YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Mükelleften fazla kesilen vergilerin geri ödenmesinde, devletin kendi alacaklarına uyguladığı faiz oranı uygulanabilir mi?

Karar Özeti

 

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ihale konusu işe ilişkin idari şartnamenin 47. maddesinde, söz konusu yapım işinin 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun kapsamında bulunduğunun belirtildiği, anılan Kanunun 42. maddesinde de, bu kanunun uygulanması dolayısıyla yeniden inşa edilecek veya onarılacaklarla ilgili ihale, sözleşme, ruhsatname ve sair işlemler ve bu kanundan faydalanacakların verecekleri beyanname, taahhütname ve yapacakları sözleşmelerin her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu kuralına yer verildiği, hak ediş ödemelerinin de bu yapım işinin bir aşamasını oluşturduğu, ihale edilen yapım işinin tamamlanması, yapılan işin teslim alınması ve ihale tutarının ödenmesiyle sonuçlanacağı, bu haliyle yapım işiyle yapılacak avans ödemesinin bütünlük arz ettiği, ihale konusu iş ile ödemenin ayrı safhalar olarak düşünülemeyeceği, ihale konusu işe ilişkin hakediş ödemesinin de 7269 sayılı Kanun'da belirtilen belgeler kapsamında bulunması nedeniyle vergiden müstesna olduğundan, dava konusu kesintide hukuka uyarlık bulunmadığı, davacının "gecikme zammı oranında" faiz istemi yönünden ise; devletin, mükellef tarafından dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi hesaplamak suretiyle uğradığı ekonomik kaybının telafi edilmesinin amaçlandığı, aynı ilişkinin diğer tarafı olan mükellefin davayı kazanması durumunda, aynı yasada herhangi bir düzenleme öngörülmemesi nedeniyle vergi hukukunun temel işlevi olan devletle mükellef arasında kurulmaya çalışılan çıkarlar dengesinin mükellef aleyhine bozulduğu, bu dengesizliğin mükellefe iade edilecek vergilere de, devletin kendi alacaklarına uyguladığı gecikme faizi oranının esas alınması suretiyle giderilmesi gerektiği, bu hususun hukuk devletinde adil dengenin sağlanması için zorunlu olduğu, anılan damga vergisinin tahsilinde davacıya bir kusur yüklenemeyeceği ve davalı idarece davacının bu verginin mükellefi olduğu savunmasında bulunulması karşısında, talep doğrultusunda ödenecek faiz miktarının, tahsil tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu kesinti işleminin iptali ile kesinti yoluyla alınan 583.245,72-TL damga vergisinin tahsil tarihinden itibaren işletilecek gecikme zammı oranında faiziyle birlikte davacıya iadesine karar verilmiştir.

Karar

 

Danıştay 9. Daire Başkanlığı  2022/1091 E.  ,  2022/2773 K.

 

 

T.C.

 

D A N I Ş T A Y

 

DOKUZUNCU DAİRE

 

Esas No : 2022/1091

 

Karar No : 2022/2773

 

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı

 

VEKİLİ : Av….

 

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Anonim Şirketi

 

VEKİLİ : Av….

 

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

 

YARGILAMA SÜRECİ:

 

Dava konusu istem: … Başkanlığı (…) tarafından ihalesi gerçekleştirilen "Elazığ İli Merkez İlçesi … Mahallesi 1017 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi" uhdesinde kalan davacı şirkete 03/01/2020 tarihinde yapılan 5 No.lu hak ediş ödemesi üzerinden kesinti yoluyla tahsil edilen 583.245,72-TL damga vergisinin, kesinti tarihinden itibaren işleyecek gecikme zammı oranında faiziyle iadesi istemine ilişkindir.

 

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ihale konusu işe ilişkin idari şartnamenin 47. maddesinde, söz konusu yapım işinin 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun kapsamında bulunduğunun belirtildiği, anılan Kanunun 42. maddesinde de, bu kanunun uygulanması dolayısıyla yeniden inşa edilecek veya onarılacaklarla ilgili ihale, sözleşme, ruhsatname ve sair işlemler ve bu kanundan faydalanacakların verecekleri beyanname, taahhütname ve yapacakları sözleşmelerin her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu kuralına yer verildiği, hak ediş ödemelerinin de bu yapım işinin bir aşamasını oluşturduğu, ihale edilen yapım işinin tamamlanması, yapılan işin teslim alınması ve ihale tutarının ödenmesiyle sonuçlanacağı, bu haliyle yapım işiyle yapılacak avans ödemesinin bütünlük arz ettiği, ihale konusu iş ile ödemenin ayrı safhalar olarak düşünülemeyeceği, ihale konusu işe ilişkin hakediş ödemesinin de 7269 sayılı Kanun'da belirtilen belgeler kapsamında bulunması nedeniyle vergiden müstesna olduğundan, dava konusu kesintide hukuka uyarlık bulunmadığı, davacının "gecikme zammı oranında" faiz istemi yönünden ise; devletin, mükellef tarafından dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi hesaplamak suretiyle uğradığı ekonomik kaybının telafi edilmesinin amaçlandığı, aynı ilişkinin diğer tarafı olan mükellefin davayı kazanması durumunda, aynı yasada herhangi bir düzenleme öngörülmemesi nedeniyle vergi hukukunun temel işlevi olan devletle mükellef arasında kurulmaya çalışılan çıkarlar dengesinin mükellef aleyhine bozulduğu, bu dengesizliğin mükellefe iade edilecek vergilere de, devletin kendi alacaklarına uyguladığı gecikme faizi oranının esas alınması suretiyle giderilmesi gerektiği, bu hususun hukuk devletinde adil dengenin sağlanması için zorunlu olduğu, anılan damga vergisinin tahsilinde davacıya bir kusur yüklenemeyeceği ve davalı idarece davacının bu verginin mükellefi olduğu savunmasında bulunulması karşısında, talep doğrultusunda ödenecek faiz miktarının, tahsil tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu kesinti işleminin iptali ile kesinti yoluyla alınan 583.245,72-TL damga vergisinin tahsil tarihinden itibaren işletilecek gecikme zammı oranında faiziyle birlikte davacıya iadesine karar verilmiştir.

 

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesi kararının dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesinin, aynı gerekçe ve nedenlerle uygun görüldüğü, dilekçede ileri sürülen iddiaların anılan kararın kaldırılmasını sağlayacak durumda bulunmadığı gerekçesiyle davalı istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.

 

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: İstisna hükmünde resmi dairelerin mal ve hizmet alımına ilişkin ödemeler nedeniyle düzenlenen kağıtlara yer verilmediği, damga vergisinin kağıtların düzenlendiği tarihte doğduğu, bu tarih itibariyle sözleşmeye konu yapının 7269 sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı, yapılan işlemlerde mevzuata aykırılık bulunmadığı iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.

 

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

 

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112/4. maddesi yeniden düzenlenmiş ve fazla ve yersiz tahsil edilen vergilerin 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. 12/05/2012 tarihinden sonra ödenen damga vergilerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112/4. maddesi uyarınca, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen verginin tahsil tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ile birlikte iadesi gerektiğinden; davalının temyiz isteminin, Bölge İdare Mahkemesi kararının dava konusu işleminin iptali ile ödenen tutarların iadesine ilişkin hüküm fıkrası bakımından reddi, faiz istemine ilişkin hüküm fıkrası bakımından ise kabulü gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

 

İNCELEME VE GEREKÇE:

 

MADDİ OLAY:

 

… Başkanlığı (…) tarafından ihalesi gerçekleştirilen "Elazığ İli Merkez İlçesi … Mahallesi 1017 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi" uhdesinde kalan davacı şirkete 03/01/2020 tarihinde yapılan 5 No.lu hak ediş ödemesi üzerinden kesinti yoluyla tahsil edilen 583.245,72-TL damga vergisinin, kesinti tarihinden itibaren işleyecek gecikme zammı oranında faiziyle iadesi istenilmektedir.

 

İLGİLİ MEVZUAT:

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinin 2. fıkrasında, kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakimin, örf ve adet hukuka göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vereceği öngörülmüş; 4. maddesinde de hakimin takdir yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre, kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.

 

Anayasanın 148. maddesinin 1. fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımında uygunluğunu denetleyeceği ve bireysel başvuruları karara bağlayacağı düzenlenmiş; 152. maddesinde de bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı öngörülmüştür.

 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında: "Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." hükmüne yer verilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesinin 10/2/2011 tarihli ve E:2008/58, K: 2011/37 sayılı iptal kararı üzerine, 15/06/2012 tarihli, 28324 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la yeniden düzenlenen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin 4. fıkrasında "fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın, mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120. madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edileceği, söz konusu 120. maddede ise; vergi hatalarının düzeltme fişine dayanılarak düzeltileceği, hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla verginin, aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunacağı, düzeltme fişinin bir nüshasının, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edileceği belirtilmiştir.

 

213 sayılı Kanun'un yine aynı Kanunla eklenen geçici 29. maddesinde ise bu Kanunun 112. maddesinin 4. fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağı öngörülmüştür.

 

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

 

Bölge idare mahkemesi kararlarının bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

 

Bölge İdare Mahkemesi kararının, ödenen damga vergisinin iadesine ilişkin hüküm fıkrası usul ve hukuka uygun olup, ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

 

Bölge İdare Mahkemesi kararının, faize ilişkin kısmına yönelik temyiz istemi yönünden;

 

Yukarıda yer verilen düzenlemelerde görüleceği üzere, Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinde hakime hukuk yaratma yetkisi tanınmış ve bu yetkinin kullanılacağı koşullar ve sınırlar belirlenmiş bulunmaktadır. Buna göre, bu yetkinin kanunda ve örf ve adet hukukunda kural olmaması durumda kullanılması öngörülmüş ve hakimin kanun koyucu gibi hareket etmesi gereği vurgulanmıştır. Bu kapsamda, keyfilikten ve o anın koşullarının etkisinden uzak bir şekilde, eşitlik ve hukuk güvenliği çerçevesinde, hukuk devletinin gerekleri ile sonradan diğer olaylar için de temel olabilecek şekilde kullanılması gerekmektedir.

 

Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde ise, hakimin takdir yetkisi düzenlenmiştir. Hakimin takdir yetkisi, hukuk yaratma yetkisinden farklıdır. Burada, hakimin önündeki somut olaya uygulayacağı bir kural bulunmakta olup, olayın önceden bilinmeyen özellikleri dolayısıyla hakime bir değerlendirme, tercih yapma yetkisi tanınmış bulunmaktadır.

 

Hakimin takdir yetkisi de sınırsız değildir. Hakim bu yetkisini, ancak kendisine kanunen açık yahut zımni olarak bu hakkın tanınmış olduğu durumlarda, kanunun çizdiği sınırlar içerisinde, hakkaniyet ve nefaset kurallarına göre kullanması gerekmektedir.

 

Bu açıklamalar kapsamında, somut olaya ilişkin bir kanun hükmünün bulunması ve kanun hükmünde hakime açık ya da zımni olarak takdir yetkisi tanınmamış olduğu durumlarda, hakimin hukuk yaratma ya da takdir yetkisini kullanması mümkün değildir. Başka bir anlatımla, bu durumda hakimin, ilgili kanun hükmünü ihmal etme yetkisi bulunmamaktadır. Aksi bir tutum, keyfiliğe, ayrımcılığa, hukuk düzeninin bozulmasına yol açacaktır.

 

Ancak böyle bir durumda, söz konusu kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu kanısına varılması halinde, hakime, Anayasanın 152. maddesinde, ilgili kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, kanunların Anayasaya aykırılığını denetlemekle görevli Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurma imkanı tanınmıştır.

 

Mükelleflerden fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesi durumunda, iade edilen tutarlara hangi oranda faiz ödeneceği konusunda açık bir düzenleme bulunmadığından, hukuk yaratma yetkisi kapsamında yerleşik Danıştay içtihatları ile 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca hesaplanacak faiz oranının uygulanması öngörülmüş bulunmaktaydı. Ancak, 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112/4. maddesi yeniden düzenlenmiş ve fazla ve yersiz tahsil edilen vergilerin 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, 112. maddesinin 4. fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağı öngörülmüştür.

 

Diğer bir ifadeyle, vergi idaresince, mükelleflerden, 15/06/2012 tarihinden sonra fazla ve yersiz olarak tahsil edilen tutarların 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

 

Dosyanın incelenmesinden; … Başkanlığı (…) tarafından ihalesi gerçekleştirilen "Elazığ İli Merkez İlçesi … Mahallesi 1017 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi" uhdesinde kalan davacı şirkete 03/01/2020 tarihinde yapılan 5 No.lu hak ediş ödemesi üzerinden kesinti yoluyla tahsil edilen 583.245,72-TL damga vergisinin, kesinti tarihinden itibaren işleyecek gecikme zammı oranında faiziyle iadesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda, dava konusu damga vergisinin tahsil tarihi itibarıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112/4. maddesi yürürlükte olmasına ve kanunun açık hükmü bulunmasına rağmen Bölge İdare Mahkemesince; hukuk devletinin adil dengesinin korunması gerektiğinden bahisle devlet tarafından kendi alacaklarına uygulanan faiz oranı olan 213 sayılı Kanunu'nun 112/3.maddesi uyarınca 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında faizin uygulanması gerektiği yolunda faiz istemi yönünden verilen kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

 

KARAR SONUCU:

 

Açıklanan nedenlerle;

 

1. Temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,

 

2. … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, ödenen tutarın iadesine ilişkin hüküm fıkrasının ONANMASINA, faize ilişkin hüküm fıkrasının BOZULMASINA,

 

3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 09/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 312 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor