Dairemizin 2016/12021 E. ve 2017/6386 K. sayılı ilamı ile ispat külfetinin davalı-alacaklıda olduğu gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra bu kapsamda talimat yolu ile davalı defterlerinin incelenmesine karar verilmiş ve davalının defterlerine dayalı olarak hazırlanan bilirkişi raporu dosyaya sunulmuş olup, bu kez davacı yanın da defter ve kayıtlarının incelenmesi amacıyla alacağını ispat etmekle yükümlü olan davalı tarafa bilirkişi ücretini yatırmak üzere kesin süre verilerek bu kesin sürenin sonuçları ihtar edilmiş, davacı tarafın ticari defterleri mahkeme kaleminde hazır edilmesine rağmen davalı yanca bilirkişi ücretinin yatırılmaması nedeniyle bilirkişi incelemesi yapılamamıştır. Davacının ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yapılamaması üzerine mahkemece ilgili vergi dairesinden taraflara ait BA-BS formları celpedilmiştir. Söz konusu BA-BS formlarında taraflar arasındaki alışverişe dair 129.587,00- TL ve 28.990,00 TL tutarında faturaların varlığı saptanarak davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davalı taraf alacağına dayanak olarak açık-cari hesap ilişkisini göstermiş olup, bahsi geçen faturalar dışında BA-BS formlarında yer almayan 5.000.- TL'den az miktarlı faturalara da alacak kapsamında dayanıldığının davalı kayıtlarında belirtilmiş olması ve de ayrıca davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK'nın 222. maddesi uyarınca kendi lehine delil oluşturmayacağı da birlikte değerlendirildiğinde davalı alacağın varlığını ve alacaklı olduğunu dosya kapsamı itibariyle kesin delillerle ispatlayamamıştır. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yetersiz ve hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
11. Hukuk Dairesi 2020-4688 E. , 2021-6284 K.
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 11.02.2020 tarih ve 2018/17 E. - 2020/156 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında su bayiliği sözleşmesi yapıldığını , bu sözleşmenin teminatı olarak diğer müvekkili ...' a ait taşınmazın davalı lehine ipotek ettirildiğini, davalının müvekkili şirketin borçlarını ödemediği iddiasıyla sözleşmeyi feshedip ipoteğe dayalı olarak Bakırköy 18. İcra Dairesi'nin 2013/445 E. sayılı dosyasında haksız takip yaptığını ileri sürerek davalıya borçlarının olmadığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirketin 2011 yılında satın aldığı ürünlerin bedellerini ödemediğini, bu nedenle bayilik sözleşmesinin feshedildiğini, ardından takip yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve dosya kapsamına göre; menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükünün davalı-alacaklıda olduğu, taraflar arasında su bayiliğine dayalı ticari ilişki bulunduğu, davacının su bayiliği sözleşmesinin feshinden sonra borcu bulunmadığı iddiasıyla işbu menfi tespit davasını açtığını, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelendiği ve davalının ticari alacak hesabında takibe alınmayan 47.733,21 TL ticari alacak kaydının bulunduğu, davacının ticari defter ve kayıtlarının ise davalının bilirkişi ücretini yatırmaması nedeniyle incelenemediği, dosyaya celbedilen BA-BS kayıtları ile tarafların bildirim yaptığı miktarların aynı olduğu ve birbirini doğruladığı, davacı tarafça takibe konu miktarın ödendiğine ilişkin belge ve delil ibraz edilmediği, her ne kadar davacının defter ve kayıtlarının incelenmesi için ispat külfeti kendisinde olan davalı tarafça bilirkişi ücreti yatırılmamış ve bu nedenle davacı defter ve belgeleri incelenememiş ise de davacının ve davalının BA-BS formlarında matrahı 5.000,00 TL'nin üzerindeki faturaların bildirilmiş olduğu, davalının alacağını ispatladığı, davacının ödemeyi ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, ipoteğe dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebidir.
Dairemizin 2016/12021 E. ve 2017/6386 K. sayılı ilamı ile ispat külfetinin davalı-alacaklıda olduğu gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra bu kapsamda talimat yolu ile davalı defterlerinin incelenmesine karar verilmiş ve davalının defterlerine dayalı olarak hazırlanan bilirkişi raporu dosyaya sunulmuş olup, bu kez davacı yanın da defter ve kayıtlarının incelenmesi amacıyla alacağını ispat etmekle yükümlü olan davalı tarafa bilirkişi ücretini yatırmak üzere kesin süre verilerek bu kesin sürenin sonuçları ihtar edilmiş, davacı tarafın ticari defterleri mahkeme kaleminde hazır edilmesine rağmen davalı yanca bilirkişi ücretinin yatırılmaması nedeniyle bilirkişi incelemesi yapılamamıştır. Davacının ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yapılamaması üzerine mahkemece ilgili vergi dairesinden taraflara ait BA-BS formları celpedilmiştir. Söz konusu BA-BS formlarında taraflar arasındaki alışverişe dair 129.587,00- TL ve 28.990,00 TL tutarında faturaların varlığı saptanarak davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davalı taraf alacağına dayanak olarak açık-cari hesap ilişkisini göstermiş olup, bahsi geçen faturalar dışında BA-BS formlarında yer almayan 5.000.- TL'den az miktarlı faturalara da alacak kapsamında dayanıldığının davalı kayıtlarında belirtilmiş olması ve de ayrıca davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK'nın 222. maddesi uyarınca kendi lehine delil oluşturmayacağı da birlikte değerlendirildiğinde davalı alacağın varlığını ve alacaklı olduğunu dosya kapsamı itibariyle kesin delillerle ispatlayamamıştır. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yetersiz ve hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine, 17/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.