Bu itibarla reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden (davacı lehine hükmedilen tutarı aşmayacak şekilde) karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı idareler lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından temyize konu İdare Mahkemesi kararının davalı idareler lehine maktu olarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2022/2544 E. , 2022/7449 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/2544
Karar No : 2022/7449
TEMYİZ EDEN TARAFLAR : I- (DAVACI) … VEKİLİ : Av. … II- (DAVALILAR)
1-… Bakanlığı-…
VEKİLİ : Av. … 2- … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVALI : … Belediye Başkanlığı - …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF : 1- … Bakanlığı
2- … Belediye Başkanlığı
3- … Belediye Başkanlığı
4- …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İstanbul İli, Avcılar İlçesi, … Mevkii, … pafta, … parsel sayılı taşınmazın, 28/06/2005 tarih ve 2005/109 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile "Afete Maruz Bölge" ilan edilen alanda kalması ve anılan karar gereğince bahsi geçen taşınmaz üzerinde bulunan binanın 27/12/2005 tarihinde yıkılmış olması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen 2.523.596,85-TL maddi ve 50.000-TL manevi tazminatın davalı idarelere başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın kısmen ehliyetsizlik nedeniyle reddi, kısmen reddi, kısmen kabulü yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 27/11/2012 tarih ve E:2012/479, K:2012/6780 sayılı kararıyla temyiz edilen kısmının bozulması üzerine, bozma kararına uyularak davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Ondördüncü Dairesinin 19/04/2017 tarih ve E:2017/417, K:2017/2523 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 29/09/2020 tarih ve E:2019/19872, K:2020/8350 sayılı kararıyla davacılardan … Denizcilik Tic. Ltd. Şti.'nin temyiz isteminin incelenmeksizin reddi, kusur oranlamasına ilişkin kısmının, maddi tazminatın arsa değer kaybı dışında kalan kısımları ile manevi tazminata ilişkin kısmının ve faiz başlangıcına ilişkin kısımlarının onanmasına, maddi tazminatın arsa değer kaybına ilişkin kısmı ile yargılama giderlerine ilişkin kısmının bozulması üzerine; bozma kararına uyularak davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile arsa değer kaybı için toplam 84.466,56-TL maddi tazminatın 42.233,28-TL'sinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan, başvuru tarihi olan 28/07/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacı … 'ya verilmesine, 31.674,96-TL'sinin 24/07/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Avcılar Belediye Başkanlığından ve 10.558,32-TL'sinin de yine 24/07/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınarak davacı … 'ya ödenmesine, davacının maddi tazminat isteminin geriye kalan kısmı yönünden davanın reddine, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca önceki aşamalar dahil davada netice itibariyle kabul edilen toplam 139.478,26 TL maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 17.200,43-TL nispi vekalet ücretinin kusurları oranında (Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ndan 8.600,25-TL, Avcılar Belediye Başkanlığı'ndan 6.450,15-TL, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan 2.150,03-TL) ayrı ayrı davalı idarelerden alınarak davacı … 'ya verilmesine; reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.550,00-TL maktu vekalet ücretinin davacı … 'dan alınarak davalı idarelere verilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından; davaya konu edilen heyelan nedeniyle herhangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı gibi kesinleşen Mahkeme kararı ile imara kapatılan yerde bulunan yapının usul ve yasaya uygun şekilde yıkılması nedeniyle de taraflarına bir kusur atfedilmesinin mümkün olmadığı belirtilerek, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
3-Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından; davaya konu edilen heyelan nedeniyle herhangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, bilirkişi heyetinde uzmanlığı Jeoloji Mühendisliği olan bir bilirkişi bulunmamasının eksik incelemeye neden olduğu, bakanlık lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
4-Davacı tarafından; Anayasal koruma altında olan konut hakkının dava sürecindeki işlemlerle ihlal edilmiş olduğu, davacı tarafa % 60 oranında kusur atfedilmiş olmasının taşınmazda ruhsat ve eklerine bir kısım aykırılık olduğu gerekçesiyle dahi hakkaniyetli olmadığı, ruhsat ve eklerine aykırı yapılaşma ile zarar doğurucu heyelan arasında bir illiyet bağı olduğu değerlendirilebilir ise de arsa sahipliği ile heyelan arasında doğrudan bir illiyet bağı bulunmadığı bu nedenle arsa payındaki değer kaybından herhangi bir kusur indirimi yapılmaması gerektiği, emsal davalardaki yerleşik uygulamalar ve içtihatlarla da uygun olmayan bir oranda davacıya kusur isnadı ile tazminattan %60 oranında bir indirim yapılmış olmasının hak ve nesafet kuralları ile de bağdaşmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir..
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … 'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kısmen kabulü ile Mahkeme kararının davalı idareler lehine maktu olarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği" şeklinde değiştirildiğinden, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İstanbul İli, Avcılar İlçesi, … Mevkii, … pafta, … parsel sayılı taşınmazın 28.06.2005 gün ve 2005/109 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile "Afete Maruz Bölge" ilan edilen alanda kalması ve yıkılması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen 2.523.596,85-TL maddi, 50.000,00-TL manevi zararın idari başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 36. maddesinin 1. fıkrasında, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmüne, 90. maddesinin son fıkrasında ise, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinde, "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir..." düzenlemesi yer almaktadır.
2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanunu'nun 31/1. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinin (ğ) bendinde vekalet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış; 326. maddesinin 1. fıkrasında, kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, 2. fıkrasında da, davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkemenin yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştıracağı; 331. maddesinde ise, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ederek hüküm altına alacağı düzenlemelerine yer verilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık Ücreti" başlıklı 164. maddesinde; avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği; 168. maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
20/11/2021 tarih ve 31665 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve temyize konu mahkeme kararının verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Manevi tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinin 1.fıkrasında; manevi tazminat davalarında avukatlık ücretinin, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği, 2.fıkrasında; davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği; "Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret" başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrasında; Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği, üçüncü fıkrasında ise; Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez." düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu kararın esasa ve davacı lehine nispi olarak vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmı yönünden;
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının esasa ve davacı lehine nispi olarak vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 2. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Temyize konu kararın, davalı idareler lehine maktu olarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmına gelince;
Bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelen mahkemeye erişim hakkının adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmesi gereklidir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren ya da dava açmasının davacıyı dava açmadan önceki durumundan daha da kötüye götürmesi hallerinde mahkemeye erişim hakkının özüne dokunulacak şekilde sınırlandığından bahsedilebilir.
Dava sonucunda taraflara vekalet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Bu bağlamda usulüne uygun olmayan dilekçeler ile yapılan başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin diğer uyuşmazlıkları makul sürede çözebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkansız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde davacıya yüklenecek olan vekalet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Nitekim bir tam yargı davasında davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda, Anayasa Mahkemesince verilen 07/11/2013 tarihli, Başvuru No:2012/791 sayılı kararda, hak edilen tazminatın 3/4'ünün vekalet ücreti adı altına idareye verilmesinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde değerlendirilmiştir.
Anılan Tarife kuralına göre, sayma yoluyla belirlenen istisnalar hariç olmak üzere, bir davanın konusunun para olması veya para ile değerlendirilebiliyor olması durumunda; davanın sonucunda hükmedilecek vekalet ücretinin Tarifenin üçüncü kısmına göre, nispi olarak belirlenmesi zorunludur. Aynı kurallara göre, vekalet ücretinin belirlenmesinde ölçüt, "davanın konusu" olarak belirlendiğinden maddi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiş olması durumunda da, "davanın konusu" olan parasal değer esas alınarak vekalet ücretinin hesaplanması gerekmektedir.
Maddi tazminat davalarının reddi durumunda, davacı tarafından talep edilen miktarın reddi hüküm altına alındığından, reddine hükmedilen miktar esas alınarak nispi vekalet ücretine hükmedileceği açıktır. Ancak kısmen ret kararı ile sonuçlanan maddi tazminat davalarında, taraflar lehine hükmedilecek vekalet ücretinin, kişilerin hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal etmeden ne şekilde hesaplanacağı konusunda tarifenin üçüncü fıkrası ile getirilen "maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği" şeklindeki düzenlemenin evleviyetle karşılığı olarak davacıya yüklenecek vekalet ücretinin davalı idareler lehine hükmedilen vekalet ücretini aşamayacağı açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, İdare Mahkemesince, temyiz istemine konu edilen kararda kabul edilen 139.478,26 TL maddi tazminat miktarı üzerinden nispi şekilde hesaplanan 17.200,43-TL vekalet ücretinin kusurları oranında ayrı ayrı davalı idarelerden alınarak davacıya ödenmesine, reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden ise maktu vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; İdare Mahkemesince reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden davalı idareler lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerine uygunluk olmadığından; davacı lehine nispi olarak hükmedilen 17.200,43-TL'yi aşmayacak şekilde davalı idareler lehine nispi olarak hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin yukarıda başvuru numarası verilen Anayasa Mahkemesi kararında ifadesini bulan hak arama özgürlüğü kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde olmadığı da izahtan varestedir.
Bu itibarla reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden (davacı lehine hükmedilen tutarı aşmayacak şekilde) karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı idareler lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından temyize konu İdare Mahkemesi kararının davalı idareler lehine maktu olarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının esasa ve davacı lehine nispi olarak vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının ONANMASINA, davalı idareler lehine maktu olarak hükmedilen vekalet ücretine ilişki kısmının ise BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 23/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin 1. fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiş, son fıkrasında ise, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden İstanbul İli, Avcılar İlçesi, … Mevkii, … pafta, … parsel sayılı yerde bulunan taşınmaz üzerinde … tarih ve … sayılı ruhsatname ile 131 m² oturum alanına sahip bodrumkat+zeminkat+bir normal kattan müteşekkil dubleks daire şeklinde tek bağımsız bölüm olarak inşa edildiği ve o tarihteki yapı sahibi … adına … tarih ve … sayılı yapı kullanma izin belgesinin düzenlendiği, mevcut yere … tarih … sayı ile yıkım belgesi verilerek mevcut binanın yıkıldığı, sonrasında … tarih … sayılı yeni yapı ruhsatının düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Söz konusu yerde ruhsat ve tasdikli projesi hilafına parselin tamamında bodrum büyütüldüğünden ve zemin kat konturunda çekme kat yapıldığından bahisle … tarih … sayılı yapı tatil tutanağı düzenlendiği ve … tarihli, … -… sayılı Encümen kararları alındığı görülmüştür.
Davacının söz konusu taşınmazı 27/01/2000 tarihinde satın almasından bir süre sonra anılan bölgede meydana gelen heyelan sebebiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca ayrıntılı Jeolojik-Jeoteknik rapor hazırlatılmış söz konusu rapor Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünce uygun görülerek 7269 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından 28/06/2005 gün, 2005/109 sayılı "Afete Maruz Bölge" kararı alındığı, bu kararın ardından ise davacının taşınmazının zemininde iyileştirme, binada temel ve bodrum katta detaylı bir güçlendirme ve takviye çalışması yaptırdığı ancak İstanbul Valiliği Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü'nün … tarih ve … sayılı yazısı ile davacının yapısının da aralarında bulunduğu 57 bina için can ve mal emniyetini tehdit ettiklerine dair hasar tespit raporları düzenlenerek nüfus ve eşyadan tahliyeleri temin edilerek akabinde 27/12/2005 tarihinde yıkıldığı anlaşılmıştır.
Dosya içerisinde bulunan İSKİ Genel Müdürlüğü'nün (davada taraf alınmamıştır) 21/03/2006 tarihli davaya cevap dilekçesinde de yapı ruhsatına göre yapılan binaların dahi sırf heyelan bölgesinde bulunmaları sebebiyle zemine ek ağırlık yüklemeleri sebebiyle zemin hareketini artıracakları kanaatine yer verilmiştir.
Olayda, her ne kadar 12/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda ruhsat ve iskan eklerine aykırı imalatlar yapması, parselin heyelana müsait bir alanda olması sebebiyle yapıda yaptığı aykırı imalatların araziye fazladan yük getirerek tehlike seviyesini artırması, yapı ile ilgili yapı tatil tutanağı ve yıkım kararı olması nedeniyle yapı sahibine % 70 oranında kusur oranı verilebileceğinin değerlendirildiği, Mahkemece de bu kusur oranının davacıya verildiği değerlendirmesiyle daha hakkaniyetli bir rakam olduğu ifade edilen %60'a çekildiği görülmekte ise de bilirkişilerin %70 kusur oranını yüklediği öznenin davacı değil yapı sahibi (yapıdaki ruhsat ve projesine aykırılıkları yapan) olduğunun özellikle vurgulandığı, kaldı ki yapının ruhsat ve aykırılıklarının tespitine ilişkin 28/07/1997 tarihli yapı tatil tutanağının ve yıkıma ilişkin encümen kararının davacının adına tesis edilmediği, davacının yapıyı bu işlemlerden çok sonra 27/01/2000 tarihinde satın aldığı dikkate alındığında heyelan bölgesinde yapılan yapıdaki ruhsata aykırılıklardan dolayı zararın artmasına sebebiyet verdiğinden bahisle davacıya %60 oranında kusur yüklenmesinin hukuka uygun olmadığı gibi hak ve nesafet kuralları ile de bağdaşmayacağı görüşüyle bu kısım yönünden Dairemiz kararına katılmıyorum.