YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Alkollü olan sanık yayanın, asli kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiği olaya ilişkin muhalefet şerhli Karar.

Karar Özeti

 

20.08.2012 günü saat 03.30 sıralarında mağdur sürücü ...'un beraberinde 6 yolcu ile birlikte, yönetimindeki kapalı kasa kamyonetle, yerleşim yeri içinde, 7 metre genişliğinde, aydınlatmanın olmadığı, bölünmemiş, iki yönlü, düz, kuru, asfalt kaplama yolda seyirle, olay mahalli olan 5.km civarına geldiğinde, karşıdan karşıya geçmek isteyen ve yaklaşık 95.7 promil alkollü olan sanık yaya ...'a çarpmamak için aracını sol tarafa yönlendirdiği sırada, sanığa da çarpıp soldan yol dışı kalarak, yol dışındaki menfez inşaatına da çarparak durması sonucu meydana gelen kazada, yayanın ilk geçiş hakkını gelmekte olan mağdur idaresindeki araca vermeden, yolun karşısına geçme teşebbüsünde bulunarak, asli kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiği gözetilerek, sanık hakkında adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca alt sınırdan daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması; aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

 


Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın eksik inceleme yapıldığına, kusura ve sair temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 09/04/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Karar

 

 

12. Ceza Dairesi         2014/11985 E.  ,  2015/6231 K.

 

Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi

 

Suç: Taksirle öldürme

 

Hüküm: TCK'nın 85/2.maddesi gereğince mahkumiyet
 

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
20.08.2012 günü saat 03.30 sıralarında mağdur sürücü ...'un beraberinde 6 yolcu ile birlikte, yönetimindeki kapalı kasa kamyonetle, yerleşim yeri içinde, 7 metre genişliğinde, aydınlatmanın olmadığı, bölünmemiş, iki yönlü, düz, kuru, asfalt kaplama yolda seyirle, olay mahalli olan 5.km civarına geldiğinde, karşıdan karşıya geçmek isteyen ve yaklaşık 95.7 promil alkollü olan sanık yaya ...'a çarpmamak için aracını sol tarafa yönlendirdiği sırada, sanığa da çarpıp soldan yol dışı kalarak, yol dışındaki menfez inşaatına da çarparak durması sonucu meydana gelen kazada, yayanın ilk geçiş hakkını gelmekte olan mağdur idaresindeki araca vermeden, yolun karşısına geçme teşebbüsünde bulunarak, asli kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiği gözetilerek, sanık hakkında adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca alt sınırdan daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması; aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

 

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın eksik inceleme yapıldığına, kusura ve sair temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 09/04/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dosyada mahkumiyetine karar verilen sanık yayadır. Her ne kadar Ceza Genel Kurulu kararında yayalarında taksirle öldürme ve yaralama suçlarında sanık olarak gösterilebilecekleri kabul edilmiş ise de Yüksek Ceza Genel Kurulu’nda dile getirdiğimiz itiraz gerekçelerimizi bu dosyada da tekrarlayarak trafik kazasında yayaların sanık olarak gösterilemeyeceğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun hükmün onanması yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.

 

Şöyle ki;

 

Yayanın sanık olarak yargılanamayacağını ifade ederken, kastettiğimiz karayolu ulaşımında trafik kazasına karışan araç ile yolda yürümekte olan insanın çarpışan veya çarpışma ile karşı karşıya kalan kişi olması halidir. Daire kararındaki azınlık görüşünde belirtildiği gibi 'aracını yol kenarına bırakıp giden kişi bu eyleminden zararlı bir sonuç doğduğunda' kusurlu olması halinde tabi ki sanık olarak yargılanabilecektir. Çünkü dikkat ve özen yükümlülüğüne uymamanın meydana getirdiği netice dolayısıyla kişi kusurludur.

 

1- Türk Ceza Kanununda trafikle ilgili iki suç bulunmaktadır. Bunlardan biri 179. maddedeki 'Trafik güvenliğini (Kasten) tehlikeye sokma' suçu ile 180. maddedeki 'Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma' suçudur.

 

Bu suçlardan kasten işlenen 179. maddenin fıkralarında insanın (yayanın) bizzat vücut bütünlüğü ile kasten trafik güvenliğini tehlikeye sokmasında (Örneğin, kırmızı ışıkta geçmesi, yola atlama, yola yatma) sanık olması kabul edilmemiştir.

 

Maddenin birinci fıkrasında sürücü olmayanların, yani insanların (yayanı) hep ortaya koydukları maddi bir engel, koyma, kaldırma ve bozmadan bahsedilmiştir. İkinci ve üçüncü fıkralarında ise sürücülerin kasten sebebiyet verdikleri tehlikeler suç olarak gösterilmiştir.

 

Aynı şekilde 180. maddedeki 'trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma' suçunda insanların (yayaların) sanık olabilecekleri kabul edilmiş, ancak maddede tehlikeye sokmanın deniz, hava veya demiryolu ulaşımında olması hali düzenlenmiştir. Karayolu ulaşımıyla ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Denizde yüzen deniz ulaşımını, raylar üzerinde gezen demiryolu ulaşımını, havaalanında gezen havayolu ulaşımını taksirle tehlikeye soktuğunda taksirle işlenen bu suçlar oluşmakta, buna mukabil aynı hareketler karayolunda yapıldığında suç olarak değil kabahat olarak kabul edilmektedir.

 

Kısaca karayolu ulaşımıyla ilgili hem kasten hem de taksirle işlenen suçlarda yayanın (insanın) sanık olması, fail olması kabul edilmemiştir. Bu bilinçli bir tercih ve düzenlemedir.

 

2- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun yedinci kısmının başlığı 'Trafik Kazalarıdır'

 

Bu bölüm dört maddeden oluşmakta ve kazayla ilgili olarak sürücüler için düzenlemeler getirilmiştir. Bu bölümün son maddesi olan 84. madde ise 'Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller' başlığı altında sürücüler için 12 asli kusurlu hal gösterilmiş, yayalarla ilgili, yayaların kusurlarının tespiti ve asli kusurlu sayılan hiçbir hal gösterilmemiştir. Maddedeki sıralama dahi trafik kazalarında kişilerin sanık olamayacaklarının en önemli göstergesidir.

 

3- Yine 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu sürücüler için birçok düzenleme getirmiştir.
Bunlar sağlık şartı ki, gözün görmesi, kulağın işitmesi yeterli görülmemiş ayrıca bunlar için hekim raporu, sürücü olmak için kullanılacak araca uygun sürücü belgesi ve trafiğe elverişli araçla yola çıkılması aranmıştır.

 

Bunun yanında yaya olmak için bunlardan hiç birisi aranmamış, demek ki öyle kolay sürücü olunamıyor. İşte bu bile yaya ile sürücü arasındaki farkı ortaya koyuyor.

 

4- Ceza Genel Kurulu’nun yayanın sanık olamayacak olduğuna dair 13.12.1993 tarih ve 1993/221 Esas ve 1993/317 sayılı kararında açıkça belirtildiği gibi, taksirin unsurlarından biri de neticenin öngörülebilir olmasıdır. Bunu hem yaya hem de sürücü olarak ayrı ayrı değerlendirdiğimizde trafikle karşı karşıya kalan yayanın önceliği, önce kendi canının zarar görmemesidir.

 

Olayımızda olduğu gibi karşıya geçmeye çalışan yaya sanığımızın öngördüğü netice çok dikkatli geçmem lazım kazaya sebebiyet vermemem gerekir, aksi takdirde yaralanır veya ölebilirim. Öngördüğü netice budur.

 

Başka bir anlatımla araç bana çarpar, ben de yaralanırım ama bunun yanında sürücü de, yanındakiler de yaralanır veya ölür şeklinde düşünmez. Dolayısıyla öngörülen kendisi hakkındaki neticedir.

 

Aynı şekilde sürücü olarak olaya baktığımızda da yayayla karşı karşıya geldiğimizde ne düşünürüz. 'Ben bu yayaya çarpmayayım. O anda öngörülen yayanın yaralanmamasıdır. Hatta belirtilen husus sürücüler bakımından o kadar önemsenir ki yolda bir yaban hayvanına, köpeğe çarpmamak için çeşitli manevralar yapılır ve neticesinde araç sürücüleri ve içindekiler yaralanır veya ölürler. İşte sürücülerin bile öngördüğü ve olmamasını istediği yayaya çarpmamak iken yayalar bakımından aksini düşünmek mümkün değildir.

 

5- Yüksek Ceza Genel Kurulu’ndan geçen 21.1.2014 tarih, 2013/405 Esas ve 2014/22 sayılı kararda, kendisine yeşil ışık yandığı ve yeşil ışıkta geçtiği halde ölümlü trafik kazasında sanık sürücünün kusurlu olduğu kabul edilmiştir.

 

Mahalli mahkeme beraat kararında ısrar edince dosya Yüksek Genel Kurula gelmiş, sürücüler ışıklara yaklaştıklarında hızlarını azaltmak zorunda olmaları nedeniyle kendilerine yeşil ışık yansa bile her zaman kusursuz olamayacakları kabul edilmemiştir.
Yayalardan yürüyüş hızlarını azaltmaları gerekir diye pozitif bir hukuk kuralı veya ortak bir hayat tecrübesi yoktur. Öyle olmuş olsaydı yeşil ışıkta hızlıca geçmeyen yaya içinde kusur kabul edip, onu da sanık yapmamız gerekirdi.

 

Yaşam alanları insanlar için vardır, teknolojik gelişmeler, çağın birçok sorunları, insanların ruh yapılarını bozmuştur.

 

Onun için yayalar dalgın, düşünceli ve unutkan olmaları nedeniyle her zaman trafik ihlallerini yapma ihtimalleri daha fazladır. Bundan dolayı korunmaları gerekir. İşin bu yönü de düşünülerek yayaların trafik kazalarında sanık olarak yargılanmamaları gerekir.

 

7- Yayaların katıldıkları trafik kazalarında kusuru olan yayanın sanık olması, işin içinden çıkılmaz bir uygulama olarak karşımıza çıkacaktır. Her gün örneklerini gördüğümüz, okul çıkışında çocukların, köy yolu kenarında yürüyen yayaların kazaya sebebiyet vermeleri halinde binlercesinin sanık olması sonucunu doğurur ki bunun pratikte uygulaması düşünüldüğünde karmaşık bir sorunlar yumağı oluşturacağı anlaşılacaktır.

 

8- Trafik kazasına sebep olan sürücü ve yaya eşit kusurlu olduğu bir olayda meydana gelen ölümün aracın çarpması sonucu mu ya da yayanın çarpması sonucu mu meydana geldiği düşünüldüğünde aracın çarptığının kabulü gerekeceği ve neticeyi oluşturanın yaya olmadığı açıktır. Görüldüğü gibi elverişlilik olma bakımından da yayanın hareketi, sonucu meydana getirmeye elverişli değildir.

 

9- Yayanın sanık olarak kabul edilemeyeceğini söylerken, yayanın hiç sorumlu olmadığını düşünmüyoruz. Kusuru oranında maddi ve manevi tazminattan sorumludur.

 

Yayanın ceza davasında sanık olarak gösterilmesi ceza adalet sistemine katkı sağlayan bir uygulama değildir. Bu uygulama ile de yayaların trafik kazalarında daha dikkatli davranacaklarını da ileri sürmek de mümkün değildir. Tarihsel gelişime baktığımızda karşımıza cezalandırıcı adalet, ıslah edici adalet,  ve onarıcı anlayışı çıkmaktadır. Bunlardan en sonuncusu olan onarıcı adaletten ayrı olarak günümüzde bir adım ötesi 'dönüştürücü adalet' fikri tartışılmaya başlanmıştır. Bu görüşe göre; bir oluştan başka bir oluşa geçiş, bu geçiş yıkıp yeniden yapma değil, mevcut olana olumlu katkıda bulunarak faili suç dışı bir hayata kanalize etme demektir. Buna kısaca yanlışlık yapanı doğru yola sevk etme, kötüyü iyiye dönüştürme süreci de denir. (Ceza Adaleti, Mehmet Arıcan, Ankara, 2009, s.71) İşte bu amaçla yayanın meydana getirdiği maddi ve manevi zararı tazmin etmesi amacının gerçekleşmesine yardımcı olmanın da onun sanık olarak değil, tazminat davasının davalısı olarak yargılanmasıdır" düşüncesiyle, sayın çoğunluğun hükmü onama yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.

 

 


Bu sayfa 206 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor