…….. verdiği talimat ve oluşturduğu işletme politikası ile bizzat ortaya çıkaran sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun gözetilmeksizin basit taksir hükümleri gereği mahkumiyetine karar verilmesi,
Açıklanan nedenlerle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 18/04/2019 tarihli, 2019/313 Esas - 2019/1610 Karar sayılı ''istinaf başvurusunun esastan reddine" dair hükmünün, 5271 sayılı CMK'nın 302/2. madde ve fıkrası
uyarınca BOZULMASINA, bozma kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere 5271 sayılı CMK'nın 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile değişik 304/2. maddesi uyarınca, dosyanın gereği için Akhisar Ağır Ceza Mahkemesine; kararın bir örneğinin de İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 18/01/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
12. Ceza Dairesi 2021/744 E. , 2021/307 K.
Mahkemesi:Ceza Dairesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : 1- Sanık ... hakkında TCK'nın 85/2, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
2-Sanık ... hakkında TCK'nın 85/2, 22/3, 62/1, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
3-Sanık ... hakkında TCK'nın 85/2, 22/3, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
4-Sanık ... hakkında TCK'nın 85/2, 22/3, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
Taksirle öldürme suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümlerin, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı, sanık ... müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ... ve müdafi, sanık ... müdafii ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine hükmün bozulmasına dair Dairemizin 30/09/2020 tarihli, 2020/200 esas, 2020/4732 sayılı kararına, somut olayda olası kast koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmekle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesine 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesine eklenen (3). fıkra uyarınca itiraz konusu değerlendirildi:
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Dairemizin 30/09/2020 gün ve 2020/200 esas, 2020/4732 sayılı kararının (3) üçüncü bendinde yer alan sanıklar ..., ..., ... ve ... haklarındaki bozma kararının KALDIRILMASINA oyçokluğu ile karar verilerek;
A) Sanıklar ..., ... ve ...’nın mahkumiyetlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
... ... İşletmeleri A.Ş.’de 2001 yılında maden mühendisi olarak çalışmaya başlayan, önce işletme müdürü olarak daha sonra 2009 yılında genel müdür olarak görevine devam eden sanık ...’nun, tüm dosya kapsamından ve bilirkişi raporları ile tespit edilen, anılan ocakta hatalı ve yeraltında çalışan işçilerin iş güvenliğini tehlikeye atacak şekildeki çalışma biçimleri ve uygulamalarından ve ölen 301 kişiden 269'unun S panolarında öldüğü dikkate alındığında, anılan ocakta artan üretim ve durmaksızın yapılan ... çıkarma faaliyetinde hayati öneme sahip olduğu yüklenici şirket tarafından öngörülerek, S panolarına ikinci nefeslik açılmasını içeren İdare tarafından onaylı, Haziran 2011 tarihli Ek Revize Uygulama projesinin faaliyete geçirilmediğini ve bu şekilde ... çıkartma işine devam edildiğini bildiği dosyada mevcut yüklenici şirkete ait yönetim kurulu evraklarından anlaşıldığı ayrıca sanık ...’nun yönetim kuruluna katıldığını ve yönetim kurulunun katılımı ile aylık rutin toplantılar yaptıklarını, bu toplantılarda işletmelerden gelen yatırım, malzeme alımı, projelendirme, işgücü alımı veya çıkartılması, var olan projelerin revizyonu gibi konularda gelen talepleri değerlendirip, bunlardan hangilerine öncelik vereceklerini tartışıp karara bağladıklarını beyan etmesi karşısında, sanığın yüklenici şirketteki pozisyonu dikkate alındığında, eksik ve hatalı çalışma şekli nedeniyle yeraltında çalışan maden işçilerinin iş güvenliğini hiçe sayacak şekilde ve hızla artan üretim miktarına uygun olarak alt yapının kuvvetlendirilmesi ve ... çıkartma işinin usulüne uygun olarak yapılması konusunda üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyerek kazanın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurlu olduğu,
Maden mühendisi olup aynı zamanda A sınıfı iş güvenliği uzmanı olan ... ... İşletmeleri A.Ş.’de 1996 yılında vardiya amiri olarak çalışmaya başlayan ve 2011 yılının Kasım ayından itibaren olayın meydana geldiği ocakta ... ... İşletmeleri A.Ş.’de şirket müdürü olarak görevine devam eden, sıcaklık, havalandırma, ekipman eksikliği hususunda kusurlarının olmadığını, S panosunun havalandırmasının karma bir havalandırma olduğunu, hem seri hem paralelin olarak ortak kullanıldığını ve ocakta herhangi bir havalandırma sorunu olmadığını beyan eden, uzun yıllardır anılan şirkette çalışan, yapılan işin niteliği ve riskleri hakkında bilgi sahibi olan sanık ...’in,
Dosyada mevcut, başkanlığında yapılan iş güvenliği ve sağlığı toplantı tutanaklarının incelenmesinden de anlaşıldığı üzere, sahip olduğu işletme müdürü sıfatı gereğince anılan ocakta, hatalı ve eksik çalışma koşullarının önüne geçilmesi amacıyla herhangi bir girişimde bulunmayarak üretim odaklı çalışma anlayışı benimsemiş olması nedeniyle olayın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurunun bulunduğu ve maden mühendisi olup 2001 yılında yüklenici şirkette işe başlayan ve işletme müdür yardımcısı olmadığını, bu durumdan haberdar edilmediğini dile getiren ancak tüm dosya kapsamından, tanık ve sanık beyanlarından, işletme müdür yardımcısı olduğu anlaşılan sanık ...’nın, anılan ocak içerisindeki usulüne uygun olmayan faaliyetler hususunda denetim ve gözetim görevini yerine getimemiş olması nedeniyle bilinçli taksir derecesinde kusurunun bulunduğu anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının, sanık ..., ... ve ... hakkında olası kast hükümlerinin uygulanması gerektiğine; sanık ... müdafinin, sanığın, ... çıkarma faaliyetini durdurma yetkisinin olmadığını, karar alma yetkisinin yönetim kurulu tarafından alınabileceğine, takdiri indirim hükümlerinin uygulanmadığına, sanık hakkında bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek olayın yaşanmasında bir eylemi bulunmadığı gibi sanığın kusursuz olduğuna; sanık ... müdafinin, sanığın çalışmaları durdurarak ocağı kapatma yetkisinin olmadığına, iş güvenliği denetimi konusunda MİGEM’in yetkili olduğuna ve anılan kurum tarafından denetimlerin yapıldığına, bilinçli taksir hükümlerinin olayda uygulanma imkanının bulunmadığına; sanık ... müdafinin, sanığın olayda kusurlu eylemi olmadığına, sanığın şirket müdür yardımcısı sıfatını taşımadığına, katılanlar vekillerinin ise suç vasfına ve ceza miktarlarına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve Kanuna uygun bulunan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 18/04/2019 tarihli, 2019/313 Esas - 2019/1610 Karar sayılı sanıklar ..., ... ve ... haklarında "istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine" ilişkin karara karşı yapılan temyiz isteminin isteme uygun olarak 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE;
B) Sanık ...’nın mahkumiyetine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Bölge Adliye Mahkemesi savcısı, sanık ... müdafileri ve katılanlar vekillerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık ...'ın, ... ... İşletmeleri A.Ş.’de 2009 yılından 24/12/2013 tarihine kadar yönetim kurulu üyeliği, 24/12/2013 tarihinden kaza tarihine kadar ise Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüğü, babası olan sanık ... ile birlikte şirketin paydaş hissedarlarından olduğu, sanığın alınan savunmasında özetle “şirketin strateji, finans, banka ilişkileri, bütçeler, planlama, yatırım ile ilgili konularını takip ettiğini, teknik konularda hiç bir bilgisinin bulunmadığını, kendisine iletilen her türlü talebi fazlasıyla karşıladığını, gerekli yatırımları yaptığını, somut olayda meydana gelen kazayı öngörebilme ehliyetine sahip olmadığını, böylesi bir olayı öngörebilecek nitelikte kişileri görevlendirmiş olduğunu, her işletmenin kendisine ait bir bütçesinin olduğunu, bütçenin çok üstünde bir alım ihtiyacı bulunması durumunda yani işletme müdürlerinin yetki ve sınırlarını aşan bir kalemde bir ihtiyaç varsa bu tip alımların çoğunlukla yönetim kuruluna geldiğini, mühendislik projelerinin mühendislik kararı olduğunu, önlerine gelmediği için özellikle 2011 revize projesinden haberdar olmadığını, madende meydana gelen üretim artışının farkında olduğunu, bu üretim artışının yüksek teknoloji yatırımları ile gerçekleştiğini, üretim artışına bağlı olarak ocağın giriş ve çıkışlarında havalandırma sistemlerinin artışa bağlı olarak yeniden düzenlenmesi işinin mühendislerce öngörülmesi gereken bir durum olduğunu, mühendislerce bu hususta bir talep iletilmesi halinde kendisinin de fikir sahibi olabileceğini, ... bölgesinde mekanize kullandıklarını, ... bölgesinin mekanize için çok uygun bir ortamı olmasa da bu sistemin dünya çapında kabul edilen en güvenli sistem olması, göçük ihtimalinin sıfır olması nedeniyle tercih ettiklerini, kurumsal bir şirket olduklarını ve bu nedenle meydana gelen olayda kusur ve ihmalinin olmadığını” beyan ettiği, her ne kadar sanığın savunmasında şirketin kurumsallık esasında yürütüldüğü ve teknik konularda yetkili kişilerin karar alıcı ve uygulayıcı olduklarını belirttiği görülse de, ... maden ocağında teknik nezaretçilik görevini yerine getiren sanık ... tarafından sunulan 19/12/2016 tarihli dilekçesinde ve sözlü savunmasında tekrar ettiği üzere “üst yönetimin kendi arasında ...'da veya İstanbul'da yaptıkları toplantılara hiçbir zaman katılmadığı, ocakla ilgili ayrıntılı bilgiler ve planlamaların üst yönetimin kendi arasında yaptığı toplantılarda konuşulduğu, ocağa yönelik planlamalara ilişkin bu kararların İstanbul'da veya ... ... işletmesinde gerçekleştirilen aylık olağan toplantılarda alındığı, bu toplantılara kendisinin ve hazırlık ekibinin katılmadığı gibi toplantılarda ne konuşulduğu ne gibi kararlar alındığı konusunda da bilgi sahibi olmadıkları" şeklindeki, yine ocağın daimi nezaretçisi sanık ...’un “mekanize üretimine yönetim kurulu karar verir” şeklindeki beyanlarından da anlaşılacağı üzere sanığın, başta üretim yöntemlerinin belirlenmesi olmak üzere bir çok teknik konuda yönlendirici ve karar verici olduğu, şirkete bağlı maden ocaklarının üst düzey idarecilerinin de katılımıyla yapılan ve nitelikli kararların alındığı toplantılara sanığın bizzat iştirak ettiği, bu toplantılarda şirketin işleyişiyle ilgili bir çok teknik konunun ele alınıp değerlendirildiği, mevcut kaza olayı ile doğrudan bağlantılı bulunan, üretimin arttırılması amacına dönük olarak, A panosunda mekanize yöntemle üretim yapılması ve A panosu istikametine mekanize üretim makinelerinin kolaylıkla indirilebilmesi amacıyla kulikar galerisininaçılması kararlarının bizzat sanığın inisiyatifi neticesinde alındığı, ocakta mevcut olan yapısal sorun ve kusurlardan bilgi sahibi olduğunun sanığın kendi ikrarı ile sabit olduğu, ocağın yangın riskinin yüksek olduğunu bilmesine ve üretim şeklinin değiştirilmesi kararı alarak mevcut üretimi yaklaşık 2,5 katına çıkmasına rağmen ocaktaki alt yapıyı bu artış ile uyumlu şekilde revize edilmesini sağlamadığı ve üretim artışı kararı neticesinde yangının çıktığı 4. nakil bandı galerisinin havalandırma imkanlarının zayıflamasına ve söz konusu bölgedeki havalandırma sisteminin bozulmasına neden olduğu, bu hususların hükme esas alınan 15/08/2016 tarihli bilirkişi raporu ile de doğrulandığı, dosya kapsamındaki 27/03/2014 tarihli kurum içi yazışma içeriğinden anlaşıldığı üzere, işletmelerin ayrı bütçelerinin olması ve harcamalarını işletmelerin bizzat planladığı savunması bir yana, sanığın “sabit giderler olarak adlandırılan tüm malzeme ve hizmet alımları ile ilgili olarak kendisinden onay alınarak merkeze iletilmesi gerektiği, işletmelerde ihtiyaç duyulacak sabit harcamalar, dinamit kapsül, motorin, yiyecek içecek araç tamir hizmetleri, elektrik motor sarımları, yedek parça, oksijen ve tüp gazlar, kırtasiye harcamamaları dışında olan tüm taleplerin bizzat onaya sunulması, onaydan geçmeyen taleplerin karşılanmayacağının” bildirdiğinin görüldüğü, bu hususun şirket genel müdürü ...’nun “Benim bir para harcama yetkim yoktur. Bir malzeme talebi olur işletmenin ilk önce birim amirleri, sonra işletme müdürü bu malzeme talebini onaylar, bana gelir ben onaylarım, bunu yönetim kurulumuza bildiririm. Yönetim kurulumuz bu istenen malzeme talebini bütçe uygun olursa alır.” ve “Her türlü harcama öncelikle hangi birimden gelirse birim talep ediyor, daha sonra bunu işletme müdürleri onaylıyor,benim onayımdan geçip yönetim kuruluna sunuluyor ve sonuç olarakta alınıyor malzeme” şeklindeki beyanı ile işletme müdürü sanık ...’in “şirket yönetiminden ayrı bağımsız bir harcama yetkisi ve bütçesi bulunmadığı” şeklindeki savunması ile de doğrulandığı, sanığın kurumsallık savunmasına karşılık, şirketin üst düzey yöneticilerinin görevleri ve bu görevlerin sınırları konusunda bilgi sahibi olmadıkları, alt konumdaki idarecilerin birden çok alanda görevlendirildikleri ve bu görevlendirmelerden bazı idarecilerin haberdar dahi olmadıkları, sanığın yönetim kurulu başkanı olduğu şirketin yürüttüğü madencilik faaliyetinin diğer sektörlerden farklı olarak çok yüksek riski beraberinde barındırdığı gibi buna paralel olarak en üst seviyede iş güvenliği tedbirleri alınmasını zorunlu kıldığı, ancak sanığın kendisinden alt kademelerde bulunan yöneticilerine üretim artışını dayatarak buna paralel gelişmesi gereken iş güvenliği tedbirlerini geri plana attığı, bu kusurlu işleyiş içerisinde, sanığın alt kademede ehil kişiler görevlendirmiş olmasının, sorunun kaynağının bir yönetim politikası olması ve kazanın nedenlerinin anlık değil yapısal eksikliklerden kaynaklanması nedeniyle sanığı sorumluluktan kurtarmayacağı, her ne kadar Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin bilinçli taksir uygulamasına esas kabul ettiği "S panosunda ikinci hava yolu galerisi açılması projesinin hayata geçirilmeden S panosunda üretimin sürdürülmesi hususunda sanık ...'ın kusurlu bir eyleminin bulunduğuna dair her hangi bir delile rastlanmadığı” gerekçesiyle sanık hakkında bilinçli taksir hükümleri uygulanmamış ise de; sanığın kusurlu eylemleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, devraldığı ocaktaki yangın riskinin yüksek olduğunu bildiği, buna rağmen ocaktaki üretim miktarına odaklanarak üretilen ... miktarını 2.5 katına çıkarılmasını sağladığı, ocaktaki riski bizzat artıran eylemlerine karşılık, iş güvenliği önlemleri ve ocağın alt yapısının iyileştirilmesine ilişkin herhangi bir girişimde bulunmadığı, bilinçli taksir uygulamasına konu edilen S panosunda ikinci hava galerisinin yapılması hususunun öngörülebilir neticeyi engelleyici tedbirlerden yalnızca biri olduğu ve suçun manevi unsurunun belirlenmesinde tek başına ele alınamayacağı, bunun dışında yukarıdaki bölümde aktarıldığı üzere, her biri ayrı ayrı öngörülen neticenin ortaya çıkmasını önleyici güce sahip tedbirlerin sanık tarafından bilinmesine rağmen bir yönetim politikası olarak gerçekleştirilmediği, böylelikle devraldığı ocaktaki yangın riskinin yüksek olduğunu bilerek ocakta havalandırmaya dair gerekli teknik alt yapıyı oluşturmadan, havalandırmaya hususunda yatırım yapmadan ve iş güvenliği önlemleri almadan, aynı havalandırma planı üzerinden salt mekanizasyona dayalı üretimde ısrar ederek üretimin arttırılmasını hedefleyen, üretim zorlaması olarak adlandırılan kusurlu hareketi; aldığı karar, verdiği talimat ve oluşturduğu işletme politikası ile bizzat ortaya çıkaran sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun gözetilmeksizin basit taksir hükümleri gereği mahkumiyetine karar verilmesi,
Açıklanan nedenlerle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 18/04/2019 tarihli, 2019/313 Esas - 2019/1610 Karar sayılı ''istinaf başvurusunun esastan reddine" dair hükmünün, 5271 sayılı CMK'nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA, bozma kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere 5271 sayılı CMK'nın 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile değişik 304/2. maddesi uyarınca, dosyanın gereği için Akhisar Ağır Ceza Mahkemesine; kararın bir örneğinin de İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 18/01/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ:
Sanıkların eylemlerinin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğunu düşündüğümüzden sayın çoğunluğun, sanıkların eylemlerinin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturduğu yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.
Şöyle ki:
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 21. maddesinin 1. fıkrasında "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir" şeklinde düzenlenerek, dogrudan kast tanımlanmıştır. Buna göre, dogrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup, kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur.
Olası kast TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli” biçiminde tanımlanmış, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde, olası kastın uygulanma şartları belirtilmiştir. Öğretide de, olası kast, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceği, ciddi bir şekilde mümkün görülmesine rağmen, fiilin işlenmesi suretiyle tipikliğin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. (......; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; 4. Baskı; sh. 152.)
Fail, hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya öngördüğü halde hareketini devam ettirmiştir. Dolaylı kast olarak adlandırılan bu kast türüne, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı veya dolus eventualis de denilmektedir. (..., Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.Bası, s.349, ......, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.597 vd.), (..., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt.2, s. 293 vd, ......, Suçun Unsurları, s.139 vd.,......, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.312 vd.)
Şayet failin gergekleştirdiği eylemin olası bazı sonuçlara neden olabilecegini öngörmesine ve bu sonuçların gerçekleşmesinin mümkün ve olası olarak tasavvur etmesine rağmen olası sonucu kabullenerek eylemi gerçekleştirmesi halinde olası kast gündeme gelecektir.
Dogrudan kasttaki bilme ve isteme unsuru, olası kast ile dogrudan kast arasındaki farkın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Olası kastı dogrudan kasttan ayıran en temel unsur; suçun kanuni tanımındaki unsurların ortaya çıkmasının kesin olmayıp, olasılık düzeyinde olmasıdır.
Olası kastta fail, kesin olan bir sonucu değil, büyük bir olasılıkla gerçekleşecek olan sonucun ortaya çıkması halini göze almaktadır. Bu halde fail, bu olası sonucu olursa olsun düşüncesi ile göze alarak suç yolunda ilerlemektedir.
Diğer bir deyimle, burada fail olası sonucun ortaya çıkmaması için herhangi bir çaba sarf etmemektedir.
Yani olası kastta fail, eyleminin kanunda tanımlanan sonucun ortaya çıkmasına neden olacağını olasılık düzeyinde öngörmesine karşın, bu sonucun ortaya çıkmasını kabullenmektedir.
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, , 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerekse uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmanın, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
b) Hareketin iradiliği,
c) Neticenin iradi olmaması,
d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
e) Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
Şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 8.1.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı
TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.
Yasada, taksirin bir türü olarak düzenlenmiş bulunan bilinçli taksir esas itibariyle olası kastın sınırlarını daraltıcı bir işlev görmektedir. Bu nedenle, olası kastın anlamı ve sınırları belirlenmeden, bilinçli taksirin kapsamının tayini mümkün değildir.
Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır.
Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir.
Tüm açıklamalar çerçevesinde: kazanın meydana geldiği ocakta, sözleşmede belirtildiği şekliyle ... çıkartma işine yer teslim tarihi olan 11.08.2006 tarihinde başlayan ... Teknik Elektrik Madencilik Turizm San. ve Tic. A.Ş’nin, TKİ’ye hitaben 07/10/2009 tarihli yazısı ile üstlendikleri yükümlülüğü yerine getirmek için her türlü olumsuzluk ve zorluklara rağmen yoğun çaba gösterdiklerini, fizibilite çalışmaları ile fiyatlandırmalarının hedefinin 1.500.000 ton mekanize ayak üretimi yapmak olduğu halde üretim çalışmaları sırasında oluşan yangınlardan dolayı üretim yapılamadığını, sahadaki daha önce çalışılan bölgelerde taraflarca tahmin edilmesi mümkün olmayan büyük miktarlardaki su birikimleri ile karşılaşıldığını ve su probleminin program tonaja ulaşmak için Çayırhan İşletmeleri’nden getirttikleri anılan ocağa kurmuş oldukları mekanize ayağın çalışmasına büyük engel teşkil ettiği diğer taraftan sözleşme gereği taraflarına verilen projedeki haritalarda görülmeyen ancak daha sonra gerek galeri açılmalarında ve gerekse de yer üstünde yaptıkları sondajlar neticesinde ortaya çıkan büyük atımlı faylanmaların o bölgelerde mekanize ayağın kurulmasına engel teşkil ettiği belirtilerek, bu durumun neticesi olarak, bilançolarının incelendiğinde şirketlerinin büyük mağduriyetine neden olduğu ve ileride telafisi mümkün olmayacak problemlerle karşılaşılacağını bu nedenle sözleşmenin devrini talep edip, anılan ocakta ... çıkartma işine son vermek isteyen ... Teknik Elektrik Madencilik Turizm San. ve Tic. A.Ş’nin TKİ ile imzaladığı sözleşmeyi ... A.Ş’nin sözleşmede yazılı olan ocaktaki sıkıntıları bilerek ve aynı koşullar altında devraldığı, 30/10/2009 tarihinde ... faaliyetine başlayan ve olayın meydana geldiği 13/05/2014 tarihinde kadar faaliyetine devam eden ... ... İşletmeleri Anonim Şirketi, asgari üretim miktarının belirtildiği ancak azami üretim miktarının olmadığı sözleşme çerçevesinde, çalışma süresi boyunca üretim miktarına odaklı anlayış belirlediği, sözleşmenin devir tarihi olan 30/10/2009 tarihinde TKİ’den belirlemiş olduğu koordinatlar arasında bulunan kömürün, hazırlığı tamamlanmış olan panodan kolaylıkla çıkartılabilceği belirtilerek bu durum için mevzi koordinat değişikliği talebinde bulunarak çalışmalara başladığı, 2009 yılının Kasım ayında, programlanan üretim miktarı 147.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı 232.200 ton, 2010 yılında programlanan üretim miktarı 1.510.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı, 2.599.388,64 ton, 2011 yılında programlanan üretim miktarı 1.509.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı 2.619.300,86 ton, 2012 yılında üretilmesi planan üretim miktarı 1.513.000 ton iken çıkartılan ... miktarı 3.816.014,72 ton, 2013 yılında 1.500.000 ton ... çıkartılması planlanmış iken çıkarılan ... miktarı 3.566.456,76 ton ve olayın meydana geldiği 13/05/2014 tarihi itibariyle planan üretim miktarı 665.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı 1.240.189,96 ton olup, ... Teknik Elektrik Madencilik Turizm Sanayi Ticaret A.Ş ile TKİ arasında sözleşmenin imzalanmasından sonra 11/08/2006 tarihinde yer tesliminden başlamak üzere 210 gün hazırlık devresi süresi içinde 500.000 ton ... üretmesi gerekirken 83.696 ton ... üretebildiği ve devir tarihine kadar yaklaşık 3 yıl süren faaliyeti içinde 3.875.000 ton ... üretmesi gerekirken devir tarihi itibariyle 852.803 ton ... üretebilmesine karşın, ... ... İşletmeleri A.Ş’nin, 09/03/2017 tarihine kadar üretmek zorunda olduğu toplam ... miktarı 14.177.226,40 ton iken kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihine kadar üretilen toplam ... miktarının ise 14.073.550,90 ton olduğu (kalan miktar 73.645,46 ton ... ) ve şartnamede öngörülen süreden yaklaşık 2 yıl 10 ay kadar önce yani 4 yıl 6 ay gibi kısa bir sürede sözleşmedeki ... üretiminin neredeyse tamamına yakınının çıkartıldığının ve Park Teknik A.Ş’nin üretim miktarına kıyasla 16,5 kat fazla üretim yapıldığının anlaşılması karşısında, aynı ocakta önceki yüklenicinin bahsettiği sıkıntılardan dolayı istenilen miktarda ... çıkartamadığı, üretim planına uyamadığı ve ocakta faaliyetlerine devam edememesi nedeniyle anılan ocakta ... çıkartma işini devretmiş iken ... Kömürleri A.Ş’nin
bahsedilen üretim artışına, galeri içinde yeni panoların açılmasına ocak içinde çalışan işçi sayısının artışına karşılık, devir tarihinden itibaren olayın meydana geldiği yaklaşık 5 yıl boyunca durmaksızın ... çıkarma faaliyetlerine devam ettiği ve faaliyetlerine dosyada mevcut bilirkişi raporlarının ortak tespitleri ile belirlenen, aşağıda maddeler halinde sayılan eksiklikler ile devam edildiği anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut bilirkişi raporlarında, ... Şirketi A.Ş tarafından maden çıkarma faaliyetindeki eksiklik ve hatalı uygulamalar ;
a-Olayın meydana geldiği U3 bölgesinin dört bir tarafının eski imalatlar ile çevrili olmasına rağmen eski imalatlar içinde birekecek gazların kontrolü için eski imalatların önüne ve arkasına sensör yerleştirmeden yani eski imalatlardan ocağa sızan gaz olup olmadığının denetimi yapılmadan,
b-Gazların sızıntı yapmaması için eski imalatların barajlama işlemlerini teknik şartlara uygun olarak yapılmadan,
c-U3 bölgesine, panolarda mekanize ayak çalışması yapmak için gerekli olan aletlerin indirilebilmesi amacıyla açılan kulikar yolunun U3 bölgesinin hava akımını bozduğu, bu kısımda hava akımının son derece zayıfladığı ve bu bölgeden geçen hava miktarının 40 m3/dk galeri kesitinin ise 16 m2 olması nedeniyle olay mahalli olan galeriden geçen hava hızının yaklaşık 0,042 m/s olarak tespit edildiği, hava hızının çok çok düşük olması nedeniyle bir çeşit durgun zona neden olduğu bu bölgede, metan, karbonmonoksit vb. gibi zararlı gazların birikmesine uygun ortam oluştuğu,tanık beyanlarında da anılan bölgenin çok sıcak olduğunun belirtildiği ve U3 bölgesindeki havalandırmanın üst üstte bindirilmiş şekilde olduğu ve ocaktaki hatalı havalandırma sistemi nedeniyle ocağı dolaşıp kirlenen havanın S panolarına giriş yapması ve çok tehlikeli ocak sıfatına sahip ocakta bu şekilde işleyen ocak içi havalandırmanın çok yüksek risk yaratmasına rağmen bu durumun önüne geçilmeden,
d- ... ... İşletmeleri A.Ş tarafından E.L.İ müessse müdürlüğüne 03/12/2010 tarih 2010-E-57 sayılı ‘’ Acil Kurtarma Galerisi Sürülmesi Hk. ‘’ başlıklı dilekçe ile şirket yönetim kurulunun 20/10/2009 tarih 33/359 sayılı kararı gereği, ocaktaki nakliye yolunun 1050 metrelik kısmının ... içerisinde sürülmüş olması ana nefeslik yolununda 250 metrelik kısmının ... içinde sürülmüş olması ve bu durumun olası bir yangın ve kızışma halinde güç ve tehlikeli durumlar yaratacağı ayrıca metan sorunu ile uğraşılan bu tür ocaklarda en kısa ve en kolay şekilde çalışanların yerüstüne tahliyesi için yeryüzüne bağlantılı yeni bir acil çıkışın gerekli olduğuna karar verilmiş ve anılan proje 22/02/2011 tarihli TKİ yönetim kurulu tarafından onaylanmış ise de, projenin onay tarihinden kazanın meydana geldiği tarih olan 13/05/2014 tarihine kadar S panolarının yeryüzüne bağlantısını sağlayacak yeni bir acil çıkış açılmadan,
e- Karatumba yöntemi adı verilen çalışma sahasına yalnızca tek yoldan ulaşılabilen, ikinci bir çıkışı olmayan, tali olarak havalandırılan, üretim sahasını dolaşan kirlenen havanın başka bir yoldan dışarı çıkması mümkün olmayan ve böylelikle başka yoldan dışarı çıkamayan ortamda sirküle eden kirli ve ısınan hava neticesinde ocak içerisinde yüksek risk oluşturan projede belirtilmeyen çalışma yönetimi tercih edilip, üretim faaliyetine devam edilerek projeye uygun çalışma yapılmadan,
f- Ocak içi kavşak bölgelerinde hava ölçüm istasyonları bulundurmadan, panoların yerüstündeki izdüşümlerinde meydana gelen tasmanlar göz önünde bulundurulmadan bu konu hakkında risk analizleri yapılmadan,
g- Alevsızdırmaz olan elektrik kabloları ve techizatlar kullanılmadan,
h-Ocak içinde acil durumlarda tüm ocakta çalışan işçileri durumdan haber edecek şekilde megafon ve alarm sistemi kurulmadan,
I- Maden işçilerine yaptıkları işin niteliğine yönelik kanun ve yönetmeliklerde belirtilen süre kadar iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmeden,
J- Maden İş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin Ek 3'de yeraltı maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde uygulanacak asgari özel hükümler başlığı altında 10/12. maddesi gereğince maden ocaklarında tüm çalışanların çalışma süresince yanlarında karbonmonoksit maskesi veya ferdi oksijen kurtarıcıları taşımaları ve gerektiğinde kullanmaları gerektiğinin düzenlendiği, bu düzenlemeye istinaden ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından karbonmonoksit maskelerinin tercih edildiği ve bunun mevzuata uygun olduğu, ancak kaza sonrası olay yerinde inceleme yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerinin hazırladığı rapora göre işyerinde toplam 2953 adet karbonmonoksit ferdi kurtarma maskesinin bulunduğu, bunların 2678 adedinin kullanım ömrünün tamamlandığı, herhangi bir akreditasyonu bulunmayan işyerinde yapılan gözle kontrol, basınç ve ağırlık kontrolü sonucunda kullanım sürelerinin 1 yıl uzatılmasının mümkün olmadığı, kullanım klavuzuna göre bu maskelerin hiç bir şekilde raf ömrü olan 3,5 yıldan fazla kullanılamayacağının belirtildiği, FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu karbonmonoksit maskelerinin kullanım klavuzlarına göre oksijen oranının % 17' nın altına düşmesi halinde koruma işlevini yerine getiremediğinin tespit edildiği, yine TUBİTAK UME Gebze Kocaeli Gaz metrolojisi laboratuvarı tarafından düzenlenen 11/06/2014 tarih ve 5830 sayılı raporda; FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu toplam 12 adet kullanılmış gaz maskelerinden 3 adedinin raf ömrünü tamamlamış olduğu, tümünün filtre kısımlarının paslanmış olduğu, Drager firması tarafından üretilen "FSRÜ950" kodlu gaz maskelerin teknik özellikleri ile ilgili bilgiye ulaşılamadığı, Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı kullanılmış ve kullanılmamış tüm gaz maskelerinin 16-20 yıl önce üretilmiş olduğu ve kullanım ömrünü tamamlamış oldukları, olay tarihinde madende çalışan işçilerin maruz kaldıkları ortamdaki oksijen oranı, karbonmonoksit oranı ve karbondioksit oranı gönderilmediğinden FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu kullanılmış ve kullanılmamış gaz maskelerinin olay anındaki koşullara uygun olup olmadıkları ile ilgili değerledirmenin yapılamadığı, FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu toplam 116 adet kullanılmamış olduğu bildirilen maskelerden 18 adedinin raf ömrünü tamamladığı, tümünün filtre kısmının paslanmış olduğu, ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından tercih edilen maskelerin "filtreli tip ferdi kurtarıcılar" tipinde olduğu, bu tip maskelerin oksijen oranının %17-18' den az olan ve karbonmonoksitin % 1,5' ten fazla olduğu ortamlarda kullanılamayacakları, olay tarihinde eski imalat sahalarından ocağın içine doğru hızla gelen ve ayrıca yangınla birlikte oluşan karbonmonoksit salınımı ve oksijen azalması ile toplam kullanım süreleri 45 dk olan ve ocak içindeki desandreler nedeniyle hızla nefes alıp vermeye bağlı olarak bu sürenin 20 dk' ya düşeceği nazara alındığında, üretim artışı sonucunda panolarla yerüstü arasında meydana gelen uzun mesafeler gözetilerek ve kolaylıkla yanma özelliğine ve kalın damarlı ... tabakasına sahip, çok sayıda kapatılmış eski imalat sahasını barındıran ve herkesçe bilinen bu özellikleri nedeniyle madencilik faaliyetlerinin sürdürüldüğü sahalara eskiden beri yoğun metan ve karbonmonoksit gelimi bulunduğu anlaşılan söz konusu ocakta, mevcut tehlikelerin göz önüne alınmaksızın yalnızca mevzuata uygunluğu dayanak yapılarak karbonmonoksit gaz maskelerinin tercih edildiği ve maskelerin yeterliliği konusunda gerekli denetimin yapılmadığı,
h- Ocağın kalbi konumunda bulunan U3 bölgesine, panolarda mekanize ayak çalışması yapmak için gerekli olan aletlerin indirilebilmesi amacıyla açılan kulikar yolunun U3 bölgesinin hava akımını bozduğu, bu bölgede durgun zona neden olduğu, tanık beyanlarında da anılan bölgenin çok sıcak olduğunun belirtildiği ve U3 bölgesindeki havalandırmanın üst üstte bindirilmiş şekilde olduğu ve ocaktaki hatalı havalandırma sistemi nedeniyle ocağı dolaşıp kirlenen havanın S panolarına giriş yapması ve çok tehlikeli ocak sıfatına sahip ocakta bu şekilde işleyen ocak içi havalandırmanın çok yüksek risk yaratmasına rağmen bu durum göz ardı edilerek üretim faaliyetine durmaksızın devam edildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamının tetkiki neticesinde sanıkların kusur durumlarının değerlendirilmesinde;
1- Sanık ...’nun, Yüklenici Şirketteki konumu gereğince diğer tüm çalışanlar üzerinde emir ve talimat verme yetkisi bulunan bir maden mühendisi olup, 2009 yılından kaza tarihine kadar genel müdür ve işveren vekili görevinde bulunduğu gözetildiğinde çok tehlikeli sınıfta yer alan olaya konu maden ocağında işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini hiçe sayacak şekilde faaliyet gösteren uzun yıllardır bu iş kolunda çalıştığı ve tehlikeli iş kollarının başında gelen maden işletmeciliği konusuna ilişkin hukuk normları ve olmazsa olmaz haline gelen herbiri yüzyıllar içinde gerçekleşen acı olaylar sonucu oluşan müşterek tecrübeye sahip olduğu,
2- Sanık ...’in anılan şirkette maden mühendisi olup, 1996 yılında vardiya mühendisi olarak çalışmaya başlayan, 2001 yılında iş güvenliği mühendisi olarak çalışmaya devam eden ve 2005 yılında iş güvenliği ve sağlığı başmühendisi olan işletme müdürü ve işveren vekili sıfatlarına sahip olduğu gözetildiğinde,çok tehlikeli sınıfta yer alan olaya konu maden ocağında işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini hiçe sayacak şekilde faaliyet gösteren uzun yıllardır bu iş kolunda çalıştığı ve tehlikeli iş kollarının başında gelen maden işletmeciliği konusuna ilişkin hukuk normları ve olmazsa olmaz haline gelen herbiri yüzyıllar içinde gerçekleşen acı olaylar sonucu oluşan müşterek tecrübeye sahip olduğu,
3-Sanık ...’nın maden mühendisi olduğu, 2001 yılında anılan şirkette çalışmaya başlayan ilk önce 1.5 yıl vardiya amirliği yaptıktan sonra 6 yıl boyunca vardiya mühendisliği görevinde bulunan daha sonra 2.5 yıl vardiya mühendisliği görevi yapan şirket müdür yardımcısı, teknik müdür ve işveren vekili sıfatlarını taşıdığı gözetildiğinde çok tehlikeli sınıfta yer alan olaya konu maden ocağında işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini hiçe sayacak şekilde faaliyet gösteren uzun yıllardır bu iş kolunda çalıştığı ve tehlikeli iş kollarının başında gelen maden işletmeciliği konusuna ilişkin hukuk normları ve olmazsa olmaz haline gelen herbiri yüzyıllar içinde gerçekleşen acı olaylar sonucu oluşan müşterek tecrübeye sahip olduğu,
4- Sanık ...’ın şirket yönetim kurulu başkanı olarak başta üretim yöntemlerinin belirlenmesi olmak üzere bir çok teknik konuda yönlendirici ve karar verici olduğu, şirkete bağlı maden ocaklarının üst düzey idarecilerinin de katılımıyla yapılan ve nitelikli kararların alındığı toplantılara iştirak ettiği, bu sebeple de yukarıda ayrıntılı olarak aktarılan eksiklik ve hatalı uygulamalardan bilgi sahibi olduğu, işletmenin üretim sistemi, imalat şekli gibi konularda fiilen karar alma mekanizması içerisinde bulunuğunun görüldüğü, sanığın katılımı ile gerçekleşen toplantılarda görüşülen konu ve alınan kararlar değerlendirildiğinde;
A-Sanığın başkanlığında yapılan 02/10/2013 tarihli toplantıda mekanize üretim teçhizatının panolara indirilmesi amacıyla sürülen ancak kaza mahalli olan U3 bölgesi 4. bant boyunda durgun bir hava oluşmasına neden olan kulikar yolunun açılmasına dair kararın alındığı,
B-28/01/2011 tarihli toplantıda ... Karanlıkdere ocağındaki metanlı saha değişimi, A Panosu üzerinde metan drenajı yapılan sondaj verileri, yeni yapılacak sondajların E Panosu ve A Panosunun altında faya yakın yapılması, yapılmış olan A Panosundaki sondajdan drene edilen gazın, tekrar güvenilir bir kuruluşta analiz ettirilmesi ve mekanize tahkimatları tekrar elden geçirilip, tamir bakım yapılarak kullanılır hale getirilmesinin kararlaştırıldığı,
C-13/07/2011 tarihli toplantıda ... Ocağındaki maden sorunu nedeniyle değiştirilen yaklaşık 6,5 milyon tonluk metanlı sahanın durumu, TKİ ve şirketin teknik elemanlarının katılımı ile kurulan ancak toplantı tarihine kadar bir sonuca varamayan komisyon çalışmalarının, metan drenajı konusunda olumlu bir sistemi benimsemesi halinde bu panolarda da çalışılması için yazı yazılmasının, ... Derin Sahanın kuzeyinde ve mücavirindeki TKİ'nin sahasında temel ile kuzey güney doğrultulu fay arasında kalan yüksel bloğun araştırma ve geliştirme çalışmalarına açılmasının faydalı olacağı görüşü ile TKİ'ye teklif yazısı sunulmasının kararlaştırıldığı,
D-14/02/2012 tarihli toplantıda ... Ocağında yer alan iki adet mekanize ayağın çalışma durumu görüşülerek mekanize sisteme tam olarak geçmenin faydalarının değerlendirildiği, A Panosu ve metan drenajı konusunda çalışmaların konuşulduğu, mekanize üretim sistemi için gerekli işçi sayıları ve buna bağlı randıman durumlarının görüşüldüğü ve netice olarak mekanize ve yarı mekanize tahkimatların yaygın olarak kullanımının gerekliliğinin vurgulandığı,
E-02/10/2013 tarihli toplantıda ... Ocağının mevcut durumu ve yapılacak faaliyetler ile ilgili olarak; hizmet ihalesinin tonajı olan 15 milyon tonun bitmesine Eylül 2013 itibariyle
2.115.442 ton kaldığı bu nedenle TKİ ile bu durumun görüşülmesi gerektiği, A Panosunun üzerinden ana yol irtibat bacalarının sürülme imkanları araştırılacağı, 340 galerisinin üzerinde kalan ve maliyet yönü ile en az maliyetli mekanize pano oluşturmaya yönelik arama galerisi ve yer üstü, yer altı sondajlarının yapılmasına başlanacağı ve son olarak Ekim ayı ... aylık tonajının 130.000 ton olacak şekilde planlandığının görüldüğü,
F-05/11/2013 tarihli toplantıda ... ocağının Kasım ayı üretim hedefinin 270.000 ton olarak belirlendiği, A Panosunun metan drenajı gelişimi ve 50 adet yarı mekanize tahkimat ünitesinin alınması konulularının kararlaştırıldığı,
G-23/01/2014 tarihli toplantıda ... Ocağında çalıştırılacak piyasa yapımı 55 adet yarı mekanize tahkimatlardan, bir kısmının işletmeye geldiği ve kalan 85 adedinin ise termin planı çerçevesinde Gürmin Makine A.Ş.'ye yaptırılmasına karar verildiğinin, böylece sanığın yalnızca finansal konularda değil, doğrudan teknik konularda alınan kararlara dahil olduğunun anlaşıldığı,
Sanığın talimatı doğrultusunda tüm malzeme ve hizmet alımları ile ilgili olarak kendisinden onay alınarak merkeze iletilmesi gerektiğinin bildirildiği, bu kapsamda işletme bünyesinde yürütülen tüm faaliyetlerin ancak sanığın izni ve denetimi neticesinde yerine getirilebildiğinin görüldüğü,
Tüm bu kapsamda her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/01/2021 tarihli itiraz yazısında Dairemizin anılan sanıklar hakkında olası kast kabulünün meydana gelen ölüm ve yaralanma sayısının çokluğuna dayandığı ileri sürülmüş ise de, Dairemizin olası kast gerekçeleri arasında böyle bir kabulün bulunmadığı gibi ima dahi edilmediği, olası kast kabulünün sanıkların eylem ve kusurları kapsamında değerlendirildiği, böylelikle sanıkların dahil olduğu yönetim ve karar alma süreçleri kapsamında gerekli teknik alt yapı oluşturulmadan, yeterli yatırım yapılmadan ve iş güvenliği önlemlerinin alınması sağlamadan üretimin arttırıldığı, havalandırmanın iyileştirilmesi ile ilgili olarak yapılan 2011 yılı revize projesi yaşama geçirilmeden yahut aynı amaca dönük olarak farklı güzargahtan geçen yeni bir hava çıkış yolu projesi düzenlenmeden S panosunda çok sayıda işçi istihdamı ve riskli havalandırma ile üretim zorlanması, projelerde yer almayan karatumba yöntemiyle ... üretimi yapılması suretiyle iş yerini çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atmayacak biçimde tasarlama, inşa etme, teçhiz etme ve işletme yükümüne aykırı davranılması, şirket genelinde ve maden işletmesinin tehlikesine paralel bir iş sağlığı ve güvenliği politikasının oluşturulmaması ve uygulanmasının sağlanmaması şeklindeki kusurlu eylemleriyle anılan iş kolundaki çalışma usül ve şartlarına aykırı şekilde gerçekleştirilen hızlı ve durmaksızın ... çıkarma faaliyetlerinin, işçilerin iş sağlığı ve güvenliği açısından yüksek risk oluşturduğunu ve dönülmez sonuçlara yol açabileceğini bildikleri halde sayılan olumsuzluklara rağmen muhtemel gerçekleşebilecek tehlikeli neticeleri göze almak ve hatta kabullenmekle beraber önlenmesi için önlem almadıkları dolayısıyla ... çıkarma faaliyetinin hatalı ve usülüne aykırı şekilde devam etmesini görmezlikten geldikleri, sözkonusu bu kusurlu eylemler sebebiyle olayın meydana gelmesinin muhtemelden muhakkaka yöneldiği, TKİ tarafından onaylanan, açılması halinde S panosunda bulunan işçilerin kurtarılmasını sağlayacak olan Yüklenici Şirket tarafından gerekli görülerek acil kurtarma yolu açılmasına karar verilen nefesliğin yaklaşık 3 yıl boyunca açılmadan ve ocağın havalandırma düzeninin iyileştirilmesine yönelik yeni bir projelendirme çalışmasına dahi başlanmaksızın programlanan üretim miktarından daha fazla ... üretimi yapacak şekilde muhtemel tehlikeli neticeleri ve sebepleri göze alarak ve hatta kabullenerek ... çıkarma işine devam ettikleri böyle bir olayda, öngörmekle birlikte gerçekleşmeyeceği düşünülen ve istenmeyen bir neticeden bahsedilmemekte, bunun da ötesine geçilerek ve bilinçli taksir unsurları aşılarak, bu şekildeki kanun, yönetmelik ve işin oluruna aykırı çalışmalar ile açılması gerekli görülen nefesliğin açılmadan ... üretim faaliyetine devam edilmesinin yüksek risk oluşturduğunun bilinmesine ve bu durumun geri dönülmez sonuçlara yol açabileceğini öngörebilmelerine rağmen "olursa olsun" düşüncesi ile hareket ederek yüksek risk içeren faaliyetlerine uzun süre devam ettikleri, sanıkların tamamının karar alma süreci içerisinde bulunmaları ve şirketteki pozisyonları gereği ocak içerisindeki yüksek riskleri bilmelerine rağmen, "olursa olsun" mantığı ile hareket ederek bu risklerin önüne geçmek için her hangi bir girişimde bulunmayarak, gerekleşen bu neticeden olası kastı ile sorumlu olduğunu düşündüğümüzden sayın çoğunluğun sanıkların kusurlarının bilinçli taksir derecesinde olduğu şeklindeki görüşlerine katılmıyoruz.
Muhalif Başkan
KARŞI OY YAZISI
Meydana Gelen Olay ile Yapılan Soruşturma, Kovuşturma ve Temyiz Aşaması;
13/05/2014 tarihinde, Manisa İli, ... İlçesi, ... Köyü, Karanlıkdere mevkinde bulunan ve olay tarihi itibariyle TKİ ile yaptığı sözleşme gereğince ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilmekte olan ... ... madeni ocağında meydana gelen kaza neticesinde o sırada maden ocağında çalışmakta olan 301 maden çalışanı yaşamını yitirmiş, 162 maden çalışanı ise hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmıştır.
Meydana gelen kazayla ilgili olarak başlatılan adli soruşturmalar kapsamında, olayda kusurları bulunduğu değerlendirilen sanıklar hakkında,
1) Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 23/02/2015 gün ve 2014/8340 Sor.-2015/403 Esas sayılı (ana iddianame) iddianamesiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına konu sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında olası kastla adam öldürme ve olası kastla yaralama suçlarından TCK'nın 81/1, 21/2, 53/1, 63. maddeleri uyarınca 301 kez, TCK'nın 86/1, 87/1-d, 21/2, 53/1, 63. maddeleri uyarınca 162 kez cezalandırılmaları istemiyle kamu davaları açılmıştır.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, mahkemenin 11/07/2018 gün ve 2015/81 E. - 2018/296 sayılı kararıyla,
1) Sanık ... hakkında; TCK'nın 85/2, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ve 3 yıl süreyle ruhsat sahibi ve rödevansçı olarak maden işletme icrasından yasaklanmasına.
2) Sanık ... hakkında; TCK'nın 85/2, 22/3, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis cezası ve 3 yıl süreyle genel müdür olarak maden ocağı işletme icrasından yasaklanmasına.
3) Sanık ... hakkında; TCK'nın 85/2, 22/3, 62/1, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 ay hapis cezası ve 3 yıl süreyle işletme müdürü olarak maden ocağı işletme icrasından yasaklanmasına.
4) Sanık ... hakkında; TCK'nın 85/2, 22/3, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis cezası ve 3 yıl süreyle işletme müdür yardımcısı, teknik müdür olarak maden ocağı işletme icrasından yasaklanmasına,
Karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı haklarında mahkumiyet hükmü tesis edilen sanıklar ve müdafileri, bir kısım katılanlar ve vekilleri ile ilk derece Cumhuriyet savcısının istinaf talebinde bulunması üzerine, dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda, mahkemenin 18/04/2019 gün ve 2019/313 E.-2019/1610 K. sayılı kararıyla istinaf isteminin, sanıklara verilen cezaların miktarında, vasıf ve mahiyetinde değişiklik yapmadan düzeltilerek esastan reddine karar verildiği, bu kararında taraflar ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın incelenmek üzere
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “temyiz taleplerinin esastan reddi” istemli tebliğnamesi Dairemize intikal etmiştir.
Dairemiz yapmış olduğu temyiz incelemesi sonucu 30.09.2020 tarih 2020/200 Esas 2020/4732 sayılı kararı ile sanıklar ..., ..., ... ve ...’nın eyleminin olası kast ile adam öldürme ve yaralama olduğu kanaatine ulaşmış bu sebeple “sanıkların 301 kez olası kastla insan öldürme ve 162 kez olası kastla yaralama suçundan cezalandırılmaları gerektiği, bu sanıklar bakımından suçun vasfının hatalı tayin edildiği" gerekçesiyle hükmün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesindeki isteme aykırı olarak bozulmasına karar vermiştir.
Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yukarıda isimleri zikredilen sanıklar yönünden 08.01.2021 tarih ve 12 - 2019/97804 sayılı yazı ile dairemiz kararına itiraz edildiği anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut tüm delil ve belgeler ışığında maden alanı ve çalışma şartları hakkında genel bilgi ve değerlendirme;
Manisa ili, ... ilçesi, ... köyü maden sahasında bulunan yaklaşık 486 milyon ton rezerve sahip 6475 hektar büyüklüğündeki bu saha Manisa ili dahilinde bulunan 7 adet ruhsatın birleştirilmesi ile oluşturulmuş ve Türkiye ... İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü (TKİ) adına S.75153 numarası ile 30 yıl süreli işletme ruhsatı alınmış, ruhsat alanı ve rezerv bakımından oldukça büyük olan bu sahada cevherin yüzeye yakın olduğu kısımda TKİ'ye bağlı Ege Linyitleri İşletmeleri Müessese Müdürlüğü (ELİ) tarafından açık ocak işletmeciliği yöntemiyle üretim yapılmakta olup, sanıkların sahibi olduğu ya da çalıştığı ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından ise yeraltı ... ocakları işletilmektedir.
Türkiye ... İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğüne ait Manisa ili, ... ilçesi dahilinde bulunan ... sahasında bulunan rezervin en ekonomik şekilde çıkarılmasının sağlanarak elektrik üretimi, sanayi sektörü ve ısınmada kullanılmak üzere TKİ tarafından, üretilen kömürün tamamının satın alınması kaydıyla gerçe