YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Hukuk işleri şube müdürlüğüne atanabilmek için gerekli özel şartları taşımayanların bu göreve vekaleten atanmaları halinde, zam ve tazminat farklarını alamayacakları hk.

Karar Özeti

Bu itibarla, Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü görevini vekâleten yürüten ancak anılan göreve asil olarak atanabilmek için mevzuatın öngördüğü on yıllık hizmet süresi şartını taşımadığı anlaşılan ...’na, vekâlet görevinden kaynaklı zam ve tazminat farkının ödenmesi sonucu ... TL’ye verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE (Üye ...’in aşağıda yazılı ayrışık görüşlerine karşı) oy çokluğuyla

Karar

 

Kamu İdaresi Türü          Genel Bütçe Kapsamındaki İdareler       

 

Yılı         2016    

 

Dairesi  3           

 

Dosya No           47839  

 

Tutanak No        49775  

 

Tutanak Tarihi   23.6.2021         

 

Kararın Konusu Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar        

 

 

Konu: Özel Harekât ve Operasyon Tazminatına İlişkin Esaslar kapsamında bulunmayan Vali ile Vali Yardımcılarına, anılan Esaslarla öngörülen ek tazminatın ödenmesi.

 

203 sayılı ilamın 1’inci maddesiyle, ... Valiliği Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü görevini vekâleten yürüten ancak anılan göreve asil olarak atanabilmek için mevzuatın öngördüğü on yıllık hizmet süresi şartını taşımayan ...’na, vekâlet görevinden kaynaklı zam ve tazminat farkının ödenmesi sonucu ... TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.

 

TEMYİZ DİLEKÇESİ

 

İlamda Harcama Yetkilisi sıfatıyla sorumlu tutulan ... tarafından verilen temyiz dilekçesinde özetle;

 

1-) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Vekâlet görevi ve aylık verilmesinin şartları başlıklı 86’ncı maddesinde;

 

“Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kuramlardan veya açıktan vekil atanabilir.

 

Aynı kurumdan ayrılmalar dolayısıyla atanan vekil memurlara vekâlet görevinin 3 aydan fazla devam eden süresi için, kuram dışından veya açıktan atananlarla kuram içinden ilkokul öğretmenliğine atanan öğretmenler ile veznedarlık görevine atananlara göreve başladıkları tarihten itibaren vekâlet aylığı ödenir.”

 

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu “Vekâlet, ikinci görev aylık ve ücretleri ile diğer ödemeler” başlıklı 175 inci maddesinde;

 

“Bir göreve vekaleten atanan memurlara vekalet edilen görevin kadro derecesinin birinci kademesinin üçte biri, açıktan atananlara ise (Köy ve kasaba imamlığı kadrolarına atananlara 146 ncı maddede yazılı asgari ücret aylık tutarından aşağı olmamak üzere) üçte ikisi verilir. Bulundukları yerden başka bir yerdeki bir göreve vekalet suretiyle atananlara, Harcırah Kanununun geçici görevle başka yere gönderilenlere ilişkin hükümleri uygulanır”, denildiğini,

 

Görüldüğü üzere mevcut mevzuat hükümlerine binaen ödeme yapıldığını, vekalet görevini üstlenen personele yapılan ödemenin, kamu zararına neden olma niyeti ile yapılmadığı gibi, bir tarafa çıkar sağlama amacını da içermediğini, dolayısıyla ortada mevzuatlara aykırı bir durum söz konusu olmadığını,

 

2-) Bir personelin görevlendirme nedeniyle ödenen vekalet aylığı ile zam ve tazminata kamu zararı diyebilmek için öncelikle vekilin kendisine verilen hizmeti eksik, kusurlu ve hatalı yerine getirdiğinin, yani atandığı görevi layıkıyla yerine getirmediğinin tespiti gerektiğini, böyle bir tespit yapılmadan yerine getirildiği anlaşılan hizmet bedeline kamu zararı demenin hem idari yargı kararlarına hem de 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71 inci maddesi hükümlerine aykırılık teşkil edeceğini, zira Anayasamızda angarya yasağı bulunduğunu,

 

Burada 10 yıl hizmet şartının aranmasının Anayasa’nın 2 nci maddesinde düzenlenen “Hukuk devleti” ilkesine ve 10 uncu maddesindeki “Kanun önünde eşitlik ilkesine” aykırı olmakla her halükarda belirtilen boş kadroya vekalet eden kişinin 10 yıl altında hizmet etmiş olsa da bu görevin gerekliliklerini bizzat yerine getirdiğinin açık olduğunu, ayrıca zam ve tazminat farkları ödenmemesinin Anayasa’nın 18 inci maddesinde düzenlenen “Angarya yasağı” ilkesine ve 55 inci maddesinde düzenlenen “Ücrette adalet” ilkesine aykırılık içerdiğini,

 

İzah ettiği üzere kamu zararı olarak tespit edilen tazminat ve zamların tamamen görevini gereği gibi yerine getiren bir personelin hak ettiği alacak olup, Anayasada angarya yasağı çerçevesinde ödendiğini, bu nedenlerle kendisine verilen hizmeti eksiksiz yerine getiren, cezai ve idari sorumluluğunu taşıyan ve asile ödenen miktardan fazla bir ödeme almayan ilgiliye ödenen vekâlet ücreti ve/veya zam ve tazminat farkları ile ilgili yapılan bu tahkikatın yerinde olmayıp, kaldırılması gerektiğini,

 

3-) Kabul olmamak şartı ile bir an ...’nun asilde aranan şartları taşımadığı ve bu nedenle zam ve tazminatların ödenmesinin hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılması durumda ortaya çıkacak kamu zararının ilk önce ilgili personelden talep edilmesi gerektiğini, zira ödenen bu ücretlerin ismi geçen personele iyiniyet tahtında ödendiğini, Sayıştay Başkanlığınca yapılan bu soruşturma neticesinde çıkabilecek kamu zararının ilgilisinden tahsil yoluna gidilmesi ve netice alınmadığı durumda ödemeyi gerçekleştiren diğer personellerden tahsil yoluna gidilmesi gerektiğini, aksi durumunda tamamen iyi niyetle ve Anayasanın angarya yasağı ilkesi göz önünde bulundurularak tarafımızca yapılan işlemlerden sorumlu tutulmasının mağduriyete neden olacağını, belirterek,

 

verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

 

 

 

İlamda Gerçekleştirme Görevlisi sıfatıyla sorumlu tutulan ..., Fer’i Müdahil ... ve ... adına Av.... tarafından verilen ortak mahiyetteki temyiz dilekçesinde özetle;

 

Konunun iki farklı açıdan irdelenmesi gerektiğini,

 

1. İlam Dayanağı ve Gerekçesi Olan İlgilinin On Yıllık Hizmet Süresi Dolmadığından Vekâlet Ödenebilmesi İçin Asilde Aranan Şartların Taşınmadığı Yönündeki Hususlara İlişkin;

 

Bakanlığımız Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin değişikliğinden önceki 4. Maddesinin ”ğ Hukuk Müşaviri kadrosuna atanabilmek için; 1) Hukuk Fakültesi mezunu olmak, 2) Son müracaat tarihi itibariyle en az iki yıl Bakanlık merkez veya taşra teşkilatında çalışmış olmak" hükmü gereği ...’nun görevde yükselme sınavı neticesinde 2012 yılı itibariyle "Hukuk Müşaviri" unvanını kazanmış olduğundan asilde aranan tüm şartlara da sahip olduğunu, Şöyle ki;

 

Konuya ilişkin ... Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin; Tanımlar başlıklı 4. maddesi:

 

“Bu Yönetmelikte geçen:

 

a) Alt Görev: 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanunda belirtilen hiyerarşik kademeler çerçevesinde daha alt hiyerarşi içindeki görevleri,

 

b) Aynı Düzeyde Görev: Hiyerarşi, görev, yetki ve sorumluluk açısından aynı grupta ya da aynı grup içinde gösterilen aynı alt görev gruplarında ve aynı düzeyde yer alan kadro unvanlarını…” şeklindedir.

 

Görevde yükselme sınavı sonucu atanacaklarda aranan özel şartlar başlıklı 7. maddesi:

 

“c) Şube müdürü kadrosuna atanabilmek için:

 

1) Fakülte veya dört yıllık yüksekokul mezunu olmak.

 

2) Son müracaat tarihi itibariyle: Bakanlık merkez veya taşra teşkilatında ilçe nüfus müdürü, ilçe yazı işleri müdürü, il planlama uzmanı, sivil savunma uzmanı, eğitim uzmanı, uzman veya şef kadrosunda en az üç yıl çalışmış olmak kaydıyla toplam on yıl hizmet süresi bulunmak.

 

g) Hukuk müşaviri kadrosuna atanabilmek için;

 

1) Hukuk Fakültesi mezunu olmak.

 

2) Son müracaat tarihi itibariyle en az iki yıl Bakanlık merkez veya taşra teşkilatında çalışmış olmak kaydıyla toplam on yıl hizmet süresi bulunmak" şeklindedir.

 

“Görev Grupları Arasında veya Aynı Grup İçerisindeki Geçişler” başlıklı 26. maddesi ise : “(1) Bu Yönetmelikte görevde yükselme sınavı ile unvan değişikliği sınavına tabi görev grupları arasındaki geçişler aşağıdaki esaslar çerçevesinde yapılır.

 

b) ....Ancak, Bakanlıkta veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında daha önce bulunulan görevler ile bu görevlerle aynı düzey görevlere veya alt görevlere, görevde yükselme sınavına tabi tutulmadan atama yapılabilir." şeklinde olduğunu,

 

Yukarıda belirttiği mevzuat hükümleri kapsamında görevde yükselme sınavına tabi görev grupları arasında aynı düzeyde veya alt görevlere sınava tabi tutulmadan atama yapılabileceğinin açıkça zikredildiğini, dolayısıyla Hukuk hizmetleri grubunda 2012 yılı itibariyle “Hukuk Müşaviri” unvanına haiz olan adı geçenin vekâlet ettiği Şube Müdürlüğüne asaleten atanması dahi mümkün iken vekâlet zam ve tazminat farkının ödenmemesinin mümkün olmadığını, ilamda bahsetmiş olduğu bu hususun hukuk müşavirliğinin üst görev olmadığı iddiasıyla dikkate alınmamış ise de, karar ilamında “Bakanlıkta veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında şube müdürlüğü ile aynı düzey veya daha üst hiyerarşi içindeki görevlerde bulunmuş olması gerektiği, böyle bir görevde bulunulduğuna ilişkin ise herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı, ayrıca hukuk hizmetleri grubunda yer verilen hukuk müşavirliği görevinin yönetim hizmetleri grubundaki şube müdürlüğü görevinden daha üst hiyerarşide yer aldığına veya şube müdürlüğü ile aynı düzeyde olduğuna ilişkin yönetmelikte yer verilmediği” denilmiş ve devamında da söz konusu kadrolar arası atamanın mümkün olmadığı şeklinde net bir ifade kullanıldığını, dolayısıyla iddia konusu edilen hususun olmadığına dair kanunen net bir hüküm olmamasına rağmen başkaca hiçbir dayanak ya da gerekçe gösterilmeden bu kadar net bir ifade kullanılmasının dahi karar veren dairenin konuya yanlı ve/veya önyargılı yaklaştığını gösterir nitelikte olduğunu,

 

Yine ilamın 22. sayfasının ikinci paragrafında “ valiliklerdeki hukuk müşavirliği ile şube müdürlüğü kadroları arasında net bir alt üst görev ilişkisi……” şeklinde ifadelere yer verildiğini, sorgu konusu ...’nun Bakanlık merkez teşkilatı personeli olup Valilik emrinde geçici görevli olduğunu, taşra teşkilatı olan Valiliklerde Hukuk Müşavirliği kadrosu bulunmadığını, bu hususun da ilgili dairenin eksik inceleme ve araştırmayla karar verdiğinin en açık göstergesi olduğunu, bu açıklamalar ışığında Bakanlıkta yer alan bir kadroyla taşra teşkilatında yer alan bir kadronun alt üst kadro ayrımının net bir şekilde ortaya konmasının zaten mümkün olmadığını, kanunlarda her şeyin tek tek yazılmasını beklemenin de hayatın oluşan akışına aykırı olduğunu, bu sebeple bir kanun maddesi yorumlanırken, diğer maddelerle birlikte ve hatta tüm hukuk sistemi içinde değerlendirilerek yorumlanması gerektiğini, hâkimlere yorum yapma yetkisinin de tam da bu hususlar için verildiğini, bu noktada konuya ilişkin farklı mevzuat hükümlerinden bahsederek alt görev üst görev hususuna bir nebze de olsa açıklık getirmek istediklerini,

 

... Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği 1 sayılı cetvelde merkez teşkilatında yer alan hukuk müşavirinin üst disiplin amirinin müsteşar olduğunu, taşra teşkilatında yer alan Şube Müdürünün ise üst disiplin amirinin vali olduğunu, bilindiği üzere disiplin amirlerinin tayin ve tespitinde astlık üstlük ilişkisinin dikkate alındığını, burada bahse konu pozisyonlar arasında bahsettiği hususun direk bir astlık üstlük ilişkisi olmayıp, vekâlet edilen görevin daha üst kadro pozisyonunda yer alan biri tarafından yerine getirildiğini açıklığa kavuşturma çabası olduğunu, ilam konusu vekâlet görevinin Anayasa Mahkemesi ve/veya Danıştay kararlarında bahsedilen klasik şefin ya da veri hazırlama kontrol işletmeninin müdürlüğe vekâleti şeklinde yorumlanmaması gerektiğini, bilindiği ve ilamda da değinildiği üzere vekâlet için mezuniyet ve hizmet süresi gibi şartların öngörülmesinin, o kadroya ait görevin gereği gibi yürütülmesi için gereken bilgi ve tecrübenin sağlanması açısından olduğunu, merkezde bir Bakanlığın hukuk biriminde Hukuk Müşaviri unvanıyla direk 1. Hukuk Müşavirine bağlı olarak çalışan bir kimsenin taşrada görev ve hizmet tanımı hukuk işleri olan ve atanmasında hukuk fakültesi mezunu olma şartı dahi aranmayan bir müdürlük için daha az bilgiye ve tecrübeye sahip olduğunun iddia edilmesinin abesle iştigal olduğunu, burada kastettiği hususun, hukuk fakültesi mezunu olmanın üstünlük olduğu anlamında olmadığını, alanında eğitim almış birinin sahip olduğu bilgi ve birikim hususudur ki Danıştay'ın “avukatların hukukçu olmayan şube müdürleri emrinde çalışamayacaklarına ilişkin kararının da” bilgi anlamında anlatmak istediklerini destekler nitelikte olduğunu,

 

Yine ...'nun kadro pozisyonunun 3000 ek göstergeye sahip iken şube Müdürlüğünün 2200 ek göstergeye sahip bir kadro olduğunu, yukarıda bahsettiği ... Bakanlığı Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin değişiklikten önceki halinde adı geçen takribi 3 yıllık memur iken hukuk müşaviri unvanına hak kazandığından vekâlet farkının çıkmasının söz konusu olduğunu, zaten Yönetmeliğin mevcut haliyle bir hukuk müşavirinin bu göreve vekâlet etmesi halinde fark çıkmadığını,

 

... ’ın Valiliğin geçici görevlendirme yazısında Valilik emrinde görevlendirilmiş olup herhangi bir müdürlük emrine görevlendirilmesinin yapılmadığını,(Ek:2)

 

Ayrıca Hukuk Müşavirliğinin şuan Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nde görevli tüm hukuk müşavirlerinin direk 1. hukuk müşaviri Hukuk işleri genel müdürüne bağlı olarak çalıştığını, yukarıda bahsettiği disiplin amirleri yönetmeliğinde disiplin amiri ve üst disiplin amiriyle ilgili hükmün de bu hususu açıklar nitelikte olduğunu,

 

2. Anayasanın 18.maddesi kapsamında yapılacak değerlendirmeye ilişkin;

 

Anayasanın 18.maddesinin angarya yasağı ve emeğin karşılığının verilmesine ilişkin olduğunu, şöyle ki: yerleşik Anayasa mahkemesi içtihatlarında Anayasanın “Zorla çalıştırma yasağı ” başlıklı 18. maddesi:

 

“Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Şekil ve şartları kamınla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler: ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz.”

 

Anılan maddenin gerekçesinin ilk paragrafı:

 

"Çalışma, iş görme kişinin serbest iradesiyle yüklendiği bir faaliyet, diğer bir deyimle serbest iradeyle üstlenilen bir yüktür. Bu yükün kişiye zorla kabul ettirilmesi, kendisinin, iradesi dışında bir faaliyette bulunmaya mecbur bırakılması hem kişi hürriyetiyle bağdaşmayan bir husustur: hem de bu duruma sokulan kişi için bir eziyet teşkil eder. Bu nedenledir ki maddenin birinci fıkrası zorla çalıştırmayı yasaklamaktadır. Bu fıkra ile aynı zamanda "Angarya yasağı da getirilmiştir. "Angarya", kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılmasıdır. Maddenin ikinci fıkrası "Zorla çalıştırma" sayılmayacak halleri göstermektedir ve bu sayım sınırlayıcıdır. ”

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı " başlıklı 4. maddesi:

 

“1 Hiç kimse köle ya da kul durumunda tutulamaz.

 

2. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz.

 

3. Aşağıdaki haller, bu madde anlamında 'zorla çalıştırma ya da zorunlu çalışma' sayılmaz:

 

a) Bu Sözleşme’nin 5. maddesinde öngörülen koşullara uygun olarak tutulu bulunan bir kimseden, tutulmanın olağan seyri içinde veya şartlı tahliyeden yararlandığı şiire içinde yapması istenilen bir iş:

 

b) Askeri nitelikli her hangi bir hizmet veya vicdani reddin meşru sayıldığı ülkelerde, vicdani reddi seçen kişilere zorunlu askerlik hizmeti yerine gördürülebilecek başka bir hizmet;

 

c) Toplumun hayat veya refahını tehdit eden kriz veya afet hallerinde gerekli görülen her hizmet;

 

d) Olağan yurttaşlık yükümlülükleri kapsamına giren her türlü çalışma veya hizmet. ”

 

Anayasa'da zorla çalıştırma yasaklanmakla birlikte bu kavramın tanımının yapılmadığını, bu kavramın tanımı ve içeriği belirlenirken, temel insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerden ve ilgili uluslararası otoritelerin yorum ve uygulamalarından yararlanılabileceğini, zorla çalıştırma yasağına ilişkin uluslararası kuralların 29 Numaralı Cebri ve Mecburi Çalıştırmaya İlişkin Uluslararası Çalışma örgütü (ILO) Sözleşmesinde düzenlendiğini, anılan Sözleşme'nin 2. maddesinde düzenlenen ve AİHM'ce de AİHS'nin 4. maddesinde yer alan zorla çalıştırma yasağının kapsamının belirlenmesinde esas alınan tanıma göre zorla çalıştırmanın “herhangi bir kişinin ceza tehdidi alımda ve bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri' ifade ettiğini, buna göre, zorla çalıştırmadan söz edilebilmesi için, kişinin ceza tehdidi altında ve rızası bulunmaksızın çalıştırılması gerektiğini,(AYM. E.2011/150, K.2013/30, K.T. 14/2/2013).

 

Anayasa’nın 18. maddesinde zorla çalıştırma yasağıyla birlikte angaryanın da yasak olduğunun belirtildiğini, sözleşmede yer almayan bu ifadenin, Anayasa'nın 18. maddesinin gerekçesinde “kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılmasının Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da “bir maldan ya da bir kişinin çalışmasından karşılıksız yararlanma” şeklinde tanımlandığını (Bkz. AYM. E.2011/150. K.2013/30, K.T. 14/2/2013. E.2006/21, K.2006/38, K.T. 13/3/2006), buna göre angaryanın, zorla çalıştırmanın bedel ödenmeksizin yaptırılan şekli olarak kabul edilebileceğini, dolayısıyla, angarya yasağı ile ilgili şikâyetlerin de zorla çalıştırma yasağı kapsamında incelenmesi gerektiğini,

 

AİHM’e göre bir eylemin zorla çalıştırma veya zorunlu çalışma sayılabilmesi için:

 

1) Kişinin işi kendi iradesine aykırı olarak yapması.

 

2) İşi yapma yükümlülüğünün "haksız " veya "baskıcı" olması veya yapılmasının katlanılmaz sıkıntılara yol açması gerektiğini,

 

Ayrıca kişinin bu işi önceden rızasıyla yapıp yapmadığı, bir kuruma isteyerek girip girmediği, normal yurttaşlık veya mesleki yükümlülüğünün bir parçası olan bir hizmeti ifa edip etmediğinin de dikkate alınması gerektiğini,(Bkz. Van Der Mussele Belçika. B. No: 8919/80. 23/11/1983, § 32-41; Karlheinz Schmidt/Almanya. B. No:13580/88,18/7/1994; Zarb Adami/Malta, B. No: 17209/02, 20/6/2006). (AYM. B. No: 2013/1613. 2/10/2013, § 28).

 

Öte yandan, kamu hukuku kurallarının hâkim olması ve görevlendirilme konusundaki rızasını belirleyen hiyerarşik yapı, yasal ya da kamusal gereklilikler gibi iradesi dışındaki etmenlerin de bulunması halinde başvurucunun rızasını, özel hukuk ilişkilerindeki irade serbestisi ile aynı ağırlıkta değerlendirmenin doğru olmadığını, dolayısıyla görevlendirmeye rıza göstermiş olmanın, doğrudan zorla çalıştırma koşullarının oluşmadığı sonucunu doğurmadığı.

 

Bu nedenle, Anayasanın 18. maddesi ve AİHS 4. maddesi yönünden bir ihlal olup olmadığının tespit edilebilmesi için somut olayın tüm koşullarının dikkate alınmasının gerektiğinin belirtildiğini, (Bkz. Van Der Mussele/Belçika, B. o:8919/80, 23/11/1983§36-3 7).

 

Yine üstlenilen görevin başvurucuya makul olmayan, orantısız bir külfet yüklemesi, daha fazla yetki ve sorumluluğu yüklemesi noktalarında değerlendirme yapıldığını,

 

Bunun yanında alanında uzman olan kişilerin mesleklerini icra edebilme yetkisi kazanabilmesi için veya mesleklerinin icrası sırasında sosyal dayanışma anlayışının bir gereği olarak birtakım hizmetlerle yükümlü kılınmalarının, uzmanlık alanlarıyla ilgili olmak ve aşırı külfet yüklememek kaydıyla zorla çalışma veya angarya olarak değerlendirilemeyeceğini, ancak bu şekilde çalışma zorunluluğu getirilen (uzman) kişiye ölçüsüz bir külfet yüklenmesi durumunda Anayasanın 18. maddesinin sınırlarının aşıldığı sonucuna ulaşılabileceğini, bu kişilere ölçüsüz bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespitinde bunlara ücret ve benzeri menfaatlerin sağlanıp sağlanmadığı ve yapılması zorunlu kılınan hizmetin bunların mesleki gelişim ve kariyerlerine bir katkısının bulunup bulunmadığı hususlarının göz önünde bulundurulması gerektiğini,

 

Anayasa'nın 18. maddesinde Sözleşme'nin 4. maddesi ile 29 No.lu Sözleşme'nin 2. maddesinden farklı olarak "zorla ( cebri) çalıştırma" ve "zorunlu çalışma” yerine "zorla çalıştırma" ve "angarya" kavramlarına yer verildiğini, maddenin gerekçesinde angaryanın, kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılması olarak tanımlandığını, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da angaryanın, bir maldan ya da bir kişinin çalışmasından karşılıksız yararlanma biçiminde tarif edildiğini, Anayasa Mahkemesince yapılan bu tanımın, angaryanın geleneksel konseptiyle uyarlı olduğunu, zira angaryanın tarihsel süreç içinde bir kimsenin emeğinden karşılıksız yararlanmanın yanında başkasına ait bir taşınır veya taşınmaz malın -özellikle cezalandırma aracı olarak- bedelsiz bir şekilde kullanılmasının ve bunların her türlü semerelerinden yararlanılması durumunu da kapsayacak şekilde anlamlandırılmış olduğunu, ancak Anayasal sistem içinde mal varlığı hakları mülkiyet hakkı kapsamında ayrıca ve özel olarak koruma gördüğünden mallardan karşılıksız yararlanma olgusunun angarya yasağı kapsamında değerlendirilmesine gerek bulunmadığını, dolayısıyla Anayasa'nın 18. maddesinde sözü edilen angarya kavramının sadece emekten karşılıksız yararlanma durumunu kapsadığının kabulü gerektiğini, angaryada da zorla çalıştırmada olduğu gibi kişinin ceza tehdidi altında ve iradesi dışında çalıştırılmasının söz konusu olduğunu, ancak angaryada zorla çalıştırmadan farklı olarak çalıştırılana ücret de ödenmemekte veya bariz bir şekilde düşük ücret ödendiğini, buna göre "zorla çalıştırma " ile "angarya " arasındaki farkın, yaptırım tehdidiyle desteklenen irade dışı çalıştırma karşılığında ücret ödenip ödenmeyeceği hususunda olduğunu, irade dışı çalıştırmada ücret ödeniyorsa "zorla çalıştırmadan ", ücret ödenmiyor veya ödenen ücret bariz bir şekilde düşük ise "angaryadan söz edilebileceğini,

 

Bununla birlikte "zorla çalıştırma ve angarya yasağı" kapsamına giren çalıştırmalar ile "ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmalarının birbirinden ayrılmasının her zaman kolay olmayabildiğini, zira vatandaşlık ödevinin gerektirdiği çalışmaların zora dayalı olmasının mümkün olduğunu, Anayasa koyucunun bunları, kişinin vatandaşlık bağıyla bağlı olduğu ülkesine sadakatin bir gereği olarak ifası gereken ödevler biçiminde değerlendirmiş ve zorunlu çalışma kapsamında görmemiş olduğunu, ancak bu durumda dahi kişiye vatandaşlık ödevinin gerektirdiğinden daha fazla ve ölçüsüz bir külfet yüklenmesi halinde öngörülen çalışmanın zorla çalıştırma veya angarya olarak görülmesinin mümkün olduğunu, kişiye yüklenen külfetin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken ülkenin içinde bulunduğu ihtiyacının mahiyeti, öngörülen vatandaşlık ödevinin niteliği, bedeni veya fikri çalışma yükümlüsüne sağlanan avantajlar birlikte göz önünde bulundurulduğunu,

 

Yine kişilerin üstlendiği sorumluluk dikkate alınarak vekâlet görevinden ötürü aylığa eşdeğer miktarda bir meblağın Tazminat Olarak Ödenmesi gerekliliğine ilişkin Danıştay kararını da ekte sunduğunu(Ek:3),

 

Anayasa mahkemesinin yerleşik içtihatları kapsamında ilam konusu olayın değerlendirilmesinde ise; ...’nun Valilik emrinde Hukuk Müşaviri olarak görevlendirilmiş olup Valilik Makamının 26.06.2012 tarih ve 6071 sayılı olurları ile Valilik aleyhine açılan davalarda kurumumuzu temsil yetkisi verildiğini(Ek:4), ilgili Valilik adına 2014/2019 yılları arasında açılan 487 adet dava dosyasının takibini yaptığını, (Ek:5) yine İl genelinde yer alan ... Bakanlığı bünyesinde dahi yer almayan farklı bakanlıkların İl Müdürlüklerinin iş ve işlemleri kapsamında hukuki anlamda tereddüt yaşanan konularda bilgi notları yazma şeklinde Sn Valiye hukuki danışmanlık hizmeti verdiğini,Ek:6), bahsi geçen tüm bu görevlerin yanında Şube Müdürlüğünün de ek bir külfet olarak yine ... tarafından yerine getirildiğini, Hukuk İşleri Şube Müdürü olabilmek için Hukuk Fakültesi mezunu olma şartı aranmadığından yerine getirilen bu ek görevin ...'nun mesleki yükümlüğünün bir devamı olarak da nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, yine 2017/2019 yıllarında Valilik Makamının 02.03.2017 tarih ve 5028 sayılı Olurları ile ...’nun ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip olan Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığını Hukuk Müşaviri olarak temsil etmiş dava dosyalarının takibini ve aynı kurumun Hukuk İşleri Müdürlüğünü de vekâleten yürütmüş olduğunu,(Ek:7)

 

belirterek, verilen tazmin hükmünün bozulmasını talep etmiştir.

 

BAŞSAVCILIK MÜTALAASI

 

Başsavcılık mütalaasında;

 

“... Bakanlığı 2016 yılı hesabının 3 üncü Dairede yargılanması sonucunda düzenlenen 11.6.2020 tarih ve 203 sayılı Ek İlam Gerçekleştirme Görevlisi ... tarafından temyiz edilmiştir.

 

Sorumlu temyiz dilekçesinde; sorgu üzerine verdiği savunmasında belirttiği hususları tekrarlayarak, İlama konu görevlendirmenin ...'na yüklediği külfet ve adı geçenin iş tanımı ve görevleri yeterince araştırılmadan oluşturulan sorguya dayanarak verilen hukuk dışı İlamın bozulmasını talep etmiştir.

 

Sorumlunun temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar Yargı Raporu üzerine verdiği savunmasında ileri sürdüğü hususların tekrarından ibarettir. Söz konusu hususlar İlamda ayrıntılı olarak karşılanmış olması yanında, İlamın mahiyetini değiştirecek nitelikte de değildir.

 

Dolayısıyla temyiz talebin reddi ile Daire kararının tasdik edilmesi uygun olur.

 

Arz olunur.” denilmektedir.

 

Duruşmaya fer’i müdahil olarak katılan ... (ahiz) sözlü ifadesinde; ... Bakanlığında Hukuk Müşaviri olarak görev yaptığını, kadrosunun merkez teşkilatına ait olduğunu, ilde Valilik emrinde geçici görevli olduğunu, ek olarak Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü’ne vekâlet ettiğini, Hukuk Müşavirliğini sınavla aldığını, aldığı dönemde gereken hizmet süresinin 2 yıl olduğunu, şube müdürlüğü kadrosunun 4 yıllık fakülte mezunu olma ve 10 yıl hizmet süresi şartlarını gerektirdiğini ve yönetim hizmetleri grubunda olduğunu, Hukuk Müşavirliğinin ise hukuk hizmetleri grubunda olduğunu, asil olarak atanabileceği şube müdürlüğünü vekâleten yürüttüğünü, iki görev arasında ast üst ilişkisi bulunmadığını, birinin merkez diğerinin taşra teşkilatına ait ve farklı gruplarda olduğunu, disiplin amirlerinin farklı olduğunu, astlık üstlük ilişkisi için faklı kanun hükümlerine bakılması gerektiğini, ilamda aleyhe yorum bulunduğunu, lehe yorum talep ettiklerini, ilave birçok iş yaptığını, şube müdürlüğüne vekâletin ek bir yük getirdiğini, avukatların doğrudan Vali Yardımcısına bağlı olduğunu çünkü şube müdürlerinin hukuk fakültesi mezunu olmadığını, belirterek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

 

Duruşmaya Gerçekleştirme Görevlisi ... adına katılan Av. ... sözlü ifadesinde, ...’nun Valinin özel isteğiyle bu görevleri üstlendiğini, seçme şansının olmadığını, konu hakkında hukuki boşluk bulunduğunu, mevzuatın lehe yorumlanması gerektiğini, Anayasaya göre angarya yasağı bulunduğunu belirterek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

 

Duruşmaya katılan Sayıştay Savcısı ..., yazılı olarak verdiği görüşün devamı niteliğinde verilen tazmin hükmünün tasdikine karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

 

Duruşma talebinde bulunan Gerçekleştirme Görevlisi ... adına Av. ..., fer’i müdahil ... (ahiz) ile Sayıştay Savcısının sözlü açıklamalarının dinlenmesinden ve dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra,

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

 

... Valiliği Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü görevini vekâleten yürüten ancak anılan göreve asil olarak atanabilmek için mevzuatın öngördüğü on yıllık hizmet süresi şartını taşımayan ...’na, vekâlet görevinden kaynaklı zam ve tazminat farkının ödenmesi sonucu ... TL tutarında kamu zararına sebebiyet verildiği görülmektedir.

 

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

 

“Vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartları” başlıklı 86 ncı maddesinde;

 

“Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabilir.

 

Bir görevin memurlar eliyle vekâleten yürütülmesi halinde aylıksız vekâlet asıldır.

 

 

Aynı kurumdan ayrılmalar dolayısıyla atanan vekil memurlara vekâlet görevinin 3 aydan fazla devam eden süresi için, kurum dışından veya açıktan atananlarla kurum içinden ilkokul öğretmenliğine atanan öğretmenler ile veznedarlık görevine atananlara göreve başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı ödenir.

 

 

Yukarıda sayılan haller dışında, boş kadrolara ait görevler lüzum görüldüğü takdirde memurlara ücretsiz olarak vekâleten gördürülebilir....” denilmektedir.

 

Aynı Kanunun “Vekâlet, ikinci görev aylık ve ücretleri ile diğer ödemeler” başlıklı 175 inci maddesinde;

 

“Bir göreve vekâleten atanan memurlara vekalet edilen görevin kadro derecesinin birinci kademesinin üçte biri, açıktan atananlara ise (Köy ve kasaba imamlığı kadrolarına atananlara 146 ncı maddede yazılı asgari ücret aylık tutarından aşağı olmamak üzere) üçte ikisi verilir. Bulundukları yerden başka bir yerdeki bir göreve vekalet suretiyle atananlara, Harcırah Kanununun geçici görevle başka yere gönderilenlere ilişkin hükümleri uygulanır.

 

Ancak, kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet edenlere vekalet aylığı ödenebilmesi için, vekilin asilde aranan şartları taşıması zorunludur.…”hükümleri yer almaktadır.

 

05.01.2015 tarihli ve 2015/7177 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2015 yılında da uygulanmasına devam edileceği belirtilen ve 17.04.2006 tarihli ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın “Vekalet” başlıklı 9 uncu maddesinde;

 

“(1) 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca;

 

a) l) Kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekâlet ettirilenlere;

 

aa) Vekâletin, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayda belirtilmiş olması,

 

bb) Vekâletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

 

cc) Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) bir arada taşımaları,

 

kaydıyla; vekalet ettikleri kadro veya görevler için bu Karar uyarınca öngörülen zam ve tazminatların toplam net tutarının, asli kadro veya görevleri karşılığında fiilen aldıkları zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark; 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekalet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödenir.

 

2) aa) Esas ve usule ilişkin olarak yukarıda belirtilen şartları bir arada taşımayanlara,

 

bb) Mehil müddeti, yıllık izin, mazeret izni, hastalık izni, geçici görev, vekalet, görevden uzaklaştırma, tutuklanma, gözaltına alınma, hizmetiçi eğitim, kurs veya seminer nedeniyle görevlerinden ayrılanlara vekalet edenlere,

 

 

vekalet nedeniyle öngörülen zam ve tazminatlar ödenmez.”

 

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde de;

 

“Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre almakta olan personele, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personele, subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile uzman jandarma ve uzman erbaşlara, mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil almakta oldukları toplam ödeme tutarı dikkate alınmak suretiyle aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, en yüksek Devlet memuru aylığına (ek gösterge dahil), ekli (I) sayılı Cetvelde yer alan kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranların uygulanması suretiyle hesaplanan tutarda ek ödeme yapılır.

 

 

Birinci fıkra kapsamına giren personelden; kurumlarınca bir kadroya kurum içinden veya kurum dışından vekalet ettirilenlere, vekaletin 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine istinaden yapılmış ve bu hususun onayda belirtilmiş olması, vekalet görevinin Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadrolar için ilgili bakan, diğer kadrolar için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi, vekalet eden personelin asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadrolar için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) taşıması kaydıyla vekalet ettikleri kadro için öngörülen ek ödemenin asli kadroları için öngörülen ek ödemeden fazla olması halinde, aradaki fark, vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve bu görev fiilen yapıldığı sürece ödenir. Ancak, mehil müddeti, yıllık izin, mazeret izni, hastalık ve refakat izni, geçici görev, vekalet, görevden uzaklaştırma, hizmet içi eğitim, seminer ve kurs nedenleriyle görevlerinden ayrılanlara vekalet edenlere bu şekilde ödeme yapılmaz.… ”denilmektedir.

 

(375 sayılı KHK’nın ek 9 uncu maddesinin yukarıda yer verilen fıkrasındaki “Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile” ibaresi 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nın 177 nci maddesiyle, “Cumhurbaşkanınca” şeklinde değiştirilmiştir.)

 

Ayrıca, 17.05.1987 tarihli ve 19463 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 99 seri nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde;

 

“…

 

1. Bir görevin vekaleten yürütülmesi halinde görevin gerekleri ve nitelikleri değişmeyeceğinden bu görevi vekaleten yürütecek olanların asil memurda aranan şartlara sahip olmaları gerekmektedir. Bu sebeple,

 

a) 1-4 üncü dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları,

 

b) 5-15 inci dereceli kadrolara vekalet ettirileceklerin öğrenim durumları itibariyle tesbit olunan yükselinebilecek dereceyi aşmamak kaydıyla vekalet ettirilecekleri kadronun derecesinin, kazanılmış hak aylık derecesinin üç üst derecesinden fazla olmaması,

 

gerekmektedir.

 

2. Asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı takdirde, hizmetin aksamadan yürütülebilmesi bakımından herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir görevin öncelikle varsa yardımcıları yoksa asilde aranan şartlara en yakın personel tarafından tedviren gördürülmesi mümkün görülmektedir.

 

3. 657 sayılı Kanunun vekâlet ücreti ödenmesine ilişkin 175 inci maddesine göre, tedvir dolayısıyla herhangi bir ödeme yapılması mümkün bulunmamaktadır.”

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Yukarıda bahsedilen mevzuat hükümlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, boş bir kadroya (kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma gibi geçici ayrılma nedenleriyle değil emeklilik, istifa, ölüm gibi sürekli ayrılmalar dolayısıyla boşalan bir kadroya) kurum içinden veya kurum dışından vekalet ettirilenlere, vekalet aylığı, zam ve tazminat farkı ile ek ödeme farkı ödenebilmesi için bu kişilerin genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) bir arada taşıması ve asilde aranan şartları taşıyan memur bulunamadığı takdirde de ihtiyaç duyulan kadroya ait görevin vekaleten atama suretiyle değil tedviren gördürülerek herhangi bir ödeme yapılmaması gerekmektedir.

 

08.06.2007 tarihli ve 26546 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ... Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin (16.12.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle değişen) “Görevde yükselme suretiyle atanacaklarda aranacak genel şartlar” başlıklı 6 ncı maddesi; Yönetmelikte belirtilen kadrolara görevde yükselme suretiyle atanabilmek için;

 

a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68 inci maddesinin (B) bendinde belirtilen atanabilme şartlarını taşımak,

 

b) Görevde yükselme sınavında başarılı olmak,

 

şeklinde genel şartlar öngörmüş, aynı Yönetmeliğin (sırasıyla 16.12.2010, 11.04.2014 ve 19.01.2015 tarihli Resmi Gazete’lerde yayımlanan Yönetmeliklerle değişen ve denetim dönemi olan 2015 yılı itibarıyla da geçerli olan) “Görevde yükselme sınavı sonucu atanacaklarda aranacak özel şartlar” başlıklı 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde de; şube müdürü kadrosuna atanabilmek için;

 

1) Fakülte veya dört yıllık yüksekokul mezunu olmak,

 

2) Son müracaat tarihi itibariyle; Bakanlık merkez veya taşra teşkilatında il planlama uzmanı, sivil savunma uzmanı, eğitim uzmanı, uzman, şef veya daha üst unvanlı bir kadroda en az üç yıl çalışmış olmak kaydıyla toplam on yıl memuriyet hizmeti bulunmak,

 

şeklinde özel şartlar sayılmıştır.

 

Anılan Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde de atıf yapılan 657 sayılı Kanunun “Derece yükselmesinin usul ve şartları” başlıklı 68 inci maddesinin (B) bendinde ise;

 

“Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha aşağıdaki derecelerden atama yapılabilir.

 

Ancak, bu şekilde bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin;

 

a) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az 12 yıl,

 

b) 1 inci ve 2 nci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10 yıl,

 

c) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl,

 

hizmetinin bulunması ve yükseköğrenim görmüş olması şarttır. Dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler için bu sürelere iki yıl ilave edilir…

 

…”

 

hükmüne yer verilmek suretiyle 657 sayılı Kanun kapsamındaki tüm kamu görevlilerine uygulanacak genel bir düzenleme yapılmış ve 99 seri nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde de; 1-4 üncü dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları gerektiği açık bir şekilde ifade edilmiştir.

 

Daire ilamında, ... Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin (16.12.2010 tarihli ve 27787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişen) 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde, hukuk müşaviri kadrosuna atanabilmek için öngörülen şartları (hukuk fakültesi mezunu olmak ve son müracaat tarihi itibariyle en az iki yıl Bakanlık merkez veya taşra teşkilatında çalışmış olmak şartlarını) taşıdığı ve görevde yükselme sınavında gösterdiği başarı sonucunda 2012 yılı itibarıyla Hukuk Müşavirliği görevine asaleten atandığı anlaşılan ...’nun, ek göstergesi 2200 olan 1. dereceli Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü görevini vekaleten yürütmeye başladığı 11.12.2014 tarihi itibarıyla 7. dereceli kadroda olup toplam 5 yıl 7 ay 3 gün hizmet süresine sahip bulunduğu belirtilmiştir.

 

İlgili şahsın, 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin (B) bendinde genel şart, anılan Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde de özel şart olarak öngörülen 10 yıllık hizmet süresi şartını gerek vekâlet görevinin başladığı söz konusu tarih gerekse 2015 yılı itibarıyla taşımadığı anlaşılmaktadır.

 

Dolayısıyla ilgili personele, 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesi uyarınca vekâlet aylığı, 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 9 uncu maddesi uyarınca zam ve tazminat farkı ile 375 sayılı KHK’nın ek 9 uncu maddesi uyarınca ek ödeme farkı ödenmesinin mümkün olmadığı ve yapılan ödemeler nedeniyle kamu zararı oluşmuştur.

 

Bu itibarla, Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü görevini vekâleten yürüten ancak anılan göreve asil olarak atanabilmek için mevzuatın öngördüğü on yıllık hizmet süresi şartını taşımadığı anlaşılan ...’na, vekâlet görevinden kaynaklı zam ve tazminat farkının ödenmesi sonucu ... TL’ye verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE (Üye ...’in aşağıda yazılı ayrışık görüşlerine karşı) oy çokluğuyla

 

23.06.2021 tarihinde karar verildi.

 

Karşı oy gerekçesi

 

Üye ...’in karşı oy gerekçesi:

 

... Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin (16.12.2010 tarihli ve 27787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişen) 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde, hukuk müşaviri kadrosuna atanabilmek için hukuk fakültesi mezunu olmak ve son müracaat tarihi itibariyle en az iki yıl Bakanlık merkez veya taşra teşkilatında çalışmış olmak şartları öngörülmüştür.

 

İlgili personelin söz konusu şartları taşıyarak merkez teşkilatına bağlı Hukuk Müşavirliğine atandığı görülmektedir.

 

Aynı personelin taşra teşkilatına bağlı şube müdürlüğüne vekaleten atanmasında, iki görev arasındaki astlık üstlük ilişkisi açık olmadığından, bir personelin üst bir kadroya vekalet etmesinden farklı bir durum söz konusudur ve mevzuatta zam ve tazminat farkının ödenip ödenmeyeceği konusunda hukuki boşluk bulunmaktadır.

 

Bu nedenle, işin getirdiği ek külfet dikkate alındığında, vekâlet görevinden kaynaklı zam ve tazminat farkının ödenmesi konusunda mevzuatın personel lehine yorumlanması ve ödemenin yapılması mümkündür.

 

Bu itibarla, verilen tazmin hükmünün kaldırılması gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Bu sayfa 174 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor