İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesi'nce verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; her ne kadar davalı idarece, Mersin milletvekili A.M.B.'ın söylemleri karşısında programa konuk olan Y.H. ve H.D.'nin sert bir şekilde tepkilerini dile getirdiği ve A.M.B.'ın bu söylemlerine itiraz ettikleri, program sunucusunun konuklarına nazaran A.M.B'ın açıklamalarına karşı ciddi bir şekilde tepki vermediği ve açık bir şekilde itiraz etmediği, A.M.B.'ın yayın esnasında yaptığı bu açıklamalara ilişkin özür beyanında bulunmadığından dava konusu işlemin tesis edildiği belirtilmekte ise de, üç saatlik programa ait CD kaydının tamamı incelendiğinde, sunucunun 6 kez program konuğu A.M.B.'ın kullandığı ifadenin düzeltilmesi için müdahalede bulunduğu, çaba sarf ettiği, "Ordu satıldı" ifadesinin birincil olarak çağrıştırdığı anlamın kabul edilemez olduğunun sunucu tarafından açıkça beyan edilerek konuğa düzeltme yaptırıldığı ve konuğuna kullandığı ifadeleri geri aldırdığı, ancak davalı idarece işleme dayanak alınan ''izleme ve değerlendirme raporunda'' programın sadece 4 dakika 30 saniyesi dikkate alınarak program sunucusunun kalan süre içerisindeki müdahalelerinin değerlendirilmediği, programın canlı yayınlanan bir tartışma programı olduğu, sözlerin konuk tarafından söylendiği, konuk A.M.B.'ın konuşmalarının kendi kişisel görüşleri olduğu, program sunucusu ve diğer konuşmacılar tarafından desteklenmediği, paylaşılmadığı ve program sunucusu tarafından kullanılan ifadenin geri aldırıldığı hususları birlikte göz önüne alındığında, davacı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8.maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen yayın ilkesini ihlâl ettiğinden söz etmenin mümkün olmadığı, bu itibarla, davacı şirketin 309.684,00-TL idari para cezasıyla cezalandırılmasına ve söz konusu program yayınının 5 (beş) kez durdurulmasına ilişkin davaya konu idari yaptırım kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2022/1971 E. , 2022/1951 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/1971
Karar No:2022/1951
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Kurulu
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...Medya TV Hizmetleri A.Ş.
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait "..." logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 28/11/2020 tarihinde saat 19:58'de yayınlanan "..." isimli programda bir konuk tarafından kullanılan ifadelerle 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle 309.684,00-TL idari para cezası verilmesine ve ihlâle konu program yayınının beş kez durdurulmasına ilişkin ...tarih ve ...sayılı toplantıda alınan 7 no.lu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesi'nce verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; her ne kadar davalı idarece, Mersin milletvekili A.M.B.'ın söylemleri karşısında programa konuk olan Y.H. ve H.D.'nin sert bir şekilde tepkilerini dile getirdiği ve A.M.B.'ın bu söylemlerine itiraz ettikleri, program sunucusunun konuklarına nazaran A.M.B'ın açıklamalarına karşı ciddi bir şekilde tepki vermediği ve açık bir şekilde itiraz etmediği, A.M.B.'ın yayın esnasında yaptığı bu açıklamalara ilişkin özür beyanında bulunmadığından dava konusu işlemin tesis edildiği belirtilmekte ise de, üç saatlik programa ait CD kaydının tamamı incelendiğinde, sunucunun 6 kez program konuğu A.M.B.'ın kullandığı ifadenin düzeltilmesi için müdahalede bulunduğu, çaba sarf ettiği, "Ordu satıldı" ifadesinin birincil olarak çağrıştırdığı anlamın kabul edilemez olduğunun sunucu tarafından açıkça beyan edilerek konuğa düzeltme yaptırıldığı ve konuğuna kullandığı ifadeleri geri aldırdığı, ancak davalı idarece işleme dayanak alınan ''izleme ve değerlendirme raporunda'' programın sadece 4 dakika 30 saniyesi dikkate alınarak program sunucusunun kalan süre içerisindeki müdahalelerinin değerlendirilmediği, programın canlı yayınlanan bir tartışma programı olduğu, sözlerin konuk tarafından söylendiği, konuk A.M.B.'ın konuşmalarının kendi kişisel görüşleri olduğu, program sunucusu ve diğer konuşmacılar tarafından desteklenmediği, paylaşılmadığı ve program sunucusu tarafından kullanılan ifadenin geri aldırıldığı hususları birlikte göz önüne alındığında, davacı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8.maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen yayın ilkesini ihlâl ettiğinden söz etmenin mümkün olmadığı, bu itibarla, davacı şirketin 309.684,00-TL idari para cezasıyla cezalandırılmasına ve söz konusu program yayınının 5 (beş) kez durdurulmasına ilişkin davaya konu idari yaptırım kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, AİHM'nin Lingens/Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğünün demokratik toplumun temellerinden olduğu, toplumun ilerlemesinin temel koşullarından birini oluşturduğu, basının görevinin kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi siyasi konularda fikrini açıklamak olduğu, bir ülkenin varlığının, bağımsızlığının ve ülke bütünlüğünün güvencesinin güçlü bir ordu olduğunda kuşku olmadığı, Türk ordusunun gerek ülke içinde gerekse ülke dışında birçok faaliyet sürdürdüğü ve ülkemizin varlığı, bütünlüğü, bağımsızlığı, rejimi, güvenliği, birlik ve beraberliği için vazgeçilmez görevler ifa ettiği, medya aracılığıyla yapılan çağrışımlara, anlamlandırmalara dikkat edilmesi gerektiği, program konuğu tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ni rencide edici ifadelere ulusal çapta yayın yapan bir platformda yer verilmesinin kamusal sorumlu yayıncılık anlayışı ile bağdaşmadığı, söz konusu ifadelerin ülkemizin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırılık teşkil ettiği, program sunucusunun müdahale etmiş olmasının ve konuğa sözlerini geri aldırmasının yayın ilkesi ihlâlini ortadan kaldırmadığı, her ne kadar program sunucusu konuğa müdahale etse de ve konuğunun sözlerini geri alması yönünde girişimlerde bulunsa da, 6112 sayılı Kanun'un 6/4 maddesi uyarınca, medya hizmet sağlayıcının, tüm yayınların içeriğinden, dolayısıyla da konuk olarak yayınlarında yer verdiği kişilerin sözlerinden sorumlu olduğu, Kanuna göre kurumsal olarak medya hizmet sağlayıcı kişileri temsil eden moderatör veya sunucuların ihlâle sebep konuşma ve olaylara müdahale etmesi veya aleyhte görüş bildirmesinin, medya hizmet sağlayıcıların yayınla ilgili sorumluluklarını sona erdiren bir unsur olmadığı, böyle bir yaklaşımın suistimallere son derece açık olacağı, işbu kararın kesinleşmesi hâlinde, kötü niyetli yayıncı kuruluşların 3. şahısların ifadelerinden yapacakları kalıplaşmış beyanlar ile kusursuz kabul edileceği, bu durumda hükmün uygulanamaz hâle geleceği, mezkûr kuralın Türk Borçlar Kanunu'ndaki kusursuz sorumluluk düzenlemesiyle aynı hukuki nitelikte olduğu, emsal Danıştay kararlarına göre ihlâle konu ifadeleri kullanan yorumculara yayın esnasında müdahale edilmesinin ihlâli ortadan kaldırmadığı, yayıncı kuruluşun yayın sorumluluğunun esas olduğu, ihlâle konu yayında program konuğu tarafından sarf edilen sözlerin ifade özgürlüğü ve haber alma hakkı kapsamında olmadığı, yayıncının canlı yayın nedeniyle sorumluluktan kurtulamayacağı, emsal Mahkeme ve Danıştay kararlarına göre de yayının canlı yayın olmasının o yayına yayın ilkelerini ihlâl etme özgürlüğü vermediği, ulusal düzeyde yayın yapan bir kuruluşun canlı yayınlanmakta olan bir programın getirdiği bu risklerin farkında olması ve yayın esnasında oluşabilecek sorunlara karşı tedbir alması gerektiği, canlı yayınlarda uygunsuz ve hassas durumlarla karşılaşılması hâlinde yayıncı kuruluşun müdahalede bulunabilmesini sağlayan yayın geciktirici cihazlar ve benzer teknolojiler kullanılabileceği, yayında sarf edilen ifadelerin eleştiri hakkı çerçevesinde yapılan açıklamalar olmadığı, haber verme hak ve özgürlüğünün, sınırlarının aşıldığı, sosyal görevini yerine getirebilmesi için basının özgür olması kadar sorumluluk bilinci ile hareket etmesinin de şart olduğu, basın özgürlüğünün, meslek ahlakına saygı göstererek doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde, iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kıldığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, yayın ilkesinin ihlâl edildiği anlamına gelmemek kaydıyla, ihlâle ilişkin madde seçiminin açıkça haksız, hukuksuz ve ölçüsüz olduğu, her ne kadar cümlenin akışından, bağlam ve yöneliminden "ordu satılmıştır.." ifadesinin "satılmış ordu" anlamında değil, yürütme erkinin orduyu temsil eden Tank Palet Fabrikasını sattığı anlamında kullanıldığı açıkça anlaşılıyorsa da, bir an için aksinin anlaşıldığı kabul edilse dahi bu ifadenin olsa olsa kurumlara karşı eleştiri sınırının aşılması olarak kabul edilebilecekken, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikte yayın yaptığı” şeklinde değerlendirilmesinin yetkinin kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, dile getirdiği görüşler nedeniyle program konuğunun sorumluluğu ile programı yayınlayan televizyon kuruluşunun 6112 sayılı Kanun açısından sorumluluğunun ayrı olduğu, tartışılması gerekenin program konuğunun beyanlarının “ifade özgürlüğü” kapsamında kalıp kalmadığı değil, “yayıncı” olarak sorumluluğun yerine getirilip getirilmediği olduğu, davalı idarenin bugüne kadarki uygulamasında, televizyon kuruluşunun sorumluluğu değerlendirilirken programın canlı olması, konuşmacıların niteliği, beyanların program konuklarından birine ait olması ve program moderatörünün etkin müdahalesini göz önünde bulundurduğu, program konuklarının her beyanından televizyon kuruluşunun sorumlu tutulmadığı, emsal Danıştay kararlarında ve davalı idarenin bugüne kadar verdiği kararlarda, yayıncı kuruluşlar hakkında idari yaptırım kararı verilirken, programın “canlı” olarak yayınlanan bir “tartışma” programı olduğu, program konuklarını seçerken gösterdiği özen, ihlâle konu beyanların program konuğuna ait olduğu hususlarının yanı sıra moderatörün müdahalesi ve diğer konukların müdahalesine fırsat verilmesinin göz önünde bulundurulması gerektiğinin kabul edildiği, davaya konu programın da “canlı” olarak yayınlanan bir tartışma programı olduğu, konuklar seçilirken gereken özenin gösterildiği, ihlâle konu beyanların program konuğuna ait olduğu, moderatörün müdahalesi ve diğer konukların müdahalesine fırsat verilmesinin de yayın ilkesinin ihlâli amacıyla hareket edilmediğini gösterdiği, teknik bir takım imkânların kullanılması bazı yayın ilkelerinin denetiminde (örneğin Türkçenin doğru kullanımı, kaba/argo ifadelerin engellenmesi gibi) başvurulabilecek bir çözüm olsa dahi, huzurdaki davaya konu programda uygulanabilir bir denetim çeşidi olmadığı, davalı idarece emsal gösterilen kararların somut olaya emsal olmadığı, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler uyarınca, yayını yapan televizyon kanalının, her bir konuğunun beyanından ve subjektif değerlendirmesinden, sırf görüşlerine yer verilmesinden dolayı yaptırıma tabi tutulmasının basın özgürlüğünün ihlâli olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemesi kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan Bölge İdare Mahkemesi kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın taraflara iadesine,
5. Kullanılmayan ...-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalıya iadesine,
6. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesini teminen dosyanın .... İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine, 09/05/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.