Dava, ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkillinin okuma yazma bilmediğini ve ipotek sözleşmesinin imzalandığı tarihte akıl sağlığının yerinde olmadığını ileri sürerek davalı banka lehine verilen ipoteğin fekkini talep etmiş, mahkemece, Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacının ipotek sözleşmesinin imzalandığı tarihte fiil ehliyetine sahip olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının okuma yazma bilmediği ve bu sebeple hulüs ve saffetinden yararlanıldığı iddiası yönünden herhangi bir tartışma yapılmamıştır. Ancak, 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesi uyarınca, hüküm; tarafların iddia ve savunmalarını, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri kapsamak ve bu delillerin tartışılması ile değerlendirilmesini içermek zorundadır. Bu durumda, mahkemece, davacının okuma yazma bilmediği ve bu sebeple hulüs ve saffetinden yararlanılarak sözleşmeyi imzalamasının sağlandığı iddiasının sözleşmeye uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 14. ve 15. maddesi tahtında tartışılarak neticesine göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
11. Hukuk Dairesi 2020/5520 E. , 2021/6448 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04.07.2019 tarih ve 2019/26 E. - 2019/416 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalı ile dava dışı ... arasında imzalanan finansal kredi sözleşmesi nedeniyle müvekkiline ait taşınmaz üzerine 80.000 Euro tutarlı 17/07/2007 tarihli birinci dereceden üst sınır ipoteği tesis edildiğini, asıl borçlu ...'ın sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, müvekkiline ait dava konusu taşınmaz için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/5677 esas sayılı takibi başlatıldığını, tapuda tesis edilen ipotek tutarının tapu kaydında ve akit tablosunda farklı yazıldığını, bu nedenle ipoteğin geçersiz olduğunu, bir yerde 80.000 Euro bazı yerlerde ise 80.000 USD yazıldığını, müvekkilinin okuma yazma bilmediğini, hulus ve saffetinden yararlanıldığını, ipotek tutarının yabancı ülke para birimiyle gösterilmesinin adalet ve hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca ipoteğin tesis edildiği 17/07/2007 tarihinde temyiz kudretinden mahrum olacak şekilde psikolojik rahatsızlığının bulunduğunu, 1939 doğumlu olan müvekkilinin 50-55 yaşından beri psikolojik rahatsızlığının bulunduğunu, çeşitli hastanelerde tedavi kayıtlarının bulunduğunu, müvekkilinin hukuki ehliyetini yitirecek şekilde rahatsız olduğunun ATK raporuyla ortaya çıkacağını ileri sürerek ipotek sözleşmesinin iptaline ve ipoteğin fekkine, müvekkili aleyhine başlatılan takibin iptaline, %40 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, dava esnasında ipoteğin paraya çevrilmesi halinde davanın istirdat davası olarak devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; ipotek akit tablosunun resmi bir belge olduğunu, davacının okuma yazma bilmemesinin bir öneminin bulunmadığını, ipoteğin tesis edildiği tarih itibari ile davacının herhangi bir rahatsızlığının bulunmadığının tespit edildiğini, ayrıca davacının iddia ettiği rahatsızlıkların da fiili ehliyetini kaldıran türden olmadığını, ihtarnamede yer alan adresle resmi senetteki adresin aynı olduğunu, ipotek belgesinde para birimi yönünden bir çelişkinin bulunmadığını, sadece bir yerde rakamla 80.000 USD yazılmış olup bu rakamın da parantez içinde yazıyla " seksenbinavrupaparabirimi" ibaresinin kullanıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; akit tarihinde davacının fiil ehliyetini ortadan kaldıracak herhangi bir akıl hastalığının olmadığı, zeka geriliği veya demans denilen bunama halinin olmadığının Adli Tıp Kurumu raporuyla tespit edildiğinden davacının işlem tarihi olan 17/07/2007 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun anlaşıldığı ayrıca davacı tarafından ipotek sözleşmesinde ipotek bedelinin farklı ülkelere ait yabancı para birimleriyle belirlenmesinden dolayı da ipotek sözleşmesinin iptalini talep etmiş ise de, sözleşmede rakam ve yazı bölümlerinde farklı değerler bulunması halinde yazı kısmındaki değere itibar edileceği kabul edildiğinden ipotek sözleşmesinin sadece bu nedenden dolayı da geçersiz hale gelmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkillinin okuma yazma bilmediğini ve ipotek sözleşmesinin imzalandığı tarihte akıl sağlığının yerinde olmadığını ileri sürerek davalı banka lehine verilen ipoteğin fekkini talep etmiş, mahkemece, Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacının ipotek sözleşmesinin imzalandığı tarihte fiil ehliyetine sahip olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının okuma yazma bilmediği ve bu sebeple hulüs ve saffetinden yararlanıldığı iddiası yönünden herhangi bir tartışma yapılmamıştır. Ancak, 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesi uyarınca, hüküm; tarafların iddia ve savunmalarını, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri kapsamak ve bu delillerin tartışılması ile değerlendirilmesini içermek zorundadır. Bu durumda, mahkemece, davacının okuma yazma bilmediği ve bu sebeple hulüs ve saffetinden yararlanılarak sözleşmeyi imzalamasının sağlandığı iddiasının sözleşmeye uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 14. ve 15. maddesi tahtında tartışılarak neticesine göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz istemlerinin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.