YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Karşıdan karşıya geçmeye çalışan yayaya motorsiklet çarpması sonucu gerçekleşen kazada, sanık yayaya kusur izafe edilebilir mi?

Karar Özeti

 

Olay tarihinde, ölenin motorsikleti ile gece vakti, meskun mahalde, bölünmüş tek yönlü yolda seyrettiği esnada gidiş istikametine göre yolun sağından yola giren ve karşıdan karşıya geçmekte olan sanık yayaya, motorsiklet sürücüsünün çarpması neticesinde, motorsikletin devrildiği ve sürücüsünün öldüğü olayda; yayaların sanık sıfatını alabileceği Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 18.02.2014 tarih, 2013/12-10 esas-2014/80 sayılı ilamı ile belirtilmiş ise de; tarafsız tanıkların aşamalardaki beyanlarında, sanığın, karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı esnada birden motorsikletin çarptığını, motorsikletin hızlı olduğunu ifade etmeleri karşısında; mahal şartlarına göre hızını ayarlamayarak süratli bir şekilde seyreden motorsiklet sürücüsünün karşıdan karşıya geçmekte olan dosya içeriğine göre ve yola aniden girerek ölenin seyrini bozduğuna dair bir belirleme yapılmayan sanığa çarpması sonucu ölmesi neticesinde, sanık yayaya kusur izafe edilemeyeceği gözetilmeksizin, sanık hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi,

 


Kanuna aykırı olup, sanık ve mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 03.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Karar

 

12. Ceza Dairesi         2015/21 E.  ,  2015/16590 K.

 

Mahkemesi : Asliye Ceza Mahkemesi

 

Suç :Taksirle adam öldüreme

 

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık ve mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

 

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve mahalli Cumhuriyet savcısının, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

 

Olay tarihinde, ölenin motorsikleti ile gece vakti, meskun mahalde, bölünmüş tek yönlü yolda seyrettiği esnada gidiş istikametine göre yolun sağından yola giren ve karşıdan karşıya geçmekte olan sanık yayaya, motorsiklet sürücüsünün çarpması neticesinde, motorsikletin devrildiği ve sürücüsünün öldüğü olayda; yayaların sanık sıfatını alabileceği Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 18.02.2014 tarih, 2013/12-10 esas-2014/80 sayılı ilamı ile belirtilmiş ise de; tarafsız tanıkların aşamalardaki beyanlarında, sanığın, karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı esnada birden motorsikletin çarptığını, motorsikletin hızlı olduğunu ifade etmeleri karşısında; mahal şartlarına göre hızını ayarlamayarak süratli bir şekilde seyreden motorsiklet sürücüsünün karşıdan karşıya geçmekte olan dosya içeriğine göre ve yola aniden girerek ölenin seyrini bozduğuna dair bir belirleme yapılmayan sanığa çarpması sonucu ölmesi neticesinde, sanık yayaya kusur izafe edilemeyeceği gözetilmeksizin, sanık hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, sanık ve mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 03.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Muhalefet Şerhi:


Dosyada mahkumiyetine karar verilen sanık yayadır. Her ne kadar Ceza Genel Kurulu'ndan yayalarında taksirle öldürme ve yaralama suçlarında sanık olarak yargılanabilecekleri kabul edilmiş ise de Yüksek Genel Kurul’da dile getirdiğimiz itiraz gerekçelerimizi bu dosyada da dile getirerek trafik kazasında yayaların sanık olarak gösterilemeyeceğini, yayanın sanık olmasını kabul edip bu dosyada yaya sanığın kusurunun bulunmadığını kabul ederek hükmü bu yönden bozmanın uygun olmadığını düşündüğümüzden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.

 

Şöyle ki;

 

Yayanın sanık olarak yargılanamayacağını ifade ederken, kastettiğimiz suçun oluşumunun özelliğinden dolayı karayolu ulaşımında trafik kazasına karışan araç ile yolda yürümekte olan insanın çarpışan veya çarpışma ile karşı karşıya kalan kişi olması halidir. Yoksa aracını yol kenarına bırakıp giden kişi bu eyleminden zararlı bir sonuç doğduğunda kusurlu olması halinde tabi ki sanık olarak yargılanabilecektir. Çünkü dikkat ve özen yükümlülüğüne uymamanın meydana getirdiği netice dolayısıyla kişi kusurludur.

 

1-Türk Ceza Kanunu'nda trafikle ilgili iki suç tipi bulunmaktadır. Bunlardan biri 179. Maddedeki "Trafik güvenliğini (Kasten) tehlikeye sokma" suçu ile 180. maddedeki "Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma" suçudur.

 

Bu suçlardan kasten işlenen 179. maddenin fıkralarında insanın (yayanın) bizzat vücut bütünlüğü ile kasten trafik güvenliğini tehlikeye sokmasında (Örneğin, kırmızı ışıkta geçmesi, yola atlama, yola yatma) sanık olması kabul edilmemiştir.

 

Maddenin birinci fıkrasında sürücü olmayanların, yani insanların (yayanın) hep ortaya koydukları maddi bir engel, koyma, kaldırma ve bozmadan bahsedilmiştir. İkinci ve üçüncü fıkralarında ise sürücülerin kasten sebebiyet verdikleri tehlikeli haller suç olarak gösterilmiştir.

 

Aynı şekilde 180. Maddedeki "Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma" suçunda insanların (yayaların) sanık olabilecekleri kabul edilmiş, ancak madde de tehlikeye sokmanın deniz, hava veya demiryolu ulaşımında olması hali düzenlenmiştir. Karayolu ulaşımıyla ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Denizde yüzen deniz ulaşımını, raylar üzerinde gezen demiryolu ulaşımını, havaalanında gezen havayolu ulaşımını taksirle tehlikeye soktuğunda taksirle işlenen bu suçlar oluşmakta, buna mukabil aynı hareketler karayolunda yapıldığında suç olarak değil kabahat olarak kabul edilmektedir.

 

Kısaca Türk Ceza Kanunu’nda karayolu ulaşımıyla ilgili hem kasten hem de taksirle işlenen suçlarda yayanın (insanın) sanık olması, vücut bütünlüğünün neticeye sebep olması halinde fail olması kabul edilmemiştir. Bu durum yerinde, bilinçli bir tercih ve düzenlemedir.

 

2-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun yedinci kısmının başlığı "Trafik Kazalarıdır".

 

Bu bölüm dört maddeden oluşmakta ve kazayla ilgili olarak sürücüler için düzenlemeler getirilmiştir. Bu bölümün son maddesi olan 84. madde ise

 

"Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller" başlığı altında sürücüler için 12 asli kusurlu hal gösterilmiş, yayalarla ilgili, yayaların kusurlarının tespiti ve asli kusurlu sayılan hiçbir hal gösterilmemiştir.

 

Maddedeki sıralama dahi trafik kazalarında kişilerin sanık olamayacaklarının en önemli göstergesidir.

 

3-Yine 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu sürücüler için birçok düzenleme getirmiştir.

 

Bunlar sağlık şartı ki, gözün görmesi, kulağın işitmesi yeterli görülmemiş ayrıca bunlar için hekim raporu, sürücü olmak için kullanılacak araca uygun sürücü belgesi ve trafiğe elverişli araçla yola çıkılması gibi birçok koşul öngörülmüştür.

 

Bunun yanında yaya olmak için bunlardan hiç birisi aranmamış, demek ki öyle kolay sürücü olunamıyor. İşte bu bile yaya ile sürücü arasındaki farkı ortaya koymaktadır.

 

Sürücünün ticari taşıma yapması halinde 24 saatlik sürede 9 saatten ve devamlı olarak 4.5 saatten fazla araç sürmesi yasaklandığı (Yönetmelik, m.98) halde yayalar için yasaklanan bir yürüme süresi veya mesafesi bulunmamaktadır.

 

4- Ceza Genel Kurulu’nun yayanın sanık olamayacak olduğuna dair 13.12.1993 tarih ve 1993/221 Esas ve 1993/317 sayılı kararında açıkça belirtildiği gibi, taksirin unsurlarından biri de neticenin öngörülebilir olmasıdır. Bunu hem yaya hem de sürücü olarak ayrı ayrı değerlendirdiğimizde trafikte araçla karşı karşıya kalan yayanın önceliği, önce kendi canının zarar görmemesidir.

 

Olayımızda olduğu gibi karşıya geçmeye çalışan yaya sanığımızın öngördüğü netice çok dikkatli geçmem lazım kazaya sebebiyet vermemem gerekir, aksi takdirde yaralanır veya ölebilirim. Öngördüğü netice budur. Başka bir anlatımla araç bana çarpar, ben de yaralanırım ama, bunun yanında sürücü de, yanındakiler de yaralanır veya ölür şeklinde düşünmez. Çünkü demir yığınına çarpmada çarpan canlı zarar görür. Dolayısıyla öngörülen kendisi hakkındaki neticedir.

 

Aynı şekilde sürücü olarak olaya baktığımızda da yayayla karşı karşıya geldiğimizde ne düşünürüz. "Ben bu yayaya çarpmayayım." O anda öngörülen yayanın yaralanmamasıdır. Hatta belirtilen husus sürücüler bakımından o kadar önemsenir ki yolda bir yaban hayvanına, köpeğe çarpmamak için çeşitli manevralar yapılır ve neticesinde araç sürücüleri ve içindekiler yaralanır veya ölürler. İşte sürücülerin öngördüğü ve olmamasını istediği yayaya çarpmamaktır.

 

5-Yüksek Ceza Genel Kurulu’ndan geçen 21.1.2014 tarih, 2013/405 Esas ve 2014/22 sayılı kararda, kendisine yeşil ışık yandığı ve yeşil ışıkta geçtiği halde ölümlü trafik kazasında sanık sürücünün kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Olaya konu kararda mahkeme yeşil ışıkta geçen sürücüyü kusursuz bulmuş, verdiği beraat kararında ısrar edince dosya Yüksek Genel Kurula gelmiş, sürücüler ışıklara yaklaştıklarında hızlarını azaltmak zorunda olmaları nedeniyle kendilerine yeşil ışık yansa bile her zaman kusursuz olamayacakları kabul edilmiştir.
Yayalardan yürüyüş hızlarını azaltmaları gerekir diye pozitif bir hukuk kuralı veya ortak bir hayat tecrübesi yoktur. Öyle olmuş olsaydı yeşil ışıkta hızlıca geçmeyen yaya içinde kusur kabul edip, onları da sanık yapmamız gerekirdi.

 

6-Yaşam alanları insanlar için vardır, teknolojik gelişmeler, çağın birçok sorunları, insanların ruh yapılarını bozmuştur. Onun için yayalar dalgın, düşünceli ve unutkan olmaları nedeniyle her zaman trafik kurallarını ihlal etmeleri ihtimalleri daha fazladır. Bundan dolayı korunmaları gerekir. İşin bu yönü de düşünülerek yayaların trafik kazalarında sanık olarak yargılanmamaları kabul edilmiş, nitekim 90 yıllık ceza uygulaması da bu yöndedir.

 

7-Yayaların karıştıkları trafik kazalarında kusuru olan yayanın sanık olması, işin içinden çıkılmaz bir uygulama olarak karşımıza çıkacaktır. Her gün örneklerini gördüğümüz, okul çıkışında çocukların, köy yolu kenarında yürüyen yayaların fabrika çıkışı işçilerin kazaya sebebiyet vermeleri halinde binlercesinin sanık olması sonucunu doğurur ki bunun pratikte uygulaması ve bu kişilerin yakalanıp yargılama makamları önüne çıkarılmaları düşünüldüğünde karmaşık bir sorunlar yumağı oluşturacağı muhakkaktır.

 

8-Trafik kazasına sebep olan sürücü ve yaya eşit kusurlu olduğu bir olayda meydana gelen ölümün aracın çarpması sonucu mu ya da yayanın çarpması sonucu mu meydana geldiği düşünüldüğünde aracın çarptığının kabulü gerekeceği ve neticeyi oluşturanın yaya olmadığı açıktır. Görüldüğü gibi neticeyi oluşturmada elverişlilik olma bakımından da yayanın hareketi, sonucu meydana getirmeye elverişli değildir.

 

9-Yayanın sanık olarak kabul edilemeyeceğini söylerken, yayanın hiç sorumlu olmadığını söylemiyoruz. Kusuru oranında maddi ve manevi tazminattan sorumludur.

 

Yayanın ceza davasında sanık olarak gösterilmesi ceza adalet sistemine katkı sağlayan bir uygulama da değildir. Bu uygulama ile de yayaların trafik kazalarında daha dikkatli davranacaklarını da ileri sürmek de mümkün değildir. Yayalar da sanık olarak yargılanır demek için bilimsel ve hukuksal yanını düşünmeden karşılaşılan günlük hareketlerden hareketle varılan bir sonuçtur. Tarihsel gelişime baktığımızda karşımıza cezalandırıcı adalet, ıslah edici adalet, ve onarıcı anlayışı çıkmaktadır. Bunlardan en sonuncusu olan onarıcı adaletten ayrı olarak günümüzde bir adım ötesi 'dönüştürücü adalet' fikri tartışılmaya başlanmıştır. Bu görüşe göre; bir oluştan başka bir oluşa geçiş, bu geçiş yıkıp yeniden yapma değil, mevcut olana olumlu katkıda bulunarak faili suç dışı bir hayata kanalize etme demektir. Buna kısaca yanlışlık yapanı doğru yola sevk etme, kötüyü iyiye dönüştürme süreci de denir. (Ceza Adaleti, Mehmet Arıcan, Ankara, 2009, s.71).

 

İşte bu amaçla yayanın meydana getirdiği maddi ve manevi zararı tazmin etmesi amacının gerçekleşmesine yardımcı olmanın da onun sanık olarak değil, tazminat davasının davalısı olarak yargılanmasıdır düşüncesiyle ve olayımızda yayanın sanık olduğu kabul edilirse kusurunun bulunduğunu düşündüğümüzde sayın çoğunluğun yayayı sanık kabul eden görüşlerine katılmıyoruz.

 

 


Bu sayfa 236 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor