ile kendilerine tazmin hükmedilmiş olan memurlardan ibaret olup, tazmine konu olayda sorumlular duruşma talebinde bulunmuş olmalarına rağmen duruşmaya katılmadıklarından; tazmine esas olan parayı alan ahizin, fer’i müdahil olarak tek başına duruşmaya katılması mevzuata uygun görülmediğinden; talebinin usul yönünden REDDİNE oy birliğiyle, karar verildikten sonra konunun esasına geçildi.
Konunun Esası Yönünden İnceleme:
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 14 üncü maddesinde:
“Diğer yükseköğretim kurumlarına göre sosyo-ekonomik açıdan daha az gelişmiş yerlerde öğretim yapan ve/veya yeterli sayıda öğretim elemanı sağlanamayan yükseköğretim kurumları ile bunların bölümlerinde görevli öğretim elemanlarına; almakta oldukları aylık gösterge ve ek gösterge toplamının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca belirlenen aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarın beş katına kadar geliştirme ödeneği ödenebilir.
Geliştirme ödeneği verilecek yükseköğretim kurumları, ödeneğin verilmesine ilişkin usul ve esaslar ile oran veya miktarları, bu ödenekten yararlanma süresi ile yararlanamayacak olanlar ve diğer hususlar Yükseköğretim Kurulu ile Milli Eğitim Bakanlığının görüşü ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir.
Bu ödenek damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.”
Hükümleri yer almaktadır.
19.04.2005 tarih ve 25791 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 04.04.2005 tarihli ve 2005/8681 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Geliştirme Ödeneği Ödenmesine Dair Karar”ın 6 ncı maddesinde:
“Geliştirme ödeneğinden yararlanabilmek için görevin ilgili yükseköğretim kurumlarında fiilen yapılması şarttır.
Ancak;
a) Yıllık izin süresince,
b) Bir takvim yılında toplam 15 günü aşmayan mazeret izni süresince,
c) Hastalık izni kullanılması, tedavi kurum veya kuruluşlarında yatmak suretiyle tedavi görülmesi ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 20 nci maddesine göre refakatçi izni verilmesi hallerinde (ancak, bu bent uyarınca ödenecek geliştirme ödeneğinin toplam süresi, her ne suretle olursa olsun bir takvim yılı içinde 30 günü geçemez),
d) 2547 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi ile mevzuatı uyarınca yurt içi veya yurt dışında geçici görevlendirme sebebiyle ayrılmalarda 15 güne kadar olan süreler için (ancak, bu bent uyarınca ödenecek geliştirme ödeneğinin toplam süresi, her ne suretle olursa olsun bir takvim yılı içinde 30 günü geçemez),
e) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 35 inci maddesinde belirtilen işlerde görev alınması halinde, bu işlerde görev yapılan süreler için,
fiilen çalışma şartı aranmaz.”
Denilerek, (fiilen çalışmanın gerekli olmadığı istisnai durumlar da belirtilmek suretiyle) geliştirme ödeneği ödenecek haller, aynı Kararın 7 nci maddesinde ise:
“Geliştirme ödeneği;
a) 2547 sayılı Kanunun 33 üncü maddesine göre lisansüstü eğitim-öğretim için yurt dışına gönderilenlere,
b) 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre görevlendirilenlere,
c) Özel kanunlardaki hükümlere dayanılarak yükseköğretim kurumları dışında görevlendirilenlere,
d) Kısmi statüde çalışanlara,
ödenmez.”
Denilerek ise hiçbir şekilde geliştirme ödeneğinden yararlanamayacak olanlar sayılmıştır.
Tüm bu mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kamu kuruluşları ve vakıflarda geçici olarak görevlendirilen öğretim elemanlarına geliştirme ödeneği ödenmemesi gerektiği hususu açıktır.
Rapor dosyası eki belgelerin incelenmesinde ise; İlahiyat Fakültesi Yönetim Kurulunun 03.11.2015 tarihli ve 43 sayılı toplantısında Fakültede görevli öğretim üyesi …’in Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfında 1 (bir) yıl, 20.07.2016 tarihli ve 26 sayılı toplantısında öğretim üyesi …’un Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunda 1 (bir) yıl süreyle yeniden 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre görevlendirilmiş olmalarına karşın, görevlendirildikleri süreler içerisinde (Dekanlığa verdikleri dilekçelerde belirttikleri günler dışında) kendilerine geliştirme ödeneği ödenmeye devam edildiği anlaşılmaktadır.
Sorumlularca adları geçen öğretim üyelerinin, 2547/38 inci maddede öngörülen durumdan farklı olarak, üniversitede fiilen görev yapmaya devam ettikleri, kendi fakültelerinde ders verdikleri, görevlendirildikleri kurumlara sadece belli tarihlerde gittikleri, Fakülte Dekanlığına verdikleri dilekçelerde bu tarihleri bildirdikleri ve görevli bulundukları tarihlere ait geliştirme ödeneğinin ise kendilerine ödenmediği iddia edilerek kamu zararı oluşmadığı iddia edilmekte ise de; öğretim üyelerinin kendi kurumlarında bazı günler fiilen çalışmaya devam etmeleri halinde geliştirme ödeneğinin sadece çalışılan bu günler için (diğer bir ifadeyle kıst olarak) ödeneceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi mevcut düzenlemede de böyle bir ayrıma gidildiğine dair bir ibare bulunmamaktadır. Kaldı ki, geliştirme ödeneği ödenmesiyle ile ilgili hususları düzenlemekle sorumlu Bakanlar Kurulunun yukarıda anılan Kararla geliştirme ödeneğinden yararlanamayacak olanları sayarken; bunların görevlendirildikleri (gönderildikleri ya da çalıştıkları kurumdan) alacakları mali hakları gözeterek böyle bir irade gösterdiği değerlendirilmekte olup, (temyize konu olay bağlamında) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesinde görevlendirilenler de kendi kurumlarından alacakları aylık ve ödeneklerin yanı sıra, görevlendirildikleri kurumda yürüttükleri görev için birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir genel müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı geçmemek üzere ilgili bakan tarafından tespit edilecek miktarı net olarak ikinci görev aylığı şeklinde ayrıca almaktadırlar. Benzer durumlar, kendilerine çeşitli ödemler yapılan lisansüstü eğitim-öğretim için yurt dışına gönderilenler, özel kanunlarla yükseköğretim kurumları dışında görevlendirilenler ve kısmi statüde çalışanlar için de geçerlidir. Nitekim kısmi statüde çalışanlar da sadece belirli süreler için yükseköğretim kurumlarında çalışmakta olup, bu süreler karşılığında kendilerine kıst geliştirme ödeneği ödenmesi gibi bir durum da söz konusu değildir.
Sonuç itibariyle, mevzuatında öngörülmemesine rağmen, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre başka kurumda görevlendirilen öğretim elemanlarına geliştirme ödeneği ödenmesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71 inci maddesi kapsamında kamu zararına sebebiyet verdiğinden; sorumluların ortaklaşa gönderdikleri temyiz dilekçesindeki iddiaların reddedilerek 49 sayılı İlamın 5. maddesiyle verilen … TL’nin tazminine ilişkin hükmün TASDİKİNE, (Üye …, Üye, Üye … ve Üye …’ın aşağıda yazılı azınlık görüşlerine karşı) oy çokluğuyla,
6085 sayılı Kanunun 57 nci maddesi gereği bu Kararın yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Sayıştay’da karar düzeltilmesi yolu açık olmak üzere,
Karar verildiği 16.06.2021 tarih ve 49728 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.
Karşı oy gerekçesi/Azınlık görüşü
Üye …, Üye, Üye … ve Üye …:
İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden … Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi olarak, … ise Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı bünyesinde çalışmak üzere, birer yıllık sürelerle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre görevlendirilmişlerdir.
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 14 üncü maddesine göre çıkarılan ve 19.04.2005 tarih ve 25791 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 04.04.2005 tarih ve 2005/8681 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki “Geliştirme Ödeneği Ödenmesine Dair Karar”ın 2 nci maddesinde; bu ödeneğin, öğretim elemanlarına fiilen görev yaptıkları sürece ödeneceği, aynı Kararın 7 nci maddesinde ise; 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre görevlendirilenlere geliştirme ödeneğinin ödenemeyeceği belirtilmektedir
Bahse konu 38 inci maddede; esas itibariyle öğretim elemanlarının üniversitede görev yapmayıp, görevlendirildikleri kurumlarda görev yapmaları öngörülmüş olduğundan; Geliştirme Ödeneği Ödenmesine Dair Kararda, anılan maddeye göre görevlendirilenlere geliştirme ödeneği ödenmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Ancak, adları geçen öğretim üyelerinin, 38 inci maddede öngörülen durumdan farklı olarak, üniversitede fiilen görev yapmaya devam ettikleri, kendi fakültelerinde ders verdikleri, görevlendirildikleri kurumlara sadece belli tarihlerde gittikleri, Fakülte Dekanlığına verdikleri dilekçelerde bu tarihleri bildirdikleri, görevli bulundukları tarihlere ait geliştirme ödeneğinin ise kendilerine ödenmediği görülmektedir.
Dolayısıyla, söz konusu olaya sadece kıst olarak geliştirme ödeneği ödenip ödenmeyeceği noktasından bakmamak; bu bağlamda 38 inci maddeyi geniş anlamda yorumlamak gerekmektedir.
Olaya bu şekilde bakıldığında ise, adları geçen öğretim üyeleri, her ne kadar 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre görevlendirilmişlerse de; kendi fakültelerinde fiilen görev yapmaya devam ettiklerinden ve görevli bulundukları tarihler için kendilerine geliştirme ödeneği ödenmediğinden kamu zararı oluşmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla, sorumluların ortaklaşa gönderdikleri temyiz dilekçesindeki iddiaların kabul edilerek tazmin hükmünün kaldırılması gerekir.