YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İmzaya itiraz halinde imzanın, itiraz edene ait olup olmadığının bilirkişi marifeti ile net olarak ortaya konulması gerektiği hk.

Karar Özeti

HMK'nın 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. 

Karar

 

 

3. Hukuk Dairesi 2020/12009 E.  ,  2021/11611 K.

 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

 

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

Y A R G I T A Y K A R A R I

 

Davacı, davalı ile arasında 19/02/2008 tarihinde "İş Yeri Satın Alma Ödeme Planı" başlıklı sözleşmenin akdedildiğini, bu ödeme planında davalıya devrettiği taşınmazın karşılığı olan 510.000,00 TL'nin nasıl ödeneceğinin yer aldığını, mezkur taşınmaz davalıya devredilmiş olmasına rağmen davalının ödeme planında yer alan 125.000,00 TL karşılığı olan daireyi kendisine devretmediğini, söz konusu dairenin tapuda üçüncü bir şahsa devredildiğini belirterek, her türlü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davalıya devredilmiş taşınmazın bedelinin bir kısmını oluşturan 125.000,00 TL'nin ödeme planı tarihinden(19/02/2008) itibaren işleyecek ticari işlere uygulanan reeskont avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı, dava dilekçesinde dayanılan sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, dava konusu dükkanın kaba inşaat halinde tamamlanmadan satışının yapıldığını ve resmi satış senedi ile sabit olduğu üzere satış sırasında bedelinin ödendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

 

Davalı birleşen davada, projeye aykırı yapılan imalatlar nedeniyle davacıdan 11/02/2008 tarihinde satın aldığı taşınmaz için ruhsat alınamadığını ve kat mülkiyeti tesis edilemediğini, bu durumun taşınmazın değerini düşürdüğünü ileri sürerek; şimdilik 150.000,00 TL değer kaybı alacağının 11/02/2008 tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Mahkemece, bozma kararına uyularak, 2020/97 Esas sayılı dosyası açısından; davanın reddine, birleşen 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/241 Esas sayılı dosyası açısından; davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı-birleşen davalı ve davalı-birleşen davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1- Taraflar arasındaki uyuşmazlık; asıl davada, davacı tarafça, davalıya satışı yapılan taşınmazın satış bedelinin ödenmesine ilişkin yapılan sözleşmeye göre ödenmeyen bakiye 125.000,00 TL satış bedelinin tahsili; birleşen davada ise, davacı-birleşen davalıdan satın alınan taşınmazdaki projeye aykırı yapılan imalatlar nedeniyle taşınmazın değerinin düşmesinden kaynaklı tazminat talebine ilişkindir.

 

Bozma öncesi Mahkemece, 2010/269 Esas sayılı dosyası açısından, davanın kabulüne, 125.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Birleşen 1. AHM’nin 2012/241 Esas sayılı dosyası açısından, davanın reddine, karar verilmiş, hükmün davalı-birleşen davacı tarafından temyizi üzerine Yargıtay(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 03/02/2016 günlü, 2016/2047E., 2016/2257K. sayılı ilamı ile; Mahkemece davacı tarafça sunulan 19.02.2008 tarihli “işyeri satın alma ödeme planı” başlıklı belge üzerinde Polis Kriminal Laboratuvarı nezdinde iki ayrı bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bu bilirkişi raporlarında sözleşme fotokopisi üzerinde inceleme yapılmak suretiyle sonuca gidildiğinin anlaşıldığı, davacıdan temin edilen belge aslı üzerinde yeniden inceleme yaptırılması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek, fotokopi belge üzerinde yapılan imza inceleme sonucuna dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

 

Mahkemece, bu bozma ilamına uyularak, 2016/284 Esas sayılı dosyası açısından; davanın reddine, birleşen 1.Asliye Hukuk mahkemesinin 2012/241 Esas sayılı dosyası açısından; davanın reddine, karar verilmiş, hükmün taraflar tarafından temyizi üzerine Yargıtay(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 16/09/2019 günlü, 2017/9524E., 2019/8332K. sayılı ilamı ile; yerel mahkemece birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de, kararının gerekçesinde, hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmadığından, birleşen dava yönünden yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun görülmediği, bozma nedenine göre de tarafların temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığı gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

 

Mahkemece, bu bozma ilamına uyularak, asıl dava yönünden; alınan bilirkişi raporuyla söz konusu belge altındaki imzanın davalıya aidiyetinin tespit edilemediği, davacı tarafça iş bu rapora karşı aleyhe hususların kabul edilmediğinin beyan edildiği, yeni bir imza incelemesi talebinde bulunulmadığı, imza incelemesine gerek olmadığı, davalı tarafından açılan birleşen davanın sözleşmeyi zımnen kabul anlamında olduğunu beyan etmesi karşısında ispat yükü kendisinde olan davacının satış bedelinin görünenden ve kendisine ödenenden daha yüksek olduğunu ispat edemediği, rapora da itirazının olmadığı belirtilerek, asıl davanın reddine karar verilmiştir. Birleşen dava yönünden ise; davalı-birleşen davacı tarafından söz konusu yerin ruhsat alınarak ve kat mülkiyeti tesis edilerek teslim edileceği ya da teslimden sonra bu eksiklerin tamamlanacağına dair herhangi bir güvence verildiğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, tapu kaydının incelenmesinde söz konusu yerin üzerinde ipotek ve kat irtifakı tapusu ile davacı tarafından alındığı, taraflar arasındaki ilişkinin satım ilişkisi olduğu dikkate alındığında davacının iş bu taşınmazı bilerek satın aldığının kabulü gerektiği gerekçesi ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

 

HMK'nın 266.maddesi hükmüne göre; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.

 

HMK’nın 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.

 

Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı ... ve ...’ten alınan 18.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda; imza incelemesi yönünden davacıdan dayanağı belge aslı temin edilerek davalının imza örnekleri de mahkemece tespit edilip çeşitli kuruluşlardan da davalının imza örneklerini içerir evrak asıllarının celp edildiği, inceleme konusu belge aslındaki "..." adına atılı imzanın ve ... isimli şahsın mevcut mukayese imzalarının basit yapıda(bir çizgiden, bir hareketten ibaret), tespit ve teşhis için yeterli kaligrafik ve grafolojik tanı unsurlarını ihtiva etmeyen(şahısla irtibatlandıracak yapıya sahip olmayan), kolaylıkla tersim edilebilecek(herkes tarafından rahatlıkla atılabilecek/kopyalanabilecek) tarzda atılmış imzalar olduklarının müşahede edildiği, bu tür imzalarda ise, sağlıklı grafolojik analizler yapmanın mümkün olmadığı belirtilerek, bahse konu imzanın ... isimli şahsın eli mahsulü olup olmadığı hususunda olumlu ya da olumsuz yönde herhangi bir netice beyanında bulunamayacakları yönünde kanaat bildirilmiş, anılan bu rapor mahkemece hükme esas alınarak karar verilmiştir. Oysa rapor, bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir.

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30/05/2001 tarihli ve 2001/12-436 Esas 2001/467 Karar sayılı kararı ile 07/10/2009 tarihli 2009/12-382 Esas 2009/415 Karar sayılı kararında da aynen benimsendiği üzere, herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtayın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.

 

Hal böyle olunca, mahkemece; mevcut imza ve yazı örnekleri ile birlikte dava konusu "İş Yeri Satın Alma Ödeme Planı" belgesindeki imzanın davalının eli ürünü olup olmadığına ilişkin 3 kişilik heyetten oluşan grafolog bilirkişilerden önceki raporla mukayeseli olarak inceleme yapılıp, rapor alınması; imzanın davalıya ait olmadığının anlaşılması halinde dosyadaki deliller çerçevesinde değerlendirilme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

 

2- Bozma nedenine göre davalı-birleşen davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı-birleşen davalı tarafın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleşen davacı tarafın temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu her iki tarafınca açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi. Başkan


Bu sayfa 316 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor