YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Bileşik ikrarda ispat yükü kimdedir?

Karar Özeti

HGK’nın 16.09.2021 gün, 2017/3-1772 Esas - 2021/1011 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, içeriği itibariyle ikrar basit (adi), vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz. Vasıflı ikrarda (ki buna gerekçeli inkâr da denilmektedir), karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukukî niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir

Karar

 

 

 

 

 

11. Hukuk Dairesi 2020/5496 E.  ,  2021/6219 K.

 

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

 

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 26.11.2019 tarih ve 2018/550 E. - 2019/1519 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

 

Davacı vekili, davalıya ait taş ocağında 2006 yılı içerisinde iki kez makina kırılma hadisesi meydana geldiğini, kırılan ve bozulan parçaların müvekkili şirket tarafından karşılanarak makinelerin onarıldığını, yapılan bu tamiratların yanında davalı şirkete yedek parça da temin edildiğini, yapılan tüm hizmetlerin ve hizmetlerin karşılığı olan bedelin gösterildiği hesap ekstresinin davalı şirkete teslim edilmesine rağmen davalı yanca ödeme yapılmadığını ileri sürerek, 75,043 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

 

Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı yanın iddiasını ispat için dava dilekçesi ekinde yer alan hesap ekstresine ve sigorta şirketince hazırlanan hasar dosyasına dayandığı, ancak davacı yanca tek taraflı olarak hazırlanan 07/12/2006 tarihli hesap ekstresinin makinelerin davacı tarafından onarıldığını ispat noktasında yetersiz olduğu, bunun yanında hasar dosyasında da onarımın davacı tarafından yapıldığı gösterir bir emare bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

 

Davacı yan, davalıya ait makinelerde meydana gelen arızanın kendisi tarafından tamir edildiğini ancak buna ilişkin ücretinin ödenmediğini ileri sürerek alacak talebinde bulunmuştur. Davalı ise, davacı tarafından makinelerin tamir edildiğini kabul etmekle birlikte, söz konusu makineleri davacı şirketle organik bağı bulunan dava dışı bir şirketten satın aldığını, makinelerin üreticisinin de bu şirket olduğunu, makinelerin ayıplı olup vadedilen performansı sergileyemediğini, bu sorunun garanti kapsamında giderilmesi için üretici şirkete başvurduklarını, üretici şirketin de garanti kapsamında yapılacak tamir için organik bağı olan davacı şirketi yönlendirdiğini, yapılan işlem garanti kapsamında olduğundan sorumluluğun kendilerine değil üretici şirkete ait olduğunu savunmuştur.

 

Davalı yanın, belirtilen savunmasıyla maddi vakıayı ikrar etmesi karşısında, bu ikrarın uygulamada ve doktrinde belirtilen ikrar türlerinden hangisine vücut verdiğinin ve bu savunmayla birlikte ispat yükününün yer değiştirip değiştirmediğinin tartışılması gerekmektedir.

 

HGK’nın 16.09.2021 gün, 2017/3-1772 Esas - 2021/1011 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, içeriği itibariyle ikrar basit (adi), vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz. Vasıflı ikrarda (ki buna gerekçeli inkâr da denilmektedir), karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukukî niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir.

 

Yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, davalı yan, yukarıda zikredilen savunmasıyla, maddi vakıayı ve vakıanın hukuki niteliğini kabul etmiş ancak ikrarına eklediği bağlantısız bir vakıayla ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmadığını, başka bir deyişle davacı yanca yapılan tamirden dolayı bir alacak hakkı doğmadığını savunmuştur. Bu nedenle davalı yanın ikrarı bağlantısız bileşik ikrar niteliğinde olup, yukarıda da ifade edildiği üzere bu ikrar türü bölünebilir nitelikte olduğundan ispat külfeti yer değiştirmiş ve davalı ispat külfetini üzerine almıştır.

 

Bu itibarla, mahkemece, davalının bağlantısız bileşik ikrar niteliğindeki ikrarıyla ispat külfetini üzerine aldığı gözetilerek, davalının savunması üzerinde durulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken ispat külfeti hususunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, mahkeme hükmünün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 15/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 239 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor