Davacı, dava konusu bononun dava dışı şirkete verdiği zarar sebebiyle tehdit altında alındığını ve söz konusu zarardan işe iade davası sonucunda davacının sorumlu olmadığının ortaya çıktığı böylece bononun bedelsiz kaldığını iddia etmiş, bölge adliye mahkemesince davacının tehdite yönelik iddiasının hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş ancak bedelsizlik iddiası üzerinde durulmamıştır. Bu durumda bölge adliye mahkemesince davacının bedelsizlik iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
11. Hukuk Dairesi 2020/4435 E. , 2021/6065 K.
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27.12.2017 tarih ve 2017-48/994 sayılı kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 29.11.2019 tarih ve 2018-1352/1934 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının çalıştığı şirketin sahibi tarafından işyerine zarar verdiği iddia edilerek baskıyla davacıdan 300.000 TL bedelli, diğer unsurları boş olan bir bono alındığını, bononun lehdarı olarak şirketin pazarlama müdürü davalı ...’in adı yazıldığını, cirantanın ise diğer davalı ... olduğunu, davacının davalılar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, ceza yargılamasının devam ettiğini, davalılardan ciranta ...’nun şirketin sahibinin eşinin kardeşi olduğunu, davacının işyerine karşı açtığı haksız fesih ve işe iade davasının kabul edilerek kesinleştiğini, böylelikle davacının şirkete zarar vermediğinin ortaya çıktığını ve bononun da hukuki bir temelinin kalmadığını, davalılardan ...’nun davacı aleyhine icra takibi başlattığını ileri sürerek, davacının söz konusu bonoya dayanılarak başlatılan icra takibinden ve bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitini ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, söz konusu bononun davacının dava dışı şirketi zarara uğratması nedeniyle lehdar hanesi boş olarak davacıdan alındığını, var olmayan bir borç için değil aksine davacının dava dışı şirkete verdiği zararın ödenmesi amacıyla alındığını, bu hususun davacının elyazısı ile verdiği savunma başlıklı yazıda da görüldüğünü, bononun davacıdan zorla alınmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının çalıştığı iş yerinde yapılan bir satış nedeniyle meydana geldiği iddia edilen zarardan dolayı davalı ...'in lehtar gösterilerek dava konusu bononun düzenlendiği, bononun diğer davalı ...'ya ciro edildiği ve icra takibi başlatıldığı, davalıların ceza soruşturmasındaki beyanlarına göre icra takibine dayanak bono nedeniyle davacının davalılara herhangi bir borcunun bulunmadığı, davacı tarafın yaptığı satış nedeniyle oluşan zararı talep etme hakkının dava dışı Ankara Yatak ve Kapitone Malz. San. Tic. A.Ş 'ye ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının icra takibine dayanak teşkil eden bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve davalılar aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı aleyhine 13.07.2011 tarihinde icra takibi başlatıldığı, bunun üzerine davacı tarafından 15.07.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunulduğu, davacı iş akdinin haksız feshi nedeniyle işe iade davasını da 22.07.2011 tarihinde açıldığı, menfi tespit davasının ise 23.12. 2015 tarihinde yani senedin tanzim tarihinden dört yıl sonra açıldığı, davacının bononun tehdit ve psikolojik baskısı ile düzenletildiği iddiasında bulunulduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği vakıalarla bağlı olduğu, TBK'nın 31. maddesi gereğince korkutma sonucunda sözleşme yapan tarafın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olmadığını, davalı tarafa usulüne uygun olarak bildirmediğinden ve bu süre de geçmiş olduğu anlaşıldığından TBK'nın 39. maddesi gereğince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.2 düzenlemesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın TBK'nın 39. maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süreden sonra açılmış olması sebebiyle HMK'nun 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı, dava konusu bononun dava dışı şirkete verdiği zarar sebebiyle tehdit altında alındığını ve söz konusu zarardan işe iade davası sonucunda davacının sorumlu olmadığının ortaya çıktığı böylece bononun bedelsiz kaldığını iddia etmiş, bölge adliye mahkemesince davacının tehdite yönelik iddiasının hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş ancak bedelsizlik iddiası üzerinde durulmamıştır. Bu durumda bölge adliye mahkemesince davacının bedelsizlik iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin (2) nolu bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.