Sanığa isnat edilen TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun'un 139/1. madde ve fıkrasında yer alan “Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.” şeklindeki düzenleme gereğince şikayete tabi olduğu, iddiaya konu fiilleri ve failin kim olduğunu en geç 13.06.2012 tarihli boşanma davasından önce öğrenen katılanın, TCK'nın 73/1. madde ve fıkrasında öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 14.01.2013 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu açısından kamu davasına katılma ve hükmü temyiz hakkı bulunmadığından, katılan adına vekili tarafından yapılan temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
12. Ceza Dairesi 2020/5201 E. , 2021/3645 K.
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
Hakaret, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve şantaj suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Hakaret, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve şantaj suçlarından sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, hakaret suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun TCK'nın 125/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 125/1, 43/1, 62, 52/2-4. maddeleri gereğince 1.860,00 TL adli para cezası; görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 134/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 134/1, 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası; şantaj suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 107/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 107/1, 62, 52/2. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 80,00 TL adli para cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca ayrı ayrı 5 yıllık denetim süresine tabi tutulmasına dair ... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.06.2013 tarihli ve 2013/89 esas, 2013/400 karar sayılı kararının 05.07.2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresi içinde 05.04.2014 tarihinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 179/3. maddesinde tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediği ve ... 11. Asliye Ceza Mahkemesinin bu suçtan sanığın mahkumiyetine karar verdiği, hükmün 24.11.2014 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükümlerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair ... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.03.2015 tarihli ve 2014/614 esas, 2015/109 karar sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
A) Hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafiinin ve katılan vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK'nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL'ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanun'un 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL dahil) adli para cezalarının 5320 sayılı Kanun'un Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; sanık hakkında hakaret suçundan dolayı 31.03.2015 tarihinde doğrudan hükmedilen 1860 TL'den ibaret mahkumiyet hükmüne yönelik suç vasfına ilişkin herhangi bir temyiz istemi de bulunmadığından, sanık müdafinin ve katılan vekilinin temyiz istemlerinin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
B) Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
2012 yılı Ocak ayında tanıştığı katılan ... ile birlikte iş yeri açıp, onunla ortak olan ve bir süre sonra katılanla aralarında maddi konulardan dolayı anlaşmazlık başlayıp, katılanın başkasına olan 5.000,00 TL’lik borcunu ödemek zorunda kaldığını ve bu paranın katılan tarafından kendisine ödenmediğini iddia eden sanık ...’nın, katılan iş yerinde bulunmadığı esnada, katılanın kullanımındaki bilgisayarda, katılanın, kadın iç çamaşırları, gecelik veya kadın kıyafetleri giyerek ya da çıplak ve makyajlı olarak çektirdiği özel yaşam alanına ilişkin fotoğraflarını görüp, kopyasını aldığı bu fotoğrafları, önce katılanın arkadaşları olan tanıklar ... ve ...’e gösterdiği, daha sonra da, facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden iletişim kurduğu katılanın eşine mesajla gönderdiği, bu sürecin sonunda, katılanın eşinin, katılana ait özel fotoğrafları da gerekçe göstererek 13.06.2012 tarihinde boşanma davası açtığı ve katılanla eşinin 21.12.2012 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verildiği olayda;
Sanık tarafından katılanın cep telefonuna 06.04.2012, 16.04.2012 ve 30.05.2012 tarihlerinde gönderilen; “Tamer cevap bekliyorum. Zorla seni ‘bey’ ettim.”, “Cevap bekliyorum senden. Bak, ben, durumun kötü olmasını istemiyorum; ama, yapacağımı biliyorsun. Benim psikolojm bozulacağına senin çocuklarının bozulsun.”; “S.ktir i.ne”; “Gel i.ne, kıyafetlerin kalmış burada.”; katılan tarafından sanığa gönderilen 06.04.2012 tarihli, “Ben rezil olmayı göz önüne aldım...”, 16.04.2012 tarihli; “Tamam, sen kazandın, beni rezil ettin...” biçimindeki mesajlar, sanık tarafından katılana ait özel fotoğrafların katılanın arkadaşları olan tanıklar ... ve ...’e 2012 yılı Şubat, Mart ve/veya Nisan aylarında gösterildiğine dair tanık beyanları ile katılanın eşine 18.04.2012 tarihinde gönderildiğine dair facebook çıktıları, katılanın eşi tarafından açılan boşanma davasına ilişkin 13.06.2012 tarihli dilekçede yer alan; “...Bütün bu yaşadıklarım yetmiyormuş gibi yaklaşık 1-1,5 ay kadar birlikte calıştığı bayan arkadaşlarından birinin, eşimin bilgisayarında bulup bana ilettiği resimler benim psikolojimi tamamen bozmuştur. Bu resimleri görünce davalı eşimin cinsel olarak da transeksüel bir cinsel tercihinin olduğunu anladım. Zira bu resimlerde eşim bayan iç çamaşırları ve bayan kıyafetleri giyerek birçok pozlar vermiştir (Bu resimleri şimdilik sunmuyorum; ancak, davalı tarafından inkar edilmesi halinde iddiamın ispatı için sunmak zorunda kalacağım). Bugüne kadar davalının her şeyine katlandığım, evliliğimiz için fedakarlık yaptığım halde, kendisine bir türlü yaranamamam ve değişik huylarını öğrenip şaşkınlıklar geçirmem sebebiyle kendisiyle bu evliliğin yürümeyeceğini, boşanmamız gerektiğini söylemek zorunda kaldığımdan, davalı eşim 30.05.2012 tarihinde yine beni dövmeye kalkmış ve sayın mahkemeye dilekçe ekinde sunduğum karakol ifadelerimizin bulunduğu sorgu tutanağından da anlaşılacak olan olay bardağı taşıran son damla olmuştur. Artık davalı ile evli kalmak istemiyorum...” şeklindeki anlatım, katılan vekili tarafından sunulan ve katılanın da 14.01.2013 tarihli ifadesinde içeriğini aynen tekrar ettiği 14.01.2013 havale tarihli şikayet dilekçesinde yer alan; “...Şüpheli, müvekkilden maddi menfaat sağlama yönünde her türlü baskıyı kurmuş, hatta bununla da yetinmemiş, müvekkilin fotoğraflarını, önce ortak arkadaşları olan ... ve ...'e göstermiş, daha sonra müvekkilin eşi olan Nezahat'a göstermiştir. Eşinin bu fotoğraflarını gören Nezahat, müvekkile karşı ... boşanma davası açmış ... tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Müvekkilin eşi bu davada eşinin fotoğraflarının olduğunu istendiğinde mahkemeye sunabileceğini de beyan etmiştir...” biçimindeki açıklamalar, dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde,
Sanığa isnat edilen TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun'un 139/1. madde ve fıkrasında yer alan “Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.” şeklindeki düzenleme gereğince şikayete tabi olduğu, iddiaya konu fiilleri ve failin kim olduğunu en geç 13.06.2012 tarihli boşanma davasından önce öğrenen katılanın, TCK'nın 73/1. madde ve fıkrasında öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 14.01.2013 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu açısından kamu davasına katılma ve hükmü temyiz hakkı bulunmadığından, katılan adına vekili tarafından yapılan temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
C) Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafiinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
Sanığa isnat edilen TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun'un 139/1. madde ve fıkrası gereğince şikayete tabi olduğu, iddiaya konu fiilleri ve failin kim olduğunu en geç 13.06.2012 tarihli boşanma davasından önce öğrenen katılanın, TCK'nın 73/1. madde ve fıkrasında öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 14.01.2013 tarihinde şikayette bulunduğu ve dosya içeriği itibariyle de CMK’nın 223/9. madde ve fıkrasındaki derhal beraat kararı verilmesini gerektirir şartların bulunmadığı anlaşılmakla; kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkında açılan davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; sanık hakkındaki davanın TCK'nın 134/2, 139/1, 73/1 ve CMK'nın 223/8. madde ve fıkraları gereğince DÜŞMESİNE,
D) Şantaj suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafiinin ve katılan vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin ve katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Dosya kapsamına göre, sanık ...’nın, katılan ...’e, borcunu ödemediği takdirde, kadın iç çamaşırları, gecelik veya kadın kıyafetleri giyerek ya da çıplak ve makyajlı olarak çektirdiği özel yaşam alanına ilişkin fotoğraflarını arkadaşlarına ve eşine göstereceği tehdidiyle şantajda bulunduğu iddia ve kabulüne konu olayda;
CMK'nın 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanık hakkında durumunun değerlendirilerek kısmi infaz veya koşulların varlığı halinde TCK'nın 50. ve 51. maddelerinin uygulanması suretiyle yeni bir mahkumiyet hükmü kurulabileceği gözetilmeksizin, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işleyen ve kendisine yükümlülük yüklenmeyen sanık hakkında, yasal zorunluluk hali de bulunmadığı halde, önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi yerine açıklanması geri bırakılan hükümle birlikte verilen hapis cezasının açıklanan hükümde adli para cezasına çevrilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) TCK'nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle aynı Kanun'un 3/1. madde ve fıkrası uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
b) TCK'nın 53/1. madde ve fıkrasında, kişinin kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, anılan maddede belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağının belirtilmesi ve aynı Kanun'un 50/5. madde ve fıkrasında, “Uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir.” hükmüne yer verilmesi karşısında, hükmedilen hapis cezası TCK'nın 50/1-a madde, fıkra ve bendi gereğince adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilen sanık hakkında, aynı Kanun'un 53/1. madde ve fıkrasında belirtilen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
c) Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 14.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.