YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Mükellefin tebligat yapılan kişinin şirketin yetkilisi olma sıfatının sona erdiği yönündeki savunması, mahkemece nasıl değerlendirilir?

Karar Özeti

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu ihbarnamelerin davacı şirketin elektronik tebligat adresine 23/03/2021 tarihinde gönderildiği, 5 günlük yasal sürenin sonu olan 26/12/2020 tarihinde otomatik olarak okunmuş kabul edilerek tebliğ edildiği, davanın ise yasal süre olan otuz günlük süre bittikten sonra 02/04/2021 tarihinde açıldığı, dava dilekçesinde her ne kadar, elektronik tebligat adresine ait e-posta adresinin ve cep telefonu numarasının şirketin muhasebe yetkilisi …'ya ait olduğu, temsile yetkili olmadığı, son dönemlerde çeşitli sebeplerle işten ayrıldığı ileri sürülse de, Mahkemeleri tarafından ilk incelemeye esas ara kararında davalı idareden davacı şirketin e-tebliğ hesabına ilişkin (e-tebliğ başvuru formu vb.) bilgi ve belgelerin istenildiği ve idare tarafından ilk incelemeye esas ara karara cevaben gönderilen elektronik tebligat talep bildirimi formundan, e-tebligat başvurusu yapılırken yukarıda bahsedilen e-posta adresinin ve cep telefonu numarasının davacı şirket yetkilisi … tarafından bizzat bildirildiği görüldüğünden, tebligatın usulsüz olduğuna ilişkin iddiaların yerinde görülmeyerek davanın süresinde açılmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar

 

Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2021/7374 E.  ,  2022/487 K.

 

 

T.C.

 

D A N I Ş T A Y

 

DÖRDÜNCÜ DAİRE

 

Esas No : 2021/7374

 

Karar No : 2022/487

 

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Turizm Sağlık Temizlik Gıda Otomotiv Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

 

VEKİLİ : Av. …

 

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı

 

(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)

 

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

 

YARGILAMA SÜRECİ :Dava konusu istem: Davacı şirket adına, sahte fatura kullandığından bahisle vergi inceleme raporlarına istinaden re'sen tarh edilen 2016/1,2,3 dönemleri vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin, 2016 yılına ilişkin vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisinin ve 2016/1-3,4-6,10-12 dönemlerine ilişkin vergi ziyaı cezalı geçici vergilerin kaldırılması istenilmiştir.

 

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu ihbarnamelerin davacı şirketin elektronik tebligat adresine 23/03/2021 tarihinde gönderildiği, 5 günlük yasal sürenin sonu olan 26/12/2020 tarihinde otomatik olarak okunmuş kabul edilerek tebliğ edildiği, davanın ise yasal süre olan otuz günlük süre bittikten sonra 02/04/2021 tarihinde açıldığı, dava dilekçesinde her ne kadar, elektronik tebligat adresine ait e-posta adresinin ve cep telefonu numarasının şirketin muhasebe yetkilisi …'ya ait olduğu, temsile yetkili olmadığı, son dönemlerde çeşitli sebeplerle işten ayrıldığı ileri sürülse de, Mahkemeleri tarafından ilk incelemeye esas ara kararında davalı idareden davacı şirketin e-tebliğ hesabına ilişkin (e-tebliğ başvuru formu vb.) bilgi ve belgelerin istenildiği ve idare tarafından ilk incelemeye esas ara karara cevaben gönderilen elektronik tebligat talep bildirimi formundan, e-tebligat başvurusu yapılırken yukarıda bahsedilen e-posta adresinin ve cep telefonu numarasının davacı şirket yetkilisi … tarafından bizzat bildirildiği görüldüğünden, tebligatın usulsüz olduğuna ilişkin iddiaların yerinde görülmeyerek davanın süresinde açılmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

 

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu ihbarnamelerin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, internet vergi dairesi üzerinden tebligat yapılan adresin, şirketin muhasebe bölümünde görevli olan … isimli kişiye ait olduğu ve bu kişinin şirkette temsile yetkili olmadığı, e-tebliğ yapılan dönemlerde çeşitli sebeplerle işten ayrıldığı, ayrılırken e-tebliğ şifresini vermediği ve kendisine gelen tebligatlara ilişkin bilgilendirme yapmadığı, mal ve hizmet alımı yapılan … Seyehat Turistik Hizmetler ve Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen vergi tekniği raporundaki tespitlerin şirketin sahte fatura düzenleyicisi olduğunu ispatlamaya yeterli olmadığına … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesince karar verildiği, dava konusu ihbarnamelere dayanak vergi inceleme raporundaki tespitlerin yetersiz olduğu ileri sürülmektedir.

 

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

 

TETKİK HÂKİMİ : …

 

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

 

İNCELEME VE GEREKÇE :

 

Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

 

KARAR SONUCU :

 

Açıklanan nedenlerle;

 

1. Temyiz isteminin reddine,

 

2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,

 

3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,

 

4. 492 sayılı Harçlar Kanunu'na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, … TL maktu karar harcından, varsa evvelce ödenen harcın mahsubundan sonra kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,

 

5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 02/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

 

(X) KARŞI OY :

 

Anayasa'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir.

 

Anayasanın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrasında ise; devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu düzenlenmiştir. Anılan fıkraya ilişkin kanun maddesinin gerekçesinde düzenlemenin, bireylerin, yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.

 

Yukarıda belirtilen anayasal düzenlemeler karşısında, Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis ettiği her türlü işlemlerinde bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idari makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin anayasal zorunluluk haline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasanın bağlayıcılığı göz önünde bulundurulduğunda bu zorunluluğa, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

 

Bu bağlamda, Devletin bir kurumu olan vergi idaresinin de tesis ettiği idari işlemlerde, işleme karşı başvurulacak kanun yolunu, idari mercii ve başvuru süresini göstermesi gerekmekte olup bu gereklilik, ilgili makamların takdirinde olmayıp en üst hukuki norm olan Anayasa'nın bağlayıcılığının zorunlu bir sonucudur.

 

Diğer taraftan, uygulama kanunlarında bu zorunluluğu öngören bir düzenleme bulunmayan durumlarda, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanabilirliği sorunu yönünden de değerlendirme yapılması gereklidir. Bilindiği üzere Anayasa kuralları, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 08/12/2004 tarihinde verdiği E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.

 

Tüm bu hususların değerlendirilmesinden, Devletin işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari veya yargı mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmesinin zorunlu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi bir durumun varlığı Anayasa'nın temel hak ve hürriyetlerin korunmasını düzenleyen 40. maddesine açıkça aykırılık teşkil edecektir.

 

Dosyanın incelenmesinden; davacı adına yapılan elektronik tebligata ilişkin gönderme tarihi ve tebliğ tarihi bilgilerinin yer aldığı ekran görüntülerinin dosyaya sunulduğu ancak söz konusu gönderilerin içeriğinde, başvurulabilecek idari ve yargısal yollar ile sürelerinin belirtilip belirtilmediği anlaşılamamaktadır.

 

Bu itibarla; Anayasa'nın 40. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak başvurulacak mercii ve başvuru süresinin gösterildiğine ilişkin belgelerin davalı idareden istenilmesi ile Vergi Dava Dairesince yapılacak incelemede belirtilen hususlar e-tebligatta belirtilmemiş ise, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek esası hakkında karar verilmesi gerektiği, Vergi Dava Dairesi kararının bu nedenle bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum


Bu sayfa 226 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor