Dosya kapsamı nazara alındığında; başlangıçta taraflar arasındaki işin mevsimlik nitelik taşıdığı gerekçesiyle; her yıl değişen tarih ve sürelerde davacının sigorta primlerinin yatırılmış olduğu, davacının yaptığı iş değişmeksizin kadroya alınması suretiyle tüm yılı kapsar şekilde sigorta primlerinin yatırılmaya devam edildiği anlaşılmaktadır. Yukarıdaki mevsimlik işe dair açıklamalar ile söz konusu tespit birlikte değerlendirildiğinde; davalı idare tarafından davacı ve arkadaşlarının kadroya alınması suretiyle tüm yıl benzer işlerde çalıştırılıyor olması daha önceki mevsimlik çalışmalarının niteliğini değiştirmez ise de, hukuken yok sayılması adaletsiz sonuçlar doğurur. Keza zincirleme olarak yenilenen bu sözleşmeler belirsiz süreli hal almıştır ki; kadroya alınmadan önceki çalışma ile kadroya alınmadan sonraki çalışma arasında niteliksel bir fark yaratılması ya da kadroya alınmadan evvelki çalışma yok sayılarak davacı ve arkadaşları hakkında yeni işe girmiş gibi işlem yapılmasının kanuni bir dayanağı da bulunmamaktadır.
9. Hukuk Dairesi 2020/1298 E. , 2020/5240 K.
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Davacı, derece ve kademesinin belirlenerek ücret farkı, yıpranma prim farkı, yasal ve akdi ilave tediye farkı alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel mahkeme kararının davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 15.12.2014 tarihli ve 2014/13947 E.- 2014/22644 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmayarak önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararının süresi içinde davacı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 7.Hukuk Dairesi’nin 19/10/2015 tarihli ve 2015/32444 E., 2015/19565 K. sayılı ilamı ile direnmenin yerinde olmadığı gerekçesiyle temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.10.2018 tarihli ve 2018/(7) 9-827 E., 2018/1461 K. sayılı kararı ile direnme kararı usulden bozulmuştur.
Bu defa Mahkemece Yargıtay (kapatılan) 7. Hukuk Dairesi’nin 5.12.2014 tarihli ve 2014/13947 E., 2014/22644 K. sayılı bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu defa kararı davalı temyiz etmiştir.
Dairemizin 02.10.2019 tarihli ve 2019/6684 E.- 2019/17208 K. sayılı ilamı ile; Yerel Mahkeme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararı doğrultusunda usulüne uygun bir direnme kararı oluşturmadan verildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.10.2018 tarihli ve 2018/(7) 9-827 E., 2018/1461 K. sayılı boza ilamı gereğince usulî eksiklikler giderilerek tekrar direnme kararı verilmiştir .
Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiş olup, Dairemizin 6763 sayılı Kanunun 45. maddesi ile eklenen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici dördüncü maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY KARARI
Yargıtay (kapatılan) 7. Hukuk Dairesi’nin “… Çalışmanın sadece yılın belirli bir döneminde sürdürüldüğü veya tüm yıl boyunca çalışılmakla birlikte çalışmanın yılın belirli dönemlerinde yoğunlaştığı işyerlerinde yapılan işler mevsimlik iş olarak tanımlanabilir. Söz konusu dönemler işin niteliğine göre uzun veya kısa olabilir. Her zaman aynı miktarda işçi çalıştırmaya elverişli olmayan ve işyerinde yürütülen faaliyetin niteliğine göre işçilerin her yıl belirli sürelerde yoğun olarak çalıştıkları ve fakat yılın diğer dönemlerinde iş sözleşmelerinin, ertesi yılın faaliyet dönemi başına kadar ara vermeyi gerektirdiği işler mevsimlik iş olarak değerlendirilir.
Mevsimlik iş sözleşmeleri 4857 sayılı İş Kanunu'nun 11. maddesindeki hükümlere uygun olarak, belirli süreli olarak yapılabileceği gibi belirsiz süreli olarak da kurulabilir. Tek bir mevsim için yapılmış belirli süreli iş sözleşmesi, mevsimin bitimi ile kendiliğinden sona erer ve bu durumda işçi ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamaz.
Buna karşılık, işçi ile işveren arasında mevsimlik bir işte belirli süreli iş sözleşmesi yapılmış ve izleyen yıllarda da zincirleme mevsimlik iş sözleşmeleriyle çalışılmışsa, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca iş sözleşmesi belirsiz süreli nitelik kazanacaktır.
Dosya kapsamı nazara alındığında; başlangıçta taraflar arasındaki işin mevsimlik nitelik taşıdığı gerekçesiyle; her yıl değişen tarih ve sürelerde davacının sigorta primlerinin yatırılmış olduğu, davacının yaptığı iş değişmeksizin kadroya alınması suretiyle tüm yılı kapsar şekilde sigorta primlerinin yatırılmaya devam edildiği anlaşılmaktadır. Yukarıdaki mevsimlik işe dair açıklamalar ile söz konusu tespit birlikte değerlendirildiğinde; davalı idare tarafından davacı ve arkadaşlarının kadroya alınması suretiyle tüm yıl benzer işlerde çalıştırılıyor olması daha önceki mevsimlik çalışmalarının niteliğini değiştirmez ise de, hukuken yok sayılması adaletsiz sonuçlar doğurur. Keza zincirleme olarak yenilenen bu sözleşmeler belirsiz süreli hal almıştır ki; kadroya alınmadan önceki çalışma ile kadroya alınmadan sonraki çalışma arasında niteliksel bir fark yaratılması ya da kadroya alınmadan evvelki çalışma yok sayılarak davacı ve arkadaşları hakkında yeni işe girmiş gibi işlem yapılmasının kanuni bir dayanağı da bulunmamaktadır.
Ayrıca mahkemece davalı idare ile davacının üyesi bulunduğu sendika arasında imzalanan 26.10.2000 tarihli protokole atıf yapılmış ise de Toplu İş Sözleşmesi ile ancak İş Kanununda işçilere tanınmış haklar işçi lehine genişletilebileceği, aksine düzenlemelerin geçerlilik taşımayacağı unutulmamalıdır. Bu sebeple işçi aleyhine sonuç doğuran protokole geçerlilik tanınması mümkün değildir.
Yine Borçlar Hukukuna genel ilkeleri itibariyle bağlı olmasına karşın ondan ayrılarak bir alt (özel) hukuk dalı olarak İş Hukukunun ortaya çıkışının temel sebebi; yapıları itibariyle eşit olmayan taraflar arasındaki hukuki ilişkileri düzenliyor olmasıdır. Bu sebeple işverene bağımlı ve ekonomik geleceği işverene bağlı olarak çalışan işçinin kadroya alındığı tarihten sonra mevcut uygulamayı zımnen kabul etmiş olduğu varsayılamaz. Keza hak arama özgürlüğü Anayasal teminat altında olup bu hakkı kullanma zamanı hak sahibi aleyhine değerlendirilemez.
Emsal mahiyetteki ... İş Mahkemelerince verilmiş kabul kararları Dairemizin 2014/131...140, 306...313, 386, 496...500, 757...761 Esas sayılı ilamları ile, ... İş Mahkemelerince verilmiş kabul kararları Dairemizin 2013/5838...6077 Esas sayılı ilamları ile, ... İş mahkemesince verilmiş kabul kararları Dairemizin 2014/8391...8399 Esas sayılı ilamları ile, ... Asliye Hukuk (İş) Mahkemelerince verilmiş kabul kararları Dairemizin 2014/10516...10530 Esas sayılı ilamları ile onanarak kesinleşmiş bulunmaktadır.
Tüm bu tespitler ve emsal mahiyetteki kararlar karşısında, davacının kadroya geçirilmeden evvelki çalışmalarının çalışma süresine dahil edilmesi suretiyle derece ve kademesinin belirlenerek eğer var ise fark alacaklarının hüküm altına alınması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.” gerekçesi ile verdiği bozma kararı usul ve yasaya uygun olup, bu tespitin Hukuk Genel Kurulu’nun bir çok emsal kararı (2018/(7)9-232 E., 2018/(7)9-181 E., 2018/(7)9-191 E. ve 2018/(7)9-179 E. gibi) ile de ortaya konulması karşısında, direnmenin yerinde olmadığının anlaşılmasına göre; temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 4. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 10.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.