Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
9. Hukuk Dairesi 2021/4067 E. , 2021/8107 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalının yurtdışı şantiyelerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı .... (.../davalı işveren) vekili, talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, bazı işçilerin 20 yılı aşkın bir süreyi kapsayan ve GAMA Şirketinde olduğu ileri sürülen çalışmalarının hangilerinin müvekkili nezdinde olduğunun davacı tarafından dava dilekçesinde net olarak belirtilmediği için öncelikle müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, dava dilekçesinden anlaşılan davacının değişik işverenler nezdinde de çalıştığını ancak davanın sadece müvekkiline yöneltildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
... 19. İş Mahkemesinin 07.06.2013 tarihli ve 2011/307 esas, 2013/517 karar sayılı kararı ile; davacıya ait Sosyal Güvenlik Kurumu ve işyeri şahsi sicil dosyası, tanık anlatımları,07.03.2013 tarihli bilirkişi ek raporu ve tüm dosya kapsamından davacının, hüküm altına alınan alacaklarla ilgili dönemde davalı ve davalının organik bağı bulunduğu işyerlerinde çalışmasını sürdürdüğü, ispat yükü kendisinde olan davalı tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispat edilemediği, bu nedenle ödemeler dikkate alınarak davacının kıdem ve ihbar tazminatları talebinin kısmen yerinde olduğu, yıllık izin ücreti talebinin ödeme nedeni ile yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş olup; Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 09.02.2015 tarihli ve 2013/32789 esas, 2015/4110 karar sayılı kararı ile, işçinin brüt ücretinin belirlenmesi noktasında eksik araştırma ve inceleme yapıldığı, davacının en son Suudi Riyali ile çalışmasına rağmen ücretinin Amerikan Doları üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğunun savunulduğu, Mahkemece bu savunma üzerinde yeterince durulmadığı, davacının en son hangi işyerinde çalıştığı ve son ücretinin ne olduğu açık ve tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra sonuca gidilmesi gerektiği, davacının imzasını taşıyan yabancı dilde hazırlanmış ibranameler ve makbuzlar bakımından hem Arapça hem de İngilizce bilen konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden yabancı dilde düzenlenen bu belgelerdeki ödemelerin hangi alacağa ilişkin olduğu hususunda denetime elverişli rapor alınarak, davacı isticvap edilerek bir değerlendirme yapılması gerektiği, davacının aralıklı çalışmalarının herbirinin iş sözleşmesinin feshi ile sonlanıp sonlanmadığı belirlenerek, bu feshe göre işçiye kanuni haklarının tam olarak ödenip ödenmediği, ödemelere göre önceki dönem çalışmalarının tasfiye edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
... 21. İş Mahkemesinin 08.03.2016 tarihli ve 2015/1663 esas, 2016/93 karar sayılı kararı ile, bozma kararına uyularak bozma kararından sonra davacı vekilinin topluluk ve genel sağlık sigortasının giydirilmiş ücrete dâhil edilmesi isteklerinden vazgeçtiği, bundan sonra davacı asilin isticvap edildiği, miktar içeren ibranamelerin asıllarının Türkçeye tercüme edilmiş hâli ile ibraz edilmesi sağlandıktan sonra ek rapor aldırıldığı, ek raporun uyulmasına karar verilen bozma kararına uygun olduğu, bozma kararının tarafların temyizi üzerine olduğundan usuli kazanılmış hak ilkesi, davacının ıslah talebinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması da gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş olup; Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 19.09.2016 tarihli ve 2016/18856 esas, 2016/19731 karar sayılı kararı ile yabancı dili bildiği ispatlanmayan davacı işçi tarafından, yabancı dilde düzenlenmiş belgelerin anlaşılabilmesi ve değerlendirilebilmesinin mümkün olmadığı, davacı asilin de duruşmada alınan beyanında, uyuşmazlığa konu belgelerdeki ödemeleri kabul etmediği, söz konusu belgelerdeki ödemelerin banka aracılığıyla yapıldığı hususunun davalı tarafça ispatlanamadığı, yabancı dilde hazırlanmış belgelere itibar edilmemesi gerekirken, aksi yönde kabulle sonuca gidilmesinin hatalı olduğui, davacının son ücretinin Suudi Riyali olarak ödendiği, alacağın Amerikan Doları üzerinden hükme bağlanmasının hatalı olduğu gerekçesi ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
... 21. İş Mahkemesinin 21.03.2017 tarihli ve 2016/425 esas, 2017/107 karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin ilk bozma kararına değinilip bu karara uyulduğu belirtilerek ibraname ve makbuzların tamamının Türkçeye tercüme edilmiş şekilde dosyaya ibraz edilmesinin sağlandığı, davacının isticvap edilerek anılan belgelerdeki tarih, rakam ve imzasına itiraz etmediği ancak ödemelerin yapılmadığını belirttiği, aldırılan bilirkişi ek raporuna itibar edilerek verilen ikinci kararın taraflarca temyizi üzerine direnmeye esas bozma kararının verildiği, belgelerdeki tarihlerin evrensel dille yazıldığı, belgelerde final ya da total ifadelerinin bulunduğu, ödemelerin de Suudi Riyali üzerinden yapıldığı, serinin tüm davacılarının en az beş yıldan bu yana ve aralıklı olarak bir kısmı başka ülkelerde dâhil olmak üzere yabancı ülkelerde ve en son da Suudi Arabistan’da yıllarca çalıştıkları, çalıştıkları sürelerde yıllarca aylık ücretleri her zaman yabancı para cinsinden ve en son alarak da Suudi Riyali olarak ödendiği, yıllarca İngilizce ve Arapça yazılı havaalanlarından giriş-çıkış yaptıkları, aralıklı çalışmalarının bitiminde Türkiye’ye dönerken kendisine yapılan, tarihi Türkçe olan, ödeme miktarı da çalıştığı ve yıllardır aldığı para cinsinden olan, üzerinde de total veya final yazılı ödemelerin niteliğini bilmemesi ve anlayamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kaldı ki davacının isticvap edildiğinde imzasına veya rakamlara itiraz etmediği, ödemelerin kendisine yapılmadığını ifade ettiği, diğer bir deyişle belgelerde yazılı imzayı tarihleri ve rakamları inkâr etmediği, sadece yazılı ödemenin yapılmadığını belirttiği, ödemelerin banka kanalı ile yapılmasına dair Yönetmelik ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 420. maddesine değinildikten sonra serinin davacılarının iş sözleşmelerinin en son 2004, 2008 veya 2009 yıllarında feshedildiği, böyle olunca fesih tarihinde 6098 sayılı TBK’nın henüz yürürlükte olmadığından ödemelerin banka kanalı ile yapılmasının zorunlu olduğuna dair bir yasa hükmünün mevcut olmadığı, anlatılan bu nedenlerle uyulmasına karar verilen 09.02.2015 tarihli bozma kararının 2. bendinde aynen yazılı olduğu gibi, fesihten sonra düzenlenen ve savunma ile çelişmeyen ibranamelere değer verildiği, miktar, rakam ve tarih içeren, davacının imzasını taşıyan belgelerin de makbuz olarak değerlendirildiği, anılan ödeme belgelerine göre davacının işçilik haklarının tam olarak ödendiği belirlendiğinde o dönemin tasfiye edildiğinin kabul edildiği, eksik ödeme olduğunda tasfiye esası benimsenmekle birlikte zamanaşımı da nazara alınarak bozmaya uygun olan 15.01.2016 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilerek ve uyulmasına karar verilen bozma kararı gereği de yerine getirilerek hüküm kurulduğu, ancak 19.09.2016 tarihli ikinci bozma kararının 2 nolu bendinde bu kez, aynı belgelere yabancı dilde düzenlenmiş olması ve banka ile ödeme yapıldığının ispatlanamaması nedeniyle itibar edilmemesi gerektiğinden bahisle kararın yeniden bozulmasına karar verildiği, mahkemenin 07.06.2013 tarihli ilk hükmü aynı belgelere yabancı dilde düzenlenmiş olması nedeniyle değer verilmeyeceğine dair olup, 09.02.2015 tarihli bozma kararının 2. bendi ile yukarıda anlatılan şekli ile bozulmasına ve bozmaya da uyulmasına karar verilmekle, artık lehine olan taraf için, usuli kazanılmış hak doğduğu, aksi durumun 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı ve 28.06.1960 tarihli ve 10537 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan usuli kazanılmış hak ilkesine dair Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına uygun düşmeyeceği, ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun pek çok ve 2013/597 esas, 2014/62 karar sayılı kararında da aynen yazılı olduğu gibi, “…usule ait kazanılmış hak kurumu usul yasasının dayandığı esaslardandır ve kamu düzeni ile ilgilidir.” şeklinde tespiti nedeniyle 19.09.2016 tarihli bozma kararının 2 nolu bendine direnilmesine, 3 nolu bozma nedenine ise uyulmasına ilişkin kısmen direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olup; uyuşmazlık Hukuk Genel Kurulu önüne gitmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.06.2020 tarihli, 2017/22-3057 esas, 2020/426 karar sayılı ilamı ile yabancı dilde tanzim edilmiş belgelerin geçerli olup olmadığı noktasında Özel Dairenin ilk bozma kararının 2 nolu bendi araştırmaya yönelik olup, mahkemece bu yönde yapılan araştırma sonucu verilen ikinci karara yönelik temyiz sonucunda Özel Dairenin ikinci bozma kararının 2 nolu bendinin anılan belgelere neden itibar edilemeyeceğine dair kesin bir bozma nedeni olduğu, bu hâli ile her iki bozma kararının 2 nolu bentleri arasında bir çelişkiden söz edilemeyeceği gibi araştırmaya yönelik ilk bozma kararına uyulması ile de belgelerin geçerli olup olmadığı noktasında taraflar lehine bir usulü kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, yabancı dilde hazırlanmış belgelere itibar edilmemesi gerekirken aksi yönde kabul ile sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı gerekçesi ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
... 21. İş Mahkemesinin 15.12.2020 tarihli ve 2020/480 esas, 2020/609 karar sayılı kararı ile, Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda davalı
işverence yapılan ödemeler dikkate alınmaksızın davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde saat başı net 14,50 Suudi Riyali ücret ile çalıştığını belirtmesine rağmen ihbar tazminatını fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 Amerikan Doları olarak talep etmiştir. 13.04.2012 tarihli ıslah dilekçesinde de ihbar tazminatını toplam 2.409,79 Amerikan Doları’na yükselttiğini beyan etmiş olup; mahkemece 07.06.2013 tarihli ve 2011/307 esas, 2013/517 karar sayılı ilam ile ihbar tazminatı 2.409,79 Amerikan Doları olarak hüküm altına alınmıştır. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 09.02.2015 tarihli ve 2013/32789 esas, 2015/4110 karar sayılı kararı ile, işçinin brüt ücretinin belirlenmesi noktasında eksik araştırma ve inceleme yapıldığı, davacının en son Suudi Riyali ile çalışmasına rağmen ücretinin Amerikan Doları üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğu gerekçesi ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş ise de, ... 21. İş Mahkemesinin 08.03.2016 tarihli ve 2015/1663 esas, 2016/93 karar sayılı ilamında bozma gereği yerine getirilmeksizin bozma öncesinde olduğu gibi 08.03.2016 tarihli ve 2015/1663 esas, 2016/93 karar sayılı ilamı ile toplam 2.409,79 Amerikan Doları ihbar tazminatı alacağı hüküm altına alınmıştır. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 19.09.2016 tarihli ve 2016/18856 E., 2016/19731 K. sayılı kararı ile davacının son ücretinin Suudi Riyali olarak ödendiği, alacağın Amerikan Doları üzerinden hükme bağlanmasının hatalı olduğu davacıya Suudi Riyali ve Türk Lirası arasında tercih hakkını kullanması istenmek suretiyle sonuca gidilmesi gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Bozma sonrası yapılan yargılamada, davacının seçimlik hakkını Suudi Riyali olarak kullanmasını müteakip, mahkemece 15.12.2020 tarihli ve 2020/480 esas, 2020/609 karar sayılı işbu incelemeye konu ilamda ihbar tazminatının 9.693,04 brüt Suudi Riyali olarak hüküm altına alındığı görülmektedir. Ancak mahkemece hükme esas alındığı belirtilen 15.01.2016 tarihli bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere, 9.693,04 Suudi Riyali ihbar tazminatı alacağının Amerikan Doları olarak karşılığı 2.574,75 USD olup, davacının dava ve ıslah dilekçesi ile toplam talep ettiği ihbar tazminatı alacağının miktarının 2.409,79 Amerikan Doları olduğu dikkate alındığında, mahkemece hüküm altına alınan 9.693,04 brüt Suudi Riyali’nin Amerikan Doları olarak karşılığının (2.574,75 USD) davacının toplam talebini aştığı görülmektedir. Yukarıda belirtilen Yasa maddesi uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olmakla talepten fazlasına karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.